Para kullanma bedelimiz çok yüksek

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

FED 12 Haziran'da bir açıklama yaparak faizleri yüzde 5,25  ile yüzde 5,50 bandında tutmaya devam edeceğini ifade etti.

Bu, yedinci kez üst üste faizlerin bu bantta sabit tutulduğunun ifadesiydi.

Aynı zamanda son çeyrek yüzyılda en yüksek faiz seviyesi de demektir.

Şimdi FED'in başkanı yapmış olduğu, "Biz biz oy birliği ile bu kararları aldık. Hedef enflasyonumuz yüzde 2'dir. Şu anda enflasyonla ilgili iyileşmeleri, düzelmeleri görüyoruz ama bu tatminkâr değil" dedi.

Nitekim nisan enflasyonu yüzde 3,4; mayıs enflasyonu yüzde 3,3 olmuştu Amerika'da…

Dolayısıyla, FED başkanı bunları yeterince tatminkar bulmadıklarını vw ekonomik görünümün hâlâ belirsiz olduğunu ifade etti.

Ekonomik aktivitelerin sağlam bir hızla genişlediğini ifade ettiler ki bu, her alanda bir ekonomik canlanma var demektir.

Bu işsizlik açısından da önemli.

Her ne kadar işsizlik verileri sağlam gelse de tam olarak tatminkâr değil.

Dolayısıyla sabit tutarak izlemeye devam ettiklerini; eğer iyileşmenin sürekliliğini gördükleri takdirde, faiz indirimlerine başlayacaklarının sinyalini de bu açıklamalarında vermiş oldular.
 


Peki FED'in bu para politikası kurulu ki buna Federal Açık Piyasa Komitesi deniyor.

Bizdeki karşılığı; Para Politikası Kurulu (PPK).

Bizdeki PPK, biliyorsunuz geçen ay politika faizini yüzde 50'de sabit tuttu.

Yeni toplantısı, bu ayki toplantısı ne zaman olacak o da belli.

27 Haziran'da bu ayki toplantısını yapacaklar.

Geçen ayki toplantıda işte enflasyonda ana eğiliminde sınırlı bir zayıflama gördüklerini söylediler.

Yani bu sınırlı bir zayıflama ile işlerin iyiye gidebileceğini söyleyemiyorlar.

Çünkü enflasyon beklentileri ile öngörüleri arasındaki makas henüz kapanmadı.

Bu makas üzerinden geçen ay açıklamalarında, "Eğer bu makas kapanmazsa; enflasyonda bozulma görürsek sıkılaştırmaya devam edeceğiz" dediler.

Yani faiz artışlarına ve piyasayı paradan çekmeye devam edeceklerini söylediler.

Tabi bir başka şey, talepte bir yavaşlama olduğunu ifade ettiler.

Tabi, bu kadar yüksek faizlerle kimsenin kredi talep etmeyeceği de aşikar.

Peki, FED'in bu açıklamaları karşısında 27i Haziran PPK toplantısında ne yapacaklardır?

Bizim öngörümüz, yüzde 50'de politika faizini sabit tutacakları yönündedir.

Yani PPK herhangi bir faiz artışına girmeyecek.

Hatta şimdi Mehmet Şimşek'in grafik destekli olarak yapmış olduğu sosyal medya ya da değişik toplantılarda yapmış oldukları açıklamalara baktığımızda, Bakan Şimşek ısrarla, "Bu zamana kadar uyguladığımız politikanın ekonomi politiği nimetlerini haziran ayından itibaren iyileştiğini görmeye başlayacağız. Dolayısıyla dezenflasyon süreci başlayacak" diyor.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, hükümeti desteklemek için, hükümetle uyum içerisinde olduğunu göstermek için sınırlı bir faiz indirimine de gidebilir.

Ne kadar sınırlı?

25 ila 100 baz puan arası.

Bunun üzerine biraz çıkabilir mi?

Olabilir… Yani bu ne kadar destek görüntüsü vereceğine bağlı bir şey.

Dolayısıyla böyle bir şey bekliyoruz.

Normalde sabit tutmasını bekliyoruz ama sırf hükümeti desteklemek ve "işler iyiye gidiyor" diyebilmek için, sınırlı bir faiz indirimi dahi söz konusu olabilir.

O faiz indirimi dediğim gibi 25 ile 100 baz puan arası olacak -ki sırf yeşil ışık yakmak; hükümete "iyi gidiyorsunuz" mesajı vermek ya da tabana hükümetin yaptığı çalışmaların iyi olduğunu söyleyebilmek için çok çok sınırlı bir indirim söz konusu olabilir.

Şimdi PPK, FED'e çok senkronize olmuş gözüküyor.

Oradan gelecek açıklamalara göre kendi pozisyonu yineliyor ya da yeniliyor.

Şimdi burada gözden kaçırılmaması gereken iki tane durum ortaya çıkıyor:

Bunlardan birincisi şudur:

Federal Rezerv Bankası'nın (Federal Reserve Bank) bilançosuna baktığımızda aktifler, yaklaşık küresel finans krizinden bu yana 825-850 milyar dolarlardan 8,5-9 trilyon dolarlara kadar çıkmış.

Aynı şekilde Avrupa Merkez Bankası'nın bilançosunun aktifleri de 800 milyar eurodan 7,5-8 trilyon eurolara varmış.

Yani bu kadar yüksek para üretilmiş.

Bunun karşısında peki siz ne yapacaksınız?

Yani tamam, oradaki oranlara senkronize oldunuz da bu miktar senkronizasyonunu nasıl yapacaksınız?

İşte burada iki türlü yaklaşımı görebiliriz:.

Bir tanesi "Efendim işte bu kadar yüksek para varken biz bu paradan kendimize kredi çekelim."

Ne yapacağız?

İşte güveni artıracağız.

Bunun için de iç piyasayı yok etmek pahasına TL'yi değersizleştirip, yabancı parayı değerleştirip, yabancı parayı olabildiği kadar ülkenin içerisine çekmek.


Şu anda uygulanan politika bu.

Halbuki bir başka bir şeyi daha yapabilirsiniz.

Nedir o?

E bu zamana kadar bize ne dendi?

Para basarsanız enflasyon olur.


Ama kendileri görüyoruz ki 10 kat bilançolarını artırmışlar.

Yani para basmışlar.

Siz de bunu düşünebilirsiniz.

Yani para üretimini de düşünebilirsiniz.

İşte bunun için de faizleri düşürmeniz gerekiyor.

Kredileri artırmanız gerekiyor.

Emeklilere, çalışanlara ücret artışları yapmanız gerekiyor ve daha birçok değişik araçlarla piyasayı canlandırabilirsiniz.

Bunun her ikisi, her iki yönden de gidilebilir ama şu anda tercih edilen yön biz iç piyasayı bastıralım, dışarıdan TL'yi değersizleştirelim, dışarıdan çekebildiğimiz kadar kredi çekelim.

Bu tartışılabilir bir konudur.

Başarılı olup olmayacağını yakında göreceğiz.

Zaten bu politikaya daha önceki başka farklı bir politikadan geçildiği için bunun maliyetleri dahi karşılanabilmiş durumda değildir.

Ki KKM'lerin son durumu ortada.


BRICS'in parasal açılımları dünyanın dengesini bozacak

Şimdi ikinci bir durum da, birinci durumla ilintilidir.

Nedir o ikinci durum?

Biliyorsunuz, Rusya BRICS'in dönem başkanı olduğundan bu yana BRICS'de ortak bir para birimi, yeni rezerv para, işte dijital para üreterek alışverişlerde ölçü aracı olarak kullanılması gibi konular gündeme gelmeye başladı.

Bu konuların gündeme gelmesi şu manaya geliyor;

BRICS üyeleri ya da dünyadaki ülkeler rezerv para kullanacaklar ise neden yüzde 5,5 bu paraya bedel ödemek zorundalar?

Bunun manası budur.

Yani siz dolar kullanacaksınız, euro kullanacaksınız; dolar kullanacaksan yüzde 5,5 bedelini ödeyeceksin, faizini ödeyeceksin.

Niçin bunu yapsın adam?

Yani bir satış yapacak, kâr elde edecek; bu kârının içerisinden yüzde 5,5'inibeş buçuğunu doları kullandığı için dışarıya bedel olarak verecek.

Bunu istemezler.

Ki bunun çalışmasını yapıyorlar, sinyallerini de veriyorlar.

BRICS'teki bu gelişmeler FED için en önemli gelişmelerdir.

Tamam, şimdi Powell'ın faizleri 5,25 - 5,5 bandında tutma gerekçeleri olarak birçok şeyi anlattı ama söylemediği ya da söyleyemeyeceği esas gelişme budur: BRICS'teki gelişmelerdir.

Neden mi?

Çünkü siz, dolar olarak dünyada tek rezerv paraydınız.

Avrupa Merkez Bankası oluşturuldu, euro çıktı.

Dolar ile euro bir şekilde senkronize oldu, bir şekilde anlaştılar.

Bunu çok piyasaya ilan etmeseler de anlaştıklarını dolar ve euronun seyrinden görebiliyoruz, okuyabiliyoruz.

Ama BRICS'te anlaşabilecekler mi?

Hayır.

Bu mümkün gözükmüyor şu anda.

Bu anlaşamamalarından dolayı dünya bir savaşa doğru sürükleniyor.

Bir ticari savaşı ile bu başladı.

Sıcak çatışmalara dahi dönme ihtimali çok yüksek.

Şimdi tam bu noktada bizim için en önemli, cevaplamamız gereken soru şudur:

Biz niçin çok yüksek bedellerle para kullanıyoruz?

Şu anda kullandığımız uygulanan politikaya baktığımızda, eğer yabancı para çekeceksek biz dövizdeki artışları artıp yabancı paradaki faizi ödemek mecburiyetinde kalacağız.

Yok yerli para kullanacaksak, bu artmış olan faizleri ödemek zorunda kalacağız.

Yani bedelleri bunlar.

Biz bu bedellere niçin katlanalım?

Bir karar veriyoruz.

Kendi verdiğimiz kararlarla, bütün çalışanları, bütün ticaret yapanları, bütün konjonktürü analiz etmeden bu bedelleri ödemek mecburiyetinde bırakıyoruz.

İşte esas çözülmesi gereken mesele budur.

Esas soru da budur.

Bunu çözebilmemiz için bizim öncelikle içinde bulunduğumuz borca dayalı para sistemini çok net olarak anlamamız gerekiyor.

Bunu anlamadığımızı yapılan çalışmalardan görebiliyoruz.


İkinci olarak da konjonktürün, gelişmelerin bize sunduğu fırsatlar var.

Bu fırsatları nasıl kullanacağız?

Yani biz istiyoruz ki Batı'ya tam entegre olalım.

Diğer bir ifadeyle, -biraz sert bir ifade olacak ama- Batı'ya teslim olalım ya da Doğu'ya BRICS'e girelim oraya entegre olalım ya da -sert ifadesiyle- BRICS'e teslim olalım gibi bir pozisyondayız.

Halbuki çıkan fırsatları kullanmak için öncelikle bizim esas nasıl bir avantajlarımız var?

Ve bu avantajları, bu borca dayalı para sistemini de anlayarak, nerede, nasıl kullanabiliriz, nasıl fırsata çevirebiliriz?

Bu çalışmaların yapılması gerekiyor.

Şu anda böyle çalışmaları görmüyoruz.

Umarım bu çalışmalar bir an önce görülür.

Yoksa biz "FED şu açıklamayı yaptı", "PPK bu açıklamayı yaptı", "BRICS'te şu gelişmeler var" diye adeta trafik memuru gibi ekonomik yorumlarımıza devam ederiz.

Halbuki bize öz bir şeyler diyebilmemiz lazım.

Onu diyebilmemiz için de ortaya öz bir şeylerin koyulabilmesi gerekiyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU