Danıştay Başkanı Yiğit: Sivil bir anayasa yapmanın önünde hukuki engel bulunmamaktadır

Yiğit, “Sürekli olarak gündemimizi meşgul eden tartışmalar, ancak yeni bir anayasa ile kesin olarak çözüme kavuşturulabilir” dedi

Fotoğraf: AA

İdari Yargı Günü ve Danıştay'ın 156. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla Danıştay Konferans Salonu'nda tören düzenlendi.

Törene Danıştay Başkanı Zeki Yiğit'in yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve yargı mensupları katıldı.

Yiğit, törende, "Şurayı Devlet" adıyla 10 Mayıs 1868'de kurulan Danıştay'ın o dönemki reform çalışmalarının en önemli adımlarından biri olduğunu söyledi.

Adaletin evrensel bir değer olduğuna işaret eden Yiğit, "Devletler ve milletler, toplumlar ve bireyler adaleti ve birbirlerinin haklarını gözettikleri takdirde küresel çapta barış tesis edilebilecek ve huzur sağlanabilecektir" ifadelerini kullandı.

Yiğit, milletlerarası ilişkilerde adalet ve eşitlik ilkelerinin görmezden gelindiğini belirterek, "Güçlünün haklı kabul edildiği, zulme uğrayanın hakkını arayacağı mekanizmaların işlemediği bir gerçektir. Artan uluslararası anlaşmazlık ve çatışmaların temel sebebinin de bu durum olduğu açıktır. Bu çatışma ve anlaşmazlıkların ortadan kaldırılması ancak adalet ve eşitlik anlayışına dayalı yeni bir uluslararası sistemin kurulması ile mümkündür" değerlendirmesinde bulundu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Yüksek yargı organları arasında hiyerarşik ilişki yoktur"

Danıştay Başkanı Yiğit, temel hak ve özgürlüklerin Anayasa ve yasalarla tanındığını, bunların korunmasının ve hayata geçirilmesinin de iyi ve uyumlu işleyen yargı ile mümkün olabileceğini dile getirdi.

Anayasa koyucunun, anayasal organların ve bu organları oluşturan kurumların verdiği görevleri yerine getirirken birbirleriyle işbirliği içinde, düzenli ve uyumlu çalışmalarını istediğini kaydeden Yiğit, "Kurumların birbirleriyle uyumlu çalışmaları, her kurumun Anayasa'da ve kanunlarda belirtilen sınırlar içinde faaliyetini yürütmesi devletin ahenkli işleyişi bakımından hayati önemi haizdir" dedi.

Anayasa'ya göre yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirleri arasında öncelik-sonralık veya ast-üst ilişkisi bulunmadığını belirten Yiğit, şöyle devam etti:

Bu hiyerarşik ilişki yüksek yargı organları arasında da yoktur. Yüksek mahkemeler, Anayasa ve kanunlarda kendilerine verilen yetki çerçevesinde, Anayasa ve kanunlarla verilen görevleri yerine getirmekle yükümlü olup, aralarında fonksiyonel yönden bir işbölümü bulunmaktadır. Bununla beraber, yüksek mahkemeler arasında hiyerarşi bulunduğu çağrışımına zemin hazırlayan bazı kanunlarda yer alan ve uygulamada da görülebilen, yüksek mahkeme üyelerinin hakları arasındaki her türlü farklılık veya ayrıcalık giderilerek aynılaştırma sağlanmalıdır.

"Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru ve olağan kanun yolları arasındaki sınırları korumalı"

Yiğit, Anayasa'nın 148. maddesinin 4. fıkrasında bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamayacağının açıkça hükme bağlandığını söyledi.

Bireysel başvurunun ikincil nitelikte bir hak arama yolu olduğuna işaret eden Yiğit, idari yargının, idari işlem ve eylemlerin hukuki denetimini yaparak, temel hak ve özgürlüklerin korunması işlevini de yerine getirdiğini söyledi.

Kanun yolunda incelenmesi gereken hususların bireysel başvuruda incelenmemesi gerektiğini dile getiren Yiğit, şöyle devam etti:

Anayasa Mahkemesi, kanun yolu başvurusunda incelenecek hususlar olan dava konusu olayların sübutunu, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanmasını ve mahkemelerce uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmamasını bireysel başvuru incelemesine konu etmemelidir. Bu itibarla, Anayasa Mahkemesi’nin, bireysel başvuru ve olağan kanun yolları arasındaki hukuki fark ve sınırları titizlikle korumasının, dördüncü derece yargılama gibi algılanacak yorumlardan kaçınmasının hukuk düzenimizin korunması açısından elzem olduğunu düşünmekteyim.

"Sivil bir anayasa yapmasının önünde hukuki engel bulunmamaktadır"

Danıştay Başkanı Yiğit, yargı alanında sürekli gündeme gelen tartışmaların çözümünün yeni bir anayasa ile kesin çözüme kavuşacağını kaydetti.

Sivil bir anayasa yapmanın önünde engel bulunmadığını belirten Yiğit, şunları söyledi:

Yüksek mahkemelerin kararları arasındaki yorum farklılıkları, farklılıkları giderici mekanizmalara duyulan ihtiyaç, görev alanları ile ilgili belirsizlikler, yüksek mahkeme kararlarının bağlayıcılığı, yüksek mahkeme başkanları ve daire başkanlarının seçimlerinin üye tamsayısının salt çoğunluğuna bağlanmasından kaynaklanan bazen uzayan seçim süreçleri gibi konularda sürekli olarak gündemimizi meşgul eden tartışmalar ancak yeni bir anayasa ile kesin olarak çözüme kavuşturulabilir. Temsil kabiliyeti en yüksek seviyesine ulaşan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, milletimizin benimseyeceği sivil bir anayasa yapmasının önünde hukuki bir engel bulunmamaktadır.

"Danıştay üyeliğine 12 yıl sınırı kaldırılmalı"

Zeki Yiğit, bölge idare mahkemelerinin 20 Temmuz 2016'da göreve başlamasıyla Danıştay'ın iş yükünün ilk etapta azalma gösterdiğini ancak devam eden süreçte arttığını dile getirdi.

İş yükünün geçen yıl da artmaya devam ettiğini belirten Yiğit, "Danıştay'ın halihazırda 12 olan daire sayısının 10'a düşürülmesi için bir geçiş süreci öngören 2577 sayılı kanunun geçici 27. maddesinde düzenlenen süre, Temmuz 2026 itibarıyla dolacaktır. Ancak yukarıda belirttiğim gibi iş artışındaki trend devam ettiğinden, daire sayısının 10'a indirilmesini öngören düzenlemenin tamamen ortadan kaldırılmasının ve Danıştay'ın 12 daire olarak çalışmaya devam etmesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz" dedi.

Danıştay üye sayısının 90'a indirilmesini öngören düzenlemenin de değiştirilmesi tavsiyesinde bulunan Yiğit, üye sayısının en az 104 üyede sabitlenmesi gerektiği görüşünü paylaştı.

Yiğit, Danıştay üyelerinin görev süresinin 12 yıl ile sınırlandıran düzenleme kapsamında Temmuz 2028'de aynı anda çok sayıda üyenin görevlerinin sona ereceğini anımsattı. Bunun "içtihatta istikrar sağlanması bakımından olumsuz sonuçlar doğuracağını" kaydeden Yiğit, "Danıştay üyeliğini 12 yıl ile sınırlayan Danıştay Kanunu'nun 9. maddesinin 3. fıkrasının yürürlükten kaldırılması, içtihatta istikrarın sağlanması ve meslek mensuplarımızın deneyimlerinden faydalanılması bakımından zorunluluktur" dedi.

 

AA

DAHA FAZLA HABER OKU