Sansüre karşı ve tamamen bağımsız: KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali

Bu yıl ilk kez 27 Ekim'de düzenlenecek Uluslararası KORK Film Festivali kurucusu ve direktörü, yönetmen Onur Doğan'la festivalin doğuşunu, yarınını, sansürü ve yeni kısa filmi Bomba'yı konuştuk

Onur Doğan, hem Cadılar Bayramı olması hem de tüm dünyada korku filmlerinin genelde ekim sonunda vizyona girmesi nedeniyle festivali bu ay düzenlemeye karar vermiş (Onur Doğan)

Karanlık ve izbe bir sokakta bir kovalamaca sahnesi. Adının Ray olduğunu öğrendiğimiz bir adam, var gücüyle kaçıyor. Peşindeyse polis olduğunu anladığımız bir adam var, "Katili yakaladım" diye bağırıyor ortağına. Polis aracı sirenini çalıştırıyor ve çatışma sürerken polis, yaraladığı Ray'i köşeye sıkıştırıyor. Katilin bir oyuncakçıya sığınmaktan başka çaresi kalmıyor. Buradaki çatışmada da omzundan yaralanan Ray yere kapaklanıyor. Hızla kan kaybederken artık polisin avcunun içinde olduğunun o da farkında. Öfkeden deliye döndüğünde polise küfürler yağdırmaya başlıyor ve haykırarak intikam yeminleri ediyor:

Sana bunu ödeteceğim!

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kan revan içinde kalan Ray "Birini bulmalıyım" diye sayıklamaya başlıyor ve gücü tükenmek üzereyken İyi Arkadaş (Good Guys) adlı oyuncak bebeklerinin üzerine yığılıyor. Bebeklerden birini kutudan çıkarıp sihirli sözcükleri söylemeye başlıyor. Tüm oyuncakçı anlaşılmaz Latince sözlerle inlerken bir patlama meydana geliyor. Ray'in cansız bedeni savaş alanına dönmüş oyuncakçıda yatarken, ruhuysa bir oyuncak bebeğin içinde dehşet saçmaya hazırlanıyor. 

KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali'nin kurucusu ve direktörü Onur Doğan için her şey işte böyle başladı: 1988 yapımı kült korku filmi Çocuk Oyunu'yla (Child's Play).

"Kuzenlerimle korku filmleri izlerken Romero'yu keşfettim"

"Evde televizyonda izlenirken maruz kalmıştım" diyor Doğan:

6 yaşlarındaydım, üstelik çocukken de filmdeki ana karakter Andy'ye çok benziyordum, Amerikan tıraşlı saçlarımla koltuğun arkasından izliyordum filmi. Evde de ona benzer bir oyuncağım vardı, Alican isimli bir bez bebekti. Ama gittiğim misafirliklerde o tür bir bebek görünce korkup dışarı çıkarırdım. Oradan başladı korku filmi merakı.

Elbette bu merak, çocukken izlenen korku filmleriyle sınırlı kalmıyor ve Onur Doğan, ilerleyen yıllarda repertuvarını genişletmeyi sürdürüyor:

Kuzenlerimle buluşup VCD ve DVD partileri yapardık. Korku filmleri alırdık ve bazen günde peşpeşe 4 film izlerdik. O dönemde de George Romero'yu keşfettim. Angela Bettis filmleri, Romero ya da John Carpenter filmleri...

Üniversite yıllarına geldiğindeyse İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Doç.Dr. Gülay Er Pasin'in, arşivini kendisiyle paylaşmasıyla keşifleri daha da artıyor. 

Doğan, çok geçmeden Gülay Er Pasin'in favori öğrencileri arasında başı çekmeye başlıyor. Hatta hocası "Senin ileride çekeceğin filmleri merak ediyorum" diyerek Doğan'dan beklentisinin ne denli yüksek olduğunu da ifade ediyor.

Üçüncü film bir festival doğurdu

İlk filmi C.O.D.'u 2017'de çeken ve kabul edildiği festivallerin çoğundan ödülle dönen Doğan, Çocuk Oyunu'na bir saygı duruşu niteliğindeki ikinci filmi The Rejected'la da bu başarısını sürdürüyor. 
 


2023'e gelidiğinde ise Doğan, Ömer Seyfettin uyarlaması Bomba'yı çekmeye karar veriyor. Bu karar için aslında bir kırılma anı da diyebiliriz çünkü KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali'nin doğuşu da Bomba'yla bağlantılı. 

Korku filmleri çeken bir yönetmen olarak işlerini izleyiciyle buluşturacak etkinlik ve festivaller olmamasından yakınan Doğan, bu boşluğu kendisi doldurmaya karar vermiş.

"Böyle bir açığı uzun zamandır görüyorum"

"Böyle bir açığı uzun zamandır görüyorum ve hatta mağduruyum diyebilirim" diyerek ekliyor:

İlk projem deneysel bir filmdi, pek korku sayılmaz. Ama ikinci filmim, şimdi yaptığım ve ağırlıklı olarak da yapmayı düşündüğüm aslında korku sineması. Türkiye'de belli bir korku kitlesi var ama bunun ne bir festivali var ne de özelleşmiş bir alanı. Sadece iyi bir korku filmi geldiği zaman toplaşıp sinemalarda buluşuyoruz aslında. Onun dışında bir festivalimiz yok.

Son derece sistemli bir çalışma yürüten Onur Doğan, bir film çekerken onu hangi festivallerde gösterebileceğini, nerede izleyicilerle buluşturabileceğini önceden hesap ediyor. Mümkün olduğunca her adımını tasarlıyor ve önünü görmek istiyor. 

"Özenle, eli ayağı düzgün bir filmi yapmak da alıcısıyla buluşturmak da zor"

Yeni filmi Bomba'yı "epey sert ve gore" bir yapım olarak tasarladığını anlatan Doğan, "Bir istismar sineması örneği" diyor.

Onur Doğan
Bomba'nın dünya prömiyeri, 22. Tirana Uluslararası Film Festivali'nde gerçekleşti (Onur Doğan)



40-50 kişiden oluşan ve bir kısa film için epey kalabalık bir ekiple çalıştığını aktaran Doğan, "Bu filmi nerelerde göstereceğiz? Peki ya Türkiye'de nerede?" sorularını aldıktan sonra harekete geçtiğini söylüyor. 

Türkiye'de gerçekten bir mecramız yok. Yine de Türkiye'deki karma festivallere de gösteriyoruz ama çok sert bulunabiliyor ve her festival böyle bir filmi göstermek istemiyor. Film paketlerine +18 damgası vurmak istemiyorlar bir film için. Dolayısıyla filmi karma festivallerde gösterme şansımız çok çok az. Türkiye'de zaten bütün festivaller karma. Bunun bilinciyle film üretiyoruz ama bir yandan da böyle devam etmesin diye düşündük.

Türkiye'de kısa ya da uzun fark etmeksizin korku filmi üretiminin çok az olduğunu hatırlatan Doğan, taşın altına elini koymaktan korkmadığını belirterek ekliyor:

Ucuz film yapıp da gişeden hemen hızlıca para kazanmak için değil de özenle, eli ayağı düzgün bir filmi yapmak da alıcısıyla buluşturmak da zor. Hem buna teşvik olsun diye hem de gelenekselleşsin diye, 'Böyle bir film festivalini biz yapalım o zaman' dedik.

"Sansür kırmızı çizgimiz"

Festivaldeki herkesin "sinemacı" olduğunu aktaran Doğan, "Kimi yönetmen, kimi görüntü yönetmeni, kimi oyuncu, kimi internete içerik üreten bir sinefil ya da altyazı işleriyle uğraşan biri" diyor ve "Bakanlıktan bir yetkili ya da belediyeden temsili biri yok aramızda" diye ekliyor.

Filmcilerin yaptığı bir festival olduğu için istediğimiz gibi kuruyoruz her şeyi. Tamamen bağımsız ve kendi kendimize yaptığımız bir festival. Sembolümüz iskelet ve kuru kafa. Sansür bizim kırmızı çizgimiz. Tavır olarak sansüre tamamen karşı bir festivaliz. O yüzden bunu bağımsız olarak sürdürmek bizim için çok önemli. Ağırlıklı olarak yönünü ve yüzünü yurt dışına dönen bir festivaliz. Çok yeni, o yüzden tabii ki imkanları kasıtlı bir festival olarak başlayacak. Ama geliştikçe güzel yerlere gelebilir.

KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali, henüz ilk yılında olmasına rağmen 19 ülkeden 10-15 tanesi uzun metraj olmak üzere 116 film başvurusu almış. Onur Doğan başkanlığındaki festival ekibi bu başvuruların 15'ini kabul etmiş. Bunlardan iki tanesi uzun metraj, 10'u uluslararası kısa film ve üç tanesi de yerli kısa film.

"Kısa filmlere ikinci sınıf muamelesi yapmıyoruz"

Kısa filmlere "ikinci sınıf ya da öğrenci filmi muamelesi" yapmadıklarını özenle vurgulayan Doğan, "Türk filmlerini geliştirmek için bir lokal film kategorisi açtık" diyor.

Kork film festivali
Onur Doğan, "Korku komedilerin ağırlıklı olarak komedi festivali ya da komedi filmleri seçkisinde olmasından yanayım" diyor (KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali)



27 Ekim'de 15 film, KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali kapsamında meraklısıyla buluşacak. İsteyen korku meraklıları Torun Center sinemalarında filmleri izleyebilecek. Fiziksel katılım sağlayamayacak sinemaseverler ise filmleri bir hafta boyunca Vimeo üzerinden izleyebilecek. Bir bilet alan sinemasever tüm filmleri izleme şansına erişebiliyor. 

"Sansürlendiğini görünce filmini çekmeye karar verdim" 

Onur Doğan'ın kısa filmi Bomba, bir Ömer Seyfettin uyarlaması. Doğan, ikinci kısa filmi The Rejected'dan sonra bir uyarlama çekmeyi aklına koymuş. Arayış sürecinden bahsederken, "Yazılmış bir hikayede ben neler yapabilirim, neler değiştirebilirim, nasıl kendi yorumumu, tarzımı katabilirim diye düşünüyordum" diyerek ekliyor:

Yönetmen bir arkadaşımla Ömer Seyfettin üzerine konuştuktan sonra Bomba'yı okudum. 1980'lerde, 1990'larda çocuk klasikleri arasında okutulmuş, hatta bir kuşak onu çocuk romanı gibi okuyup travmalar yaşamış. Sonraki dönemde çocuk kitapları arasından toplatıldığını okudum. Ama bununla da yetinilmeyip yetişkin öyküleri arasından da toplatılmış, sansürlenmiş, yani Ömer Seyfettin'in unutturulmaya çalışılan öykülerinden. Ama yetişkin edebiyatı içerisinde yer almasını isterdim. Bende sansüre karşı bir refleks var. Orada da sansürlendiğini görünce filmini çekmeye karar verdim.

Bomba afiş
Sinema yazarı Ali Ulvi Uyanık, Bomba'yla ilgili övgü dolu görüşlerini paylaştığı YouTube kanalında ilk kez bir kısa filme yerdi (Onur Doğan)



"Artık bambaşka bir dünyada yaşıyoruz"

Tüm bu korku merakının yanında, sözkonusu gerçek görüntüler olduğunda bakamdığını ve bazı şeyleri görmeye tahammül edemediğini de itiraf ediyor Onur Doğan. 

"Artık bambaşka bir dünyada yaşıyoruz" diyor ve 1990'larla ilgili bir hatırlatma yapıyor:

Sıcağı Sıcağına diye bir program vardı. Ya da Savaş Ay'ın programları... Başka bir dil vardı. Daha sansürsüz, daha gerçek, yakın, çıplak, olduğu gibi konuşulan, söylenen. O günkü toplumsal hassasiyet her açıdan daha farklı bir yerdeydi. Artık korkunç sahneleri sadece filmlerde değil gerçek hayatta da görebiliyoruz. Bu da hassasiyeti daha da artırıyor, bazı seyirciler 'Bunu kurgu olarak görmeye ihtiyacım yok' diyebiliyor. O tür bir yayıncılık, o tür bir sinema, şimdi hayal bile edilemez.

Festivalin öne çıkanları

Yeni Hayat (New Life)
​John Rosman'ın uzun metrajı Yeni Hayat, kaçan gizemli bir kadın ve onu yakalamakla görevli becerikli bir tamirciyi merkeze alıyor. Bu iki benzersiz hikaye, takibin riskleri kıyamet boyutlarına ulaştığında ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlanıyor.

Araf Jack (Purgatory Jack)
Butler Kardeşler imzasını taşıyan Araf Jack, kana susamış, uzuv toplayan bir çetenin yönettiği ve kanun kaçaklarıyla dolu tehlikeli bir coğrafya olan öbür dünyada geçen neo-noir bir gizem gerilim filmi. Müzisyenden gri saçlı özel dedektife dönüşen Jack Marlin'in son vakası, aşırı doz alan punk pop yıldızı Viv Vacious'un, 20 yıl önce intihar eden annesini bulmak için zamanla yarışırken güvende kalmasına yardımcı oluyor. 

Yerli kısalar

Kurdun Kutusu
Uğur Savaş'ın yönettiği 20 dakikalık Kurdun Kutusu'nda, bir vadinin tepesinde tek başına yaşayan bir adam, okuduğu kitapla birlikte kurda dönüşüyor. 

Yüksek Doz
Emre Yapıcı yönetmenliğindeki kısa film, 4 arkadaşın evde takılırken "I, Doser" adlı dijital bir uyuşturucudan bahsetmesiyle başlıyor. Çocukların hiçbiri denemeye cesaret edemese de bir oyun oynamaya karar veriyorlar ve olaylar gelişiyor. 

KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali'nin tam seçkisine buradan ulaşabilir, biletleri ise buradan temin edebilirsiniz. Şimdiden iyi seyirler...

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU