İran cumhurbaşkanının seçim sandığı ile değişmesi, 1979'daki "devrim"den bu yana radikal bir olay olmadı, çünkü ister Humeyni ister Ali Hamaney döneminde ana organlar "dini liderin" kontrolündeydi ve hâlâ da öyle.
İran cumhurbaşkanı, yürütme organı olan hükümetin başkanından başka bir şey değil ve seçimi, ekonomik eğilimleri ve "Dini Lider" çadırı ve "Veliyyi Fakih" çatısı altında reformistler ile radikaller arasındaki mücadeleyi yansıtıyor.
Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin (ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve diğer yetkililerin) ölümünün bu şekilde görülmesi gerekiyor.
Dini Lider Hamaney'in, "cumhurbaşkanının helikopterinin" düştüğüne dair haberler sızmaya başladığından itibaren, "ülkenin yönetimi etkilenmeyecek" diyerek göstermek istediği şey de buydu.
Nitekim Anayasa Koruma Konseyi (AKK), Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Muhbir'in "boşluğu doldurmak" amacıyla cumhurbaşkanının yerine geçeceğini duyurdu.
Muhbir ile Meclis Başkanı ve Yargı Başkanının yer aldığı bir komisyonun 50 gün içinde ülkeyi yeni seçimlere hazırlayacağını belirtti.
Hükümet ise yaptığı açıklamada "Reisi'nin yoluna devam edeceğini" söyledi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bütün bunlar devlet zirvesinde yumuşak bir geçişe işaret ediyor.
Cumhurbaşkanı, dışişleri bakanı ve diğer üst düzey yetkililerin bir uçak kazasında ölmesinin ardından ülke büyük bir acı içinde ve bölgede kendisine yönelik kayda değer bir sempati var.
Seçimlerden sonra olduğu gibi reformcular ile radikaller arasında karşılıklı suçlamalar uçuşmuyor, ihlallerin ardından olduğu gibi gösteriler yapılmıyor, ekonomi, enflasyon ve döviz kuru rakamlarını inceleyen yok.
Ülke birleşmiş, omuz omuza vermiş durumda ve geçiş süreci, ardından iki aydan kısa bir süre içinde yeni cumhurbaşkanını seçme yolunda ilerliyor. Tahran'dan gelen mesajlar bu şekilde.
Ne var ki gerçekte, işler o kadar da pürüzsüz değil. Soğukkanlılığın altında küller ve uzlaşıların altında oynanan bahisler var.
Reisi'nin ani yokluğu, Dini Lider Hamaney'in halefinin özelliklerini belirlemek ve İran'ın 45 yıldır en üst düzey pozisyonu olan dini liderlik makamında sorunsuz bir geçiş sürecini temin etmek için hazırladığı projeye büyük bir darbe indirdi.
İbrahim Reisi açıkça Hamaney'den sonraki dini lider ve veliyyi fakih görevini devralacak en muhtemel aday olarak görülüyordu.
8 yıl içinde Hamaney'in himayesinde ani yükselişi bu eğilimin ve bu arzunun göstergesiydi.
Nitekim Reisi 2015 yılında aniden dini bir kurumun başına atandı, ardından da yargının başına getirildi.
Cumhurbaşkanlığına aday oldu. İlk seçim savaşını 2017'de Hasan Ruhani'ye karşı kaybetti ancak hızla rakipleri saf dışı bırakılıp etkisiz hale getirilerek 2021'de cumhurbaşkanlığını kazanabilmesinin zemini hazırlandı.
Böylece 1981'de üstlendiği cumhurbaşkanlığından 1989'da dini lider ve veliyyi fakih pozisyonuna geçen Hamaney'in yolunu takip edecekti.
Muhafazakarlar İbrahim Reisi'yi destekleme eğilimindeydi. Tüccarlar ve ekonominin seçkinleri ise Hamaney'in oğlunu destekleme eğilimindeydi. Devrim Muhafızları ise her ikisini de destekliyor görünüyordu.
Reisi'yi "Dini Lider"in halefi yapma sürecinin bir sonraki durağı bu yılın baharında yapılan 88 üyeli Uzmanlar Meclisi seçimleriydi.
İran'da genel politikayı denetleme, savaş, barış ve genel seferberlik kararları alma sorumluluğunu üstlenen ve silahlı kuvvetlerin başkomutanı olan Devrimin Dini Liderini seçme görevi bu meclise aittir.
Her 8 yılda bir yapılan meclis seçimleri önemli ama bu seneki seçimler bilhassa önemliydi.
Çünkü önümüzdeki 8 yıllık görev süresi içinde büyük ihtimalle 85 yaşındaki Hamaney'in halefini seçecek.
AKK, Hamaney'in isteği doğrultusunda Hasan Ruhani'nin adaylığını kabul etmeyerek Uzmanlar Meclisi seçimlerinin dışında bıraktı. Bundan önce de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığı kabul edilmemişti.
Reisi'nin rakiplerini engelleme adımları kapsamında, Uzmanlar Meclisi seçimlerinde Ruhani'nin adaylık dosyasına, Haşimi Rafsancani, Ali Laricani, devrimin önderi ve "dini lideri" Humeyni'nin torunu Hasan Humeyni'nin aralarında olduğu diğer isimlerin dosyaları gibi "kırmızı" mühür vuruldu.
Böylece Hamaney'in halefi için rekabet "siyasi oğul" Reisi ile "meşru oğul" Mücteba arasında sınırlı kaldı.
Dini Lider'in oğlunun yarışın dışında olduğuna birden fazla kez değindiği doğru ancak Ağustos 2022'de "Ayetullah" rütbesine yükseltilmesi onu yarış arenasına soktu ya da dini lider olmayı arzu etmesini sağladı.
Muhafazakarlar sembolleri olan İbrahim Reisi'yi destekleme eğiliminde iken, tüccarlar ve ekonominin seçkinleri daha ziyade "tarafsız" bir din adamı olan Hamaney'in oğlunu destekleme eğilimindeydiler.
Ülkenin seçeneklerini ve dış müdahalelerini belirlemede en büyük söz sahibi olan ve askeri kolları bulunan Devrim Muhafızları ise her ikisini de destekliyor görünüyordu.
Böylelikle sanki "şifrenin" nihai sahibinin kendisi olduğunu söylüyordu. Devrim Muhafızları iç politikaya doğrudan müdahale etmez.
Ama herkes onun rızasını ve onayını ister. İran'da ve bölgede İran nüfuzu altında olan ülkelerde "devlet içinde devlet"tir.
Reisi'nin yokluğu iç ve bölgesel olayların gidişatını etkileyen türden bir olaydır
İran Cumhurbaşkanının ölümünün temsil ettiği kritik an, yalnızca İran devriminin ömründeki üçüncü dini liderin kim olacağı dosyasını içermiyor.
Cumhurbaşkanının helikopteri aynı zamanda, İran'ı da ilgilendiren bölgesel rüzgarların ve açık dosyaların ortasında yaşanan fırtınalar arasında düştü.
Bu dosyalar; Gazze Savaşı, Lübnan'da İsrail ile Hizbullah arasındaki gerilim, Irak'ta ABD-İran rekabeti, Kızıldeniz'deki Husi saldırıları, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın Tahran'ın ağır abasından kurtulma ve kendisini Arap abası altına sokma çabaları, İran ve İsrail'in "gölge savaş"tan doğrudan çatışmaya geçişi ve ABD-İran anlaşmaları ve saldırılarıdır.
Reisi'nin yokluğu iç ve bölgesel olayların gidişatını etkileyen türden bir olaydır.
Batı'nın yaptırımlarının uçma ve fırtınalara karşı koyma yeteneğini sekteye uğrattığı eski helikopterinin düşmesi sonucu İran Cumhurbaşkanı ve Hamaney'in üçüncü dini lider adayı olan Reisi öldü.
Üçüncü dini liderin yokluğunun İran'a ve bölgeye damgasını vuracağına kuşku yok.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Bu makale Independent Türkçe Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.