Son yıllarda ekonomik gelişimi, devasa nüfusu, dünyanın en kalabalık demokrasisi ve izlediği dış politikayla son yılların en dikkat çekici ülkelerin başında şüphesiz Hindistan geliyor.
Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) yayınladığı Dünya Ekonomik Görünüm raporu Hindistan'ın 2024 yılında da büyük ekonomiler arasında en hızlı büyüyen ülke olma konumunu sürdüreceğini söylüyor.
Ayrıca IMF son raporunda Hindistan'ın 2024 yılı için büyüme tahminlerini yüzde 6,5'ten yüzde 6,8'e yükseltmesi de dikkat çekici.
İlk 10 büyük ekonomi içerisinde, Hindistan'ı 2024 yılında yüzde 4,6'lık büyümeyle Çin ve yüzde 2,7'yle de ABD'nin izleyeceği tahmin ediliyor.
Önceki yıllarda da Hindistan ekonomisi 2022-23 döneminde yüzde 7,2 ve 2021-22'de de yüzde 8,7'lik bir büyüme gerçekleştirmişti.
Hindistan'ın 2024 yılı için öngörülen enflasyon oranı da yüzde 4,6. Pandeminin, Rusya-Ukrayna ve İsrail-Gazze savaşının neden olduğu jeopolitik ve jeoekonomik krizlere ve tedarik zincirlerindeki aksamalara rağmen Hindistan'ın gelişmekte olan ülke olarak düşük enflasyon oranı dikkat çekici.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Modi'ye yönelik siyasi eleştirileri bir kenara bırakırsak, gerçekleştirdiği reformlarla Hindistan'ın ekonomik başarısının baş mimarı olduğunu söylemek abartı olmasa gerek.
Geçen haziran ayı başında Hindistan'da gerçekleştirilen seçimlerde, Başbakan Narendra Modi üçüncü dönemini de garantilemişti.
Böylece Başbakan Modi, Başbakan Nehru'dan (1947-1964) sonra Hindistan'ın en güçlü lideri ve siyasi figürü olduğunu kanıtladı.
Modi'nin gerçekleştirdiği reformlar Hindistan'ın ekonomik yapısını temelden değiştirerek istikrarını ve uluslararası yatırımcılar için cazibesini artırdı.
Uzmanlara göre, bu reformlar arasında, ülkenin vergi rejimini birleştiren ve ülke çapında ticari işlemleri basitleştiren Mal ve Hizmet Vergisi'nin (GST) uygulamaya konulması dikkat çekicidir.
Buna ek olarak, yeni iflas yasalarının yürürlüğe girmesi iflasın çözümünü daha verimli hale getirirken, demonetizasyon kampanyası yolsuzlukla mücadele etmek ve yasadışı paranın yaygınlığını azaltmak için yapıldığı belirtiliyor.
Bu reformlar sayesinde Hindistan'ın imalat sektörü son yıllarda dikkat çekici bir büyüme ve çeşitlenme yaşıyor.
Havacılıktan savunmaya, tıbbi cihazlara, otomobillere, elektroniğe, uzay teknolojisine kadar çeşitli sektörler ülkenin ekonomik kalkınmasında önemli bir rol oynuyor.
Muhtemelen Modi'nin üçüncü döneminde de önceki iki dönemindeki ekonomik başarıları göstermesi de bekleniyor.
İstatistiklerde Hindistan'daki reformların başarısını destekler mahiyette. Hindistan'ın imalat PMI (yıllık ortalamalar) 2021'de 54,5'ten 2023'te 56,8'e yükselmiş.
İmalat PMI verilerine göre, Hindistan 2021 yılında ilk 10 küresel imalatçı arasında altıncı sırada yer alırken, 2022, 2023 ve 2024 (ilk çeyrek) yıllarında birinci sıraya yükselerek imalat sektöründe önemli bir canlanma gerçekleştirmeyi başarmış.
Bilindiği üzere, 2022 yılında Hindistan'ın İngiltere'yi geçerek dünyanın beşinci en büyük ekonomisi olmuştu. Hindistan'ın uzun yıllar sömürgesi altında bulunduğu İngiltere'nin ekonomik büyüklüğünü geçmesi, Yeni Delhi için ciddi bir psikolojik eşiğinde aşılması anlamına geliyor olmalı.
IMF'nin Nisan ayı sonunda yayınladığı raporlar, Hindistan'ın nominal GSYH'sinin 2025 yılında 4,34 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşarak 4,31 trilyon dolarlık Japonya'yı geçebileceğine işaret ediyor.
Hindistan'ın dördüncü sıraya yükselişinin zamanlaması, büyük ölçüde Japon yeninin zayıflığı nedeniyle IMF'nin son tahmininden bir yıl önce gerçekleştirebileceğini de belirtelim.
Aynı zamanda Hindistan'ın 2030 yılına kadar da 10 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşacağı tahmin ediliyor.
Bu, Hindistan'ın önümüzdeki dönemde yıllık ortalama yüzde 6 civarından bir ekonomik büyüme gerçekleştirmesi anlamına geliyor.
Ayrıca Hindistan'ın 2027 yılına kadar, yani önümüzdeki üç yıl içerisinde Almanya'yı da geçerek dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi olacağı tahmin ediliyor.
Hızlı gelişmeler karşısında Japonya örneğin olduğu gibi Hindistan, Almanya'yı da beklenenden daha önce geçebilir.
Çin'in son yıllarda artan bir şekilde, özellikle elektrikli araçlarla, otomotiv sektörüne hızlı girişinin Almanya ekonomisini bir meydan okumayla karşı karşıya bıraktığı da gözlerden kaçmamalı.
Belirli bir doygunluğa ulaşmış gelişmiş ekonomilerin gelişmekte olan ve ciddi alt yapı yatırımlarına aç ekonomilere göre daha yavaş büyüdüğü de bir gerçeklik.
Hindistan ekonomik büyümesine paralel olarak döviz rezervlerindeki artış da dikkat çekici. Hindistan'ın döviz rezervleri, Nisan 2024'te 648 milyar doların üzerine çıkarak tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı. Bir ülkenin kriz dönemlerindeki dayanıklılığı için döviz rezervlerinin önemi bilinen bir durum.
Göstergeler Hindistan'ın son 10 yıl içerisinde hızlı bir ekonomik büyüme trendi yakaladığını gösteriyor. Çünkü 10 yıl öncesinde Hindistan dünyanın 9. en büyük ekonomisiydi.
15 yıllık bir süreçte Hindistan'ın 6 sıra birden atlaması takdir edilesi olduğu kadar yakından da takip edilmeyi hakkediyor.
Bu sürdürülebilir ekonomik büyümenin ve makroekonomik ortamın iyileştirilmesinin temelinde Yeni Delhi yönetiminin istikrarlı ve ısrarlı bir şekilde gerçekleştirdiği yapısal reformlar gözden kaçmamalı.
Açıkçası, Modi 2014 yılında iktidarı devraldığında Hint ekonomisi krizlerle boğuşuyordu. Çok uzun zaman önce değil, 10 yıl öncesinde Hindistan'da ekonomik büyüme yavaş, yatırımcı çekemeyen, iş adamlarının iflasın eşiğinde olduğu, kredi veremeyen bir bankacılık sistemi vardı.
Bugün ise "Modinomik"ten yani Başbakan Modi'nin ekonomik yönetiminin kavramsallaşmasından bahsediliyor.
Modi yönetimi ekonomik anlamda gözünü yükseğe dikmiş durumda.
Modi yönetimi, Hindistan'ın kuruluşunun 100. yılında, 2047'de ekonomilerini 30 trilyon dolarlık bir hacme ulaştırarak "Viksit Bharat" (gelişmiş Hindistan) hedeflerini sıklıkla dillendiriyorlar.
Hindistan'ın 1947'de bağımsızlığının ardından ilk trilyon dolarlık GSYH'ye ulaşması 58 yıl, bir sonraki trilyona ulaşması 12 yıl ve üçüncü trilyona ulaşması ise sadece 5 yıl sürdü.
Dolayısıyla Hindistan'ın hedeflediği Viksit Bharat'a ulaşabilmesi için önümüzdeki 10 yıl boyunca ekonomisine her 18 ayda ortalama 1 trilyon ekleme yapabilmesi gerekiyor.
Tabi ki 1,4 milyar nüfusuyla Hindistan'ın bu hedefini gerçekleştirebilmesi için uzun yıllar dikkatli ve sürdürülebilir bir ekonomik ve siyasi politikalara ihtiyacı olduğu da açık.
Gelişmiş ve gelişmekte olan çoğu ülkenin nüfusu azalırken Hindistan'ın 2050 yılında 1,6 milyara ulaşacak olması özellikle işgücü açısından olumlu.
Birleşmiş Milletler tahminlerine göre, 2050 yılında bile Hindistan'ın ortalama yaşı 38 civarında olacak.
Özellikle, Hindistan'ın en büyük rakibi Çin'le kıyaslandığında kapsamlı güç bağlamında büyük bir avantaj. 2050 yılında kişi başına düşen gelirin de 16.000 dolara çıkması bekleniyor.
Satın alma paritesi açısından ise bu rakamın 3 katından bahsediliyor.
Sonuç yerine;
Dikkatlerden kaçmaması gereken diğer bir husus da Hindistan'ın ekonomik büyümesindeki ivmelenmenin dünya ekonomisindeki, politikasındaki değişimlerin bir neticesi olarak pazar potansiyelinin aktifleşmesi olduğunu söylemek mümkün.
Tabi ki artık ekonomik büyümede ya da atakta sadece genç nüfus ve pazar büyüklüğü yeterli değil.
Bunun yanı sıra her alanda sürdürülebilir inovasyon da önemli. Hindistan'ın büyüyen ekonomisine, sürdürülebilir inovasyonu katabildiği ölçüde Yeni Delhi yönetiminin 2047'de beklediği ekonomik büyüklüğe ulaşması mümkün.
Fakat göstergeler önümüzdeki 4-5 yıl içerisinde ABD ve Çin'in ardından dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olmasının muhtemel olduğunu gösteriyor.
Bundan dolayı, Hindistan'ı ve ekonomisini temkinli iyimserlikle takip etmekte fayda var.
Hindistan'ın ekonomik büyümesi diğer yandan büyük bir pazar da ortaya çıkarıyor.
Bu durum Türk ürünleri için de önemli bir fırsat olduğunu belirtmeliyim.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish