Tahıl koridoru: Türkiye'nin çabaları yeterli mi?

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: tccb.gov.tr

Dün Soçi'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında gerçekleşen görüşme sadece Tahıl Koridoru Girişimi'nin geleceğin ele alınması açısından değil, ikili ilişkilerde güvenin yeniden tesisi açısından da önemliydi. 

Tüm dünya zirveyi takip ederken, Rusya'nın söz konusu girişime döneceğine yönelik Batı başkentlerinde belirli bir iyimserlik vardı.

Ancak Rusya'yı geçmişten bu yana doğru okuyamayan Batı, yine Rusya ve Kremlin'den gelen mesajları anlamamıştı. 


Rusya'nın Tahıl Koridoru Girişimi'nden çekilmesinin ardındaki olası senaryolar

Putin Türkiye'deki seçimlerin ertesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ilk arayan ve tebrik eden liderler arasındaydı.

Savaşın başından bu yana Türkiye-Rusya ilişkileri Batı'nın Ankara üzerindeki baskısına rağmen daha da gelişti, Erdoğan Putin'le diyalog yürütebilen tek Batılı lider oldu. 

Seçimlerden sonra ise, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'nin Türkiye'yi ziyareti, Azov taburu komutanlarının Ukrayna'ya Zelenski'nin uçağında dönmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ukrayna'nın NATO üyeliğine verdiği sembolik destek ve Türkiye-AB ilişkilerinin yeniden canlandırılması yönünde yaptığı açıklamalar Moskova'da ikili ilişkilere yönelik soru işaretleri yarattı. 

22 Temmuz 2022'den bu yana 2 ya da 3 aylık sürelerle Tahıl Koridoru Anlaşması'nın uzatılmasına yeşil ışık yakan ve bunu da bir "iyi niyet göstergesi" olarak yaptığını vurgulayan Rusya NATO Zirvesi'nden birkaç gün sonra süresi yeniden dolan anlaşmayı bu sefer uzatmayı reddetti ve anlaşmadan çekilme kararı aldı. 

Rusya'nın bu kararını birçok faktörün etkilemiş olması mümkün:

Birincisi, Rusya, resmi söylemi de olan, BM'yle imzaladığı anlaşmada bulunan hususların yerine getirilmediği, bu bağlamda Rusya'nın tahıl ve gübresinin dünya pazarlarına ulaştırılması yönündeki engellerin kalkmadığı, Rus gemilerinin sigortalanmasının önündeki engellerin kaldırılmadığı, Rus Ziraat Bankası'nın SWIFT sistemine tekrar dahil edilmediği, Ukrayna'nın açılan insani koridoru terör koridoru olarak kullandığı gerekçesiyle anlaşmayı uzatmamış olabilir.   

İkincisi, savaşın başından bu yana Batı'yla mücadele ettiğini savunan Rusya, Ukrayna'ya F-16 savaş uçakları, Patriot ile HIMARS hava sistemleri ve Leopard-II tankları dahil her türlü askeri desteği veren ve Ukrayna tahılının büyük bir kısmını alan Batı'ya karşı daha fazla iyi niyet sergilemek istememiş olabilir.

Nitekim, Putin Cumhurbaşkanı Erdoğan'la gerçekleştirdiği basın toplantısında Batı'nın Rusya'yı aldattığını defaatle vurguladı.  

Üçüncüsü, ikinci hususa bağlı olarak Rusya, Batı'ya karşı elindeki tüm kartları kullanma yoluna gitmeye karar vermiş, bu çerçevede Tahıl Koridoru Anlaşması'ndan çekilerek Batı'dan bazı tavizler koparmak için anlaşmayı bir koz olarak kullanmayı istemiş olabilir. 

Dördüncüsü, bugüne kadar Türkiye'nin arabuluculuk etmesine ve iki lider arasındaki yakın ilişkiye binaen Putin anlaşmanın süresini uzatma kararı almış, ancak Türkiye'den gelen karışık mesajlar nedeniyle bu sefer anlaşmayı sonlandırma yoluna gitmek istemiş olabilir. 

Beşincisi ise, Putin'in Afrika ülkelerine verdiği taahhütlere rağmen Rus tahıl ve gübresini bölgeye ulaştıramaması. 


Türkiye'nin yürüttüğü diplomatik temaslar 

Türkiye hem 17 Temmuz'a giden süreçte hem de sonrasında Ukrayna, Rusya, BM ve ABD başta olmak üzere bazı Batılı ülkelerle diplomatik temaslarını sürdürdü.

Bazı Batılı başkentlerde Tahıl Koridoru Girişimi'ne alternatif teşkil edecek senaryolar üzerinde durulurken Türkiye ısrarla farklı opsiyonların sürdürülebilir ve güvenli olmadığını savundu.

Zira Karadeniz'de son dönemde artan gerilimden en fazla etkilenen ülke Türkiye'ydi. 

Yürütülen temaslar çerçevesinde, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 25 Ağustos'ta Kiev'e yaptığı ziyarette ve bilahare 31 Ağustos-1 Eylül tarihlerinde Moskova'daki temasları sırasında muhataplarına Tahıl Koridoru Girişimi'ne dönülmesinin önemini bir kez daha vurguladı.

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba bahse konu girişiminin yeniden canlandırılması konusunda olumlu mesajlar verirken, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bu defa Batı'nın vaatlerde bulunmak yerine Rusya'ya somut garantiler verilmesini beklediklerini yineledi.

Lavrov bu bağlamda Moskova'nın taleplerini karşılamak amacıyla BM tarafından hazırlanan paketin de kendileri için yeterli olmadığı sinyalini verdi. 

Bu noktada üzerinde durulması gereken husus Türkiye'nin diplomatik olarak üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirdiğidir. Zira Rusya'nın taleplerini karşılayacak olan taraf Türkiye değil BM ve Batı'dır. 


Soçi Zirvesi'nde beklenen sonuç

Rusya'nın son bir buçuk aydır verdiği ısrarlı mesajlar düşünüldüğünde, Zirve'den Tahıl Koridoru Girişimi'nin yeniden canlandırılması yönünde bir kararın çıkmayacağı belliydi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan taraflar arasında üstlendiği kolaylaştırıcı/arabulucu rolü çerçevesinde Türkiye'ye gelmesi beklenen Putin'le Soçi'de görüştü ve Rusya Devlet Başkanı'nı yüz yüze ikna etmeye çalıştı, ancak yukarıda belirtilen sebeplerin bazıları ya da tümü nedeniyle bu mümkün olamadı. 

Öte yandan, ikili ilişkiler bağlamında değerlendirildiğinde Zirve hem iki lider hem de iki ülke arasındaki güvenin tazelenmesi açısından önemliydi.

Rusya'ya kalabalık bir heyetle giden Cumhurbaşkanı Erdoğan Putin'e iki ülke arasındaki ilişkileri her yönüyle geliştirme yönünde kararlı olduğu mesajını vermek istedi.

Azov komutanlarının iadesine Karadeniz'de seyreden Şükrü Okan gemisine baskın yaparak cevap veren Rusya da, Ukrayna savaşı sonrasında Türkiye'ye artan oranda ihtiyaç duyar hale gelmesinin de etkisiyle, gerginliği geride bırakmayı tercih etmiş gibi gözüküyor. 

Nitekim, tarafların Katar'ın da katılımıyla isimleri zikredilmeyen altı Afrika ülkesine 1 milyon ton Rus tahılının Türkiye'de işlendikten sonra ulaştırılması yönünde aldıkları karar, iki ülke arasındaki işbirliğinin süreceğine işaret ediyor. 


Ukrayna'dan gelen dikkat çekici açıklamalar

Bakan Fidan'ın Kiev temasları sonrasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da Soçi ziyareti öncesinde Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Mikhailo Podolyak'ın bazı dikkat çekici açıklamaları basına yansıdı. Podolyak'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya'ya gidecek olmasını eleştirerek, ofisinden çıkmaktan bile korktuğunu iddia ettiği Putin'le görüşmenin itibarını olumsuz etkilediğini savunduğu belirtildi.

Söz konusu açıklamaların basına yansımış olmasının ardından Podolyak'ın ofisinden ilave bir açıklama ya da düzeltme gelmedi. 

Diğer yandan, Bakan Fidan'ın Moskova'da Lavrov'la görüştüğü gün, Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba yaptığı açıklamada Rusya'nın Tahıl Koridoru Girişimi'ne dönmek için Soçi Zirvesi'nin son şansı olduğunu belirtti.  


Bundan sonra ne olacak? 

Cumhurbaşkanı Erdoğan Tahıl Koridoru Girişimi konusunda Putin'in görüşlerini BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Batılı muhataplarına önümüzdeki günlerde G-20 Zirvesi ve/veya BM Genel Kurulu marjında gerçekleştireceği görüşmelerde iletecektir. 

Zira, her ne kadar Rusya'yı tatmin etmediği görülse de Putin'le düzenledikleri basın toplantısında "Birleşmiş Milletlerle bil istişare, önemli ilerlemeler içeren yeni öneriler paketi hazırladık. Bu yeni süreç vasıtasıyla netice almanın mümkün olduğu kanaatindeyim. Türkiye olarak beklentileri karşılayacak bir çözüme inşallah kısa sürede ulaşacağımıza inanıyorum" şeklinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan girişimin yeniden canlandırılabileceği konusunda ümitli olduğu ve bu yönde çalışmalarını sürdüreceği mesajını verdi. 

Her ne kadar Ukrayna ve Rusya Tahıl Koridoru'na alternatif bazı güzergahlar üzerinden tahıl ve gübrelerini dünya pazarlarına ulaştırabilecek durumda olsalar da Karadeniz'deki gerginliğin azaltılması ve Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşın NATO'ya sıçramasının engellenmesi için mevcut mutabakata dönülmesi önemli.

Zaman geçtikçe söz konusu girişime dönmek daha da zor olabileceği için BM başta olmak üzere tüm tarafların çabalarını artırması gerekiyor. 

Fakat, halihazırda Batı'nın Rusya'ya yönelik tavizde bulunacağına dair herhangi bir emare yok.

Nitekim, zirve sonrasında ABD'den gelen ilk açıklamada, BM ve Türkiye'nin çabalarına ilişkin duyulan minnettarlık ifade edilirken, Rusya'ya girişime dönme çağrısında bunulması Vaşington'un geri adım atma niyetinin olmadığını gösteriyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU