Afrika Kıtası ve darbelere yatkınlık

Afrika'da yaşananlar, "yeni küresel jeopolitik mevsim" içerisinde ve belki de farklı bir dünya arayışında yeni bir oyun

Fotoğraf: AFP

Sahel ve Sahra bölgesinden batıdaki ülkelerine kadar Afrika Kıtası'nın pek çok bölgesinde, 2021'de Mali'de başlayan son birkaç hafta ve günde Nijer'e, oradan da Gabon'a uzanan askeri darbeler şeklinde kendini gösteren şiddetli siyasi değişimler yaşanması, bir kader mi yoksa nesnel bir tesadüf mü?

Elbette Batılı ve özellikle de Avrupa-Fransız post-kolonyalizm ortamında yaşayan o ülkelerde olup bitenlere dair çeşit açıklamalar, sahnenin boyutlarını anlamamıza yardımcı oluyor.

Bu rejimler, çağdaş görünümlü bir modern devlet inşa etme sürecini destekleyecek ve geliştirecek bir siyasi ve ulusal farkındalık düzeyine ulaşmakta başarısız oldular.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Birikmiş hataların, özellikle de iç tarihsel siyasi çıkmazın ve ulusal demokratik sistemlerin kristalize edilememesinin gölgesinde, hiç şüphesiz bir darbeler patlaması aşamasına yol açtığı sabittir.

Siyasi çıkmaz ve demokratik sistemlerin yokluğu bazı Afrika halklarını, yolsuzlukla damgalanmış, yabancılara ülkenin zenginliklerinden faydalanma ve halkını kullanma kapılarını aralayan rejimleri ortadan kaldırma yoluna sevk etti.

Bundan yani bu ülkelerin zenginliklerinin ve halklarının sömürüldüğünden şüphe duyanlar varsa, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a yönelik suçlamalarını dile getirdiği konuşmasını gözden geçirmeliler.

Meloni bu konuşmasında, Afrikalıların doğal zenginliklerini çalan, insanlarını sömüren Fransa'nın Avrupa'ya yönelik düzensiz göçün en önemli nedenlerinden biri olduğunu uzun uzadıya anlatıyor.

O halde bu, Afrika Kıtası halklarının tarihinde çok önemli bir farkındalık anı mı?

Özde ve fiilde öyle olabilir. Özellikle Avrupa Birliği (AB) Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in "Avrupa güzel bir bahçe, dünyanın onun dışında geri kalanıysa ormandır" şeklindeki sözleriyle temsil edilen, üstenci Avrupalı ​​emperyalist bakış açısı birçok Avrupalı ​​liderin kalbinde hâlâ varlığını sürdürüyor.

Afrika Kıtası'ndaki darbelerin temel bileşeninin kaynağı, Fransızların Afrika ülkeleri vatandaşlarına yönelik işte bu üstten bakışıdır.

Fransızlar işgal ettikleri Afrika ülkelerinden askeri olarak geri çekilseler de bir yandan ekonomileri üzerindeki hegemonyalarını devam ettirirken, bir yandan da toprakların asıl ve yerli sahiplerine karşı onları aşağılayan ve kendilerini ondan üstün gören bir bakışa sahip olmayı sürdürüyorlar.

Afrikalıların Frankofon mirastan kurtulmaya çalışma duyguları gerçek görünüyor.

Özellikle de Fransız hükümetinin askeri ve ekonomik silahlarıyla, Avrupalı nüfuzuyla ve uluslararası varlığıyla, uzun yıllardır başkanlık seçimlerinde kara kıta halklarının iradesinin sonuçlarıyla oynamaya çalışan demokratik olmayan Afrika rejimlerinin yanında durduğunu gösteren sahnelerin ışığında...

Bilhassa Gabon seçimleri bu bağlamda bariz bir örnek olabilir ki Brüksel de Gabon'da yaşananlardan yaklaşık bir gün sonra bunu itiraf etti.

Bazı gözlemciler, Afrika'nın neredeyse ikinci tur ulusal kurtuluş mücadelesinin sonuçlarıyla karşı karşıya olduğunu düşünüyor.

Halkların iradesi halen zincirlenmiş olduğu için darbeler 'popülist' veya ezilmiş halkların desteklediği askeri darbeler gibi görülebilir.

Binlerce kişinin Nijer'de seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum'u deviren askeri cuntayı desteklemek ve demokratik olarak seçilmiş olmasına rağmen oradaki hükümetten duydukları memnuniyetsizliği ifade etmek için sokağa çıkması, bunun ispatıdır.

Sahnede bir kontrast mı var?

Kesinlikle hayır.

Bu yöneticilerin bir kısmı sandık yoluyla iktidara gelseler de yabancı hükümetlere olan bağlılıkları devam etti.

Kendi vatandaşlarının yaşam koşullarını iyileştirmek için ciddi hiçbir şey yapmadıklarını ise söylemeye bile gerek yok.

Afrika sahnesinin analizi, bazılarını yeniden komplolardan bahsetmeye teşvik ediyor.

Bunlar bütün meselenin dramatik bir dış istihbarat planının ötesine geçmediğini varsayıyorlar.

Planın ana hedefi de Afrika Kıtası'nı mevcut ve gelecekteki uluslararası güçler için bir vekalet savaşı ve vuruşma alanına dönüştürmek.

Bir yönüyle bunda mutlak bir geçerlilik payı var, çünkü tarih bütünüyle bir komplo olmasa da ulusal güvenlik stratejileri gibi daha yumuşak ve kabul edilebilir isimlerle, komplo, tarihin dosyalarında mevcut.

Başkan Biden döneminin ilk stratejik belgesi olan ve Ekim 2022'de yayınlanan son ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'ni okuyanlar, Kıta'da olup bitenlerin adeta Afrika halklarının kaderlerine ve alınyazılarına gizli eller tarafından yapılan bir müdahale olduğunu ileri sürüyorlar.

Burada iyi niyetli olmayan şu soru aklımıza geliyor:

Bu darbeler patlaması neden özellikle bu zamanda yaşanıyor?

Meselenin Rusya-Ukrayna savaşıyla mı yoksa Çin'in 'İpek Yolu' gibi tarihi uluslararası projeleriyle mi bir ilgisi var?

Yahut Sam Amca'nın Avrupa'nın nüfuzunu devralmaya ve güneşi batan Kıta'nın kadim güç hanelerini işgal etmeye yönelik bir vizyonu mu var?

Yukarıdakilerin hepsi bir dereceye kadar doğru olabilir. Siyaset ve komplo dünyasında püritenliğe yer yoktur.
 


​Geçen haziran ayında Rusya'nın ünlü tarihi şehri St. Petersburg'da Rusya-Afrika Zirvesi düzenlendiğinde, genel olarak Avrupa gazetelerinin (hepsi olmasa da) çoğunluğu, özel olarak da Fransız gazeteleri, 'Gizli Rus bahsi', 'insani yardım telinden çalmak' ve 'insani ihtiyaçların sömürülmesi' gibi istihbarat komploları dilini manşetlere taşıdılar.

Son manşet, Rusya-Ukrayna tahıl krizine ve bunun, açlığın kendisine bir yol bulduğu, kıtlığın milyonlarca evladının midesini etkilediği bir kıtayla olan ilişkisine gözlerden kaçmayan bir göndermeydi.

Rusların Afrika'da yaptıkları ancak geniş bir jeopolitik çatışma kavramıyla açıklanabilir.

Dahası bunlar, Rusların Moskova'ya karşı tutumu ve ona ekonomik yaptırımların uygulanmasına katılması nedeniyle Avrupa'yı ve özellikle de öncüsü Fransa'yı cezalandırması olarak da görülebilir.

Rusya, şüpheye yer vermeyecek şekilde, bazen silah ihracatı, bazen de Wagner grubunun faaliyetleriyle birden fazla dayanak noktası üzerinden birçok Afrika ülkesinin dengesini açık ve gizli bir şekilde manipüle etmeyi başardı.

ABD'nin baş rakibi Çin'e gelince; Washington ve Brüksel'e geleneksel askeri mekanizmalar değil, 'parasal caydırıcılık dengesi' teorisi üzerinden karşı durduğu artık bir sır değil.

Afrika'da yaşananlar, 'yeni küresel jeopolitik mevsim' içerisinde ve belki de farklı bir dünya arayışında yeni bir oyun.

Afrika ülkeleri, son yüzyılda Batı nedeniyle maruz kaldıkları tarihi mağduriyetlerin bir sonucu olarak 'darbelere karşı savunmasız' durumdalar.

Özetle; bir yeri işgal edip sonra bundan aklanarak kurtulamazsınız.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU