Yaygın İran hataları

Fotoğraf: AA

Kamusal yaşamda, özellikle medya figürleri ve siyasetçiler arasında yaygın olarak kullanılan dilsel hatalardan biri de ‘kâdim’ (gelecek) kelimesinin bir insandan başka bir şeye atıfta bulunmak için kullanılmasıdır. Bunun en son örneği, Hamas lideri İsmail Haniye'nin Tahran'da öldürülmesine İran'ın verdiği tepkinin ‘kâdim’ şeklinde medyada ve halkın dilinde tekrarlanmasıdır. ‘Kâdim’ kelimesi dilbilimciler tarafından yaygın bir hata olarak kabul edilir ve sadece iki ayak üzerinde yürüyenlerle sınırlıdır. Bu nedenle İran'ın cevabının ‘mukbil’ (gelecek) olduğunu söylemek daha doğru olacaktır.

Siyasi olarak da ‘kâdim’ ve ‘mukbil’ arasındaki fark açıklanabilir. Zira İran, İsrail'in eylemine karşılık olarak intikam almak için ayakları üzerinde gelmeyecektir. Bunun sebebi sadece dilbilimsel nedenler değildir. Birkaç doğal coğrafi neden, siyasi, askeri, stratejik ve sosyal olarak daha önemli olan diğer nedenler vardır. Örneğin İran ile işgal altında bulunan Filistin arasındaki coğrafi mesafeyi aşmak Tahran'a büyük bir çaba ve maliyet yüklüyor. Bu da ayakları kullanarak veya doğrudan Lübnan-Filistin sınırına gitme fikrini ortadan kaldırıyor. Ancak Lübnan-Filistin arasındaki yol on yıllar boyu güvenliydi. Gözden kaçan nedenlerden dolayı şu an bu yol tehlikeli ve ulaşıma elverişli değil. Tabi başka amaçlarla kullanıldıktan sonra bu hale geldi.

Bu sorunlu coğrafya, İran'ın resmi, elit ve halk kesimlerini, İran'ın maruz kaldığı hakarete karşılık vermek veya intikamını almak için tüm bu mesafeyi kat etmenin olasılığı veya gerekliliği hakkında soru sormaya sevk etti.

Aslında bu ikilem yeni değil. Ancak Tahran'ın karşı karşıya kaldığı her stratejik hakla birlikte tekrarlanır hale geldi. Bir de bu kez jeostratejik denklemiyle, yani ‘arenaların birliği’ olarak adlandırılan şeyle bağlantılı seslendirildi. Tahran bu hassas aşamada düşmanlarına, dostlarına ve kendisini takip edenlere sınırlarının olmadığını hatırlatmakla ilgileniyor. Sanki arenaların birliği coğrafyası ortadan kalkmış ya da çetrefilli ve karmaşık bir coğrafya lehine belirli bir zamana hapsedilmiş gibi işgal altındaki Filistin ile paylaşılıyor. Yani Aksa Tufanı Operasyonu’nun ikinci gününde müdahale etmeyeceğine karar veren ve doğrudan müdahale dışında her düzeyde destek pozisyonunda olan İran yönetimi, jeopolitik çıkarlarının gereklerine göre müdahalesinin, misillemesinin ya da karşılık vermesinin sınırlarını bir kez daha tanımlamaya çalışıyor. Belki de bu, İran'ın pozisyonlarından bahsederken kullanılan dilsel hataların bir yönünü açıklayabilir.

İran'ın iç meseleleri, arenaları, rejimi, devrimi, devleti ve geleceğini birlikte etkileyen gerçek sorular; kaçınılmaz olan yanıtı beklerken otorite ve devrim üzerinde artık gizli çatışmaların olmadığı istikrarsız bir geçiş aşamasında gündeme geldi. Karar vericiler, rejimin dışarıdaki imajı yerle bir olunca içerideki prestiji restore olsun diye yanıtın boyutunu belirlemek için baskı yapıyor. Bu, yanlışlıkla İran'ın düşmanları olarak tanımladığımız kişiler tarafından istenmeyen doğrudan bir bölgesel savaş değil. Büyük olasılıkla aynı kişiler, krizi korumak için süreci atlatmaya çalışıyor. Böylece son kıl da onlarla İran'ın arasına girmemiş olacak. Öyle ki kontrol altına alınamayacak bir şey olursa ilgili taraf tamamen önyargılı bir tavır alacak. Buna göre, İran'ın ortak ya da gerçek doğru yanıtı, Lübnan-Filistin sınırındaki sıfır mesafeden -dilsel bir istisna değil- kavli ve fiili olarak gelecek ‘kâdim’ yanıttır. Çünkü bu, tarihle, meseleyle ve meşru müdafaa hakkıyla bağlantılı coğrafi bir gerçektir. 1967 ve 1973 savaşlarından sonra, sadece Filistinliler ve Lübnanlıların yaşadığı çatışmayı sarmış acı verici Arap sahnesinin de bir tekrarıdır.

 

Şarkul Avsat

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU