İlgili Arapların ve eski yetkililerin katıldığı bir toplantıda, tartışma hiç bitmeyecek gibi görünen ortak Arap dertleri etrafında döndü.
Etrafımızı saran bu olguları rasyonel olarak nasıl açıklayacağımızı bilemediğimiz için tartışma hararetli geçti ve bazıları duygusallıkta aşırıya kaçtı.
Katılımcılar arasında daha önce kendi ülkesinde sorumluluk üstlenen ve saha hakkında zengin bilgiye sahip Sudanlı bir bayan da vardı.
Ona bu acı Sudan savaşına neden olan faktörlerin oranlarını sorduğumda, "Yüzde 40'ı eski rejimin kalıntıları, yüzde 30'u bilgisizlik ve geri kalan üçte birlik kısım ise iki hırs arasındaki iktidarı ve zenginlikleri ele geçirme yarışıdır" dedi.
En fazla dikkatimi çeken, önceki rejimin hatalarının geride kalanları etkileme oranıydı.
Eski rejim sıkıntılı ve zorlu zamanlarında kullanmak istediği askeri, sosyal ve kabileci bir gücü kendi elleriyle oluşturdu.
Bu yapı gittikçe güçlendi ve başka hiçbir şeyi hesaba katmadan çıkarlarını savunmaya başladı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Libya, Irak ve Yemen'de yaşanan ve yaşanmakta olan her şeyde eski rejimlerin katkısı pek çok gözlemci tarafından iyi bilinen ve derinlemesine incelenmeyi hak eden bir olgu.
Mutlak iktidar, rejimin yıkılmasından sonra toplumlarda kendisini hastalıklar şeklinde gösteren patolojik darboğazlar yaratır.
Hastalıklar, toplumun yüzeyinde diktatörlüğün çöküşünden sonra ortaya çıkan boşlukta kontrolsüz bir şekilde ortalığı kasıp kavuran, "milisler" adı verilen kabarcıklar ve yara izleri şeklinde ortaya çıkarlar.
Yanımızda oturan Arap yatırımcılardan biri Sudanlı bayanın anlattıklarını duyunca içini çekerek şöyle dedi:
Hartum'daki banka şubemizden 20 milyon dolar çaldılar! Bu paralar yatırım içindi, gönüllü olarak Sudan'a giden yatırım bile yok olmaktan kurtulamadı!
Son 3 yılda Ukrayna'daki savaşta öldürülenlerin sayısı, yayınlandığı şekliyle 30 bin Ukrayna askerine ulaşırken, İsrail'in kibri ve umursamazlığı yüzünden ölen Gazze vatandaşlarının sayısı altı ayda 30 bini geçti ve çok sayıda sivil de yaralandı.
Sudan'daki iç çatışmalara gelince, altı aydan biraz fazla bir sürede 20 bin kişi öldü ve 6 milyon kişi yerinden edildi.
Mantıksal varsayım, Sudan'da savaşın yalnızca bir yıl sürmesi halinde, ölümlerin sayısının Ukrayna'da üç yılda öldürülen insan sayısını, Gazze'de ise altı ayda öldürülenlerin sayısını aşacağı, yerinden edilenlerin sayısının ise on milyonları aşabileceği yönünde. İşler bu şekilde daha uzun süre devam ederse belki de Sudan'da tek bir canlı kalmayacak!
Hartum'da şu ana kadar hastanelerin yüzde 70'i hizmet dışı kalırken, ambulans sıkıntısı da baş gösterdi.
Başkent dışındaki bölgelere ise uzun süredir kelimenin tam anlamıyla sağlık hizmeti verilmiyor.
İlaç ve tıbbi malzeme kıtlığı, yaralı Sudanlıların kan kaybından ölmesi, Sudanlıların komşu ülkelere göç etmesi ve bazılarının sefil çadır hayatı yaşaması anlamına geliyor.
Dünya Bankası, Sudan ekonomisinin yüzde 15 oranında küçüleceğini ve Sudan cüneyhinin neredeyse değersiz bir kağıda dönüşeceğini tahmin ediyor.
Başkent ve çevresinde gıda ve ilaç sektörlerinde faaliyet gösteren 400'den fazla tesis de hizmet dışı kaldı!
Çiftçilerin yarı güvenli bölgelere kaçması sonucunda tarım kötüleşti, güvenlik ortadan kalktı, okullar ve üniversiteler eğitime ara verdi.
Savaşın büyük kısmı başkentin içinde veya çevresinde yaşanıyor.
Bu, kelimenin tam anlamıyla, kamuoyunun onu bırakıp Ukrayna ve Gazze'ye yöneldiği, Sudanlı güçlerin, anavatanı intihara sürükleyecek kadar birbirlerini yemeye terk edildikleri kara bir savaş.
Bu bir iktidar iştahı mı?
Peki, hangi iktidar yıkıntılar üzerinde durabilir?
Sosyal dokusu parçalanıp dağılan hangi halk ayakta kalabilir?
Sudan savaştan nasıl bir ekonomi ile çıkabilir?
Ukrayna savaşı rasyonel olarak gerekçelendirilebilir, yani anlaşılabilecek bazı rasyonel unsurlara sahip ve aynı zamanda Gazze savaşına yol açan rasyonel unsurlar da bilinebilir.
Ancak Sudan bulmacası, ne kadar zayıf olursa olsun, rasyonel veya mantıksal kavrayışın dışında.
Askeri ve paramiliter gruplar net bir amaç olmaksızın savaşıyorlar, kendi halklarını öldürüyor ve onların en temel insan haklarını ihlal ediyorlar.
Komşular müdahale edemiyorlar ve defalarca denediler ama anlaşmazlığı bitirmeyi başaramadılar, çünkü anlaşmazlığın askerin iktidar arzusu dışında bilinen bir nedeni yok.
Bu arzu, Sudan'ın siyasi zihniyetinin merkezinde yer alıyor çünkü Sudan neredeyse 70 yıl önceki bağımsızlığından bu yana, farklı isimler ve sloganlar taşıyan ama çoğu, hatta tamamı askeri bir oyun olan bir askeri darbeden diğerine geçiş yaptı.
Sudan, Afrika'nın Cezayir ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden sonra üçüncü, Arap dünyasının ise Cezayir ve Suudi Arabistan'dan sonra üçüncü büyük ülkesi.
Verimli toprakları ve bol suyu, hayvancılıkta dünyada yedinci, bakır rezervlerinde dünyada dördüncü sırada olan, verimli altın madenleri bulunan ve kaynak yönetiminde en büyük başarısızlığa şahit olan bir ülke.
Bu büyük ülkede çatışmalar devam ettikçe zenginlikler tüketilecek ve zaman içinde en az iki hadise meydana gelecek.
Birincisi, maddi, siyasi veya her iki türlü hedeflere sahip farklı şekillerde dış müdahaleler, ikincisi ise çatışmanın çevreye kaymasıdır. Sudan'ın iki Arap komşusu var, onlar da Mısır ve Libya.
İkincisi, çok geçmeden kaos ile sonuçlanan siyasi ve askeri yapının parçalanması sorunundan mustarip. Mısır ise çok sayıda Sudanlı mültecinin yükünü taşıyor.
Ayrıca, pek de basit olmayan iç sorunların yanı sıra zayıf iç yapılardan ve emniyetsizlikten mustarip olan beş Afrikalı komşusu da var.
Bunların yanı sıra Kızıldeniz'e bakan kıyısında deniz güvenliği silahlı korsanlar tarafından tehdit ediliyor.
Sudan'ın ihtiyaçlarını karşılamak zor ve kötüleşen Batı-Doğu çatışmasının alevinde uluslararası müdahaleleri aşmamak gerekiyor.
Sonuç olarak, Sudan'da kazanan olmayacak ve kazanan da aslında kaybetmiş olacak. Sudan sahnesinde tanık olduğumuz şey, modern insanın (sadece Sudan vatandaşının değil) uygar yaşam gereksinimleri açısından neye ihtiyacı olduğunu anlamakta neredeyse kör olan bir siyasi zihniyetin yansıması.
Bu, birçok ülkede Arap siyasi eylemlerini etkileyen ve kronik olan bir olgu ve bir kısmını Irak'ta, Suriye'de, Yemen'de ve Libya'da görüyoruz. Sudan'da ise adeta bir salgın haline geldi!
Son söz; Sudan'da en büyük kaybeden aç bir karın, korkan bir kalp ve kabus gibi rüyalar ile Sudan halkıdır!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.