Refah’a sığınan siviller kapana kısıldı: Kaçış nereye?

Refah’a sığınan siviller yaklaşan kara saldırısının dehşetiyle karşı karşıya: Kaçış nereye? Refah’ta Bombalamada ölmeyenlerin izdihamda öleceği tahmin ediliyor

Güney Gazze Şeridi'ndeki Refah sakinlerinin tahliyesi, 14 Şubat 2024 (EPA)

Hüsam Maruf

Refah kentindeki insanlar şu anda yalnızca İsrail'in yakın zamanda ilan ettiği Filistin'in en güneyinde yer alan sınır şehrini işgal etme tehdidinden bahsediyor. 1 milyon 400 bin Filistinli savaş sırasında yerlerinden edilerek Refah’a sığındı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Gün boyunca Refah sokakları, boğucu çadır atmosferinden kaçan ve amaçsızca yürüyen yerinden edilmiş sivillerle dolup taşıyor. Belki zaman öldürülmemek ya da düşüncelerini ve hayal güçlerini terk etmeyen kaygıları dindirmek için itişip kakışıyorlar.

İnsanların yüzleri sanki korkunç düşünce nehirlerinde boğuluyormuşçasına yorgunluk, acı, hayal kırıklığı ve korkuyla kaplı. Kimse birbirine dikkat etmiyor ve bir kişi bir başkasının yanından onu görmeden geçebiliyor. Sanki herkes aklını yitirmiş. Bu savaş Gazzelilerin akıllarını ve geçmiş hayatlarından bildikleri her şeyi çalmış durumda.

Kilitli kapılar

İşgal hükümeti, alanı 55 kilometre kareyi geçmeyen Refah'a saldırı niyetini açıkladığında herkesin yüreğine endişe ve çaresizlik duygusu çöktü. Herkes suspus oldu, herkesin yüz hatları gerginlik ve kaygıyla doldu ve gözlerinde hayal kırıklığı, korku ve kafa karışıklığı ifadeleri belirdi. Artık kaçacak bir yer yoktu ve nereye dönseler kapalı kapılardan başka bir şey bulamadılar ve çöl bile artık onlar için bir seçenek değildi.


Yerinden edilerek Refah’a sığınan bir kişi

Kendimizi yine iki olasılıkla karşı karşıya buluyoruz: Hedefi olmayan yerinden edilme ya da Refah'ta ölüm
 

Nuseyrat kampından yerinden edilen Halil Abdulhalık (36) şu ifadeleri kullanıyor: "Şu söz bizim için artık geçerli: ‘Deniz önünüzde, düşman arkanızda.’ Ama biz ne savaşçıyız ne de silahlıyız, olup biten her şey karşısında çaresiziz. Aylarca süren yerinden edilme ve acılardan sonra, bu savaşın sona ermesini ve evlerimize geri dönmeyi düşünürken, kendimizi yine iki olasılıkla karşı karşıya buluyoruz: varış noktası olmayan bir yerinden edilme veya şehrin başımızın üzerine yıkılmasıyla birlikte bulunduğumuz yerde ölmek.”

Abdulhalık, Refah'taki sığınmacıların durumunu şöyle anlatıyor: "Şu anda sokaklarda yürürken, yoğun insan kalabalığı ve insan sayısının çokluğu nedeniyle dakikalar içinde onlarca insanla çarpışıyorum. Peki ya tanklar içeri girip baskın yapsa? Sanki savaş daha başlamadı. Herkesi şok edecek bir felaket olacak diye düşünüyorum. Refah'a gelecek olan şey savaşın ta kendisi.”

Umudun solması

Yaklaşık beş aydır Filistinliler ağır mal ve can kayıplarına uğradı, evlerini terk etmek zorunda kaldı. Şimdi canlarından başka kaybedecekleri bir şeyleri kalmadı. Umutla yaşamaya alışmış bir halk oldukları için, daha önceki savaşlarda olduğu gibi savaşın bitmesi fikri onların hayal güçlerini avuttu. Ancak bu kez savaşın karanlığı ve dünyanın sessizliği o iyimserliği silmiş, ihanet duygusu her seferinde daha da güçlenmiş durumda. Abdulhalık şöyle diyor: "Her şeyden yoruldum, sanki çok uzun zamandır koşuyor ve nefes nefese kalmışım gibi hissediyorum ve ne zaman durmak istesem sanki savaş gelip beni tekrar kovalıyor."

Abdulhalık sözlerini şöyle sürdürüyor: "İşgalcilerin Gazze Şeridi'ndeki halkın çoğunu Refah’a tıktıktan sonra bu kenti işgal etmeyi düşünmesi düşünülemez. Bu eşi benzeri görülmemiş katliamlara yol açacaktır. Ne zaman bunu düşünsem, içimden çığlıklar yükseliyor, ailemin Refah sokaklarında soykırım ve işkenceye maruz kaldığını hayalimde görüyorum. Eğer böyle bir şey olursa, bunun tüm dünya için en büyük utanç olacağını düşünüyorum."

İzdiham ve kaçış

Batı Gazze'den Refah'a sığınan İnas el-Gazali (45) çektiği acılara dair birkaç anı bizimle paylaşıyor: “Hasta ve engelli annemi ve çocuklarımı bakıyorum. İşgalciler çılgına dönüp Refah'a kara saldırısı yaparsa ya da bizden başka bir yere taşınmamızı isterse ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum? Gazze'den Refah'a sürgün edildikten sonra kendim ve çocuklarım için daha yeni çadır kurdum. Soğuğa, açlığa, teröre katlandık ve şimdi yeni bir yerinden edilme fikri beni kurtuluş konusunda son derece çaresiz hissettiriyor. Tahliye olmak zorunda kalacağımız o geceyi, içimizi saracak panik ve korku durumunu düşünüyorum; çadırı nasıl sökeceğiz, nasıl taşıyacağız, çok ağır. Annemin ölüm ve bomba tehdidi altında kaçmasına nasıl yardım edeceğim, çocuklarımı nasıl koruyacağım ve tüm bunlarla nereye gideceğim? Üstelik eşim savaşta şehit olmuş ve artık bu dünyada desteğim kalmamışken.”

Gazali sözlerine şöyle devam etti: "İşgal gelirse insanların izdiham yaşamasından ve rastgele kaçışmalarından korkuyorum. Çocuklarımdan birini kaybetmekten ya da kaçan kalabalığın arasından annemle birlikte geçememekten korkuyorum. Her şeyden korkmaya başladım. Her an çok çirkin düşünceler aklıma geliyor."

Bir kez yeterli değil

Doğu Gazze'den Refah'a sürülen Salim el-Bayed (43) ise üzüntüyle şunları söylüyor: “Ölümden bir kez kaçmak yetmiyormuş, hiçbir umut ışığı görmeden tabi olmamız gereken yeni bir kaçış var. Kardeşim karaciğer iltihaplanması hastalığının yayılması nedeniyle barınaklarda hayatını kaybetti. Refah'a yapılacak olası işgal saldırısı tam bir kaosa yol açacak, top ve kurşunlarla ölmeyenler izdihamda ölecek.”
 

Bir sığınmacı

Tahliye olmak zorunda kalacağımız o geceyi düşünüyorum, annemin ölüm ve bomba tehdidi altında kaçmasına nasıl yardım edeceğim, çocuklarımı nasıl koruyacağım?
 

Bayed, yerinden edilenlerin durumunu şöyle özetliyor: “Bizi kovalayan bir canavarla bir labirentte mücadele ediyormuşum gibi hissediyorum ve tüm aşamalardan çocuklarımı ve eşimi kurtardıktan sonra şu an bu canavarla dar bir odaya sıkışıp kalmış tek başına yüzleşiyoruz. Bu da içimizde dayanılmaz bir çaresizlik ve anlayamadığımız bir yaşam korkusu yaratıyor. Yerinden edildikten, sevdiklerimizin cesetlerine maruz kaldıktan, aç kaldıktan, yoksullaştıktan sonra sadece bizi öldürmek isteyen ahlaksız bir orduyla yüzleşmek zorundayız. Refah'a kara harekâtının başladığını bize söyledikleri anı hayal etmemeye çalışıyorum, bu her şeyin sonu olur, bundan bahsetmek bile kalbimi titretiyor, sanki bilinmeyene gidiyormuşum gibi. Olan bitenler karşısında dünyanın nasıl hala sessiz kaldığını anlamıyorum.”

Bayed sözlerini şöyle tamamladı: “Evet korkuyorum, dalgınım ve kaybolmuş vaziyetteyim. Ne güçlüyüm ne de kahraman. Ben sadece evinden kovulmuş, ortalıkta kalmış bir insanım ve nereye gidersem gideyim ölüm beni ve çocuklarımı takip ediyor. Ne ayrılabilirim ne de yıkılan evime geri dönebilirim. Biz bazı Arap topluluklarının iddia ettiği gibi süper kahramanlar değiliz. Bizim maruz kaldıklarımıza herhangi bir insan tahammül edemez. Artık bu lanet savaşta yeni bir sayfa açılmasının değil, baskının, aşağılamanın ve yerinden edilmenin durmasının zamanıdır.”

 

* Şarku’l Avsat tarafından Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat'ın haberlerine ulaşmak için tıklayın

DAHA FAZLA HABER OKU