Yerel seçimlere doğru...

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Ne demeli?

Yoksul halk derinleşen açlık sınırında hayata tutunmaya çalışıyor.

Toplumun varlıklı kesimleri ise zenginliğin doymak bilmez oburluğuyla sömürü düzeninden edindikleri haksız servetleri büyütüyorlar.

Emek süreci yerine, rant, rüşvet, yolsuzluk, "gizli fon" dolandırıcılığı, uyduruk sosyal medya fenomenleri üzerinden kara para aklama, vergi kaçırma, kolay yoldan köşeyi dönmeye yönlendirici kışkırtıcı yapay bir iklim oluşturuldu, arsızca sürdürülüyor.

Toplumun nispeten aşağı sınıf katmanlarından doğru "yırtma"ya meyilli uçuk tiplerinden yukarıya doğru gidildikçe, kamusal alanda çoklu maaş uygulamaları, işe alma ve ihale vermelerde torpiller, kayırmacılıklar almış başını gidiyor.

Hukuk ve adalet göğe çekilmiş, vicdanlar buz kesmiş... Servet transferlerinin önünü kesecek, imar rantlarını vergilendirecek, vergide adaleti sağlayacak, Saray'da ve devletin bütün yönetim katlarında sonsuz israfı bitirmek için bir kanun teklifi verecek ve bir adım atacak irade yok.

Asgari demokratik temayüller dahi çiğneniyor.

AHİM ve AYM kararları çiğneniyor.

Şeffaflık yok, denetim ve denge yok.

Hesap verilebilirlik yok…
 

 
CHP ve sol…

CHP, AK Parti'nin 21 yıllık iktidar sürecinde radikal muhalefet etmekten kaçındı.

Başta Baykal ve Kılıçdaroğlu olmak üzere, bizzat kendi ifadeleriyle "sorumlu muhalefet" yapacaklarını açıkladılar ve CHP bütün bu süre zarfında buna bağlı hareket etti.

Anayasa'ya aykırılığına karşın milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasına destek verme;

halkı sokaktan çekerek, iktidarın oyun planlarının önünü açma;

"Yenikapı ruhu"na katılım üzerinden "darbe içinde darbe" ve "tekçi" rejimin önünü açma vb. politikalarıyla ifade edilen "sorumlu muhalefet" politikası nasıl bir şey olduğunu faş ediyordu. 

Hele de en sonu altılı masa siyaseti üzerinden faşizan/milliyetçi kesimler ve siyaset figürleriyle yapılan işbirliği ve ittifak sürecinde yaşanmışlıkların sola, HDP toplumsallığına ve ülkenin geleceğine verdiği zararlar…

Baykal ve Kılıçdaroğlu'nun "sorumlu muhalefet" siyasetine karşı kendi içinde, dar toplantılarda ne olmuş, ne bitmiş; bilemiyoruz.

Ama maalesef CHP içinden de bu "sorumlu muhalefet" siyasetine herhangi bir tepki kamuoyuna yansımadı.

Açıklanan ve izlenen "sorumlu" siyaset halka karşı ne anlama geliyordu, sonuçları ne oldu, çıkarılan dersler nedir, ne olabilir; bu soruların cevabı hala verilmiş değil…

Herhalde bir cevap beklendiği biliniyor olmalı…  


Sokak

CHP'nin "sorumlu muhalefet" politikası bir şekilde sol muhalefeti de etkiledi.

Zaten yeterli ölçüde sokakta olmayan sol, genel bir eğilim olarak sokaktan çekilmişti.

"Karşıyız" vb. söylem üzerinden basın açıklamaları, arada miting, çok ihtiyaç halinde yürüyüş yapılmadı değil, yapıldı; ama bütün bunlar genel gündem içinde eridi, süreklilik olmayınca etkisi sınırlı kaldı.


Halk

İşçi ve emekçi sınıf katmanlarının, kent yoksullarının, tek kelimeyle halkın, sınıfsal, sosyal sorunlarına ve siyasal beklentilerine yönelik kapsayıcı bir çalışma yürütemeyen, sokaklarda süreklilik içinde görünür bir tepki veremeyen, mevcut geri durumu kabullenmiş bir halet-i ruhiye içinde sessiz kalan sol "siyasi muhalefet" eğilimleri ile halk birbirine yabancılaşmış durumda.

Sokaklar o denli çıplak ve renksiz ki… Sokaklar sanki devrimcilerden boşalmış…

Halk kaderci düşüncenin rijit kalıpları içinde, kendini sahipsiz, dayanaksız, güvensiz hissediyor.

Güven problemi var. Bu denli zayıf düşürülmüşlüğe karşın, güven sadece güven de değildir!

 
Siyasetin halklaşması, halkın siyasileşmesi

Halkın yoksul kesimleri içinde kitle çalışmalarını yanıp sönen saman alevi biçiminde değil de umut verici bir üslupla, tarzla ve duruşla belirli bir süreklilik içinde, "yerel yönetimleri" kazanma bakış açısıyla yürütme yeteneği gösterebilmek temel bir öneme sahiptir.

Kitle çalışmalarında sonuç almanın temel bir yolu, halkın ortak somut sorunlarının tespit edilmesi ve bu ve benzeri sorunları üzerinde yoğunlaşmak temel bir öneme sahiptir.

Anlaşılıyor ki işsizlik, açlığa varan derin yoksulluk, barınma-kira, sağlık gibi yaşamın sürdürülebilmesi ile ilgili en temel insani sorunlar çözüm bekliyor.

Halkın bu ve benzeri yaşamsal sorunlarını çözmekten hafifletmeye kadar değişik alternatif çözüm yollarıyla halka gitmek ve halkın da bir şekilde çözüme katılmasını sağlamak gerekiyor.

Emsal olsun, kira ve beslenme ile ilgili yerel dayanışma ağları önerilebilir.  

Kamucu, ortakçı, dayanışmacı, halkçı yerel yönetim girişimleri seçim sürecinde seçimi kazanma bakış açısıyla somut hayat içinde güncelleştirilebilir.

Sömürü ve baskı düzeninin mağdur ettiği işsiz, evsiz-barksız bıraktığı, aç-susuz bıraktığı tekil yurttaşlara ve ailelere somut katkılarla dayanışma kültürü geliştirilebilir.

Halk çalışmalarının yerelden yerele, yerelden merkezi yerleşim bölgelerine doğru yayılıp büyümesi, koltuk kapma hengamesi içinde emek ve liyakat sürecinin akamete sürüklenmemesi, yerel yönetim yürüyüşünün yozlaşmaması için stratejik önemde olduğunun bilinciyle önlem alınmalı.

Belediye başkanı ve belediyenin her düzeyindeki temel görevler başta olmak üzere, belediye meclis üyeleri için, tepeden inmeci, kayırmacı, kontenjanca aday gösterimleri yerine, yozlaşmamak ve seçimleri baştan kaybetmemek için, adil, vicdanlı, ilkesel bir tutuma bağlı kalarak, emek ve liyakat süreci ölçü alınarak en ideal ön seçim neyse ve nasıl yapılıyorsa öyle yapılmalı.

Siyasetin halklaşması, halkın siyasileşmesi yerel demokrasiyi toplumsallaştırma ile sınırlı kalmayacak, ülke ölçeğinde demokratik hak özgürlüklerin serpilip gelişme koşulları doğacaktır.  


Siyasal boşluk

Öte yandan halk böyle gitmeyeceğinin çok bilincinde…

Türkiye'de ve Batı'daki politik arenada devrimci-demokratik bir hareketin olmamasından kaynaklanan bir siyasal boşluk var.

"Halk, devrimci-demokratik bir hareketi bekliyor" demek istiyorum ama, "ama"sı var işte...

Hele bir yerel seçimleri görelim, geçirelim…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU