"İsrail-Filistin sorununda ana arabulucu rolünü ABD'nin de desteği ve onayıyla Mısır ve Katar üstlendi"

Doç. Dr. Ali Asker Siyablı, Independent Türkçe'ye konuştu

Fotoğraf: Reuters

Tarihçi-uluslararası ilişkiler uzmanı Doç. Dr. Ali Asker Siyablı, Almanya'dan Independent Türkçe'ye Filistin-İsrail sorununun dünü, bugünü ve yarınıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
 

"Dışardan gelen tüm baskılara rağmen İsrail bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını olumlu karşılamıyor"

Doç. Dr. Siyablı, "KGB'nin o zamanki başkanı Yuri Andropov'un amacı Nazilerin Yahudilere karşı beslediği nefrete benzer şekilde tüm İslam dünyasında Yahudilere karşı nefret duyguları aşılamaktı" dedi.

"Filistin halkı" terimi ilk kez 1964 yılında Moskova'da kaleme alınan Filistin Antlaşması'nda kendine yer bulduğunu söyleyen Siyablı, "Yavaş yavaş bu terim dünyada kabul gören bir siyasi terime dönüştü. 1972 yılında Kremlin iktidar çevreleri tüm Müslümanları İsrail'e ve ABD'ye karşı ayaklandırma kararı aldı. Sovyet istihbarat örgütü KGB'nin o zamanki başkanı Yuri Andropov'un amacı Nazilerin Yahudilere karşı besledikleri nefrete benzer şekilde tüm Müslüman İslam dünyasında Yahudilere karşı nefret duyguları aşılamaktı. Bir sonraki adım ise bu duygusal silahı kanlı terör operasyonlarına dönüştürerek İsrail'e ve onun esas müttefiki ABD'ye karşı uygulamaktı. Böylece ABD'nin ve Siyonistlerin etki alanından bulunan hiçbir ülkenin kendisini güvenli hissetmemesi gerekirdi" ifadelerini kullandı.
 

Doç. Dr. Ali Asker Siyablı.jpg
Doç. Dr. Ali Asker Siyablı

 

"Rusya giderek daha fazla benimsediği İsrail karşıtı politikalarıyla Orta Doğu'nun Müslüman ülkeleriyle aynı çizgiye yaklaşıyor"

Ortadoğu'da SSCB'nin sol eğilimli yönetimlere sahip Mısır'ı, Suriye'yi, Irak'ı ve Filistin Kurtuluş Örgütü'nü monarşist Arap ülkelerine karşı desteklemesinin, gerçek bir Arap Birliği'nin kurulmasının önünde önemli bir engel olduğunu ifade eden Doç. Dr. Siyablı, "Monarşist Arap devletleriyle sosyalist eğilimli Arap devletleriyle ilişkilerde mesafeyi koruyor ve Sovyetlerin himayesi altında kurulmuş İsrail karşıtı bloka doğrudan katılmayı reddederek ABD'nin teşvikleriyle İsrail ile normal ilişkileri kurmayı yeğliyorlardı. 15 Kasım 1988'de Filistin Kurtuluş Örgütü, Filistin'in Arap ve Yahudi devletlerine taksim edilmesi fikrini reddederek Muhacerette Filistin Hükümeti'nin ve Bağımsız Filistin Devleti'nin kuruluşunu duyurdu. Radikal örgütler Arafat'ın İsrail'e karşı takındığı tavrı 'yumuşak' olarak nitelendirerek FKÖ'ye karşı çıktılar. SSCB'nin dağılmasıyla mali destekten mahrum kalan FKÖ ve diğer örgütler bazı Arap ülkeleri ve İran ile iyi ilişkiler içine girdiler" dedi.

Doç. Dr. Ali Asker Siyablı, sözlerini şöyle sürdürdü:

22 milyon Müslüman’ın yaşadığı Rusya'ya halihazırda Orta Asya ülkelerinden de çok sayıda Müslüman gelmektedir. Rusya bunları ciddi kontrol altında tutuyor.

Ortadoğu'da cereyan eden gelişmeler ışığında baktığımızda Moskova artık Washington'un bir süper güç olarak her istediğini yapmasına izin verme niyetinde olmamanın yanı sıra bölgenin ana sorunlarının çözümünde etkili bir oyuncu olmaya çalışıyor.

ABD yönetimi bölgeyi kontrol altında tutmak ve İran'ın iddialarının önünü kesmek için Arap-İsrail NATO'sunun kurulması düşüncesini öne sürmesine rağmen İran'ın tahrikleriyle Hamas’ın geçen 7 Ekim’de İsrail'e saldırmasıyla bu düşünce belirli ölçüde sekteye uğradı.

Önceleri iki tarafa da eşit mesafede durmaya çalışan Rusya giderek daha fazla benimsediği İsrail karşıtı politikalarıyla Ortadoğu'nun Müslüman ülkeleriyle aynı çizgiye yaklaşıyor.


"Türkiye'nin, Katar ve diğer Arap monarşileriyle yakın ilişki içinde olması bölgede İran'ın güçlenmesine karşı yapılmış bir hamle niteliğinde"    

Sibyalı, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"7 Ekim sabahı Gazze Şeridi'nden güçlü füze darbeleri indirmekle yetinmeyen Hamas silahlı güçleri İsrail'in sınır bölgelerini kontrol altına aldığında askeri kanat sorumlusu Muhammed Deif bunu "Filistin halkının kendi devletini kurma projesine dönüş" olarak nitelendirdi. 28 Ekim’de Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan yaklaşık 2 milyon kişiye hitap ederken "Biz tüm dünyaya İsrail'in askeri cinayetler işlediğini söyleyeceğiz" dedi. Türkiye'nin, Katar ve diğer Arap monarşileriyle yakın ilişki içinde olması bölgede İran'ın güçlenmesine karşı yapılmış bir hamle niteliğinde.


Hâlihazırda İsrail-Filistin sorununda ana arabulucu rolünü ABD'nin de desteği ve onayıyla Mısır ve Katar üstlendiğini fade eden Doç. Dr. Ali Asker Siyablı, "Ancak bu çatışmada en etkili rol uzun yıllar Gazze Şeridi'ni kendi toprağı gibi yönetmiş, onunla karar sınırlarının olmasının yanı sıra, aynı zamanda İsrail ile de yakın ilişkilere sahip Mısır'a mahsustur. Mısır iki tarafın da tam itimat ettiği tek devlettir. Rusya'nın girişimleri ise başta ABD olmakla ilgili ülkelerden destek görmüyor" diye konuştu.


"Bu talep öncelikle İsrail'in yakıt talebinin yüzde 70'ni karşılayan Azerbaycan'a karşı yöneldi"

"İsrail, Türkiye'den sonra Azerbaycan'ın en iyi ilişkiler içinde olduğu dost ve stratejik müttefik bir ülkedir" diyen Sibyalı, "İsrail'e yaklaşım konusunda İran Azerbaycan'a resmi kanallardan baskı yaparken Rusya ve Türkiye'de ise kimi çevreler tarafından oluşturulmuş baskı mekanizmaları mevcut. Örneğin İran isim vermeden komşu ülkelere yaptığı çağrıda İsrail'e akaryakıt sevkinin durdurulmasını istedi. Bu talep öncelikle İsrail'in yakıt talebinin yüzde 70'ni karşılayan Azerbaycan'a karşı yöneldi. Türk medyasında ve sosyal ağlarda son çatışmada Azerbaycan'ın Hamas’a değil İsrail'e destek vermesinin eleştirilmesine rağmen yönetim tarafından bu konuda Azerbaycan'a herhangi bir telkinin veya baskının geldiğine dair kanıtlar yoktur" dedi


"Bu ortamda Mısır hükümetinin de Gazze Şeridi'ni yönetmeye olumlu bakacağını düşünmemek gerekir"

İsrail'in esas kaygısının ateşkes sağlanması veya askeri operasyonların bitmesinden sonra Gazze Şeridi'nin nasıl yönetileceği olduğunu vurgulayan Doç. Dr.  Siyablı, "Dışardan gelen tüm baskılara rağmen İsrail bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını olumlu karşılamıyor. Başbakan Netanyahu, Gazze'nin yönetimini bir süreliğine üstlenebileceğini ifade ediyor, buna tepkilerin nasıl olacağını da göreceğiz. Bu ortamda Mısır hükümetinin de Gazze Şeridi'ni yönetmeye olumlu bakacağını düşünmemek gerekir" değerlendirmesinde bulundu.

Doç. Dr. Ali Asker Siyablı, son olarak şunları kaydetti:

Aralarındaki sorunlar bir yana dursun Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas'ın da bölgeyi yönetmeye düşük itimattan dolayı gücünün yetmeyeceği açıktır.Onun için şimdiki durumda İsrail'in operasyonları sürdürme pozisyonundan vazgeçmemesi durumunda gelişmelerin nerelere evrileceğini kestirmek  zor. Çünkü dünya kamuoyundan ve hatta ABD'deki Biden taraftarlarından bile orantısız operasyonlara ciddi tepkiler yükseldiğini görüyoruz.


 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU