Özgür Özel'den Bahçeli'ye gönderme: Erdoğan’ın yeniden seçilmesi için Öcalan'ı çıkarmayı dahi göze aldık, diyor

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Gazeteci Özlem Gürses'in YouTube kanalına konuk oldu

Fotoğraf: AA

Özel, "Uzun zamandır CHP olarak ve CHP genel başkanlığınızdan başlayarak meselelere biraz daha yukardan bakmaya çalışan bir vizyon mu demeliyim bir bakış açısı mı demeliyim geldi. Bunu normalleşme olarak da anlattınız. Oralardan geri mi dönülüyor?" sorusuna şu yanıtı verdi:

Bir kelimenin içine her şeyi sıkıştırma hastalığından dolayı normalleşme üzerinden 'Bunlarla mı normalleşeceksin' diye bir hatta böyle ilk duyduğunuzda çok haklı bir soru geliyor. Bu normalleşme kelimesinin patenti bana ait Türkiye siyasetinde yakın zamanda. Tayyip Bey bunun yerine yumuşamayı tercih ediyordu. Hatta muhalefetin yumuşaması gibi laflar söylüyordu, ben de buna itiraz ediyordum. Benim dediğim şu, normali bu. Nedir normali olan? Melesa CHP Genel Başkanının Kıbrıs’ın Cumhuriyet Bayramı’na, Kıbrıs Barış Harekatı’na gitmesi, Azerbaycan ile iyi ilişkilerinin olması, Azerbaycan ile çatışmaması, dünyadaki Sosyalist Enternasyonal’de başkan yardımcılığı yapması, aktif bir dış politika izlemesi. Türkiye’de ana muhalefet partisi olup yurtdışında elbette iktidarın hatalarını savunacak bir pozisyonda değil ama Türkiye’nin menfaatlerini savunacak bir pozisyonda olması normaldir. Normali bu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Tayyip Beyin 22 yıllık hatalarına ortak olmak, onun Türkiye’ye yaşattıklarının hesabını vermek böyle bir şey yok"

"Mesela Kıbrıs'a gittiğinizde o dönemin Büyükelçisi sizi karşılamaya gelmedi. Siz hiçbir zaman fikrinizi bakışınızı değiştirmediniz" ifadeleri üzerine de Özel şöyle devam etti:

Bugün geldiler. Mesela o zamanın büyükelçisi gelmedi, o şimdi başka bir yerde. Bugünün büyükelçisiyle de Türkiye’de o Bakan Yardımcısıyken ciddi çelişkilerimiz vardı ama bugün bu sefer büyükelçilik personeli bizi havaalanında karşıladı, eşlik etti ve uğurladı. Normal olan bu. Aksini kabul etmem mümkün değil. Ben Türkiye’nin ana muhalefet partisiyim. Ana muhalefet lideriyim. Bir sene sonranın iktidar partisinin genel başkanıyım. Beni karşılamayacak Kıbrıs’ta, böyle bir şey yok. O yüzden kavga etmeden, tepkimi göstererek, gittiğimde Cumhurbaşkanı'na gidiyorum, Meclis Başkanı'na gidiyorum, ana muhalefet liderine gidiyorum. Diğer muhalefet partilerine gidiyorum. Yani normali bu. İç siyasette de ülkenin birinci partisi ile genel seçimler için ana muhalefet partisinin ya da yerel seçimler için birinci partisi ile ikinci partisinin genel başkanları el sıkışmayacak Anıtkabir’de. En büyük yas gününde. Ya da bir şehit cenazesinde birbirlerine ters ters bakacaklar, el sıkışmayacaklar. Ben bunu normal bulmuyorum. Tayyip Bey bugüne kadar bulmuştu. Ben bulmuyorum. Dedim ki ben madem ki ben bu ülkenin birinci partisi oldum 47 yıl sonra. madem ki Tayyip Beyi 22 yıl sonra ikinci parti yaptık, bu bayramda aramak bana düşer dedim. Normali bu dediğim bu. Yoksa Tayyip Beyin 22 yıllık hatalarına ortak olmak, onun Türkiye’ye yaşattıklarının hesabını vermek böyle bir şey yok. Normalleşme ne bir ittifak arayışıdır, ne koalisyondur, ne büyük koalisyondur. Normalleşme bir sonraki iktidarın bugünkü iktidardan devlet hakkında bilgi talep etmesidir, dış politika konusunda aktif tutum sergilemesidir ve açık söyleyim otoriter, popülist bir lideri aşıp, kitlesiyle konuşabilmektir normalleşme. Siz o lider Meclis’e geldiğinde ayağa kalkmadığınızda ben bizzat yaşadım bunu.

"Normalleşme Tayyip Beye rağmen AK Parti’nin seçmeni ile konuşabilmektir"

Dedim ki bu ayağa kalkmama, evet bir partinin genel başkanına ayağa kalkmama tercihimizi başta ben de savundum veya ben de uyguladım bunu. Ama millet kendine hakaret kabul ediyor. Algısını kapatıyor. 'Yüzünü çeviriyor, kulağını tıkıyor bize’'dedim. O yüzden yani şahsın kendisine filan değil onu seçene hürmeten, onu seçen ile bir ilişki kurabilmek için bir diyalog içinde olmak. Bu uzlaşmak değil. Eleştirmemek değil. Hele böyle birilerinin dediği gibi, yok yumuşamak, yumuşak muhalefet yapmak. Ne münasebet.

Normalleşme Tayyip Beye rağmen AK Parti’nin seçmeni ile konuşabilmektir. Normalleşme, MHP’nin Genel Başkanı istemese de MHP’lilere sesini duyurabilmektir, Devlet Bahçeli’yi aşarak sesini duyurabilmektir. O yüzden bir kelimeye çok şey hapsettiler. Aslında şöyle. Normalleşme kelimesi şöyle çıkmıştı. İlk sözümle bitireyim. 'Normali bu kardeşim' dedik. Biz iktidar olduğumuzda da bu ülkenin Cumhurbaşkanı ana muhalefet partisi ile görüşecek. Bakanları düzenli bilgi verecek. Ben bu kutuplaşmanın AK Parti, Tayyip Beye yaradığını ama tüm Türkiye’ye yaramadığını biliyorum. Onunla mücadele ediyorum."

"Gerekirse fedakarlık yapacağım, gerekirse sorumluluk alacağım diye yola çıktım"

Özel, "İddialar şuraya kadar geldi. Siz aslında Bahçeli'nin adayıydınız. Bahçeli sizi destekledi. Şimdi de senaryo o ki Erdoğan'ın bir kez daha seçilmesi için tıpkı geçmişte Sayın Kılıçdaroğlu'na da söylendiği gibi siz o koltukta oturuyorsunuz" ifadeleri üzerine de şöyle yanıt verdi:

Tövbeler olsun. Genel Başkanlığa adaylığımı ne zaman koyduğumu şimdi düşündüğümde 8-9 yaşında koymuşum. Genel Başkanlıkla ilgili şimdiki çözümlememden şunu görüyorum. Bir gün bizim köye gidiyoruz Manisa'da bayramlaşmaya. Dayılar var köyde, onlar sağcı. Demirel’ci, babam da sıkı solcu. Annem dolmuşta babama diyor ki 'Talat bak bayram günü kavga çıkarma, siyasi tartışma çıkarma.' Gittik her bayram olduğu gibi beşinci dakikada sağ, sol tartışması çıktı. Ben de küçüğüm. Dedim ki böyle yapmayın. Sonra dedim ki ya sağ ne demek, sol ne demek? Dayım dedi ki rahmetli, 'bak oğlum dedi, babanlar solcu. Bunlar bir futbol maçı izlerken dört kere taraf değiştirirler' dedi. Ben böyle bir şaşırdım. 'Kim yenik duruma düştü, onu tutar bunlar' dedi. 'Bunlar hiç kazanmayı bilmez. Hep biz kazanırız' dedi. Ben böyle bir düşündüm. Ben de böyle geriye kim düşüyorsa o takımı tutuyorum. Demek ki ben de solcuyum. Sonra dedim ki içimden, birkaç zaman böyle aklımdan geçti hep dayımın dediği 'Niye hem biz iyi insanlarız, hep kaybedeni tutuyoruz. Hem de biz kaybediyoruz. Bizim kazanmamız lazım' dedim. Sonra bunu unuttum yıllarca. Genel Başkanlığa karar veriş anımı irdelediğimde, yani Haziran 2023’ü. 'Biz hem bu kadar haklı, hem de nasıl kaybediyoruz. Biz artık kazanmalıyız ve ben bir sorumluluk almalıyım' diyerek, gerekirse fedakarlık yapacağım, gerekirse sorumluluk alacağım diye yola çıktım.

Özel, "Yani siz Ekrem İmamoğlu'nun adayı değildiniz?" sorusunu da şöyle yanıtladı:

Yok. Ekrem Bey'le bir duygu ortaklığımız vardı. Hala var. O da şu, ikimiz birbirine güvenen, birbirini destekleyen, mesela onu en iyi savunanlardan biri bendim Meclis’te hakkı yendiğinde, beni en iyi anlayanlardan bir tanesi de Ekrem Bey'di. Ama 28 Mayıs seçimlerini kaybettikten sonra Ekrem Bey de bir reaksiyon verdi. Ben de bir 10-15 gün içinde o sürecin detaylarına dönmeye gerek yok ama ben de partide bir değişim olması gerektiğine inanıyordum. Baktım ki o konuda bir ortak irademiz yok. Ben de bir değişim noktasında yola çıktım. Ekrem Bey'in çıktığı yol ile bizim çıktığımız yol ortaktı. Bir duygu ortaklığımız vardı ve birlikte yol yürüdük. Halen de birlikte yol yürümeye devam ediyoruz. Bizim ortak duygumuz Atatürk’ün partisini Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında yeniden iktidar yapma. Türkiye’de o kaybedenleri tutan, ezilenleri tutanları bu sefer şampiyon yapma. Bizim hedefimiz bu.

"CHP'nin bir kurultay tartışması yok"

Özel, kurultay tartışmalarının sorulması üzerine de şu yanıtı verdi:

Onları geride bıraktık. Şöyle bıraktık. İki türlü bıraktık. Birincisi zaten bir kurultay yapıyorduk. Tüzük Kurultayı. Orada söylentiler çıktı. AK Parti’ye yakın kalemler kurultay talebi var deyince, parti meclisinde kurultay kararı alıyoruz. Bizim tüzüğümüze göre parti meclisi karar alırsa seçimsiz alabiliyor. Sadece partiyi genel başkan seçimli kurultaya götürebilir. Dedim ki arkadaşlar oyunuza sunmuyorum, kurultay kararını tek başıma alıyorum. İsteyen seçim maddesi koyabilsin diye. Yani delegelerimiz seçim isteseydi, seçim yapılabilecekti. O kurultayda deniyordu ki; 600-700 tane Özgür Özel’e muhalif delege var. 36’ya karşı bin 200 ile tüzük bizim dediğimiz, önerdiğimiz gibi geçti. Bugün de ne 700 ne 70 imza var. 70 imza dahi yok, yedi imza yok. O kaynaklardan bir tanesi CHP’li değildir. Dönün bakın. Eğer CHP’liyse söyleyin. O kaynaklardan mesela. Buyursunlar gelsinler hemen genel başkanlığa alsınlar. Öyle bir şey yok ki. Yedi imza bile yok. Çünkü notere gidip 15 gün içinde verilmesi lazım o imzaların. Biz bu tartışmaları geçen süreçte bıraktık. Hem tüzük kurultayında bu görüldü hem de devamında geçtiğimiz hafta o bir takım talepler olduğunda ben bu tartışmayı bitiriyorum artık dedim. Çünkü tak etti canıma. Ardından da 81 il başkanı, bunların 46’sı geçen kongrede benim yanımda değildi. 35’i yanımdaydı, 46’sı karşımdaydı. Ertesi sabah dedim ki, 81 il başkanı birlikte yol yürüyeceğiz. O gün bugün birlikte çalışıyoruz. Geçtiğimiz günlerde bir bildiri kaleme aldılar. Dediler ki genel başkana güveniyoruz, sokakta kurultay talebi değil iktidarımızın ayak sesleri duyuluyor. Hep birlikte çalışacağız dediler.

Gökhan Günaydın benim vekilim. Yani öyle bir şey olur mu? Bunların hepsi AK Parti’ye müzahir kalemler ile onların şımarttığı bir takım güya partiliymiş gibi görünen ama mesela 14 Mayıs’ta bize oy vermemiş adam şimdi partili olmuş. Öyle bir takım deli saçması troll hesapları yönetenler. Sonuç şu, şu kadarını söyleyeyim. CHP'nin bir kurultay tartışması yok. Net bir şey var. Sokakta olmayan şey kurultay salonunda olmaz. Kurultay salonunda olmayan partinin hiçbir yerinde olmaz. Bugün öyle bir tartışma yok.

Yedi tane yok dediğim verilmiş yedi imza yok, toplamda 70 imzanın olması da olası değil. Çünkü bu partide bizim kurultay delegelerimiz içinde 70 tane bugün parti bu kadar güçlüyken, birinci parti durumundayken iktidarı ilk kez ezberbozan bir şekilde ekonomi konuşuyorken, yoksulluk konuşuyorken, emekli maaşı, asgari ücret konuşuyorken, sokakta pazarda CHP gündem belirliyorken parti içi çatışmalarla tekrar paçasından aşağı çekelim diyen 70 delege çıkmaz bizden.

"Kemal Bey partinin emin ellerde olduğunu bilir"

Özel, "Kılıçdaroğlu’nun işte CHP Genel başkanlığından ayrılacağı dönemler için sizi bir anlamda kendi veliahtı gibi gördüğü, partiyi emanet etmede hep sizin isminiz geçiyordu. Bugün de öyle mi? Yoksa ilişkinizi yaralandı, Hırpalandı, kırgınlıklar küslükler var mı?" sorusunu da şöyle yanıtladı:

Bizim taban beni Genel Başkanlığa sürekli yakıştırıyordu. Genel Başkan’ın tarif ettiği profil ben değildim. Ekonomi eğitimi almış, genç işte tanıdığından da sevilecek birisi diye tarif ettiği ben değildim. Kim olduğunu biliyoruz ama onu söylemek şimdi benim işim değil. Ama ben Genel Başkan’la çalıştığım süreçte onun sözünü hiç yere düşürmedim, ben Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun MYK’sında Grup Başkanvekili olarak görev yaptığım süreçte de herkes bilir, en çok itiraz eden, konuşan, farklı fikir ileri süren ama içeride alınan karara dışarıda sonuna kadar sahip çıkan parti disiplininde olan biriyim. Zaten doğrusu budur. Bugün gelinen noktada benim Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı hürmetim, saygım, sevgim sonsuz. Onun benimle ilgili duygusuyla ilgili bir değişim oldu mu bilmiyorum ama Sayın Kılıçdaroğlu bilir ki ben çok iyi partiliyimdir ve partinin menfaati dışında, ben fanatik partiliyimdir ve partinin başarısız olduğu durumda kahrolurum, partinin başarısı için çırpınırım. Kemal Bey partinin emin ellerde olduğunu bilir ve bu konuda herhangi bir sorunu yoktur diye düşünüyorum.

"Eski hastalıklardan kurtulduktan sonra kazanabiliriz"

Özel, "Seçimlerin kaybedildiği geceyle ilgili bugün geriye dönüp baktığınızda bugüne kadar söylenmemiş bir şey söylemek ister misiniz?" sorusuna da şu yanıtı verdi:

Şöyle ben ne  muhalif bir gazeteci ne de grup başkanvekili ne de herhangi bir ilk kez oy kullanan genç ya da 'İktidar olmadan ölürsek gözüm arkada kalır' diyen yaşlı bir üyemiz bir daha gözyaşı dökmesin diye genel başkanım. Çok net. 31 Mart gecesi yine gözyaşları döktük ama hepimiz sevinç gözyaşları döktük. 31 Mart’ın en keyifli anı, otobüsün üstüne çıktım, yapıldığından beri o binanın etrafı ilk kez o kadar kalabalıktı. O binanın bahçesi, insanlar birbirini eziyorlardı, arasındaki yollar ve her yer doluydu. Ve şöyle sadece partinin yanan ışıklarını gösterdim. Aşağıdaki dört kişiden üçü neredeyse ağlıyordu. Bu başka bir duygu yani ve biz kazanabiliyoruz. 47 yıl olmuş. Özgüvenle, kendimize inanarak, güvenerek kazanabiliriz. Eski hastalıklardan kurtulduktan sonra kazanabiliriz. Öğrenilmiş çaresizlikler, beklenen hamleyi yapmalar. Bilgisayarla satranç oyunu oynayın bak eğer bilgisayarın beklediği hamleyi yaparsanız hemen size cevap verir. Şaşırtıcı hamleler yapmak lazım. Ezber bozmak lazım.

"Sonuçta abla dediğim birisine kin güdecek halim yok, kimseye gütmem"

Özel, "Akşener ile hiç görüştünüz mü?" sorusunu da şöyle yanıtladı:

Sadece bayramda ve yılbaşında aramıştım, Esma Hanım aracılığıyla görüştüm. Bende şöyle bir şey yok, eşim bana en çok neden kızar biliyor musunuz? 'Çok çabuk affediyorsun' der. 'Seni istetikleri kadar kızdırsınlar, kötülük yapsınlar. Böyle bir gülümsemeyi affediyorsun' der. Benim huyum öyle. Bir kere barışmasını bilmeyen kavga etmeyecek. Ben asla ve asla kin gütmem. Bir de şöyle bir şey var Meral Hanım vaktiyle annemin elini öpmüş birisidir. Annem emekli öğretmen, Meclis’te karşılaştılar, döndü annemin elini öptü. 'Seni kardeşim yerine koydum' dedi, çok iyiydi aramız. Sonra seçim sath-ı mailinde o biraz sinirliydi. İttifak konuştuk, olmadı. Onlar bir şey söyledi, anlaşamadık. Sonrasında sertleştiler ben de o bana ne derse desin canın sağ olsun dedim. Sonra o siyaseti bıraktı, genel başkanlığı bıraktı. Sonuçta abla dediğim birisine kin güdecek halim yok, kimseye gütmem.

Özel, "Bugün Bahçeli daha doğrusu iktidar ne yapmaya çalışıyor sizce?" sorusuna da şu yanıtı verdi:

Ben bir partinin Genel Başkanı olarak siyaset yorumcularının veya gazetecilerin yapması gereken bir alana soyunmam. Yani şu anda bu kadar belirsizlik varken 'bence' diyerek bir şey söyleyemem. Bir fikrin varsa da onu kendime ve partime saklamak isterim. Kimse elini açmıyorken ben niye fal bakmaya çalışayım onların kapalı ellerine. Neden benim düşüncelerimi, fikirlerimi bilsinler? O yüzden bu soruyu samimi olarak cevaplayamam. Ama şöyle bir şey var. Bahçeli’nin ne yapmaya çalıştığının Bahçeli’ye Erdoğan’ın da nerede durduğunun Erdoğan’a gerçek gazeteciler tarafından sorulması lazım. Uçakta sorulamıyor. Hilal arkadaşımız bir deneme yaptı ona da mesleği bırakmasını tavsiye etti. Ama şu kadarını söyleyeyim, bir kişisel hesap var, belli ki bir görüşmeler var ve mesele Sayın Bahçeli’nin sözleriyle bağlayayım, geçen hafta dedi ki, yani bundan son değil bir önceki grup konuşmasında dedi ki, 'Ne olur yani Öcalan gelse burada konuşsa, terör bitse, Erdoğan için de anayasa değişse ve bir daha seçilse.' Bu ne demek? 'Erdoğan’ın yeniden seçilmesi için Öcalan’ı çıkarmayı dahi göze aldık' diyor. Bu kadar net. Bunun aksini söylüyorlarsa yalanlasınlar, söylemiyorlar.

Mehmet Uçum'un yorumunun sorulması üzerine de Özel şöyle konuştu:

Bu lafın onda birini herhangi bir muhalif gazeteci yorum diye söylese şu anda Vatan'dan Çağlayan'a, Çağlayan'dan Silivri'ye doğru götürülüyor olurdu. İşin kötüsü yani gerçekten bu milletin aklıyla alay ediyorlar. DEM’e terör örgütü diyorlar. Oysa DEM bir siyasi parti ama 'PKK’yı terör örgütü kabul ediyor musun, bunu söyle' tartışmaları rezervde. Ama hep bunları yaptılar. Ama bir siyasi parti, seçimlere girme yeterliliği var, bütün milletvekillerine, belediye başkanlarına devlet temiz kağıdı vermiş adliyeden. Ona 'terör örgütüsün' deyip muhatap almıyorlar PKK’ya da 'siyasi oluşum' diyorlar. Bu milletin aklıyla alay ediyorlar. Bunu kabul etmek mümkün değil.

Özel, MİT Başkanı’nın CHP’ye ziyareti sorusuna şu yanıtı verdi: 

“MİT Başkanı, bu hafta CHP’ye gelerek bir sunum yapacak ve sorularımızı yanıtlayacak”

"MİT’ten henüz bilgi almadık. Bu hafta içinde planlayacağız. Şuradan kaynaklanıyor. MİT AK Parti MKYK’sına gitti ve bir sunum yaptı İbrahim Bey, AK Parti binasında. Ben de bir yazı yazdım, o yazıyı hemen söylemedim yani MİT’e yolladım, hani hemen iletişimini yapmadım. Magazinleşmesin, ciddiyetini korusun diye. Yazıda şunu söyledim, ‘Eğer ülkenin son seçimlerinin ikinci partisine verilecek bir bilgi varsa birinci partisinden niye esirgiyorsunuz? Yok bu bilgi FETÖ gibi özel bir meselede, AK Parti‘ye özelse kamuoyuna açıklayın bunu hepimiz bilelim’. Hani AK Parti’nin FETÖ konusunda uyarılacak bir durumu var, CHP’ye bunun için lüzum görmüyorsanız. Biraz hani durumu bana bir netleştirin dediğimiz. Ve dedim ki ‘Bir sunum yapıyorsanız bu sunumu gelin bize de yapın’. Sayın İbrahim Kalın da büyük bir nezaketle 29 Ekim töreninde önce bir merhabalaştık, sonra döndü yanıma geldi. Dedi ki ‘Yazınızı aldım, haklısınız. Biz size gelecek hafta bir yoğunluğumuz var’, onun boş günleri vardı ama o günlerde ben doluydum. Dedi ki ‘Uygun bir zamanda gelelim ve bir sunum yapalım, biz bir sunum yapmak isteriz’. Bunu konuştuk. Bu konuda Mansur Bey’in haberi oldu, Mansur Bey bir gazeteci arkadaşımıza söylerken, ‘MİT Müsteşarı ile Özgür Bey görüşmüş’ demiş. O 29 Ekim görüşmesi, zaten bu konuda 29 Ekim’den 1-2 gün sonra olunca, onu telefon görüşmesi gibi anlayıp ‘MİT Müsteşarı Özgür Özel‘i telefonla aradı’ dediler. Oysa ki yüz yüze görüştük, Anıtkabir‘de görüştük, 29 Ekim’de. Ama önümüzdeki hafta içinde yani bu içine gireceğimiz hafta, Sayın MİT Başkanı, CHP'ye gelerek bir sunum yapacak ve bizim sorularımızı yanıtlayacak. Bir gündem belirlemedik."

"Mansur Yavaş'ı hangi terör örgütü ile ilişkilendirirecekler? Hiç tavsiye etmem"

Özel'in kayyum atamaları ve gündemdeki sorulara ilişkin cevapları da şu şekilde:

"Demokrasilerde birinin suçlu olup olmadığına mahkeme karar verir ve kararın kesinleşmesi ile eğer o suçlu kişi belediye başkanıysa görevini bırakır. Yerine de meclis içinden yenisi seçilir. FETÖ döneminde, bizim itiraz ettiğimiz OHAL yetkisi ile, OHAL KHK’larıyla aldıkları bir yetki ile güya işte FETÖ’cüleri temizlemek zor falan diye. Biz ciddi şekilde OHAL yetkisine de itiraz ettik biliyorsunuz. Şu anda o günden kalan bir yetki ile, eğer belediye başkanı terörle suçlanıyorsa, bakın mahkemenin sonucunu değil, daha soruşturma-kovuşturma aşamasında kayyum atıyorlar. Sorun burada. O yüzden bu yetkiyi yarın CHP diyelim ele aldı, yapmayız da bizde iken. AK Partili belediyelere bakın nasıl oluyormuş demek istedik. Her birisini geçmişte her birisinin 10 yıl önce de Fethullah Gülen Cemaati ile bir maklube kaşıkladığı, Türkçe Olimpiyatları’nda stadyumda bir oturmuşluğu yok mu bunların? Tamamının. Bütün AK Partili belediyelere tak tak tak tak kayyum atayıp, kendi istediğimiz vali yardımcılarının, kaymakamları AK Parti’nin elindeki bütün belediyeleri alabiliriz. Bu yetki buna cevaz veriyor. AK Parti şu anda Esenyurt’ta buna tenezzül etti. Belediye Başkanımızın tutuklanma gerekçelerinin içinde DEM Partili olduğu iddiası var, 10 yıllık CHP’li. Kaynağı bilinmeyen para transferiydi, kızının kirasının babasının hesabına yattığı ortaya çıktı. Şimdi bir gizli tanık uydurmaya çalışıyorlar her zaman olduğu gibi. Şunu ifade etmeye çalışıyorum. Bugün AK Parti’nin ve MHP’nin yapmaya çalıştığı bir algı operasyonudur. Bir sindirme operasyonudur. Hangi belediyemizi ne terörü ile ilişkilendirecekler? Mansur Yavaş‘ı hangi terör örgütü ile ilişkilendirirecekler? Hiç tavsiye etmem. Bu yapmaya çalıştıkları mesele bana karşı, belediye başkanımıza, partimize karşı değil, o belediye başkanlarını seçen seçmenlere karşı bir milli irade gaspıdır, bunun cezası çok ağırdır.

"Kayyum atamaları meselesi devam ederse faydacı bir yerden bakarsan bu bizim çok faydamıza olur"

Esenyurt’ta biz de anket yaptırıyoruz, onlar da. Esenyurt Belediyesi'ne bir milletvekilini, Anayasaya aykırı şekilde sokmazken, önce milletvekillerini sokup tabii ki dirençle ve istekle, İstanbul İl Başkanımız, milletvekillerimizin mücadelesi çok önemli. Şimdi de sokağa sokmadıkları belediye meclis üyelerini tabelâsını söktükleri salona alıyorlar. Niye? Esenyurt‘ta meseleye tepki yüzde 80’e yakın. Bakın biz seçimi yüzde 50 ile kazandık, tepki 80’e yakın. Çünkü Esenyurt’un seçtiği belediye meclis üyeleri CHP’li. Esenyurt Meydan'da oturuyor soğuğun altında. Seçildikleri belediyeye girmiyorlar. Belediye meclis üyelikleri sürdüğü halde. Tepki yüzde 80. Türkiye'de Ekrem İmamoğlu'nun mazbatasını iptal ettiler. 13 bin fark vardı. 608 bin farkla Ekrem İmamoğlu kazandı. Bu ne demek? 40 günde böyle bir kampanya yapmış olabilir miyiz? Bu şu demek. ‘Kararı ben veririm’ diyor millet. Kayyum atanırsa ben Türkiye için üzülürüm bir kayyum daha atanırsa. Ama kayyum atamaları meselesi devam ederse faydacı bir yerden bakarsan bu bizim çok faydamıza olur.” 

“Cesaret ederlerse biz de hayal edemedikleri şekilde mücadele ederiz”

Esenyurt İmamoğlu kararının demosudur bence. Yüzde 80 aleyhlerinde gördükleri için İmamoğlu kararının onaylatılmasına da cesaret edemeyecekler bence. Çünkü millet Esenyurt'ta DEM dediler, PKK dediler, bilmem ne dediler, yüzde 80 bizden yana çıktığına göre Esenyurt'ta, İmamoğlu gibi hem bir, iki, üç, dört kez AK Parti'yi yenmiş bileğini bükemedikleri birini şimdi bu oyunla alaşağı etmeye kalkarlarsa herhalde yüzde 95 İmamoğlu'nun arkasına geçer. Öyle görünüyor. O yüzden ben işlerinin o kadar kolay olmadığını ve buna cesaret edemeyeceklerini düşünüyorum. Cesaret ederlerse biz de hayal edemedikleri şekilde mücadele ederiz."

“Ekmekten tasarruf ederiz, anketten tasarruf etmeyiz”

Özel, anket çalışmalarına ilişkin soruya da şöyle yanıt verdi:

"Tayyip Bey bunu 22 yıldır yapıyor. Biz de bir yıldır yapıyoruz. Yerel seçim başarısının arkasında da bu var. Geçmişte parti bütçesinin yüzde yarımı ölçme-değerlendirmeye giderdi. Biz bu yerel seçimlerde yüzde 17’sini harcadık. Ekmekten tasarruf ederiz, anketten tasarruf etmeyiz. O kadar verimli bir çalışma. Mehmet Ali Çalışkan da ekibin bir yerinde. Çok kuvvetli bir ekip var. 31 Mart öncesi de Mehmet Ali Bey'in inanılmaz katkıları oldu. Çok iyi bir ekip araştırma ve reform enstitüsü. Biz CHP'nin yerel yönetimlerde ölçme değerlerme birimi kurduk. O birimin başına beş profesyonel koyduk. Bir tanesi Mehmet Ali Bey'di. Güçlü bir ekip çalışması. Bir tek Betimar'da küçük bir farkla 0.7 ile ikinciyiz. Onun dışında benim gördüğüm bütün anketlerde yine birinciyiz. Panorama’da geçen ay AK Parti öndeydi bu ay öne geçtik. Dün sunumunu aldık. Bu ay öndeyiz. Biz Mart'tan beri bütün trendlere altı firmanın ortalamasıyla bakıyoruz. Bir tek Eylül'de düştük. Kurultay yaptık. İçe döndük.

“Seçimi sizce kim kazanır’ sorusunda açık farkla ‘CHP kazanır’ diyor herkes”

Eskiden bütün anketlerde şöyle bir şey vardı. Ülke nasıl? Kötüye gidiyor. Ülkeyi kim düzeltir? Yine de AK Parti. Şu anda CHP, AK Parti'den yukarıda çıkıyor artık. 10-12 iki puan. ‘Kim toparlar ülkeyi’ sorusuna Yüzde 23 AK Parti demiş, yüzde 35 CHP demiş. Öyle 10-12. Artık yukarıdayız. Eskiden şöyle kötüydü. CHP nerede iyi? Kültür-sanat, milli eğitim. Ekonomi ve dış politikada çok kötüydük. Şimdi yine sıralama çok farklı değil ama mesela eskiden ‘Ekonomiyi CHP iyi yönetir’ diyenler diyelim ki 19’ken şimdi 35 falan çıkıyor. Gitgide çok mesafe kaydettik ama daha etmemiz lazım. Devam etmemiz lazım. Dört aydır ‘Seçimi sizce kim kazanır’ sorusunda açık farkla ‘CHP kazanır’ diyor herkes. 20 Kasım'dan itibaren CHP'nin ekonomi kurmayları 50 ile gidiyorlar. ‘CHP bu ekonomiyi nasıl düzeltir’ onu anlatmak üzere. Yarın Türkiye'nin İstanbul dahil 50 ilinde bütün milletvekillerimiz, bütün örgütümüz sokak sokak kapı kapı başlıyorlar ve iki ay boyunca enflasyon, asgari ücret, emekli maaş zammı, çiftçinin ve esnafın sorunlarını konuşacaklar. Meclis’te bütçe konuşulurken vatandaşın gerçek sorunlarını sokakta, tarlada, işçi servisinde, ev oturmasında, kahvehane sohbetinde, köyde, nahiyede, beldede konuşacağız."

“Genel af dediğiniz Anayasa yapmak kadar kritik bir şeydir”

Özel, erken seçim ve genel af konusunun sorulması üzerine de şu yanıtı verdi:

Şu anda bir erken seçimde CHP'nin iktidara yani cumhurbaşkanının CHP'nin seçtireceği Meclis çoğunluğunu CHP ve muhalefet partilerinin sağlayacağı göründüğü için kaçıyorlar erken seçimden. Yoksa biz erken seçim istiyoruz tabii. (Genel af tartışmaları) O benim konum değil şu anda. Genel af büyük bir mutabakat meselesidir. Genel af dediğiniz Anayasa yapmak kadar kritik bir şeydir. Genel affın ihtiyaç duyduğu Meclis çoğunluğu da 360, Anayasa değişikliğini referanduma götürmenin ihtiyaç duyduğuyla aynı nitelikli çoğunluk. Yani af meselesinde suçtan zarar görenle suçlunun yakınının aynı toplumsal mutabakatta buluşması lazım. Meselenin özü odur. O yüzden genel af tartışmaları bugün bizim gündemimizde yok. Genel af talebi de çok meşru bir talep. Şu anda Türkiye'de cezaevlerinde kapasitenin çok üstünde insanlar var. Ama bu af tartışmalarında ‘Benim canım yandı, ne olacağım ben’ diyenlerin de duygusu çok son derece meşru bir duygu. Bu yüzden bir toplumsal mutabakat var. Bu yüzden bu tartışmaları Anayasa yapar gibi ele almak lazım. Toplumun tamamının rızasını üretecek bir mutabakatla.

"AK Parti 'Ben temizim' diyemiyor"

CHP'li belediyelere SGK soruşturulmalarının sorulmasını da Özel şöyle yanıtladı:

Büyük bir oyun var. Oyunun adı şu, AK Parti'yle MHP'nin yapmaya çalıştığı. Tencere dibin kara, seninki benden kara. Şu anda bu toplumun ortak inancı şu. AK Parti belediyeciliği, israf eden, yolsuzluk yapan, yandaşlara kaynak aktaran bir belediyecilikti. Belediyeleri böyle yönetenler her ne kadar devletten bilgi alamıyoruz, Sayıştay’ın eli kolu bağlı falan ama devlette neler yaptığını da o beşli çetelerden, yandaş müteahhitlerden biliyoruz. AK Parti’nin ‘Biz bunları yapmadık’ demeye, vatandaşı ikna etmeye imkanı yok. ‘Ben temizim’ diyemiyor. ‘Onlar da kirli’ diyor. Bu oyuna gelmemek lazım.

Seçimden önce dört aydır maaş almayanlara maaş ödeyen CHP belediyesi var bu kadar imkansızlığa rağmen. Gördüler ki yani Tayyip Bey krize girdi. ‘Kardeşim bu adamlar hani döndüremezlerdi, hani yönetemezlerdi? Memnuniyetleri artıyor vatandaşın’ deyince yeni atak başlattılar. Bir şey bahane edilecek. İşte o konserler üzerinde. Dünya kadar da personel, dünya kadar da müfettiş yollanmış. Giden müfettişlere diyorlar ki ‘Araştırın, taraştırın bunları şahibeye karıştırın’. Ben de tuttum dedim ki o müfettişlere. ‘Çok kutsal bir görev yapıyorsunuz. Devletin, kamunun kaynağını haksız harcayan birisi var mı, yok mu bakacaksınız. Bizim güvenimiz tam. Yeter ki kanunsuz emirle haksız suç icat etmeyin. İftira atmayın’. Çünkü bir iddia atıyorlar. O yapışacak. Aylarca sürecek sen aklanacaksın ama millet hala daha yapışan iftirayı hatırlayacak. ‘Bunu yapanı affetmem’ dedim. ‘Onun dışında başımızın üstünde yeriniz var’. Bizim son derece özgüvenimiz yüksek. Belediyelerin hizmetlerinde hukuka uygunluk denetimi yapılabilir. Yerindelik denetimi yapılamaz. Yerindelik denetimini kim yapar? Seçen halk, seçimde yapar. Çünkü o seçmiş. Belediye başkanı halk için parayı nasıl harcayacağına karar verir.

"Melih Gökçek, Ankaralının parasının yüzde 15’lerini falan gitti dinazorlara yatırdı"

Beykoz Belediyesi'nin hesabına itiraz ediyorlar. Ben ortaya koydum. Hem de çoğu 2023 ve 2022’de yapılmış AK Partili 24 belediyenin daha yüksek harcamaları var. Birine müfettiş yok. Beykoz'a müfettiş var. Bizim Melih Gökçek döneminden 40 dosya. Önceki dönemlerden İBB'de 34 dosyamız var. Bir müfettiş gelip o dönemi incelemiyor. ‘Cumhuriyet Bayramı'na çok para harcadınız.’ Mansur Bey açıkladı. Bütçesinin yüzde yarımı. Oysa Melih Gökçek, Ankaralının parasının yüzde 15’lerini falan gitti dinazorlara bilmem nelere yatırdı. Akıl almaz şeyler. Ve orada bir konser 71 milyon değil. Üç konser. Üçü birbirinden önemli sanatçılar. Sahne yedi gün. 7/24 etkinlikler bilmem neler. Müfettiş gelir bakar. Ama şu kadarını söyleyeyim. Kimse bu mesele üzerinden 29 Ekim'in kutlanmasına duyduğu karın ağrısını hassasiyet gibi göstermesin. Kocaeli Belediyesi diyorum 180 bilmem kaç milyon var. Bana çıkıp açıklama yapıyorlar. ‘Konser değil o.’ Ne? Etkinlik. Ne etkinliği bir baksın. Bir müfettiş de oraya gitsin baksın bakalım. Bir tane müfettiş de Mansur Bey'in, Ekrem Bey'in harcamalarının fevkinde harcamalar yapan küçük küçük belediyelere gitsin baksın. O yüzden bu işlere karnımız tok. AK Parti'yle CHP arasındaki fark şu. Ben arkadaşlarıma hep söylediğim bir diğer şey. AK Parti kir göstermiyor. Hattı zatında kirli zaten. Gri bir kağıda kurşun kalem dokunsa ne görünecek? Biz, bembeyaz bir A4’e bir kurşun kalem deyse kir gösteriyoruz. Ondan herkes dikkatli olacak diye söyledim. Bu konserlerle ilgili bütün belediyelere yazdık. Kime ne para ödediklerini topluyoruz. Bu kış, kuvvetli bir ekip çalışması yapacağız. Gelecek sene 23 Nisan'dan itibaren bir CHP'li belediyeye konser verecekse sanatçı, konserin ölçeğine sahnenin bilmem nesine göre toplu satın alma görüşmeleri yapacağız. Fiyatlar belli olacak. O standart fiyatlar üzerinde olacak. Hatta SODEM diye bir yapımız var. Belki de konseri toplu SODEM’e satın aldıracağız. Faturayı biz keseceğiz, biz alacağız. Biz standart izleteceğiz. Çünkü böyle bizim AK Parti'nin ‘Efendim bunlar da bak bizim gibi yapıyor ya.’ Biz öyle değiliz kardeşim. Biz acayip tasarrufluyuz. İsraftan korkarız. Yandaş zengin etmeyiz. Biz AK Parti değil tertemiz CHP belediyeciliği yapıyoruz.

“Beş haftadır uçuş izni bekliyoruz”

Özel, Trump ile görüşme, Filistin ziyareti ve Esad'la görüşmelerinin sorulmasına da şu yanıtı verdi:

Mahmut Abbas davet etti, tarifeli uçuş olmadığı için uçağımızın kuyruk numarasını bildirdik İsrail Dışişleri Bakanlığı’na. Beş haftadır uçuş izni bekliyoruz, aldığımız anda gideceğiz. Mahmut Abbas bekliyor, Mahmut Abbas telefonda davet etti, zaten biz gitmek istiyorduk. Çok net. İkincisi geçtiğimiz gün Azerbaycan, Sevgili İlham Aliyev ile telefonda görüştüm, Zafer Günü’nde. Kendisiyle karşılıklı planlamaya karar verdik, o ziyaret yapılacak. Esad‘tan da ilk önce resmi yazı istemişlerdi, sonra bir Rusya, Putin, Erdoğan, Esat falan olunca bir beklemeye aldılar. O konuda da tahmin ediyorum önümüzdeki aylar içinde bu üç ziyaretten ikisi çok kesin, bir tanesi de konjonktürel olarak gerçekleşecek. ‘Trump‘la görüşeceğim’ demedim. Çünkü ben Amerikan siyasetini bilirim. Şu anda Trump‘ın bırakın Türkiye muhalefetiyle, Türkiye iktidarı ile görüşüp görüşmeyeceği bile başka bir durumda. Ama Trump yönetimi oturduktan sonra, Cumhuriyet Halk Partisi’nin dış ilişkilerden sorumlu güçlü bir heyeti Amerika’ya temaslar yapmak üzere gidebilir. Ayrıca bu Trump‘la görüşme meselesini birileri, ‘Özgür Özel Trump‘la mı görüşecek?’ Erdoğan seçimlere aylar varken gidip Amerikan Başkanı ile görüşmüş, seçimlerden sonra da Başbakan değilken görüşüp 1 Mart tezkeresinin taahhüdünde bulunmuştu. 1 Mart tezkeresi bizim gayretlerimizle geçmedi. Geçseydi Irak işgali Güneydoğu üzerinden olacak ve hala Güneydoğu’da 100 bin tane Amerikan askerinin postalı Güneydoğu’da olacaktı. O yüzden Amerikan yönetimi ile gitmek, görüşmek meselelerini birileri enfekte etmeye çalışırken önce Tayyip Erdoğan’ın iktidar olmadan önce neler yapıp, Amerika’ya ne taahhütler verdiğini hatırlayalım. Cesaretleri varsa 1 Mart tezkeresinin tutanaklarını açıklayalım. 10 yıl değil, üzerinden 20 yıl geçti, halen daha 1 Mart 1 Mart tezkeresinin tutanaklarına AK Parti her sene 1 Mart’ta ret veriyor, açıklanmasına. Niye? Çünkü orada gerçekler var. Deniz Baykal’ın konuşması var, Bülent Arınç’ın yönetirken söyledikleri var. Çıkıp da Abdullah Gül’ün o dönemde o meseleyi savunmaması, hatta pasif agresif bir tavrı var. 98 tane AK Partilinin ret var orada. Onları unutuyorlar, ‘Acaba Trump’la CHP’yi yönetip, dış ilişkilerle bilmem ne mi yapacak?

“Mansur Yavaş CHP’nin Belediye Başkanı”

Özel, Mansur Yavaş’ın istifa edeceği iddialarına ilişkin de şunları söyledi:

Mansur Yavaş, CHP'nin Belediye Başkanı. Geçen seçimlerde kendisine parti dışından çağrılar olmasına rağmen, kendisi çok net dedi, ‘Ben CHP'liyim.’ Şu anda da aynı şeyleri söylüyor. Mansur Yavaş‘ın ben partiye aidiyetinden, bağlılığından hiçbir şüphe duymam. Birincisi bu. İkincisi, şu anda, üstünüze alınmayın, siz gazetecisiniz. Ama CHP’nin adayı kim tartışmasını, kim körüklüyor, kim bunun parçası oluyorsa saraya hizmet ediyor. Şu anda CHP’nin adayını tartışma gününde değiliz. İlla tartışacaksanız, AKP’nin adayı kim onu tartışın. Çünkü İletişim Başkanlığı sürekli onun için fon yapıyor, onun için destek veriyor, onun için trol orduları harekete geçiyor, onun için koca koca köşe yazılarına her gün, köşe yazarlarına her gün talimat gidiyor, maalesef muhalefete müzahir arkadaşlar da bu rüzgâra, bu akıntıya kapılıp gidiyorlar. Şu daha doğru değil mi? Biz aday bolluğu yaşıyoruz. Bu CHP’nin gücü.

“Bizim öyle bir gündemimiz yok”

Özel, 'Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’na yakın CHP’ye uzak’ iddiaları hakkında da şunları söyledi:

Böyle bir şey yok, bizim böyle bir gündemimiz yok. Bunu kim söylüyorsa? Saraya müzahir kalemler, yani şimdi isim vermek istemiyorum, koca koca ‘Amiral gemisi’ denilen gazetelerin köşe yazarları her gün kimi saçaktan, kimi manşetten böyle dedikodular üretiyorlar. Mansur Yavaş‘ın asla ve asla, Ekrem İmamoğlu‘nun asla ve asla bu söylenenlerin onda biri kadar bir gündemi yok. Kendi işleriyle meşgul arkadaşlarımız. Meselenin Özü şu, bir kez deneyeceğim söylemeyi. AK Parti’nin aday sorunu var. Çünkü şöyle bir meselesi var. YSK kararına göre Erdoğan’ın ikinci dönemi bu, bence üçüncü dönemiydi ama ikinci dönemi olduğuna karar verdiler. Yani seçim eğer Meclis tarafından öne alınırsa bir kez daha aday olabiliyor, son bir kez. Anayasa öyle yazıyor. Erken seçim yapılırsa aday olacak, yapılmazsa olamıyor. Ben diyorum ki ona, ‘Bak beş yılın, zaten tartışmalı bir beş yıldayız, iki buçukuncu yılında, seneye kasımı geçmemek üzere, ama tercihen ‘gel bu sene martta yapalım, önümüzdeki martta yapalım, hadi şimdi kış geldi olmaz’ derler. Mayısta yapalım, bilemedim en son gelecek sene bu zamanlarda seçim yapalım, sen de gel aday ol. Yoksa seçime gelip altı ay kala gelip de bizim kapımıza ‘ben aday olacağım’ diye dayanma’ diyorum Erdoğan’a. Erdoğan da benim kendisiyle yaptığım görüşmede de bir çok televizyon görüşmesi mülakatında da veya basına açık söyleminde de şunu söyledi, ‘Önümüzde dört yıl seçimsiz bir süreç var’ dedi. Yani bu şu demek, ‘Ben aday değilim’ demek. Çünkü ‘Dört yıl sonra seçimler zamanında yapılacak’ diyor ya Erdoğan, zamanında yaparsa aday olamıyor. O zaman soru şu? Bakın bana, ‘CHP’nin adayı kim?’ diye soruyorlar, benim aday zorum yok, aday bolum var benim. Soru şu, ‘Madem ki seçimler zamanında yapılacak. AK Parti’nin adayı kim? Bu içişleri Bakanı mı? Kanlı bıçaklı olduğu bir önceki içişleri Bakanı mı? Devlet bey bir öncekini mi destekler? Bu İçişleri Bakanını Hak Yolcular mı destekler? Damatlardan hangisi aday? Peki acaba şimdiki MİT Başkanının adaylık ihtimaline karşı İletişim Başkanlığı’nın yürüttüğü, her gün aktif yürüttüğü kampanyanın bir manası var mı? Mesela şu anki MİT Başkanından çekiniyorlar. MİT’in şimdiki başkanı mı aday, bir önceki başkanı mı? Şimdiki Dışişleri Bakanı mı aday?’ İşte bunları tartışsak ya. Bu kadar Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir kısıtı yokken, bir sorunu yokken, herkes CHP’nin adayını konuşuyor da, bunu bütün hem Cumhuriyet Halk Partisi‘ni çok seven, çok ilgi duyanlara hem de Cumhuriyet Halk Partisi konuşmayı çok sevenlere söylüyorum. Bu kadar mümbit, bu kadar verimli bir adaylık tartışması varken AK Parti’de, adamlardan biri eski MİT Müsteşarı, biri yeni MİT Müsteşarı. Biri eski İçişleri Bakanı, biri yeni İçişleri Bakanı. Bir tanesi İletişim Başkanı, bir taraf tutuyor. Bir tanesi Erdoğan’ın damadı, Orta Doğu ülkesine mi döneceğiz? Damadı getirecek. Bu tartışmalar varken biz de işinde gücünde iki tane belediye başkanının adını öne atıp yumurta gibi birbirine tokuşturmak... Biz o işi çözeriz. Neleri çözmüşüz, bunu mu çözemeyeceğiz? Zorluk şudur. Bizim 1,5 milyon üyemiz var. Bizim tüzüğümüzde aday belirlemede, tüm üyelerle ön seçim, hatta halk yoklaması bile yapacağımız yazıyor. Ben bir başıma karar vermeyeceğim. Gerekirse 1.5 milyon üyeye sorarız, parti bir bütün olur, onun seçtiği kişi aday olur, herkes de ona saygı duyar. 1.5 milyon üyeye rağmen gidip başka yerden de kimse aday olamaz. Olursa da karşılık bulamaz. Biz o işleri çözeriz. Tayyip Bey bir düşünsün bu işi nasıl çözeceğini.

 

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU