Birleşik Krallık Gazze'de acil ateşkes istiyor

Fotoğraf: Reuters

İki hafta önce yeni Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı görevini üstlendim. Görevim, Birleşik Krallık’ın etrafındaki dünyayla bağlarını yenilemek. Güvenliğin olmadığı değişken bir çağda yaşıyoruz. Birlikte çalışırsak bu meydan okumaların üstesinden daha kolay gelebiliriz.

Gazze'deki içler acısı durum bu meydan okumaların en büyüklerinden biri. Çalışmalarımıza başladığımız ilk günden itibaren benim ve yeni İngiliz hükümetinin önceliği bu oldu. Yeni görevimde ilk ziyaretlerimden birini geçen hafta sonu Tel Aviv, Kudüs ve Ramallah'a yaptım. Orada her iki tarafın liderleriyle, İsrailli ve Filistinlilerle konuştum ve onlara karşı açık sözlü oldum.

Birleşik Krallık acil ateşkes istiyor. Çatışma durmalı. Tüm rehineler serbest bırakılmalı. Yardımın Gazze'ye çok daha büyük miktarlarda akması gerekiyor, İsrail'in söz verdiği gibi “bir yardım seli” akmalı, fakat İsrail henüz sözünü yerine getirmedi. Ayrıca kabul edilemez sınırlamaların kaldırılması gerekiyor. İsrail'in Lübnan sınırındaki gerilimin de acilen düştüğünü görmeliyiz.

Başkan Biden'ın ateşkes anlaşmasına varılması için sunduğu arabuluculuk teklifini elbette memnuniyetle karşılıyoruz. Bu çabaların başarılı olmasını canı gönülden diliyorum. Ayrıca bölgedeki liderler de dahil olmak üzere, ortaklarla ateşkes sonrasını planlamanın gerekliliğini de görüştüm.

Ancak Başkan Biden yaklaşık iki ay önce teklifini sundu. Dahası bu yeni hükümet, yeni koşullar koyarak tutumumuzu gizlemeye çalışmadı. Vahşetlerin artık durması gerekiyor. Bu çatışmanın sonuçları korkunç.

Bölgeye yaptığım ilk ziyarette, hâlâ Hamas'ın tam bir acımasızlıkla elinde tuttuğu İsrailli rehinelerin aileleriyle buluştum. Ancak Batı Şeria'da yerinden edilmiş Filistinliler ve Gazze'de bulunan yardım çalışanları ile de görüştüm. Buna ilaveten, İsrail yerleşim yerleri inşaatlarının genişlemesi eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı. Bu kesinlikle kabul edilemez ve İsrail hükümetine bu eylemlerin uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğunu net olarak ifade ettim. Hükümetimiz, iki devletli çözüme ulaşma şansını baltalayanlara meydan okuyacaktır.

Yardım çalışanları ayrıca Gazze'deki korkunç koşullardan bahsettiler. Gazze’de yaklaşık 40 bin kişi öldü, binlerce kişi de yaralandı. Anneler çocuklarını emziremeyecek kadar ciddi beslenme yetersizliği çekiyor. Çocuklarda ishal, solunum yolu enfeksiyonları ve hepatit gibi hastalıkların oranı arttı. Gazze'de öldürülen yardım çalışanlarının sayısı, bugün dünyamızdaki tüm çatışmalarda öldürülenlerin sayısından daha fazla.

Ziyaretim sırasında, çatışmanın başlangıcından bu yana Gazze'de 60 binden fazla insanı tedavi eden tıbbi yardım kuruluşu UK-Med'in işlettiği sahra hastaneleri için finansmanın artırılacağını duyurdum. Bu büyüklükteki bir felaket karşısında bu yardım ahlaki bir zorunluluktur. Ancak yardımlarımızın sahadaki sivillere ulaşmasını sağlayanlar yardım kuruluşlarıdır.

Bu nedenle UNRWA'ya sağlanan finansmanın askıya alınması kararını iptal ediyoruz. Yeni hükümetimiz yeni bir finansman paketi ile UNRWA’ya 21 milyon sterlin finansman sağlayacaktır.

UNRWA, Filistinli mültecilere yardım etmek için özel olarak kurulmuş bir Birleşmiş Milletler kuruluşudur. Başka hiçbir kuruluş, gereken ölçekte yardım sağlayamaz. UNRWA, bazı çalışanlarının 7 Ekim'deki terör saldırılarına karıştığı yönündeki korkunç iddialara ilişkin bağımsız bir soruşturma talebine de güçlü bir şekilde uydu.

UNRWA, halihazırda Gazze nüfusunun yarısından fazlasına gıda yardımı sunuyor. Keza Gazze Şeridi’nin yeniden inşasında da hayati bir rol oynayacak ve aynı zamanda bölge genelinde 5 buçuk milyondan fazla Filistinliye yardım ediyor. Bu çatışmada yaklaşık 200 çalışanı öldürüldü. Bu nedenle onun hayat kurtarma çalışmalarını desteklemeye kararlıyız.

Birleşik Krallık'ın bu krizdeki temel amacı bellidir. İsrail ile birlikte barış ve güvenlik içinde yaşayabilecek egemen bir Filistin devleti. Hem Filistinlilerin hem de İsraillilerin kendilerine ait olduğunu söyleyebilecekleri bir toprakta yaşama fırsatını garanti altına alacak, güvenlik ve adalet içinde bir yaşam yoluna sahip olacakları umudu olmadan, geleceğe hiçbir yol yoktur. Bu, her iki halkın haklarını garanti altına almanın tek yolu ve daha geniş ölçüde bölgenin güvenliğini ve istikrarını sağlamanın da en iyi yoludur.

Yeni barış sürecinde tam diplomatik rol oynamaya kararlıyız. Başka kimsenin değil, bizim kararlaştırdığımız bir zamanda, bir Filistin devletinin tanınması, bu sürece katkıda bulunacaktır. Tüm taraflarla görüştükten sonra, Birleşik Krallık’ın yaklaşımında başka ne gibi değişiklikler yapabileceğimizi dikkatlice değerlendiriyoruz.

Kuzey Londra'da bulunan seçim bölgem Tottenham’ı 24 yıldır Birleşik Krallık Parlamentosu'nda temsil ediyorum. Benim seçim bölgemde, dünyanın, yok olmasını isteyenler tarafından tehdit edilen İsrail'in içinde bulunduğu kötü durumu anlamadığı kanaatinde olan seçmenler var. 7 Ekim'deki vahşi saldırıların sorumlusu olan terör örgütü Hamas ile İsrail'in demokratik hükümeti arasında hiçbir denklik yoktur. Husilerin gece Tel Aviv'e düzenlediği saldırıyı şiddetle kınıyorum.

Ancak benim bölgemde, dünyanın, Filistinlilerin yaşadığı acıların derinliğini anlamadığı kanaatinde olan seçmenler de var. Gazze'de siviller adeta cehennemi andıran bir yerde sıkışıp kalırken, Filistin halkı onlarca yıldır ıstırap içinde yaşıyor ve elinden alınamayacak bir hak olan devleti gasp edilmiş durumda.

Dışişleri Bakanı olarak her iki görüşü de anlıyorum. Her iki tarafın da hissettiği acıyı ve ıstırabı anlıyorum. Bu beni üstlendiğim makamda, barış davasının ilerleme kaydetmesi için elimden gelenin en iyisini yapmaya daha kararlı kılıyor.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU