Aksa Tufanı'nda Hizbullah bilmecesi

Mesele sadece bir İsrail işgali olarak kalsaydı, bu savaşa Hizbullah'ın müdahale etme niyeti var mıydı?

Fotoğraf: Arab News

Hamas hareketi, İsraille birçok büyük savaşa girdi. Rakibine kıyasla sınırlı imkânlara sahip olan Hamas, Gazze'deki hâkimiyetini ve İsrail ile mücadelesini sürdürdü.

Hamas, girdiği savaşlarda sahaya katılım anlamında herhangi bir dış destek almadı.

Ancak Hamas, moralleri güçlendirmek için 'gür gölgeler' olarak tanımlamaktan hoşlandığı İran ağacının bir dalı olan Hizbullah'ın desteğini hatırlatmaktan hiç vazgeçmedi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bunu söylemekle Hamas'ın İsrail'le girmiş olduğu savaşta uzun ve ayrıntılı bir deneyime sahip olduğunu, ilerleme ve geri çekilmenin olduğu, bedellerin alınıp bedellerin ödendiği bir savaşı yönetmeyi uzun süre başardığını hatırlatmak istedim.

Somut deneyimi eylemi, tepkiyi, uçurumun eşiğinde pazarlık yapmayı ve Enver Sedat'ın meşhur deyimiyle düşmanı aldatmayı tecrübe eden Hamas'ı hatırlatmak istedim.

Tüm bunlar Hamas tarafından yapıldı ve bedeli çok ağır oldu. Binlerce şehit verildi. 2 milyondan fazla Filistinlinin hayatı ise dünya üzerindeki en zor hayatlar haline geldi.

Hamas'ın dikkat çekici taktiklerinden biri de kendisini iki şiddetli İsrail saldırısıyla karşı karşıya bırakan İslami Cihad hareketinin, iki büyük bölgede katılımını engellemesi oldu.

Mantıksal sonuçlarla doğrulanan şey, Hamas'ın Mısır'ın inisiyatifini taklit ettiği ve tarihte iki tane "ekim"in olduğunu kaydettiği Aksa Tufanı operasyonu için kapsamlı ve karmaşık hazırlıklarını bozmaya istekli olmadığıdır.

İlk ekim, Mısır ve Suriye liderliğindeki Arapların İsrail'le savaşı, ikincisi ise Gazze'nin İsrail'le savaşıdır.

Kapasiteler ve savaş kabiliyetleri karşılaştırıldığında, ikinci ekim daha büyük ve daha derindi. İsrail'e göre her açıdan en acı verici ve en etkili olan buydu.

Gazze Şeridi'ndeki yerleşim yerlerinde çatışmaların ilk saatinde ortaya çıkan soru şu oldu:

Hamas bunu kendi kendine mi yaptı yoksa Hizbullah'la, yani İran'la anlaşarak mı yaptı?

Bu konudaki şüpheleri arttıran şey, Hamas hareketi lideri İsmail Heniyye'nin, müttefiklere genel bir formülle zaferi paylaşmak için acele etmeleri çağrısında bulunması oldu.

Burada zaferi paylaşmaktan maksat elbette kutlama yapmak değil, onlarla birlikte savaşmaktır.

Bu durum, İsrail'in tepkisinin bu kez Gazze'nin tamamen yok edilmesi, Hamas'ın ve onunla birlikte olanların tamamen ortadan kaldırılması şeklinde netleşmesinden önce gerçekleşti.

İsrail, kara müdahalesinin önünü açma amacını gizlemeden açıklamalarda duyurduğu gibi mahalleleri enkaza çevirecek derecede hava bombardımanları gerçekleştirdi.

Bu yazıyı 'Aksa Tufanı' ile 'Demir Kılıç' arasındaki şiddetli savaşın altıncı gününde yazıyorum.

Kısa zaman diliminde İsrail, kuzey cephesinde bir sürpriz beklentisiyle yaklaşık 400 bin askerini seferber etti.

Uçaklar, tanklar ve toplarla desteklenen bu binlerce kişinin arkasında duran ABD, İsrail gücünün destekçisi ve askeri kararın katılımcısı olarak Hizbullah'a karşı bir uyarı mahiyetinde USS Gerald R. Ford uçak gemisini bölgeye gönderdi.

ABD'li sözcüler, yaşanan olaylarda İran'ın rolü olduğuna dair ellerinde hiçbir kanıt olmadığını söylemekten de çekinmediler.

Hamas, İslami Cihad Hareketi ve Hizbullah'ın dar çevresi dışında hiç kimse tek bir plana göre mutabakat sağlanmış bir koordinasyon olup olmadığını bilmiyor.

Yoksa mesele bireysel değerlendirmelere mi terk edildi?

Elde edilen başarının büyüklüğünün, istediği şeyi elde etmek için mantıklı ve spontane bir teşvik olacağına inanan ve görünüşe göre olanlara şaşıran Heniyye, müttefiklerin zaferi paylaşmak için acele etmeleri gerektiğini söyledi.
 


Altı gün boyunca güney Lübnan cephesinde sınırlı çatışmalar yaşandı. Buradaki soru şu:

Mesele sadece bir İsrail işgali olarak kalsaydı, bu savaşa Hizbullah'ın müdahale etme niyeti var mıydı, yoksa ABD'nin uyarısı kesin olarak işe yaramış mıydı?

Öyle ki, bunu görmezden gelmek ve bir manevra olarak değerlendirmek doğru değil.

İşte uçak gemisi de geldi ve başka bir tane daha çağrıldı. Bu, Hizbullah ve İran'ın dikkate alması gereken bir mesele.

Gazze tam yıkıma ve boğulma noktasına kadar varan bir kuşatmaya maruz kalmış durumda.

Gazze için yapılan şey, Mısır'ın ve uluslararası güçlerin durumu birkaç saatliğine sakinleştirip gıda ve ilaç ulaştırmak için gösterdiği çabadan ibaret.

Hamas ve diğer gruplar, füze stokları fazlasıyla yeterli olduğundan cesaret ve cüretle İsrail hatlarına dayanmaya, bombalamaya ve nüfuz etmeye devam ediyor.

Kardeşimiz İsmail Heniyye de müttefiklerine zaferi kendisiyle paylaşma çağrısını sürdürüyor. Ne olduğunu ve ne olacağını kimse bilmiyor.

Belki önümüzdeki günler, birçok gerçeği daha net bir şekilde ortaya çıkaracak.

Ama en önemlisi de şu ki savaştan önceki Gazze, savaş sırasında yıkılan Gazze ve savaştan sonraki Gazze; ruhu, kalbi, aidiyeti ve bekasıyla Filistinli olarak kalacak!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Muhammed Furkan Yeşil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU