Putin'in nükleer tehditleri ne kadar ciddi?

"Halen blöf yaptığımızı düşünenler var"

Rusya lideri Putin, nükleer savaşı her zaman "son çare" olarak gördüklerini belirtmişti (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in nükleer saldırı tehditlerini artırması, nükleer savaş endişelerini yeniden gündeme taşıdı.

Putin, 25 Eylül'de düzenlediği Güvenlik Konseyi toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, Moskova'nın nükleer silah kullanımı için belirlediği doktrinde değişikliklere gidildiğini duyurdu. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Buna göre Kremlin, nükleer güce sahip olmayan bir devletin, nükleer güce sahip bir devletin desteğiyle Rusya'ya saldırmasını "ortak saldırı" diye nitelendirecek. Ayrıca, Belarus'a saldırı durumunda da Rusya nükleer silah kullanabilecek. 

Fransa'nın kamu yayıncısı France 24'e konuşan Birleşik Krallık'taki King's College London'dan Sarah Tzinieris, böyle bir durumda nükleer gücü bulunmayan bir ülkeye destek veren nükleer silah sahibi ülkelerin hedef konumuna gelebileceğini belirterek şunları ekledi: 

Bu ülkeler sadece hedef alınmakla kalmayacak, aynı zamanda potansiyel olarak nükleer silahlarla saldırı düzenlenecek hedefler haline gelecek.

Bu riske rağmen Tzinieris, doktrindeki değişikliklerin "retorikten ibaret olduğunu" savunuyor. 

Exeter Üniversitesi'nden David Blagden de bunun stratejik bir değişiklik olmadığını ileri sürerek şu değerlendirmeleri paylaşıyor: 

Bir dereceye kadar bunlar ucuz laflardan ibaret. Rusya'nın böyle bir deklarasyonda bulunması ne onun nükleer kabiliyetini artırır ne de NATO'nun nükleer caydırıcılık kapasitesini azaltır.

Diğer yandan değişiklikler kapsamında stratejik ve taktik uçaklarını, seyir füzelerini, insansız hava araçlarını ve hipersonik füzeleri içeren ve "Rusya'nın varlığını tehdit eden" saldırılar karşısında nükleer silah kullanılabileceği de ifade edildi. Böylelikle Rusya ilk kez ne tür durumlarda nükleer saldırı düzenlenebileceğine dair bilgi paylaşmış oldu.

Moskova'nın nükleer caydırıcılık doktrinindeki değişiklikler, Ukrayna'nın Batı menşeli uzun menzilli füzeleri Rus topraklarındaki hedefleri vurmak amacıyla kullanmak için ABD ve müttefiklerinden izin almaya çalıştığı bir döneme denk geldi. 

Ukrayna'nın nükleer silahı yok fakat ABD ve diğer nükleer güce sahip ülkeler tarafından askeri olarak destekleniyor.

Almanya'daki Hamburg Üniversitesi'nden Ulrich Kuhn, Kremlin'in hamlesinin Putin yönetimi açısından stratejik bir önemi olduğuna işaret ederek şunları söylüyor: 

Bu, Kiev ve Batı'yla dolaylı bir müzakere süreci. Batı'nın Ukrayna'ya uzun menzilli silahları Rus hedeflerine karşı kullanma hakkı vermemesini sağlamakla ilgili.

 


"Halen blöf yaptığımızı düşünenler var"

Moskova merkezli düşünce kuruluşu Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nden Dmitry Trenin ise söz konusu değişikliğin "Batı için son uyarı niteliğinde" olduğunu savunuyor. 

Rus devletine ait medya kuruluşu RT'nin sitesinde yayımlanan analizinde Trenin, "Kremlin'in blöf yaptığını ve Rusya'nın kendilerini cezalandırmayacağını düşünen çok kişi var" ifadelerini kullanıyor. 

Trenin, ABD ve müttefiklerinin Ukrayna'yı destekleyerek Rusya'yı stratejik bir yenilgiye zorladığını, bu yüzden Moskova'nın nükleer caydırıcılık doktrinini değiştirmek durumunda kaldığını belirtiyor.

Rus devletine bağlı düşünce kuruluşu Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi üyesi Trenin, Kremlin'in sözlü uyarılardan somut adımlara geçmesi gerektiğini savunarak şu yorumları paylaşıyor: 

Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika ve bize dost olan ya da savaşta tarafsız kalan ülkeler, çatışmaların bir an önce ve koşulsuz şekilde sona ermesini istiyor. Washington'un çılgın ve pervasız stratejisinin dünyayı sürüklediği genel nükleer savaşı önlemenin tek yolunun caydırıcılığımızı güçlendirmek olduğuna onları ikna etmeliyiz.

 

Independent Türkçe, France 24, RT, AA 

DAHA FAZLA HABER OKU