Yeni anayasa meselesi

Dr. Kerem Yavaşça Independent Türkçe için yazdı

Türkiye'de bugüne kadar 1921, 1924, 1961 ve 1982 anayasaları yapıldı ve belirli sürelerle yürürlükte kaldılar.

Bunların arasında en uzun süre yürürlükte kalan ise halen kullanmakta olduğumuz 1982 Anayasası'dır.

Mevcut anayasamız, 12 Eylül darbesi sonrasında askeri yönetim baskısı altında hazırlanmış olması nedeniyle bir darbe anayasası olarak adlandırılageldi. 

Yürürlükteki anayasa, 7 Kasım 1982'de yapılan referandumda yaklaşık yüzde 92 evet oyu ile kabul edilerek yürürlüğe girdi.

Darbe anayasası olmasına rağmen, bu denli yüksek bir oyla kabul edilmesi, büyük oranda yeni anayasa ile askeri yönetime son verilecek olmasıyla ilgili.

Zira referandum öncesinde, anayasanın kabul edilmesi durumunda bir yıl içinde seçimlere gidileceği ön görüldü. Ancak eğer kabul edilmeseydi ne olacağı belirsizdi.

Burada bir not düşmek lazım gelir. 7 Kasım referandumunda olduğu gibi, sonuçları her yönüyle belirlenmemiş halk oylamalarına esasen referandum değil, plebisit demek gerekiyor. 

1982 Anayasası yürürlüğe girdiğinden bu yana defalarca değişikliğe uğradı. Bunlardan bazıları referandumlar ile gerçekleştirildi.

1987'de, 2007'de, 2010'da ve son olarak 2017'de anayasa değişiklikleri için halk oylamasına gidildi.

Tüm bunların sonunda yaklaşık 40 yılda anayasa maddelerinin yarısına yakını değişikliğe uğradı.

Öyle sanıyorum ki, tümüyle sivil hükümetlerce yapılan bu değişiklikler sonunda, mevcut anayasayı hala pür bir darbe anayasası olarak tanımlamak çok kolay değil.

Ne var ki, 82 Anayasası'nın darbe anayasası olarak tanımlanmaya devam edilmesinden mütevellit yeni anayasa veya anayasa değişikliği konusu sık aralıklarla gündeme gelmeye devam ediyor.

Bu noktada ilgi çekici olan, yeni anayasa veya anayasa değişikliği konusunu dile getirenlerin yalnızca bir cenahtan olmaması.

Yani hem iktidar hem de muhalefet liderleri yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu mütemadiyen gündeme getiriyorlar.

Hatırlanacak olursa altılı masanın üzerinde anlaştığı 84 maddelik bir anayasa değişikliği taslağı kamuoyuna törenle duyurulmuştu.

Seçimleri kazanmaları durumunda bu değişiklik paketini Meclis'e getireceklerdi.

Olmadı, kazanamadılar. Ama seçimleri kazanan Cumhur İttifakı da seçimlerin hemen ardından yeni anayasa konusunu gündeme getirdi. 

Şüphesiz daha demokratik, daha özgürlükçü, insan hakları konusunda daha kapsayıcı ve sivil siyasetçiler tarafından hazırlanacak bir anayasa yapılmasına hiç kimse en azından teorik açıdan karşı çıkmayacaktır.

Ancak yıllardan beri bu uzlaşma mümkün olmuyor.

Nedeni düşünüldüğünde ise konunun özüne dair birkaç temel soru akla geliyor.

Bu sorulara üretilecek anlamlı cevaplar ile yeni anayasa veya anayasa değişiklikleri hakkında tutum belirlemek daha kolay olacaktır:

  1. Anayasa değişikliği ya da yeni anayasa talebi konusunda ne denli samimi veya gerçekçi davranılıyor? 
  2. Arzu edilen değişiklikler anayasayı daha demokratik ve daha özgürlükçü bir hale getirmek için mi dile getiriliyor? 
  3. Anayasa değişikliği talebi -olması gerektiği gibi- toplumdan mı yükseliyor, yoksa siyasi liderlerin siyasal stratejileri çerçevesinde mi ortaya çıkıyor?
  4. Genel olarak dünyada, özel olarak Türkiye'de daha özgürlükçü bir anayasa yapabilmek için gerekli olan özgürlükler lehine esen güçlü bir rüzgârdan söz edilebilir mi?
  5. Bu denli kutuplaşmış, bölünmüş bir siyasi sosyolojide mutabakatla ya da toplumun geniş kesimlerini memnun edebilecek değişiklikler yapılması mümkün mü?
  6. Türkiye'deki demokrasiye dair problemler kaynağını mevcut anayasadan mı alıyor?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU