Kurtarıcılardan kurbanlara: Sudanlı savaşı gönüllüleri

Çatışmaların başlamasından bu yana üzerlerindeki kısıtlamalar arttı ve faaliyetlerini durdurmaları amacıyla taciz, fiziksel öldürme ve cinsel saldırı noktasına ulaştı

Sağlık personeline yönelik tekrarlanan saldırılar savaş suçu anlamına geliyor / Fotoğraf: AFP

Sudanlı kadınların tarihi hafızası, çeşitli ayaklanmalar ve devrimler sırasında diktatörlük hükümetlerine karşı duruşlarını koruyor.

Öyle ki bazı hükümetler, siyasi veya askeri örgütleri aracılığıyla onları cezbetmişti.

1970'li ve 80'li yıllarda Cafer Numeyri döneminde kadınlar Sosyalist Birlik'te aktifti, Ömer El Beşir döneminde ise hükümette yer aldılar.

İslami eğilime sahip kadınlar, güneydeki ve ardından Darfur bölgesindeki iç savaşta rejimin yanında savaşan Halk Savunma Kuvvetleri'ne siyasi ve askerî açıdan dahil oldular.

Beşir rejiminin yıkılmasından sonraki geçiş döneminde ise kadınlar, Aralık 2018'deki ayaklanmanın ardından protestolara katılımlarının yanı sıra, gönüllü çalışmalarla da Sudan toplumunun bileşenleri arasında yer almaya başladı.

Faaliyeti, Silahlı Kuvvetler Genel Komuta Meydanı'nda protestoculara yemek dağıtılması ve güvenlik takibi sonucu yaralıların tedavi edilmesi şeklinde genişledi.

15 Nisan'dan bu yana devam eden Sudan savaş dönemi, birçok kadın gönüllü derneği ve bireysel gönüllü için en büyük zorlukları temsil ediyor.

Sudan'dan yaşanan en büyük zorunlu göçlerden birinde birçoğu, Mısır ve Çad başta olmak üzere komşu ülkelerdeki savaştan kaçanların yanına sığındı.

Bu durum, kritik sosyal ve sağlık kaygılarını yoğunlaştırdı ve insani yardım kuruluşları, personelinin öldürülmesi ve depolarının yağmalanması nedeniyle bu olaylarla başa çıkma konusunda son derece isteksiz hale geldi.

Gönüllü çalışmalarda aktif kalan kadınların bir kısmı, özellikle insani yardım gönüllülerine koruma sağlanmasını öngören uluslararası insan hakları hukukunun ihlali anlamına gelen cinsel saldırılara maruz kaldı.

Bu, aynı zamanda tüm tarafların insani yardım çalışanlarının korunmasını ve güvenliğin sağlanması yükümlülüğünü getiren 2000 tarihli 1296 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararını da ihlal ediyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Devamlı hedef

Savaşın başlangıcından itibaren kadın gönüllülere yönelik kısıtlamalar her geçen gün artarak şiddet noktasına ulaşıyor ve faaliyetlerini durdurmaları amacıyla onlara zarar veriyor.

Her iki çatışma tarafı da kadınları karşı tarafın yanında olmakla suçluyor. Hatta bu suçlama, fiziksel tasfiye ve cinsel saldırı noktasına ulaşıyor.

2 Ekim Pazartesi günü Hartum'un el-Cerif Garb Mahallesi'ndeki Hızlı Destek Kuvvetleri üyeleri, gönüllü aktivist ve el-Cerif Garb Acil Servis Üyesi Siham Mustafa'ya, evine düzenlenen bir baskın sırasında suikast düzenledi.

Bir başka kadın da Kuzey Hartum'daki acil durum odasında bölgedeki askeri çatışmalardan etkilenenlerin ihtiyaçlarını tespit etmeye çalışırken silah zoruyla tecavüze uğradı.

Gözlemciler, "Olaylar açıklanmadan, başka kadın gönüllülerin de tecavüze maruz kalmış olması ya da tam bir gizlilik içerisinde tedavi ve destek görüyor olmaları mümkün" dedi. 

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin saldırılarının yanı sıra ordu da gönüllü çalışmalara kısıtlama getirirken, kontrolü altındaki bölgelerde gönüllü faaliyetleri yasaklıyor.

Güvenlik yetkilileri, partiler ve "Kadınlara Zulme Hayır" örgütü gibi feminist örgütler ve diğer girişimler tarafından desteklenen bir dizi feminist faaliyeti dondurdu.

Acil Durum Avukatı Sözcüsü Samir eş-Şeyh, gönüllü çalışmanın getirdiği zorluklarla ilgili endişelerini dile getirerek, "Kadın gönüllüler yardım sağlamak için zor koşullarda çalışıyor. Bir kısmı tutuklanıyor veya tecavüze uğruyor ve bu faaliyet nedeniyle hedef alınıyor" dedi. 
 

Sudanlı kadın gönüllü doktorlar, hastaneye gidip gelirken hedef alındıkları için savaşta çifte tehlikeyle karşı karşıyalar.jpg
Sudanlı kadın gönüllü doktorlar, hastaneye gidip gelirken hedef alındıkları için savaşta çifte tehlikeyle karşı karşıyalar / Fotoğraf: Hasan Hamid-Independent Arabia

 

Sürekli acı

Hartum'daki çatışma bölgelerinde ve savaştan etkilenen diğer bölgelerde zorlu koşullarda ve bombardıman altında insani yardım alanında çalışmaya alışkın olan kadın gönüllüler, çeşitli silahlardan kaynaklanan kurşun yaraları nedeniyle yaralananları sağlık merkezlerine kabul ediyor.

Ancak bu durum, ciddi ilaç kıtlığının yanı sıra kötü sağlık ve insani durumu da yansıtıyor.

Omdurman şehrindeki en-Nau Hapishanesi, geçen pazartesi sabahı Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından bir dizi roket mermisiyle hedef alınana ve üç hasta ölene kadar Omdurman'da gönüllü şekilde faaliyet gösteren az sayıdaki hastaneden biri olmaya devam ediyordu.

Sağlık personelinin yanı sıra gönüllülerden biri olan Umeyme Muhammed, "Hastanede cerrahi, yoğun bakım, kadın doğum ve diğer bölümler de dahil olmak üzere tüm sağlık bölümleri yer alıyor. Hastanenin boşaltılmasıyla birlikte Omdurman, en önemli sağlık ve hizmet tesislerinden birini kaybetti. Bu da vatandaşların mağduriyetini artırıyor" dedi. 

Hartum'a yaklaşık 186 kilometre uzaklıktaki Vad Medeni şehrinde, Kooperatif Ticaret Birliği'nin eski başkanı Awdiya Koko, bir barınak merkezinde yerinden edilmiş kişiler için yiyecek hazırlamada çalışıyor.

Koko, oturma meydanında yemek hazırlayan gönüllülerden biri olarak biliniyordu ve 2019'da çok sayıda protestocunun hayatına mal olan, yüzlerce kişinin yaralandığı ve kaybolduğu olaylara tanık oldu.

Savaş sırasında da çalışmalarına devam etti, ancak birçok tacize maruz kaldı.

Koko, "Savaş sırasında Hartum'un güneyindeki birkaç kadınla çalışıyordum ve Hartum'un merkezindeki çatışmadan kaçan insanların sığındığı yakın bölgelere yiyecek dağıttık. Ancak ya mutfak eşyalarımıza ve yiyeceklerimize el konuldu ya da tehditlerle tacize maruz kaldık. Ben de Hartum'dan ayrılıp Vad Medeni şehrine gitmeye karar verdim ve şu anda 'Hepimiz Değerliyiz' organizasyonunun yardımıyla günde iki öğün yemek vererek çalışıyoruz" dedi.

Koko, "Yerinden edilenlerin sayısı sürekli artıyor ve şu ana kadar yerinden edilenlerin sayısı 6 bini aştı. Başka girişimlerin de aramıza katılmasını veya ihtiyaçları karşılamamız için uluslararası kuruluşlardan yardım almayı bekliyoruz" ifadelerini kullandı. 
 


Karmaşık ihtiyaçlar

El Cezire Eyaleti gönüllüsü Naşva Abdurrahman, "Acil yardıma ihtiyaç duyan pek çok vaka var. Savaşın başında eyalet, Hartum'dan yerinden edilmiş insanların varış noktası olma hususunda sıkıntı çekmiyordu. Ancak daha sonra ihtiyaçlar farklılaştı. Ekipman ve gübre eksikliği nedeniyle tarımın durması, fabrikaların ve ithalatın durması nedeniyle gıda maddelerinin temininin durmasının ardından gıdaya ihtiyaç duyuldu. Başkentteki hastanelerin çoğunun hizmet dışı olması ve vatandaşların El Cezire'deki hastanelere yönelmesi nedeniyle acil ilaç ve tedaviye ihtiyaç var" açıklamasında bulundu.

Eyaletteki gönüllülerin rolüne ilişkin olarak ise Abdurrahman, "Özellikle Körfez ülkelerindeki gurbetçilere hitap ettiğimiz birden fazla popüler girişimimiz var. Parayla bölgedeki su şebekesini onardık. Ancak ortaya koyulan baskıdan zarar gördü. Ayrıca bu bağışlardan, ailelere dağıtmak üzere şeker, yağ, un, süt ve diğerleri de dahil olmak üzere gıda malzemeleri satın almak için bir bütçemiz var" açıklamasında bulundu.

Gönüllülerin karşılaştığı zorluklar hakkında ise Naşva Abdurrahman, "Ayni desteğin büyük kısmı eyalet içinden geliyor. Ancak güzergâh üzerindeki sevkiyatlar, karşı tarafa ait silah içerdiği şüphesi nedeniyle Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından yağmaya veya bazı ordu kontrol noktaları tarafından kazı ve sabotajlara maruz kalıyor. Gönderileriniz kullandığınız yolların hiçbirinden teslim edilmiyor" dedi. 

New Humanitarian internet sitesinde, "Hartum'daki direniş komiteleri tarafından organize edilen acil servisler, savaştan önce toplumsal görevleri yerine getiriyordu ve savaştan sonra üyelerine yönelik tehlikeler arttı. Ancak özellikle hastanelerin Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından işgal edilmesi ve ordunun hava saldırılarıyla hasar görmesinin ardından faaliyetler durmadı. Çalışanlar kaçtıktan sonra direniş komiteleri onların yerini aldı ve malzeme sağlamak için çalıştı. Hem erkek hem de kadın gönüllüler onlara katıldı" ifadelerine yer verildi.

Sitede, "Bazı hastanelerde ikinci bir Hızlı Destek dönüşüne tanık olunması nedeniyle bu zorlu koşullar altında çalışmalar durdu. Ayrıca hava bombardımanına da maruz kaldı. Gönüllü doktorlar için tehlike iki kat daha fazlaydı, çünkü hastaneye gidip gelirken kolayca hedef alınabiliyorlardı" denildi.


Cinsiyete dayalı şiddet

Her ne kadar bazı hastanelerin odak noktası savaş yaralılarının tedavisi ve yaşlılar başta olmak üzere kronik hastalığı olanların tedavisi olsa da Uluslararası Jinekoloji ve Obstetri Federasyonu, savaş ortamında kadınlara sağlık hizmeti sağlamanın zorluklarına dikkat çekti.

Dr. Razan Hocalı, cinsel sağlık ve üreme sağlığı ile kadın haklarına odaklanması ve cinsiyete dayalı şiddet ve anne sağlığı konularını ele almak için uluslararası feminist örgütlerle yaptığı çalışmalar sonrasında, savaş zamanı Vad Medeni Kadın ve Doğum Hastanesi'ndeki gönüllü deneyimlerine katılmaya hak kazandığını söyledi.

Hocalı, "Vad Medeni'deki Kadın Hastalıkları ve Doğum Merkezi, Hartum'daki savaştan, El Cezire Eyaleti'ndeki küçük kasaba ve köylerden ve şehir sakinlerinden kaçan binlerce kadını kabul ediyor" dedi.

Ayrıca çok sayıda hastanın ihtiyaçlarını karşılayacak ekipman, personel ve finansman eksikliğinden de şikayetçi olan Hocalı, "Hastane bu ilaçları hastalara sağlıyordu ve yeterli stoku vardı.

Ancak iki ay süren savaştan sonra kaynaklar tükendi. Hastane, kadın hastalardan kendi ilaçlarını harici eczanelerden getirmelerini istemeye başladı.

Birçoğu için bu ilaçları elde etmek zor olabilir ve genellikle karşılayamayacakları ek bir maliyete neden olurlar.

İlaçların kalitesi ve miktarındaki bu azalma, özellikle doğum sonu kanama veya düşük gibi acil durumlarla uğraşırken çok tehlikeli olabilir.

Tüm Sudan'da olduğu gibi Vad Medeni'de de kan sıkıntısı yaşanıyor ve fiyatlar aşırı yüksek" açıklamasında bulundu.


Ülke içi ve dışı

Gönüllülerin çalışmaları, yerinden edildikleri yerlerle sınırlı değil. Bazı Sudanlı mülteci gönüllüler, farklı sığınma bölgelerinden topluluklarıyla birlikte çalışmak üzere harekete geçti.

Çad'da, Sudan- Çad sınırı yakınlarında gönüllü çalışmalar yürütülüyor.

ABD ve Kanada hükümetleri, Sudanlı mülteciler arasında çocukların aşılanması, temel aile uygulamaları ve barış içinde bir arada yaşama konusunda toplumsal farkındalığın artırılması amacıyla UNICEF'e destek sağlıyor.

Örgüt, Batı Darfur eyaletinden gelen bir mülteci olan Sudanlı Sofa Dahi'nin, Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından köyüne saldırılması ve birçok evin yanı sıra kendi evinin de yakılmasının ardından yaşadıklarını aktarırken, her şeyi bırakıp ailesiyle birlikte kaçmaktan başka seçeneği olmadığına dikkati çekti. 
 

Mülteci bir kadın, köyü Hızlı Destek tarafından saldırıya uğradıktan sonra Batı Darfur'dan kaçtı ve Çad'daki bir sığınma merkezinde gönüllü olarak çalıştı.jpg
Mülteci bir kadın, köyü Hızlı Destek tarafından saldırıya uğradıktan sonra Batı Darfur'dan kaçtı ve Çad'daki bir sığınma merkezinde gönüllü olarak çalıştı / Fotoğraf: UNICEF

 

Dahi, Çad Kızılhaçı'ndan bir ekibe katıldığını, ardından Sudanlı mültecilerin yanı sıra şehirdeki yerel topluluktan seçilen toplum gönüllüleri arasında eğitim alarak bilinçlendirme faaliyetleri yürüttüğünü belirtti.

Ayrıca UNICEF'in Sudan'daki krizden kaynaklanan acil duruma müdahalesi kapsamında gönüllüler, 'mülteciler ve yerel topluluklar arasında sosyal uyum, hijyen, sanitasyon ve aşılamanın önemi konusunda farkındalık yaratmak' için çalışıyor.


Savaş suçlarının soruşturulması

Sudanlı yetkililerin sessizliği ve tecavüz suçlarının kınanmaması ortasında Hızlı Destek Kuvvetleri, cinsel şiddet, cinayet, işkence ve vatandaşların evlerinin işgal edilmesi de dahil olmak üzere kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti.

Geçen çarşamba günü Sudan Dışişleri Bakanlığı, bazı Batılı ülkelerin, BM İnsan Hakları Konseyi aracılığıyla savaş ihlallerini araştırmak üzere uluslararası bir komite kurma niyetine itiraz etmişti.

Birleşik Krallık ve Avrupa ülkeleri, İnsan Hakları Konseyi'ne, savaş bağlamında silahlı kuvvetler ve Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından işlenen ihlalleri araştırmak üzere bir komite kurulmasını öneren bir karar taslağı sunmuştu.

Uluslararası Af Örgütü, Hartum ve Batı Darfur eyaletine odaklanan son raporunda, "Hızlı Destek Kuvvetleri ile Sudan Silahlı Kuvvetleri arasındaki çatışma ülkeyi kasıp kavururken Sudan'da büyük ölçekli savaş suçları işleniyor" ifadelerine yer verdi.

Örgütün Genel Sekreteri Agnes Callamard, "Sudan'daki siviller her gün hayal edilemeyecek bir dehşete maruz kalıyor. Sivilleri hedef alan saldırılar, insani altyapıya yönelik saldırılar, tecavüz ve diğer cinsel şiddet türleri gibi belgelenen bazı ihlaller savaş suçu anlamına geliyor" dedi. 

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU