Suud Kralı Faysal, 1966 yılında Akyazı'nın Bıçıkdere köyüne bir cami yaptırdı.
Bu caminin arkasında ise bir Türk kraliçe İffet Hanım vardı.
Suudi Arabistan tarihinin en müstesna iki karakteri Kral Faysal ve İffet Hanım'ın evliliğine ve Ortadoğu siyasetinde meydana getirdiği değişimlere buyurun beraber bakalım.
Kral Faysal'ın evrak-ı perişanı
Kral Faysal bin Abdülaziz, gazetecilere çok güvenmediği için medyaya fazla röportaj veren bir kral değildi.
Sade yaşamı ve ciddiyeti ile biliniyordu. Hulefa-yı Raşidin dönemini andıran tavırları ile alışılmamış bir portre çiziyordu.
Eşi Kraliçe İffet Hanım'ın kardeşine sarayda yaşamak istemediğini söyleyerek bir ev yaptırmış; ama yapımı tamamlanan konutun şatafatından rahatsız olarak oraya da taşınmayacaktı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Suud Sarayı, Faysal bin Abdülaziz devrinde bir ahlak abidesiydi.
Malcolm X gibi dünya Müslümanlarını sarayında ağırlayıp dertlerini dinliyordu.
Merhum kralın en büyük ukdesi ise Kudüs'tü.
Tarihe "meşhur Kudüs konuşması" olarak geçen çağrısındaki sözleri bugün dahi önemini koruyor:
Kardeşlerim! Neden bekliyoruz?
Dünyanın vicdana gelmesini mi bekliyoruz?
Nerededir ki dünyanın vicdanı?
Mukaddes Kudüs'ü Şerif sizi çağırıyor.
Kendisini kurtarmanızı bekliyor.
Neden korkuyoruz?
Ölümden mi korkuyoruz?
ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, petrol krizinin derinleştirdiği günlerde sorunu çözmek için Suudi Arabistan'a geldiğinde Faysal bin Abdülaziz'in Kudüs arzusunu şu sözlerle belirtecekti:
Kral Faysal oldukça sinirli görünüyordu, aramızda bir diyalog başlayabilmesi ümidiyle esprili bir dille ona, uçağımın yakıtı bitti, uçağın deposunu doldurmak için emir verirseniz uluslararası fiyatından ücretini vermeye hazır olduğumuzu söyledim. Kral gülümsemedi ve kafasını yukarıya kaldırarak sert bir şekilde bana şunları söyledi: 'Ben yaşlı bir adamım, ölmeden önceki tek dileğim Mescid-i Aksâ'da iki rekât namaz kılmaktır! Sen bu konuda bana yardımcı olabilir misin?
Yeğeni Faysal bin Musad, tetiği çektiğinde yalnızca Kral Faysal bin Abdülaziz'in hayatına kastetmedi.
Filistin mücadelesi büyük yara aldığı gibi Suudi Arabistan'ın siyasi bir enstrüman olarak "petrol siyaseti" de büyük oranda yok edilmişti.
Kral Faysal bin Abdülaziz'in şehadetinden sonra Suudi Arabistan, petrolü siyasi arenada yalnızca ekonomik nedenlerle fiyat politikalarını belirlemek amacıyla bir enstrüman olarak kullanacaktı.
Kral Faysal bin Abdülaziz'in petrol politikası
Suudi Arabistan'ın petrol siyasetini 1975 yılına kadar şekillendiren üç önemli hadise söz konusuydu.
Bunlardan ilki Musaddık'ın mücadelesi ve Ajax operasyonuydu.
İkincisi ise Mısır'da Cemal Abdunnâsır politikalarıydı.
Son olarak İsrail'in bölgedeki yayılmacı siyaseti ve Kudüs işgali Suudi Arabistan'ın petrol politikasını belirleyen en önemli unsurdu.
Kral Faysal bin Abdülaziz, 1964'te tahta oturduğunda Nasır'ın siyasi tavrından memnun değildi.
1970 yılında Nasır'ın ölümüyle onun seküler milliyetçilik politikası yerine İslami hassasiyetleri önceleyen bir politikayı bölgede etkin kılmaya çalıştı.
21 Ağustos 1969 tarihinde Avustralyalı bir fanatik Micheal Danis Rohan'ın Mescid-i Aksa'ya yönelik kundaklama girişimi Arap olmayan Müslüman ülkelerin de Filistin meselesini sahiplenmesini sağladı.
Kral Faysal bin Abdülaziz, Mısır'da yeni yönetimi elinde bulunduran Enver Sedat iktidarı ile nispeten daha iyi ilişkiler kurmuş ve bölgedeki İsrail tehdidini ortadan kaldırmak istiyordu.
Kral, bu süreçte petrol silahını sonuna kadar kullanmaya kararlıydı ve İsrail'in bölgedeki nüfuzunu kırmak konusunda elinden geleni yapacaktı.
Kral Faysal bin Abdülaziz'in çabaları sonuç vermiş ve 6 Ekim 1973'te Mısır-Suriye askeri birlikleri İsrail'e saldırmıştı.
Sina işgalden kurtarılmış ve savaşın başlarında İsrail çok büyük zayiatlar vermişti.
Ayrıca Ener Sedat, istediğini aldığını düşünerek birliklerine durma emri verince İsrail kısa sürede savaşı dengeleyecekti.
Kral Faysal bin Abdülaziz, bu gelişmelere hayli öfkelendi ve süreci geriden yürütmenin anlamsız olduğuna karar vererek harekete geçti.
Kral Faysal yalnızca Batılı ülkelere değil, İsrail'e destek veren tüm ülkelere petrol sevkiyatını durdurduğunu ilan etti.
Kral Şeyh Faysal, Batılıların tüm çabalarına rağmen geri adım atmadı; ancak Suudi Arabistan'ın elinde petrol dışında bir kozu bulunmuyordu.
Bu yüzden 1974 yılında Libya hariç tüm Arap ülkeleri petrol ambargosu konusunda geri adım atacaktı.
Bu gelişmelerden sonra Faysal bin Mesud'un kurşunu gelecek yıllarda Suudi Arabistan'ın petrol siyasetini büyük oranda şekillendirecekti…
Kral Şeyh Faysal dünyayı ve ülkesini bu şekilde idare edip bu uğurda canından dahi olurken arka planda pek konuşulmayan Kraliçe İffet ise ülkede kadına bakışı değiştiren simge bir profildi.
"Kral Faysal'ın eşi İffet Hanım kraliçe olduktan sonra ülkede adeta bir eğitim seferberliği başlattı. 'Dar el Hanan' okulu kuruldu. Okuma yazma oranının bütün nüfus içinde dahi yüzde 5'i bulmadığı bir ortamda kız çocukları için muazzam bir okul açılmıştı. İffet Üniversitesi de… pic.twitter.com/AUCmxnucPM
— Independent Turkish (@TurkishIndy) September 25, 2024
Suud sarayına Türk eli değer
Kralın eşi İffet Hanım, 1916 yılında İstanbul'da doğmuş, anne tarafı Türk olan bir Kraliçe'ydi.
Babası Osmanlı subaylarından Muhammed bin Saud Al- Saniyan (Thunayan) idi.
İffet Hanım, dönemin İstanbul kızlarının hayallerini süsleyen muallimlik mesleğinin peşinden koşmak istiyordu.
Tesadüf eseri Prens Faysal ile tanışması onun hayat nehrinin akışını kökünden değiştirecekti.
İffet'in amcası olan Ahmet Bey, ailesinin mirasının peşini sürmek adına 1919 yılında Suudi Arabistan'a gitti.
Burada Prens Faysal ile tanıştı ve onun yakın çalışma ekibine girdi. Bu hadise ve İffet'in teyzesinin hacca götürdüğü bir sırada Faysal ve İffet tanıştılar.
Prens Faysal bu tanışmadan kısa bir süre sonra babasından izin dahi almadan İffet Hanımla evlenmiş ve Suud Sarayına durumu telgrafla bildirmişti.
Böylece Prens Faysal ve İffet Hanım 1932 yılında dünya evine girdi.
İffet Hanım için hayat zordu; çünkü ülkenin dış işleri bakanı olan eşi Prens Faysal sık sık ziyaretler için ülke dışına gidiyordu ve yalnız kalan eşi İffet Hanım Arapça bilmediği için ciddi zorluklar yaşamaktaydı.
Bu durumu fark eden prens Faysal, radikal bir kararla seyahatlerinde İffet Hanım'ı da götürmeye başlayacaktı.
Bu İffet Hanım'ın daha görünür ve güçlü bir kadın olarak öne çıkmasını sağlayacaktı. İffet Hanım, Prens Faysal'ın bu desteğini mütemadiyen faydalı işlerde kullanacaktı.
Eşi kral olduktan sonra ilk defa Suudi Arabistan'da bir kadın Kraliçe unvanını İffet Hanım ile alacaktı.
İffet Hanım kraliçe olduktan sonra ülkede adeta bir eğitim seferberliği başlattı.
1950 senesinde Kraliçe İffet'in çabaları ile "Dar el Hanan" okulu kuruldu.
Ülkede okuma yazma oranının bütün nüfus içinde dahi yüzde 5'i bulmadığı bir ortamda kız çocukları için muazzam bir okul açılmıştı.
Nitekim 1999 yılında kurulan İffet Üniversitesi de bölge için devrim niteliğindedir.
Tüm hocalarının ve öğrencilerinin kadınlardan oluştuğu bu üniversitenin İffet Hanım'ın adını taşıması Kral olan eşinin vefatından sonra dahi ülke içerisindeki etkisini gösterir.
"Kızların tek silahı eğitimleridir" sloganıyla okul faaliyetlerini kızlara ve erkeklere hizmet eden iki ayrı Riyad İslam Eğitimi okulları ve peşinden de Uluslararası el Manarat Okulları izledi.
İffet Hanım, eğitim seferberliğini ülke dışına kadar ulaştırmakta kararlıydı.
Suudi Arabistan Eğitim Bakanlığının verilerine göre; ülkede okuyan kız çocuğu sayısı erkek öğrencilerini 2019 yılı itibariyle geçmiş olması İffet Hanım başarısını göstermektedir.
Kraliçe İffet Hanım, çoğunlukla eşi ile anılıyor; ama ailesini de adeta ilmek ilmek dokumuştu.
9 çocuğu olan Kraliçe İffet Hanım'ın çocukları Suudi Arabistan'ın istihbarat, ordu ve iş dünyasına varıncaya dek birçok sahada etkili olmayı başardılar.
Oğlu Prens Suud el Faysal 1975 yılında hariciye bakanı olmuş ve bu görevi 2015 yılına kadar sürdürmüştü.
Kraliçenin üvey kardeşi Kemal Edhem, Suud istihbaratının başına kadar yükselecekti.
İffet Hanım ailesi ve Türkiye ile münasebetleri
İffet Hanım'ın dedesi Abdullah el-Saniyan, 1843 yılına kadar Necid Emirliğini idare eden soylu bir kişiydi.
Bu tarihte Faysal el Türki isyanı ile Saniyanlar bölgedeki iktidarlarını kaybederek maaile Mısır'a göçtüler.
Emir Abdullah, tekrar bölgede iktidar elde etmek için bu kez payitahtın yolunu tutarak İstanbul'a geldi.
1880 yılında başkente gelen Abdullah, Sultan Abdülhamit tarafından hürmetle karşılandı ve paşalık payesi ile onurlandırıldı.
Abdullah Paşa, İstanbul ikametinde Taze Ruh isimli Çerkes bir kadınla evlenerek şehre kalıcı bir biçimde yerleşmişti.
Taze Ruh, dünyaya dört çocuk getirdi ki bunlardan birisi İffet Hanım'ın babası olan Muhammet Suud Bey idi.
Muhammet Bey de babasının izinden giderek bir Çerkes olan Asya Hanımla evlendi ve Kraliçe İffet Hanım da bu evliliğin sonucunda dünyaya geldi.
Ancak İffet Hanım henüz 4 yaşında küçük bir çocuk iken Muhammet Suud Bey, 1918 yılında şehit düşmüştü.
Yani İffet Hanım Türk ordusu için savaşırken hayatını kaybetmiş şehit bir babanın kızıydı.
İffet Hanım Kraliçe olduktan sonra da anavatanı olarak gördüğü Türkiye ile münasebeti kaybetmedi.
Arapçayı akıcı şekilde öğrenmişti; ama Kral kocasına ve çocuklarına Türkçe öğretmeyi ihmal etmemişti.
Ayrıca 1966 yılında Kral Faysal Türkiye'yi ziyaret ettiğinde Kraliçe İffet Hanım'ın annesi Asya Hanım'ın Akyazı'da bulunan köyüne cami yaptırılması için bizzat Kral Faysal'ın bağışta bulunması süregelen irtibatın en canlı deliliydi.
Kraliçe İffet Hanım, kral eşinin suikastla öldürülmesinden tam 25 sene sonra, yani 2000 yılında, hayatını kaybetti. Eşi Kral Faysal, bölge insanının gönlünü kazanıp Suud siyasetine damga vurmuştu.
Türk kökenli eşi İffet Hanım da Arap kızlarının hayatlarını değiştirecekti, ne yazık ki İffet Hanım Türk kamuoyunda hala yeteri kadar tanınmamaktadır.
Kral Faysal'ın da şehadetinden sonra hayır işleri devam etmiş, Fuat Sezgin gibi merhum bilim insanlarımız onun himmetleriyle çalışmalarını özgür bir şekilde ilerletip tamamlama imkanı bulmuştular.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish