Çarkın içinde büyüyen, büyürken mest eden bir dişli: Evdeki Saat

Eren Alıcı'nın 2014'te YouTube'a yüklediği şarkının kulaktan kulağa yayılmasıyla adını duyuran Evdeki Saat, 10 yıla çok şey sığdırdı. Alıcı, "Ben büyüdüm, Evdeki Saat büyüdü, ben değiştim, o değişti" diyor

Eren Alıcı, "Herhangi bir şey hissettiren her şey müziğimi besliyor" diyor (Eren Alıcı) 

Zamanda hızlıca bir yolculuk, 2020'ye dönelim: Pandemi, evdeyiz. Hayatta kalmak, ya çalışamadığımız için zor ya evden çalışmaktan kafayı kaldıramadığımız için ya da dünyayı saran virüs kol gezdiği için. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu dönemin tek güçlüğü hastalanmamaya çalışmak değil, dört duvar arasında akıl sağlığımızı da korumaya çalışıyoruz. Ve bunu başarmak için neye saracağımızı bilemiyoruz. Kimimiz seramik yapmaya başlıyor, kimimiz resim. Bazılarımız da kendimizi mutfağa, keke, böreğe, poğaçaya veriyoruz. Daha önce izlediğimiz filmleri tekrar izlemeye, hakkını veremediğimiz dizilerin başına oturmaya başlıyoruz. Körü körüne bağlandığımız rutinlerimizin tamamı uçmuş gitmiş, kendimize yeni alışkanlıklar edinmeye çalışıyoruz. 

İşte bu arayış süresince beni iyileştiren şeylerin başında müzik geliyordu. Müzik listelerini didikledim, yeni sanatçılar dinledim, gruplar keşfettim. Ve Spotify'ın severek dinlediğim listelerinin biri olan Üçüncü Yeniler'de karşılaştığım isimlerden biri de Evdeki Saat'ti. Uzunlar adlı şarkısı, insanı hemencecik avcuna alan melodisi ve dikkat çeken sözleriyle beni anında yakalamıştı. 

"Sadece Spotify'da 180 milyon dinlenmeye ulaştı"

Evdeki Saat'i 2014'te kuran Eren Alıcı, Uzunlar'ın patlamasına çok da şaşırmamış. "Bir patlama bekliyordum ama bu seviyede beklemiyordum" diyor.

O zamanlar çok daha az tanınan biri olduğum için kafamda telaffuz ettiğim sayı üç-dört milyondu. 'O kadarı bana yeter herhalde' diyordum.

Belki üç-dört milyon Eren'e yeterdi ama dinleyiciye yetmedi:

Bugün şarkının iki versiyonu sadece Spotify'da 180 milyon civarında dinlenmeye ulaştı. Bunu hayal edemezdim.

Evdeki Saat'in hikayesi, Eren Alıcı'nın Biraz Olsun isimli şarkısını 2014'te Youtube'a yüklemesiyle başladı. Parça kulaktan kulağa yayılınca hem YouTube'daki dinlenme sayısı hem de Evdeki Saat'in adı gittikçe daha fazla duyulmaya başladı.  

"Ben büyüdüm, Evdeki Saat büyüdü"

"Üzerinden tam 10 sene geçmiş" diyor Eren ve ekliyor: 

Açıkçası ben 10 sene önce çocuktum. 18 yaşında Bursa'dan İstanbul'a gelmiştim. Ne İstanbul ne de hayatın kendisi hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordum. Düşününce çok yoğun bir 10 sene olmuş. Ben büyüdüm, Evdeki Saat büyüdü, ben değiştim, o değişti. Bu sırada İstanbul değişti, müzik değişti. Dünya değişti. Bense bir şekilde bu çarkta var olabildiğim için mutluyum.

Gelelim Eren Alıcı'nın ilk etapta "bu çarkta" nasıl var olduğuna... "Ailem müzikle yatıp kalkan bir aile değildi. O dönem herkes kadar kaset ve CD dinleyip şarkılara eşlik ederdik" diyor.

Annem Ziraat Bankası'nda çalışır, babam da kendimi bildim bileli kantin işletir. Benim küçüklüğümde orta direk bir aileydik. Müthiş bir zenginlik içinde değildik ama hiçbir şeyden de geri kalmadım.

"Oynadığım ilk enstrüman dedemin küçük orgu"
 


Eren'in müzikle ilk haşır neşir olma hikayesine gelince... 

Müzikle ilk tanışmam, anneannemle kaldığım döneme denk geliyor. Sanırım tam olarak 2000'di, kasetten dinlediğim Athena'nın Öpücük şarkısıyla oldu. O şarkıda kendimi sahnede hayal ederdim. Bütün akrabaların düğününde o şarkıyı açtırıp pistte dans ederdim. Dedemin bir tane orgu vardı. Yine aynı yıllarda oynadığım ilk enstrüman da bu küçük ve basit orgdu.

Eren Alıcı'nın yıllar önce basit bir org ve "Öpücem öpücem dedim sana" diyen Athena'yla başlayan müzikal yolculuğu hız kesmeden devam ediyor. 2024, an itibarıyla başarılı müzisyen için epey yoğun ve bir o kadar da verimli geçiyor. Üstelik sadece müzikal olarak değil, kendiyle ve kariyeriyle ilgili aldığı kararlar anlamında da...

İlk 6 ay benim için kişisel anlamda büyük devrimler yaptığım bir dönemdi. Hayatım ve kariyerimi kurtardığım bir süreç oldu sanırım, uzaktan bakınca böyle gözüküyor. Hayattaki amacımı, yerimi sorgulayıp yeniden bir rota belirledim. Şu an ilk 6 ayda çizdiğim rotada emin bir şekilde ilerliyorum.

"Biraz daha gelişmem lazım"

Bu açıklama sonrasında "Kendisiyle arası nasıl acaba Eren'in?" diye merak ediyorum. "Şu sıralar yıkıcıyım" diyor. 

Bazen çok iyi davranırım kendime ama kötü davrandığım dönemler ağır basar sanırım. Bu gelişmemi sağlıyor ama bazen de çok yoruluyorum. Vakti geldiğinde hep iyi davranacağım kendime.

Karşımda kendini tanıyan ve ileriyi hedefleyen bir yetenek var:

Biraz daha gelişmem lazım.

Kafasını kaldırmadan çalıştığını söylüyor Eren. "Verimli bir yaz geçirmek adına hem yeni şarkılar yazıyorum hem de yazdıklarımı kaydediyorum" diyor. Sürecin yıpratıcı olduğunu kabul etse de kendini nasıl motive edeceğini de iyi biliyor.

Biraz yorgunum ama bu yorgunluğun meyvesini alacağım günler beni motive ediyor.

evdeki_saat_.jpg
Eren Alıcı, Pakistanlı Shae Gill'le yaptığı işbirliği One Love için "Harika bir deneyimdi. İlk global projemdi ve çok güzel zamanlar geçirdim, yeni şeyler öğrendim" diyor (Eren Alıcı) 


Evdeki Saat, yazıp kaydettiği bu şarkılardan biri olan Biraz Ağladım'ı 7 Haziran'da yayımladı. Eren, 1980'lerin synth pop ruhunu yansıtan şarkıyı geçen ay, çıktığı kafa tatilinden döndüğünde bitirmiş. 

Müziği zaten hazırdı. Yurt dışındaki prodüktörlere dinletmek istediğim bir müzikti, uygun birini bulamadım. Dönüp Türkçe yazmaya karar verdim.

Alıcı, o sıralar ünlü Amerikalı müzik prodüktörü Rick Rubin'in kitabını okuduğunu söylüyor: 

Bilenler bilir. Kitabın da etkisiyle oturup iki günde sözlerini yazdım. Normalde daha mükemmeliyetçi davranırım. Giriş melodisi zaten direkt olarak 1980'lere atıfta bulunuyor. Keyifli bir şarkı oldu.

"Müzik yapıyor olmanın amacı insanlara bir şey hissettirmek"

Biraz Ağladım'a gelen yorumlar insanı onore edecek cinsten. "Türkçe bilmiyorum ama bu şarkı bir başyapıt" diyen de var, "yeni takıntım" diyen de. 

"Böyle yorumlar beni çok mutlu ediyor" diyen Eren, zamanlamanın önemini işaret ediyor:

Bu, insanların parçayı nasıl bir ruh halinde dinlediğiyle alakalı aslında. Kimi şarkılar vardır ki doğru zamanda doğru yerde dinlemişsinizdir, hayatınız boyunca unutmazsınız. Belki kimselerin bilmediği şarkılardır. Zaten müzik yapıyor olmanın amacı insanlara bir şey hissettirmek. Ve bu yorumları okuduğunuz zaman başardığınızı hissediyorsunuz.

Tüm bu övgülerin yanında şarkıya gelen bir eleştiri de var; o da The Weeknd'in Save Your Tears'ına benzetilmesi. Eren'in içi bu konuyla ilgili gayet rahat. Üstelik çok da açık sözlü. 

Evet, sözlerin girişi Save Your Tears'a benziyor, ben de farkındayım ve bu konuda çokça eleştiri aldım ama birebir aynısı olmadığını temin ederim.

"Özellikle uğraştım farklılaşması için" diyor ve ekliyor: 

'Ne güzel baksana şu gülümüze' kısmı 'I saw you dancing in a crowded room' kısmına benzetilebilir. Onun dışında sözlerde herhangi bir kısmı benzetemiyorum.

 


Evdeki Saat'in dinleyicilerine bu yazki tek hediyesi Biraz Ağladım değil. Dumanı üstünde yeni tekli Acı ve Istırap, bugün yayımlandı. Bu kez Evdeki Saat'in alışıldık yumuşak synth'lerinin yerini daha sert vuruşlar ve daha elektronik bir altyapı almış.

Acı ve Istırap da yurt dışındaki prodüktörlere dinletmek istediğim bir parçaydı fakat yine uygun bir isim bulamadım. Daha doğrusu şimdilik Türkçe yapmak kolayıma geldi diyelim. Aslında parça ve sözler ritimsel olarak çok oturdu birbirine. Sert synth'lere 'Acı ve Istırap' öbeğinin oturması şans oldu resmen.

"Proje geldiğinde çok gurur duydum"

evdeki saat_.jpg

Eren Alıcı, "Kış dönemi geldiğinde biraz yurt dışında vakit geçireceğim, ne yapabileceğime bakacağım" diyor (Eren Alıcı)


Bu yıl birkaç ay geriye gittiğimizdeyse Evdeki Saat'in nefis bir cover'ıyla karşılaşıyoruz. Kargo'nun bu yıl içinde paylaştığı projesi Yarına Kalan Şarkılar'da farklı sanatçılar, grubun kalbimizde yer eden şarkılarını yorumluyor. Toplamda 20 parçanın cover'landığı projede, Evdeki Saat de grubun 1996 tarihli ilk albümü Yarına Ne Kaldı'dan Son Defa'yı söylüyor. 

"Kargo küçüklüğümde Yıldızların Altında'yla tanıdığım bir gruptu" diyen Eren, zaman içinde rock efsanesiyle nasıl daha içli dışlı olduğunu anlatıyor: 

Üniversite için İstanbul'a gelip Kadıköy'de takılmaya başladığım dönemde daha farklı bir yerden tanıdım Kargo'yu. Türkiye müzik tarihinde çok önemli bir yerleri var. Ben de proje geldiğinde çok gurur duydum. Arkadaşımla şarkılar arasında gezinirken ilk albümdeki Haydi Gel'i dinledik. Bildiğim bir şarkı değildi açıkçası. Sonra kafamda şarkıyı hemen geçtiğimiz günlerde İstanbul'da çalan La Femme'le eşleştirdim. 'Olur!' dedim içimden. Hemen giriştim. Hem ben hem de Kargo tarafı çok memnun kaldık çıkan sonuçtan.

Son Defa, Evdeki Saat'in meşhur bir parçaya yaptığı ilk cover değil. Candan Erçetin'in, sözleriyle dinleyiciyi duvardan duvara vuran 1997 tarihli şarkısı Yalan'ı da geçen yıl yorumlamış, parça Eren'in bolca yer verdiği synth'lerle daha da karanlık bir hal almıştı. 

Yalan, küçüklüğümden beri dönemsel olarak dinlediğim ve çok sevdiğim bir parçaydı. Aslında bu 'dark'lıkta Kaan Düzarat'ın da rolü var. Stüdyosundaki vintage oyuncaklarla vakit geçirdik uzunca bir süre. Çok keyif aldığım başka bir iş oldu.

Eren Alıcı, Biraz Ağladım ve Acı ve Istırap'la yetinmeyeceğini söylerken, bu yaz bir sürü şarkı paylaşacağının da müjdesini veriyor.

Çokça parça yayınlayacağım, bu sebeple çok fazla konser veremiyoruz. Ama az da olsa konser olacak. Belki tanıdık isimlerle işbirlikleri olacak. Yayın anlamında dinleyenleri çok mutlu edeceğim gibi duruyor.

Dinleyicilerinden bahsetmeyi seviyor Eren Alıcı. Ve onların değerini de biliyor gibi görünüyor:

Onlar olmadan, onlara dokunamadan yaptığımız işin hiçbir anlamı yok. Sadece takipte kalmaya ve kulak vermeye devam etmeleri yeter.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU