Devlet Bahçeli: İstanbul'un bugünkü ıstıraplı hali bizleri üzmektedir

Bahçeli, “İsraftan şikayet edenlerin belediye bütçesini har vurup harman savurması, yandaş gazetecileri Roma'ya tatile götürmesi ayıplı zihniyetin defolu uygulamasıdır” dedi

Fotoğraf: AA

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında konuşuyor.

Konuşmasına İstanbul’un fethini hatırlatarak başlayan Bahçeli, “Fethimizin emanetleri zayi edilemeyecektir. Bizans heveslerini İstanbul üzerinde dolaştırmayı düşünen, gizli proje hazırlayan iç ve dış operasyon maşalarından İstanbul mutlaka korunacaktır. Ayasofya'nın camiye dönüşmesi ile uykuları kaçanların heveslerini kursaklarında bırakmaya devam edeceğiz” dedi.

“İstanbul'un bugünkü ıstıraplı hali bizleri üzmektedir” diyen Bahçeli konuşmasında özetle şunları söyledi:

Bizans hayaletini, Bizans heveslerini kara bulutlar gibi, İstanbul’un üzerinde tekrar dolaştırmayı düşünen, bununla ilgili gizli gizli proje hazırlayan, devamlı müsait zaman kollayan iç ve dış operasyon maşalarından İstanbul mutlaka korunacaktır. Sadece fetihten itibaren değil, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesiyle de iyice uykuları kaçan iç ve dış işgal cephesini rahatsız etmeye, heveslerini kursaklarında bırakmaya azim ve inançla devam edeceğiz.

İstanbul’un bugünkü ızdıraplı hali bizleri oldukça üzmektedir. İstanbul’un kötü yönetimi fethin mirasını çarçur etmektedir. Lafa gelince israftan şikayet edenlerin, belediye bütçesini har vurup harman savurması, taş üstüne taş koymaktan aciz olması, yandaş gazetecileri Roma’ya sözde festival adına, gerçekte ise tatile ve sefaya götürmesi ayıplı bir zihniyetin defolu uygulamalarından başka bir şey değildir.

Özel uçak kiralanıp; 7 değil, 17 değil, tam 37 gazetecinin yer aldığı ve toplamda 73 kişilik kafileden oluşan ballı börekli Roma seyahatinden sonra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin müsriflikten bahsetmesine hiç kimse inanmayacak, hiç kimse de itibar etmeyecektir.

İstanbul can çekişmektedir. İstanbul, kent uzlaşısı çatısı altında DEM’lenenlerin istismarına, istilasına ve tahribatına ne yazık ki mahkum olmuştur. İstanbul’u yüzüstü bırakanların siyasi yüzsüzlüğü ise eninde sonunda yüzlerine vurulacaktır.

Beklentimiz, ülkemizin yakalama kararı çıkarmasıdır

İsrail’in Filistinli masumlara yönelik kanlı saldırıları aralıksız devam etmektedir. 7 Ekim 2023 tarihinden buyana hayatını kaybetmiş Filistinli kardeşimizin sayısı 36 bine yaklaşmıştır. Sınır tanımayan, insanlık değerleriyle, savaş hukukuyla bağdaşmayan katliamlara her gün yenileri eklenmektedir. Gazze’deki tablo kahredici boyutlardadır. Uluslararası Adalet Divanı’nın geçen hafta aldığı bir kararla, özellikle Refah’a düzenlenen saldırıların derhal durdurulmasını istemiş, fakat İsrail buna aldırış etmemiştir.

26 Mayıs’ta, hassas mühimmatlarla vurulan insani bölgede çok sayıda masum acımasızca katledilmiştir. Bu bölgedeki Birleşmiş Milletler Çadır Kampı’nda hayata tutunmaya çalışan bebekler, çocuklar, kadınlar ve nice suçsuz günahsız insan resmen ateş altına alınarak yakılmıştır. İsrail, savaş uçaklarıyla ölüm saçmıştır.  Bizim lügatimizde bu tip vahşeti tanımlayacak ne bir kelime ne de bir kavram vardır. Netenyahu, yani caniyahu başta olmak üzere, İsrail yönetimini tüm öfkemle lanetliyorum.

İslam ülkeleri ayağa kalkmalıdır

Caniyanu ve savunma bakanı hakkında talep edilen tutuklama kararının uygun zaman ve zeminde icra edileceği, bu vandalların öldürdüğü her mazlumun, her garibin, her savunmasız insanın hesabını verecekleri kaçınılmaz bir akıbettir.  Beklentimiz, İsrail’in katil başbakanı ve savunma bakanı hakkında ülkemizin bir an evvel yakalama kararı çıkarmasıdır. Gazze konusu insanlığın sıcak gündemidir. Bu gündem aynı zamanda küresel ve bölgesel geleceği pek çok tehlikeyi içerecek şekilde ve çok yönlü etkileyecektir.

Soykırım karşısında sessiz ve seyirci kalanlar, üstelik aleni destek sağlayanlar dünya barışına, insanlık huzuruna İsrail’le birlikte müştereken karşıdır. Artık ekonomik, diplomatik ve ticari nitelikli önleyici tedbirler yerine cezalandırıcı, seri ve zincirleme askeri yaptırımları esas alan köklü müdahalelerin tam vaktidir. Dünyanın sessiz çoğunluğu, kuşkusuz İsrail soykırımının ahlaken ve vicdanen karşındadır. Ancak yalnızca itiraz edip şablon kınama mesajlarıyla oyalanmak yerine, somut ve sonuç alıcı adımların kuvvet kullanarak atılmasından başka bir seçenek zannederim kalmamıştır. İslam ülkeleri ayağa kalkmalıdır.

ABD yönetimi Suriye’de yeni bir oyun kurmaktadır

ABD; tarihi, hukuki ve insani sorumluluktan kaçmamalıdır. Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısının, İsrail Başbakanı ve savunma bakanı hakkındaki tutuklama talebine ABD’li bir grup senatörün itiraz ve tepkisi, daha ileri giderek, doğrudan yaptırım alınmasını gündeme getirmeleri tevili ve telifi imkansız bir zırvadır.

ABD yönetimi şayet Siyonizm’in vesayeti altında değilse, siyasetini, karar organlarını ve idare yapısını şayet İsrail’e haciz ettirmemişse, insanlık nam ve hesabına harekete geçmekle mesul olduğunu idrak etmek durumundadır. Gazze’de tavşana kaç tazıya tut politikası izleyen ABD’nin terörizmle, terör örgütleriyle, zulümle, uluslararası hukuku ihlal eden politikalarının devamıyla silaha ve zora dayanan gücünü istikrar içinde ilerletmesi akla ve mantığa esastan da, usulden de aykırıdır.

ABD yönetimi Suriye’nin kuzeydoğusunda PKK’nın paravan örgütü Suriye Demokratik Güçleriyle yeni bir oyun kurmaktadır. Ortadoğu’nun çalkantılı ortamından istifadeyle; Tabka, Afrin, Deyrezor, Rakka, Münbiç, Cezire başta olmak üzere, Suriye’nin kuzeydoğusunu kapsayan 133 yerel yönetimin belirlenmesi amacıyla 11 Haziran’da sözde bölgesel seçimler yapılacaktır. Bu demokrasi ve yasa dışı seçim girişimi demek, Suriye’nin bölünmesinde yeni bir etap, yeni bir aşama demektir. Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin bu sözde seçimleri tanımayacaklarını ve boykot edeceklerini açıklaması da ayrıca ele alınmalıdır.

Bölücü terör örgütünün Rojava adıyla tarif ettiği Suriye’nin kuzeydoğusunda, ABD’nin teröristlerle kurduğu sürekli diyaloğu stratejik önemde gördüğü açıktır. 11 Haziran’da yapılacağı duyurulan sözde seçimlerinin senaristi ABD, figüranları teröristlerdir. Türkiye Cumhuriyeti, Suriye yönetimiyle karşılıklı anlayış ve uzlaşma vasatında el ele vererek, yani Ankara ile Şam arasında işbirliği köprüsü inşa edilerek terör örgütünün işgal ve istila ettiği alanları demokratik vasıtalarla ihata teşebbüsüne katiyen müsaade edilmemelidir.
 

Bölücü terör örgütünün, kaynağında ve ürediği bataklık alanlarda Türkiye ile Suriye’nin eşgüdüm halinde yapmalarını önerdiğim askeri operasyonlarla kökü kurutulmalıdır. Ne yurt içinde, ne de komşu coğrafyalarda ihanete geçit yoktur. Terörizmin kalbine mızrak gibi inmekten başka çaremiz yoktur. ABD’nin terörizmi politik enstrüman olarak kullanması rezalettir.

Uçuk kaçık ve garabet yumuşamaya karnımız tok

Bir şeyin normalleşmesi için evvelemirde anormalliğinin kabulü müttefiken sağlanmalıdır. Hâlbuki Türkiye’de anormal bir şey yoktur. Kaldı ki, siyaset ve yönetimde istikrarın hakim olduğu, hukukun üstünlüğüyle ilgili yasal ve anayasal hükümlerin havi bulunduğu ülkemizde normal olmayan sadece siyasi tellallar, istismar tellakları, inkar ve ihanet taraflarıdır.

Yumuşamadan bahis açılıyorsa, böyle bir şeye ihtiyaç hissediliyorsa, ilk önce neyin sert, nelerin sertlik ihtiva ettiği açıklığa kavuşmalıdır. Elbette kutuplaşalım ve kavgaya tutuşalım demiyoruz. Elbette tokalaşmak varken, yumruklarımızı sıkalım da demiyoruz. Fakat normalleşme ve yumuşama kelimelerini her meselenin başına iliştirip milli haklarımızdan, milli varlığımızdan, milli kimliğimizden, egemen çıkarlarımızdan, Türk ve Türkiye yüzyılı hedeflerimizden ödün isteniyorsa, hiç kimse boşuna çabalamasın, bizim böylesi uçuk kaçık ve garabet yumuşamaya karnımız tok, yüzümüz de dönüktür.

Tavuk haklarını savunacağım diyen tilki kadar inandırıcı

Normalleşmesi, milli ve ahlaki normlara uyması gereken muhalefet partileridir. Acemi nalbant gibi kah nalına, kah mıhına vuran Özgür Bey’in bu gerçeği anlaması samimi dileğimdir. Acıkan yanağından, susayan dudağından, yumuşayan da durgunluğundan belli olur. Özgür Bey’in durgun olup olmadığını bilmiyorum, ama yumuşama için önce DEM korkusuyla yüzleşmesini, Türk milleti ve Türkiye ortak paydasında adam gibi duruş göstermesini kendisine tavsiye ediyorum.

Saçma sapan sorularla, abuk sabuk iddialarla, seviyesiz ve ölçüsüz ifadelerle bizim geri adım atacağımızı falan düşünüyorsa, yanıldığını, yanlışa kapıldığını, çürük tahtaya küflü çivi çakmakla meşgul olduğunu bir gün mutlaka anlayacaktır. Terörist Demirtaş’ı savunanların bize normalleşme cakası satması, 6-8 Ekim ihanetini arkalamaya çalışanların yumuşama masalı anlatması, kümese girip tavuk haklarını savunacağım diyen tilki kadar inandırıcı ve kayda değerdir.

Normalleşme ve yumuşamayı, bilhassa Cumhur İttifakı’nın süngü düşürüp mücadelesine sünger çekmesi temelinde planlayanlar bir an olsun unutmasın ki, ak koyunun kara kuzusu da olur, akıllı bildiğini söylemez, ahmak söylediğini bilemez.

31 Mart’tan sonra biti kanlananları uyarıyorum, dikkat etsinler, bitli baklanın bizim pazarda alıcısı yoktur.  Cumhur İttifakı Türkiye’yi yükseltmeye, küresel ve bölgesel marka değerini güçlendirmeye, bu aziz millet için her feragati göstermeye sonuna kadar devam edecektir. Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi güvencedir.

Milli güvenliğimizi tehdit edenlerin bu gerçeği itiraf ve ifadeleri mümkün değildir. Sosyal medya yalanlarına, sokak dedikodularına, casusların düzmece ithamlarına bel bağlayan siyaset meddahlarının rüzgarlı havada yanıp yanıp sönen mum gibi nasıl da eriyip gideceklerini yakında herkes görecektir.

Yüksek Seçim Kurulu’nun yenileme kararı aldıktan sonra 2 Haziran’da yapılacak 3 ilçeyle 4 beldedeki yerel seçimlerde Milliyetçi Hareket Partisi’yle Cumhur İttifakı milletimizin teveccühüne inşallah mazhar olacaktır. Özellikle Merhum Başbuğumuzun memleketi Pınarbaşı inşallah yüzümüzü kara çıkarmayacak, Pınarbaşılı kardeşlerim başımızı öne eğmeyecektir.

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU