İsrail'in radikal yerleşimi Trump ve Netanyahu arasındaki ilişkiye dair hakikatleri gözler önüne seriyor

Batı Şeria’nın derinliklerinde yer alan radikal bir yerleşim, bölgeye dair barış sürecinin altını oyduğu eleştirilerini beraberinde getiren yakın ilişkiyle ilgili ipuçları sunuyor

Beit El adlı İsrailli Yahudi yerleşim birimi, Filistinliler için kritik öneme sahip Ramallah ve Bireh yakınlarında yer alıyor (Bel Trew) 

İşgal altındaki Batı Şeria’nın derinliklerinde bir tepenin ucunu kaplayan kendi halinde bir mahallenin, ABD’nin İsrail politikasının iç yüzüne nasıl ışık tutabileceğini ilk bakışta anlamak hayli güç. Ya da görünüşte aralarından su sızmayan Donald Trump ve Binyamin Netanyahu yönetimleri arasındaki ilişkiye.

Ancak İsrail’in en radikal yerleşimlerinden biri olan Beit El, içinde Trump, onun Ortadoğu’daki en yakın danışmanları ve İsrail-Filistin çatışmasına dair ABD’nin onlarca yıldır yürüttüğü politikada tartışmaya açık şekilde yaşanan en çarpıcı yön değişimini barındıran hikayeyi içinden çıkılması güç bir hale sokuyor.

Filistin yönetiminin idari başkenti Ramallah’a tepeden bakan kasaba, 7 bin kadar İsrailliye ev sahipliği yapıyor. Trump’ın ABD’nin İsrail Büyükelçisi olarak seçtiği David Friedman, bu yerleşime milyonlarca dolar akıtmak için düzenlenen bir Amerikan bağış toplama programına öncülük etmişti.

Trump’ın yakın zamanda görevden aldığı Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton da yerleşimle ilgili bir bağış toplama etkinliğinde açılış konuşması yapmıştı.

ABD Başkanı’nın önümüzdeki aylarda bölgeyle ilgili barış planını açıklaması beklenen damadı Jared Kushner’ın anne babası da yerleşimi destekleyen kuruluşlara binlerce dolar bağışta bulunmuştu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Trump’ın bizatihi kendisinin, o sıralar iflas avukatlığını yapan David Friedman’ın onuruna 2003’te Beit El’e 10 bin dolar (yaklaşık 57 bin TL) bağışladığı 2016’da ortaya çıkmıştı.

Dahası, Trump’ın çekirdek kadrosunun, İsrail’in Filistin topraklarına karşı topyekun yürüttüğü politikaya dair ABD yönetiminin yaklaşımında revizyona gitmesinde kilit rol oynayan bu yerleşimle kurduğu bağlantı, emsalsiz bir ilişkiyi gösteriyor.

Washington’daki insanların yanı sıra Netanyahu'yu destekleyenlerin ve eleştirenlerin de hemfikir olduğu bir nokta var: Bu değişim, İsrail Başbakanı’nı yüreklendiriyor ve bazı durumlarda Netanyahu’nun Filistin topraklarında eşi benzeri görülmemiş yayılmacı adımlar atmasına müsaade ediyor.

Netanyahu İsrail’de salı günü yapılacak genel seçimlerden günler önce yaptığı açıklamada, yeniden seçilmesinin hemen ardından işgal altındaki Batı Şeria’da Ürdün Vadisi’ni ve Ölüdeniz’in kuzeyini ilhak edeceğini duyurarak şiddetli tartışmalara yol açan bir ilanda bulunmuştu.

Bu, Netanyahu’nun ilhaktan ilk bahsedişi olmasa da İsrail Başbakanı bu kez ortaya bir zaman dilimi koydu, paylaştırılacak yerlerin detaylı haritasını sundu, uluslararası hukuka aykırı olmasına ve bölgedeki çatışmaları körükleyeceğinden emin olmasına rağmen atacağı adıma Trump’tan destek geleceğini ima etti.

 

AP.jpeg

Trump, İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini kabul etmişti (AP)

 

Kuşkusuz, birçok binanın Friedman'a ithafta bulunan plaklarla süslendiği Beit El'in yapraklı sokaklarında The Independent’a konuşan yerleşim toplumunun ileri gelenleri, yerleşimcilerin ABD yönetiminden “eşi görülmemiş” destek almaktan hoşnut olduğunu hissettiklerini belirtiyor.

Güney Afrika’da dünyaya gelen ve şimdilerde yerel meclis üyeliği yapan Chaim Silberstein, “David Friedman, Jared Kushner ve (eski Ortadoğu Özel Temsilcisi) Jason Greenblatt’ın Barack Obama’dan farklı ve bizi yenileyen bir ideolojik temeli olduğu muhakkak” diye konuşuyor.

Silberstein, Trump’ın icraatlarından bahsederken, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Washington ofisini kapatma ve Filistin topraklarına yapılan yardımları azaltmanın yanı sıra statüsü tartışmalı Kudüs kentini İsrail’in başkenti ilan etme ve İsrail’in 1960’larda Suriye’den ele geçirdiği Golan Tepeleri’ni İsrail’in egemenlik alanı sayma gibi hamleleri sıralıyor.

Silberstein, “Ülkemizle ilgili görüşüme ve sevgime göre bunların hepsi gönülden gelen bir adaleti gösteren emsalsiz ve önemli eylemler” diyor.

Bu sırada ABD’nin eski İsrail büyükelçileri, söz konusu değişimin İsrail-Filistin barış sürecini nasıl derinden etkilendiğinden bahsediyor. İsrail seçimlerinin ardından ABD Başkanı’nın Ortadoğu ekibinin damat Kushner’ın öncülük ettiği bir barış planını açıklaması bekleniyor.

Bill Clinton yönetiminde büyükelçi olarak görev yapan David C. Kurtzer, “Bu yönetim şu anda İsrail’in her isteğini destekleyen bir politika yürütüyor” derken, bu durumu iki ülke arasındaki ikili ilişkilerde “köklü değişim” şeklinde tanımlıyor.

Kurtzer, “Aradaki asıl fark, ABD’nin kendisini üçüncü taraf arabulucu olduğu oyundan etkili bir şekilde çıkarmasında” diye ekliyor.

İsrailli insan hakları kuruluşu Peace Now’un (Barış Şimdi) yayımladığı raporlar, uluslararası hukukun yasa dışı saydığı yerleşim inşaatlarında Trump’ın göreve gelmesinden bu yana muazzam boyutta patlama yaşandığını ve Trump’ın görev süresinin ilk iki yılında Doğu Kudüs’te yapımına onay verilen yerleşim birimi oranında yüzde 60’lık artış gerçekleştiğini gösterdi. Bu sırada B’Tselem adlı bir diğer İsrailli insan hakları örgütü de bu yıl Kudüs’te ikamet eden Filistinlilerin evlerinin yıkılması meselesinde son 15 yılın en yüksek rakamlarına ulaşıldığını bildirdi.

ABD’nin 2008-2011 yıllarında İsrail büyükelçiliğini yapan James B. Cunningham da ekseriyetle aynı fikirde.

Washington’dan The Independent’a açıklamada bulunan Cunningham, “İsrailliler barışın neye benzeyeceğinin kıstaslarını dikte edecektir” diyor.

Bu arada Cunningham, ABD ve Filistinliler arasında devlet düzeyindeki ilişkilerin “modern çağın en kötü” seviyesinde olduğunu dile getiriyor.

 

Yerleşim.jpg
Yerleşim bölgesi güvenlik duvarlarıyla çevrili (Bel Trew)

 

Beit El yerleşimine dönecek olursak Trump’ın büyükelçi olarak seçtiği kişi, Kusherlar gibi iyi bilinen ve sevilen biri.

Friedman’la rahmetli babasının kutsallaştırılan isimleri, İsrailli yerleşim karşıtı izleme kuruluşuna göre Filistinli mülk sahiplerinin özel arazilerinde izinleri alınmadan inşa edilen kız okulunun yanı sıra, bir fitnes merkezinde ve bir bilgisayar birimi merkezindeki panoları süslüyor.

Sohbet, eski avukatın bir diplomata dönüşmesine geldiğinde heyecanlanan yerleşim sakinlerinin coşkusu artıyor.

Yılda 20 bin şişe koşer şarap imal eden ve üretilen şarapları neredeyse sadece ABD’ye satan Beit El’in tek şaraphanesinin sahibi Nina Manne, “David Friedman büyükelçi olmadan önce ailesiyle birlikte ziyarete gelmişti. Çok iyi, güzel insanlar, başkalarını düşünüyorlar” diyor.

Manne’ye göre Friedman ve dünya genelinde Yahudi toplumun diğer fertlerinin Beit El’e böylesi yakınlık duymasının nedeni bu yerin taşıdığı dini önemden kaynaklanıyor.

Bu yerin İncil’de Yakup Peygamber’in Tanrı’nın kendisine etrafındaki toprakları vadettiği rüyayı gördüğü yer olduğu iddia ediliyor.

Manne, “İşte ben de aynı nedenle 25 yıl önce yaşamak için buraya geldim” diye ekliyor.

Silberstein ise bu yerin popülaritesinin bir kısmını, yerleşim yerinin güçlü kurucusu Yaakov Katz’ın ileri görüşlü para toplama faaliyetlerine borçlu olduğunu söylüyor. Katz’ın 2016’da yerel medyaya yaptığı açıklama, Trump ve Kushner'ın yerleşimlerin eğitim programlarına bağışta bulunan önemli isimler arasında olduğunu gün yüzüne çıkarmıştı. Eski parlamento üyesi Katz, Friedman’la onlarca yıllık geçmişlerinin bulunduğunu ve “kardeş gibi” olduklarını belirtmişti.

Silberstein, “Tarihten gelen gerçek bir yer olması, Beit El’i dünya haritasına yerleştiren Yaakov Katz’ın inanılmaz becerisi ve başarısıyla birleşince ortaya böyle bir sonuç çıktı (…) David Friedman gibi başarılı avukatlar, kazanan atı desteklemeyi sever” diyor.

Söz konusu yerleşim, başlangıçta İsrail ordusuna ait bir ileri karakol inşa etme niyetiyle ele geçirilen Filistin topraklarında 1977’de kurulmuştu.

Bölgeye yıllar içinde yakaladığı asıl şöhretini büyük oranda kazandıransa, Haham Zalman Melamed’in yönetimindeki yeşiva (dini okul) oldu. Melamed, 2005’te İsrailli askerleri Gazze’deki İsrailli yerleşimleri tahliye etme emrine karşı çıkmaları için kışkırtmasıyla tanınıyordu.

Friedman’ın bir zamanlar öncülük ettiği Amerikan bağış toplama organizasyonu, yerleşimin içinde bulunan ve yeşivayı, çeşitli ortaokul eğitim programlarını ve Friedman’ın yazarlık yaptığı Arutz Sheva haber sitesinin de yer aldığı kurumları destekliyor.

Yeşivanın geçmişteki programlarından biri, Amerikan kampüslerindeki Yahudi öğrencileri, ABD yönetimlerinin onlarca yıldır kabul ettiği barış politikasını ifade eden iki devletli çözüme karşı eğitmeyi içeriyordu.

Friedman’ın inşasını bizzat finanse ettiği bir yapıysa, İsrailli yerleşim araştırmacılarına göre uluslararası hukuka aykırı olmakla kalmayıp İsrail’in kendi yasaları uyarınca da Filistinlilere ait özel bir arazide inşa edilmişti.

Yerleşim inşaatları konusunda uzman İsrailli Dror Etkes, The Independent’a yaptığı açıklamada, İsrail’in “Friedman Fakülte Binası" olarak bilinen yapıyla ilgili 2002’de yıkım kararı almış olduğunu dile getirdi.

Kız okulunun yer aldığı blok yıkılmadığı gibi Friedman’ın buraya yaptığı bağışı ve ailesini yad eden bir yazı da okul duvarlarını süslüyor.

 

 

Etkes, Filistinliler için kritik öneme sahip yönetim bölgeleri olan Ramallah ve Bireh’in hemen yanında inşa edildiği için Beit El’i yer aldığı konum itibarıyla en mütecaviz ve sorunlu yerleşimlerden biri olarak tanımlıyor.

“Burası, İsrail’in Batı Şeria’yı yerleşimlerle parçalara ayırma girişiminin bir sembolü” diyen Etkes, “Dahası bu yerleşim, Trump yönetiminin bugün İsrail siyasetinde politik açıdan en aşırı gruplarla aynı eksende hareket ettiğine de bir emsal teşkil ediyor” diye devam ediyor.

Beit El’in ötesinde, Friedman ve Kushner’ın da aralarında yer aldığı Trump’ın danışman kadrosu, ABD’nin İsrail-Filistin çatışmasında aldığı pozisyonu ve tabi sahadaki gerçekliği başarılı bir şekilde değiştirdi.

Washington’a dönecek olursak eski büyükelçi Cunningham tablonun çok değiştiğini ve salı günü yapılacak İsrail seçimlerinden sonra, uzun süreli bekleyişin ardından açıklanacak plana ilişkin “hiçbir umudun” kalmadığını söylüyor.

Cunningham, “yerleşim genişlemelerinin artık sorun olmamasına” ve krize yönelik “iki devletli çözüm” gibi kavramların neredeyse tedavülden kalkmasına dair kaygılardan bahsediyor.

Kurtzer de kavramların içinin boşalmasıyla ilgili endişesini dile getiriyor.

Friedman dilin değişmesinde yardımcı oldu. (Trump yönetimi) ‘işgal’ kelimesini kullanmıyor, ‘iki devletli çözüm’ ifadesini kullanmıyor. Friedman bu yerlerden yerleşim diye bahsetmediğini, buraların topluluklar ve mahalleler olduğunu söylemişti.

Kurtzer ayrıca, beklenen barış planını gerçekleştirmek için ABD’nin Ortadoğu özel temsilcisi olarak, bölgeye ya da dış politikaya dair hiçbir tecrübesi olmayan 30 yaşında bir hukuk fakültesi mezununun yakın zamanda atanmasının da bu durum için bir başka gösterge olduğunu ifade ediyor.

Eski Beyaz Saray İletişim Direktörü Hope Hicks’in 2017’de Kushner’ın kahvesini getirip götüren çocuk diye tanımladığı Avi Berkowitz, istifa eden Jason Greenblatt’ın yerini alıyor.

Kurtzer, Trump yönetiminin bakış açısını tarif ederken sözlerini şöyle tamamlıyor:

Bu süreci, bir illüzyonistin ‘tüm iş aslında sağ elinizde yaşanırken gözlerinizi sol elinizden ayırmayın’ dediği bir sihirbazlık gösterisiyle mukayese ediyorum (…) Bize gözlerinizi plandan ayırmayın diyorlar, gel gör ki sahada büyükelçiliği Kudüs’e taşımak ve Filistinlilerin tüm iletişim ağlarını kesmek gibi eylemlere başvuruyorlar… Amaç bu. Tüm süreç farstan ibaret.

 

Bu habere Quique Kierszenbaum da katkıda bulunmuştur

 

 

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/news

Independent Türkçe için çeviren: Elvide Demirkol

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU