İsrail'in 11 Eylül'ü: Hamas'ın 7 Ekim saldırısı (1)

Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

7 Ekim 2023 sabahı, İsrail için her ne kadar 6 Ekim 1973 yılındaki, Suriye ve Mısır'ın Kudüs'ün kaybedildiği 1973 Arap-İsrail Savaşı'nın (Ekim Savaşı) intikamının ikinci versiyonu olarak görülüyorsa da burada daha derin, hatta I. ve II. Dünya savaşlarını da aşacak veriler de görülüyor.

Çünkü AB/D, ikinci Haçlı-Yahudi Kontluğu olan İsrail'in varlığını sürdürmek için bu fırsatı kaçırmayacak ve nükleer savaş dâhil, Armageddon'a Tanrı'yı zorlamak için her şeyi yapacak düşünceye sahip kişiler iktidarda bulunuyor.

Bu nedenle İsrail, yayılmak için bu bahaneyle hem zayıflığını örtecek hem de yıllardır hazırlandıkları YİNON, BOP ve Büyük İsrail hedeflerine ulaşmak isteyecektir. 

Bu yazı iki bölüm halinde hazırlandı: İlki, ABD'nin 11 Eylül saldırılarının iç yüzünü ve bunu 20 yıl boyunca Afganistan, Yemen, Somali ve Irak'ı parçalamak için nasıl kullandığı anlatılırken, ikinci bölümde Batı'nın Çin ve Hindistan'ın Ortadoğu'daki yeni yol haritaları ve İsrail'in 7 Ekim 2023 Hamas saldırılarından nasıl yararlanabileceği anlatılacaktır. 
 

Tarihinde ilk kez 11 Eylül 2001'de bir dış kuvvet tarafından kendi evinde vurulan ABD halen bunun şokunu atlatabilmiş değil (onedio.com).jpg
Tarihinde ilk kez 11 Eylül 2001'de bir dış kuvvet tarafından kendi evinde vurulan ABD halen bunun şokunu atlatabilmiş değil (onedio.com)

 

I. ve II. Dünya Savaşı'nı ülkesinde yaşamamış bir ülke olan ABD, 11 Eylül 2001 tarihinde ilk defa ülkesinin ve kapitalizmin sembolleri olan Dünya Ticaret Merkezi'nin İkiz Kulelerine ve Pentagon'a karşı yapılan saldırılara maruz kaldı. 

11 Eylül saldırısında yaklaşık 3 bin kişi öldü. Pentagon'a saldırı yapılmadığı halde, sadece kamyon gibi bir şeyin(!) bahçeye daldığı ve biraz hasar verildiği kesinlik kazandıysa da İkiz Kuleler tamamen yıkıldı.

Bu saldırılar hakkında en ayrıntılı bilgileri "Dehşetengiz Hile" kitabında anlatan Thierry Meyssan ise özetle, "hiç kimse Pentagon'da Kamikaze uçaktan kaynaklanan bir yangın olduğunu söyleyecek küstahlığı göstermediğini" yazdı.

Bugüne kadar bu saldırıları kimin yaptığı netlik kazanamadı. Usame bin Ladin her ne kadar Amerika'ya yapılanlara şükredip yapanları tebrik ettiyse de gerçek şu ki; Ladin de kimin yaptığını bilmediği için onları ancak ABD'ye zarar verdiklerinden dolayı tebrik edebildi. 

ABD başkanına her sabah "Top Secret Threat Matrix" adlı belge sunuluyor. Bu belgede bugün veya yakın günlerde Amerikan sınırları için içinde olması muhtemel olaylar ile ilgili istihbarat yer alıyor. 

Bu gündelik rapor içinde yer alan olası olay sayısı 11 Eylül öncesi 60'ın altına düşmemişti, birkaç hafta önce de 100'ün üzerine çıkmıştı. ABD istihbaratı ve Polisi diken üstünde oturuyordu. 

11 Eylül 2001 tarihinde beklenen saldırılar İkiz Kulelere ve Pentagon'a yapıldı.

Saldırının yapıldığı 11 Eylül 2001 sabahı 08.20'de ilk uçak kaçırılmış, 9.38'de  birinci kuleye çarpmış, 8.55'te kaçırılan ikinci Boeing uçağı 10.10'da kuzey kuleye çarpmıştı.

Üçüncü kaçırılan uçak ise 10.06'da Pennsylvania'ya çakıldıktan sonra son uçak da 9.38'de Pentagon'u (!) vurana dek hiçbir ABD savaş uçağı havalanmamıştı.

11 Eylül saldırıları ile ilgili resmi ifadeler bu şekilde.
 

752856-1785661626.jpg
ABD'nin terörle mücadelesinin maliyetinin 2 ila 6 trilyon dolar arasında olduğu belirtiliyor / Fotoğraf: AFP

 

Saldırıdan sonra o kadar çok asılsız ihbar yapıldı ki ABD halkı büyük korku ve endişeler arasında günlerce evinde TV'leri seyretti.

Örneğin; CBS-2 televizyonu "6.24'te bomba yüklü bir kamyonun Washington köprüsünün üzerinde durdurulduğunu, 13 Eylül günü Empire State binasına da saldırı yapıldığı, ABD Senato binasında şüpheli bir paketin bunduğu, Washington Dış ilişkiler binası önünde bomba yüklü bir kamyonun infilak ettiği" duyurmuştu.

Fox TV de "kaçırılan bir uçağın daha Pentagon'a yöneldiğini [Demirel,2002:140] söyledikten sonra Amerikan halkı tek kelimeyle neredeyse küçük dilini yutacaktı."

Çünkü dünyanın en büyük gücü olduklarına inandıkları ülkeleri eli kolu bağlı bir şekilde oturdukları halde hayali teröristler tarafından göz göre göre yok ediliyordu.

Ancak ardından gelen şarbon vakaları ve saldırıları inanılmaz derecede büyüten yayınlar birilerinin ABD halkını bir tarafa kanalize etmeye çalıştığı izlenimini doğurdu ve aradan geçen üç yılda bu söylemek artık kesinlik kazandı.

Örneğin Washington Post muhabiri Bob Woodward'a sızan bilgilere göre, her tarafa gönderilen mektuplu Şarbon virüsünden sonra ise "Bunun dış kaynaklı olma ihtimali yoktur ve bu Amerika içindeki terör örgütlerinin işidir" [AFP, 27 Ağustos 1998] demişti.

Yapılan incelemeler sonucuna göre saldırıların tekniğine değinmek gerekirse, teröristler yerde lojistik destekli ekiplere sahiplerdi.

İkiz Kulelerin içinde uçakları otomatik pilota bağlamak için bir ya da iki elektronik baliz çalıştırılmıştı.

Teröristler insan kaybını azaltmak için kulelere haber vermişlerdi. Çarpma nedeniyle kulelerin yan yatmaması da üç binayı alttan dinamitlediklerini gösteriyor.

Bütün bunları da dikkatli olduğu kadar pasif kalan istihbarat servislerinin gözü önünde yaptılar.
 


11 Eylül ve ABD'nin gizli planının uygulanması

11 Eylül saldırılarından sonra ABD daha önce tüm dünyayı kapsamına aldığı 1802 tarihli Monreo Doktrini kalan kısmını tamamen yırtarak saldırgan ve yayılmacı bir politika takip etmeye başladı.

Seçilen hedeflere dikkat edildiğinde akla Amerika jeopolitiğinde bir boşluk olarak bulunan Merkezi Asya kıtası güçlerine karşı, Avrasya'ya bilfiil işgal etmek olduğu rahatlıkla görülebilir.

Bu durumun Hindistan, Rusya ve Çin'in çıkarlarına ters olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz.

Orta Asya Cumhuriyetleri, Rusya ve Çin arasında 1995 tarihinde imzalanan Şanghay Antlaşması bu nedenlerle de bölgeyi ABD'ye kapatmayı hedefliyor.

ABD'nin Afganistan'ı kontrol altına alması ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleriyle üs anlaşmalarını imzalaması ise ABD'nin tehdidinin ciddi olduğu ve Şanghay Antlaşması'nı işlevsiz bir hale getirmeye çalıştığı görülüyor. 

Bölgenin kontrolünün ABD'ye sağlayacağı avantajları şu şekilde sıralamak mümkün:

  • ABD'nin Afganistan'ı işgalinde Pakistan ve ona destek veren Çin ve Hindistan üzerinde de bir denetim kurmasına yardım edecek.
     
  • Afganistan, Batı dışında -bir büyük gücün, bir taraftan Orta Asya'yı, şimdiki üç büyük kültür havzasının içindedir- İslam, Hint ve Çin; diğer taraftan Hint yarımadasını dolayısıyla bu yolla, denize açılan yolları kontrol edebilmek ve bu dinamikleri istediği zaman harekete geçirip sahip olduğu stratejik avantajla Avrasya'nın kalbine yaptığı bu üsle operasyon yapabilme imkânına kavuşacaktır. 
     
  • Asya kıtasının güneye inen 3 geçiş yolunun sonuncusu olan Afganistan yolunu da kontrol altına alarak Asya kıtasını ikinci kez kuşatmak.
     
  • ABD, Yugoslavya'nın parçalanmasını hızlandırarak Balkanlara, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan yoluyla da Kafkasya'ya yerleşmiştir, son giriş ise Afganistan yoluyla oluyor.
     
  • Türkistan enerji kaynaklarını kontrol etmek, İslam Dünyasını kontrol etmek, ABD'nin SSCB sonrası küresel İmparatorluğunu sürdürmek.

ABD, Asya kıtasını kontrol etmek için Asya kıtasına ulaşan üç stratejik yolların sonuncusu olan Afganistan'ı birinci derecede stratejik önceliği yaptı.

Bu amaç, İngilizlerin 1800'lü yıllarda Güney-Kuzey istikametinde ilerlemesi sonucu Ruslarla Afganistan üzerinde yaşanan 'Büyük Oyun'un ikinci versiyonunun 21'nci yüzyıl tekrarı.

Bu yüzden ABD, Irak dahil tüm bu operasyonları İngiltere'yle birlikte yapıyor.
 

ap.jpg
 Nisan 2003'te Bağdat'ın Firdevs Meydanı'nda Saddam Hüseyin heykelinin düştüğü anlar / Fotoğraf: AP

 

Afganistan'ın ardından ikinci hedef ise Irak'tı. Teröre destek vermesi ve Saddam Hüseyin'in kitle imha silahları gerekçe gösterildi ve Nisan 2003'te Bağdat işgal edildi.

Baas yönetimi iktidarına son verilirken, Saddam Hüseyin yakalandı ve idam edildi.

O silahların varlığı ise hiçbir zaman kanıtlanamadı. Irak'ta 2003'ten beri saldırı ve çatışmalarda ölen sivil ve askerlerin toplam sayısı 200 bini aştı.
 

AFP.jpg
Fotoğraf: Odd Andersen / AFP

 

Tüm bunlar olurken; Beyaz Saray'da Bush gitti, Obama geldi.

ABD, 2013'te Irak'tan, 2014'te de Afganistan'dan çekildi ancak coğrafya huzuru bulamadı.

Son olarak Trump'ın çekilme niyeti ancak yeni Başkan Joe Biden'e nasip oldu.

15 Ağustos 2021 itibarıyla ABD, Afganistan'dan İngiliz ve Ruslardan daha berbat bir şekilde çekildi.
 

Afganistan'ın Helmend şehrindeki Hançer Kampı'ndan ayrılan ABD askerleri.jpg
Afganistan'ın Helmend şehrindeki Hançer Kampı'ndan ayrılan ABD askerleri / Fotoğraf: AFP

 

Böylesi bir operasyonun Afganistan'daki bir mağaradan, bir avuç İslamcı tarafından yapılamayacağı ABD oraya saldırırken yaptıkları direnişten anlamak mümkün.

Saldırıyı yapanlar sebebi ne olursa olsun ancak kurban olabilirler. Zaten saldırıyı yapanların pasaportları ikiz kulelerin enkazı altına sapasağlam çıkınca insan artık bu olayı kimlerin yaptığını anlıyor.

Ve son Başkan Biden'in önceki ABD Başkanı Trump 11 Eylül hakkında şöyle dedi:

Kimin yaptığını biliyorum. Çünkü, demirin bile eridiği bir saldırıda kağıt parçası sağlam kalırsa bu yalanlara inanmak imkansız. 


Thierry Meyssan pek basına ve resmi ifadelere yansımayan terörist saldırıların yanı sıra, diğer bilgileri de yazdığı "Dehşetengiz Hile" kitabında şunlara da değiniyor:

Bu arada Beyaz Saray'ın ek binasında da yangın çıkmıştır. CIA' ye telefon eden şahıslar tarafından saldırılar üstlenilmiştir; saldırganlar isteklerini belirtmişler hatta ültimatom bile göndermişler. Mesajları, başkanlık saptama ve tasdik kodlarıyla ciddi olduğunu teyit etmişlerdir.

Secret Service (CIA), Hükümetin devamlılık sürecini başlatmış ve önemli siyasi şahsiyetleri koruma altına almıştır. Demek ki saldırılar, Tanrı'nın cezasını yerine getireceğini düşünen bir fanatik değil de Başkan Bush'a bir siyaset empoze etmeyi başaran ve ABD devlet aygıtı bünyesinde bulunan bir grup tarafından gerçekleştirilmiştir. Çünkü saldırılardan 15 dakika sonra CIA tarafından, Dick Cheney'i bürosundan kaçırılmış ve Beyaz Saray ile ek binanın boşaltılmasını emretmiştir.

Kitap_20200806144306275045.jpg

CIA'den bazı kişilerin kendisini zorla alıkoyduklarından ve kendisinin bunu kabul etmesini beklemeden Beyaz Saray'ın sığınağına götürdüklerinden bahsetmiştir. Bu, hükümetin ve Kongre'nin önemli üyelerinin de aynı şeye maruz kaldıklarını düşündürmektedir. Gizli servislerin halkın seçtiği kişileri kaçırıp 'kendi güvenlikleri için' sığınaklara götürdükleri bir operasyon, bir darbe değil de nedir? 

Saldırı esnasında bir okulu ziyaret etmekte olan Başkan Bush'a, okulda daha önce hazırlanmış bulunan tam donanımlı güvenlikli bir odada, gerekli mesaj iletildikten sonra havalanan Başkanlık uçağı Air Force One'a daha havadayken de  'Beyaz Saray'a yaklaşma vurulursun' tehdidi iletilmiştir. Hatta havada serseri serseri gezen kaçırılan bir yolcu uçağın daha bulunduğunu ve Başkanın uçağına çarpmak için onu aradığı da bildirilmiştir.

Daha sonra Başkan havada 6 saat tutulduktan sonra ancak Nebraska Nükleer Hava Kuvvetleri üssünde ortaya çıktıktan sonra dedi ki; 'Tüm bu saldırıları Usame Bin Ladin yapmış olduğundan dolayı, ben de Müslümanlara karşı 'Crusader' yani Haçlı Seferi ilan ettim. Bugün de İsrail, Filistinlileri top yekûn imhayı emretti hem de ABD'nin en büyük uçak gemisi eşliğinde.'

ABD Dışişleri Bakanı Collin Powelli se ondan geri kalmayarak; 'Bu sadece ABD'ye değil, tüm medeniyete karşı açılmış bir savaştır. Bu saldırıya, savaşta nasıl karşılık verilirse öyle davranacağız' demiştir.

Bush, daha ileri giderek Dünya'ya da 'Ya bizdensiniz ya da değilsiniz' diyerek meydan okudu. ABD ordusunun en üst düzey alarmı olan Delta alarmına binaen İncirlik üssüne takviye birlikler gönderildi. Basra Körfezinden ABD'ye daha önce dönmekte olan Enterprise Uçak gemisine yerine dönmesi emredildi.

Başkan Bush ikinci açıklamasında ise daha da ileri giderek Taliban'ı hedef göstererek, 'Afganistan'daki Taliban yönetimini destekleyen Pakistan'a da işbirliği için fırsat verileceğini belirtmişti. Tüm bunlara ilaveten de bu saldırılardan Üçüncü Dünya savaşı dahi çıkabilir fakat biz kazanacağız' dedi. 

Afganistan'a yönelik savaşla ilgili hazırlık sürerken, saat 18.00 sıralarında Amerikan senatosu Başkan Bush'a savaş yetkisi verdi. Bush da Pentagon'a bağlı tüm silahlı kuvvetleri, özel kuvvetleri ve yedek kuvvetleri de göreve çağırma yetkisini onayladı. 


11 Eylül'ü kimler yaptı?

Ünlü bilim insanı Oktay Sinanoğlu ise 11 Eylül saldırılarını "Küresel Kraliyetçiler"in yaptığını söyledikten sonra bunun ABD'ye niçin yapıldığını ise şöyle açıklıyor:

11 Eylül'den sonra hem ABD hem diğer çeşitli ülkelerde, olağanüstü durum bahanesiyle, birçok özgürlükler, demokratik haklar ortadan kaldırılmak için yapıldı. Medya mahkûmu ABD halkının ise bunu kendi çıkarlarınaymış gibi de yuttuğunu belirtmiştir. Sinanoğlu buna ilaveten ayrıca şöyle demektedir.
 

Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu.jpg
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu / Fotoğraf: AA

 

11 Eylül, dünya milletlerini, halklarını köle edilmesi, "Küresel Kraliyetçilere" teslim edilmesi için ortaya çıkarılmış büyük bir bahanedir.

Bu suretle "terör" adını taktıkları hayali bir düşman, hayali bir düşmanla savaşıyorlar.

Terörün tam tarifini de yapmıyorlar. Kendilerine uymayan herkes terörist. İran, Irak, Afganistan, Kuzey Kore… herkes.

Yaklaşık 10 ay süren soruşturmanın ardından, Senato ve Kongre'nin özel komisyonu, Amerikalıların aklından çıkmayan soruya yanıt vermeye çalıştı:

Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon'a yapılan 11 Eylül saldırılarını öngörebilmek ve engelleyebilmek, Bush yönetiminin iki yıldır iddia ettiği gibi gerçekten imkânsız mıydı?

Bu Konuda Fransız Le Monde gazetesi 25 Temmuz 2003 tarihindeki başyazısında Senato ve Kongre'nin özel komisyonunca hazırlanan rapora göre '11 Eylül'ü önlemek hiç de imkânsız değildi ve pekâlâ 11 Eylül pekâlâ önlenebilirdi' deniliyor. Bugün de Mısır'ın İsrail'e Hamas saldırısını 3 gün önce bildirdiğini, ABD kongresinde konuşulmuştur. 

İsrail gibi ABD yetkilileri de 11 Eylül saldırılarını önlemek için ya pek az şey yaptı ya da hiçbir şey yapmadı. En az 11 ülkenin ABD'yi 11 Eylül saldırılarına dair önceden sıkı sıkıya uyardığı biliniyor.

İki MOSSAD ajanının 2001 Ağustos'unda Washington'a geldiği ve 200 kişilik bir terör hücresinin büyük bir operasyon hazırladığı konusunda CIA ve FBI'ı uyardığı haberleri gazetelerde yer aldı.

Çünkü, ilk uçak kaçırma olayının sabah 8.20'de gerçekleştiği biliniyor, son kaçırılan uçak ise 10.06'da Pennsylvania'ya çakıldı. Kaçırılan üçüncü uçak 9.38'de Pentagon'u vurana dek, Washington'a sadece 16 kilometre uzaklıktaki Andrews Hava Üssü'nden tek bir savaş jeti bile havalanmadı.

Neden? Oysa ABD Havacılık Dairesi'nin kaçırılan uçaklarla ilgili prosedürleri var.[BBC, 6 Kasım 2001] (ABD Havacılık Dairesi, rotasından belirgin bir şekilde sapan bir yolcu uçağını ikaz ettikten sonra  vur emrine sahiptir.)

Dönemin Pakistan istihbaratının (ISI) eski Başkanı olan General Hamid Gül; Bu tarz bir organizasyonu sadece MOSSAD'ın yapabileceğini söylemiştir.

Hamid Gül röportajı sırasında daha ilginç olarak 'Birinci uçağın düşmesi ile Pentagon arasında 75 dakikalık bir mesafe vardır. Bu zaman zarfında Pentagon uyudu mu? Bu, ABD içinden yapılan bir saldırı…' diye önemli bir tespitte bulunmuştu. 

 

Eylül 2000 ve Haziran 2001 tarihleri arasında ABD ordusu şüpheli uçakları izlemek için 67 jet kaldırdı [AP, 13 Ağustos 2002].

ABD yasaları, bir yolcu uçağının uçuş rotasından belirgin şekilde sapması halinde savaş jetlerinin durumu derhal araştırmasını zorunlu kılıyor.

Bu hareketsizliğin nedeni ne?

Eski federal savcılardan John Loftus şunları söylüyor: 

'11 Eylül öncesinde Avrupalı istihbarat servislerinin sağladığı bilgiler o kadar kapsamlı ki, CIA ve FBI'ın buna rağmen zaafa düşmüş olabilmesi mümkün değil.'
 

Mahir Kaynak.jpg
Prof. Dr. Mahir Kaynak / Fotoğraf: AA

 

Ülkemizin önde gelen bilim, devlet adamlarından, hocam, eski MİT mensubu Prof. Dr. Mahir Kaynak ise "Bu operasyonu bilse bilse bir tek Kissinger bile bilirdi…" dedi.

Aynı doğrultuda Los Angeles eski Polis şeflerinden Mike Robert de eylemin ardında bizzat Kissinger ve ekibinin olduğunu ileri sürdü.

11 Eylül darbesinin nasıl yapıldığını anlarsak Afgan dağlarından veya Irak çöllerinde ABD askerlerinin ne aradıklarını daha rahat anlatmak için öğrenmek gerekir.

Malum olduğu üzere Taliban yönetimi, 11 Eylül'ü yapanlar tarafından; ABD'nin hiç ağzından düşürmediği Demokrasi ve İnsan hakları ile değil silah zoru ile değiştirildi.

11 Eylül saldırılarını yapan "Teröristler ABD'de eğitim alıp, desteklendiği ve barındırdığı için yakalamak o kadar uzun sürmemesi gerekirdi. ABD'nin bizzat yetiştirdiği kişiler arasında kıyımlara imza atarlar işkenceciler ve potansiyel diktatörler tam anlamıyla başkan tanımına uyan uluslararası suçlular bulunuyor. Ama tabi ki Amerika halkının bunların hiç birisinde haberi yok."

ABD'de 11 Eylül 2001 tarihinde senaryosu çok daha önce hazırlanan bir darbe yapıldı.

Bu kumpas Irak ve Afganistan'a saldırmak için bir sebep olarak kullanıldı.

Saldırı tamamen ABD'ye hâkim olan güçler tarafından yapıldığından ve faili meçhul olarak ortada durmaktadır.

Ancak şu noktalar net olarak görülüyor:

 Tıpkı 11 Eylül gibi, Arap Baharı ve 15 Temmuz darbesi de BOP kapsamında yapılan projeler.

Hamas saldırısı da İsrail için benzeri fırsatlar oluşturabilir mi?

 

Devam edecek...

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU