İstanbul'da plankton patlamaları bekleniyor mu?

ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü'nden Prof. Dr. Mustafa Yücel'e göre, İstanbul'da plankton patlamasıyla ilgili iddiaların doğruluk payı var. Yücel, tartışılan konunun detaylarını Independent Türkçe'ye anlattı

İllüstrasyon: Taner Eser/Independent Türkçe

İstanbul'da plankton patlamasıyla ilgili olarak sosyal medyada yoğun bir konuşma trafiği yaşanıyor.

Bazı iddialara göre, denizlerimizin turkuaz renge bürüneceği söyleniyor.

Konuyu açıklığa kavuşturmak için, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü'nden Prof. Dr. Mustafa Yücel ile konuştuk.
 


Bu iddiaların doğruluk payı bulunduğunu söyleyen Yücel, "Turkuaz rengini veren denizlerimize özel bir mikroorganizma var. Bu mikroorganizmalar, fotosentez yaparak ışık enerjisini kullanarak kendi besinlerini üretebilirler. Aynı zamanda, denizdeki birçok canlıya da hayat kaynağı sağlayan ve besin ağının temelini oluşturan canlılardır" dedi.

Bu nedenle, plankton patlamaları gerçekleştiğinde, denizlerimiz turkuaz renge bürünebilir.

Ancak, turkuaz rengini veren plankton türlerinin yanı sıra, yeşil renge neden olan türler de yaz aylarında patlamalar yaşayabilir.

Bu durumda, denizlerimizin yeşile dönüşmesi de mümkün olabilir.


"Herhangi bir zamanda gerçekleşecek bir patlama için kesin bir tarih tahmin etmek zor"

Bu süreç, deniz ekosistemi için önemli bir döngü ve doğal bir olay olarak görülüyor.

Ancak, herhangi bir zamanda gerçekleşecek bir patlama için kesin bir tarih veya yer tahmin etmenin zor olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Yücel, "Denizlerimizin renk değişimleri, plankton popülasyonunun çeşitliliği ve yoğunluğuna bağlı olarak değişebilir. Denizlerdeki plankton patlamalarını tahmin etmek hava tahminlerine kıyasla daha zorlu bir süreç. Meteoroloji bilimi hava tahminlerinde büyük ilerlemeler kaydetti ve artık 10 gün sonrası için bile doğru tahminler yapabilmek mümkün olabiliyor. Ancak denizlerle ilgili konularda tahmin yapmak, hava tahminlerine kıyasla daha zorlu bir süreç. Deniz ortamında gözlem yapmak ve bu verileri modellemek daha zor. Dolayısıyla, 15 gün veya daha ileri bir tarih için tahmin yapmak oldukça güç. Eğer biri bu kadar uzak bir tarihe yönelik tahmin yapabiliyorsa, bu muhtemelen büyük bir başarı olacak ve Nobel ödülü bile alabilecek bir durum olur" diye kaydetti. 

"Plankton patlaması gibi olaylar beklenen ve mevsimsel olarak tahmin edilebilen süreçler" diyen Yücel, sözlerini şöyle sürdürdü:

Genel olarak, beklenen bir plankton patlaması olduğunu söyleyebiliriz, özellikle yaz aylarında. Plankton patlaması terimi, deniz ekosisteminin olmazsa olmaz bir bileşeni olan tek hücreli ve fotosentez yapan canlıların yoğun bir şekilde üremesi ve çoğalması anlamına gelir. Bu canlılar, deniz ekosistemindeki birincil üretimi gerçekleştirirler. Fotosentez veya kemosentez yaparak ışığı veya kimyasal enerji kaynaklarını kullanarak karbondioksiti organik karbon bileşiklerine, yani besin maddelerine dönüştürürler. Bu birincil üreticiler, diğer canlıların besin kaynaklarını oluşturur ve deniz ekosisteminin döngüsünde önemli bir rol oynarlar. İnsanlar da dahil olmak üzere birçok canlı, aslında bitkisel birincil üreticilere bağımlıdır.


Ancak, her şeyde olduğu gibi plankton patlamalarının da aşırısı deniz ekosistemi için zararlı olabilir.

Patlamaların aşırı olması, deniz ekosisteminin dengesini bozabilir ve olumsuz etkilere yol açabilir.

Bu nedenle, plankton patlamalarının belirli bir noktada aşırı hale gelmesi deniz ekosistemi için olumsuz sonuçlara neden olabilir.
 

-.jpg
Prof. Dr. Mustafa Yücel

 

Prof. Dr. Mustafa Yücel, olumsuz etkileri şöyle sıraladı:

Oksijen eksikliği, su kalitesinde düşüş, balık ve diğer deniz canlılarının besin kaynaklarında değişiklikler ve deniz ekosisteminin dengesinin bozulması bulunabilir. Bu nedenle, plankton patlamalarının kontrol altında tutulması ve deniz ekosisteminin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için dikkatli bir denge gerekli.


Plankton patlamalarının nedeni, planktonik canlıların büyümeleri için gerekli olan belirli faktörlerin bir araya gelmesiyle oluşuyor.

Işık, karbon ve besin tuzları gibi unsurlar planktonik canlılar için önem taşıyor.

İşte bu faktörlerin birlikte bulunması plankton patlamalarını tetikliyor.

Işığın planktonik canlıların büyümesi için temel bir gereksinim olduğunu kaydeden Prof. Dr. Yücel, "Özellikle yüzeyde yaşayan plankton, fotosentez yapabilmek için yeterli miktarda ışığa ihtiyaç duyarlar. Işık, plankton enerji üretimini sağlar. Bunun yanı sıra, planktonik canlılar karbondioksite ihtiyaç duyarlar. Karbondioksit, planktonun organik bileşiklere, yani şekerlere ve yağlara dönüştürebilecekleri karbon kaynağıdır. Genellikle denizin yüzeyinde bol miktarda karbondioksit bulunur, bu yüzden karbondioksit açısından bir sıkıntı oluşmaz. Ancak, yıl boyunca sürekli plankton patlaması olmamasının sebebi diğer faktörlerden kaynaklanır" dedi ve ekledi:

Örneğin, besin tuzları dediğimiz azot, fosfor, silikat gibi besin elementlerine ve çok az miktarlarda demir ve diğer metallerin varlığı da önem taşır. Bu besin tuzlarının ve vitaminlerin bir arada bulunması, ışık ve karbondioksit ile birlikte, plankton patlamaya geçebilmeleri için gerekli olur. Tüm bu koşullar, denizlerimizde özellikle bahar sonunda sağlanır. Plankton patlamaları, bu unsurların uygun koşullarda bir araya gelmesiyle gerçekleşir. Işık, karbon ve besin tuzlarının yeterli miktarda bulunduğu zamanlarda plankton hızla ürer ve popülasyonları hızla artar. Bu patlamalar, deniz ekosisteminin döngüsü için önemli bir aşama ve denizlerimizin sağlıklı bir şekilde işlediğinin bir göstergesi diyebiliriz. Ancak, aşırı plankton patlamalarının da deniz ekosistemi için olumsuz sonuçları olabileceği unutulmamalı.


Plankton patlamaları neden bahar aylarında gerçekleşir?

Genellikle kış aylarının denizlerde biyolojik açıdan daha durgun geçtiğini ifade eden Yücel, şu noktalara dikkat çekti:

Bu dönemde ayrışma (dekompozisyon) süreçleri yaygındır ve önceki mevsimde üretilen organik bileşiklerin bir kısmı ayrışır. Azot, fosfor ve diğer metaller gibi besin elementleri de bu ayrışma süreciyle deniz ortamından uzaklaşır. Bahar aylarında ise durum değişir. Kışın denizin yüzeyi daha fazla karışır. Bu, besin elementlerinin denizin derinliklerinden yüzeyine doğru daha fazla taşınmasına neden olur.


Ayrıca Yücel, "Bahar aylarında yağış miktarı genellikle artar. Özellikle nisan ve mayıs ayları daha yağışlı ve nemli geçer. Bu yağışlar, nehirlerden denize taşınan besin elementlerinin miktarını artırır. Bu faktörlerin birleşimi, denizin iç dinamikleriyle birlikte, bahar aylarında büyük miktarda besin tuzlarının denizde bulunmasına olanak sağlar. Ayrıca, bahar aylarında bulutluluğun azalması ve güneş ışığının suya daha fazla nüfuz etmesi de plankton patlamalarını teşvik eder. Özellikle mayıs ve haziran aylarında bu şartlar oluşur. Tüm bu faktörlerin uygun birleşimi, plankton patlamalarının gerçekleşmesi için çok elverişli bir ortam yaratır" diye konuştu.

Plankton yıllık olarak belirli bir düzen ve düzeyde patlamalar gerçekleştirmesi önemli.

Bu döngünün devam etmesi gerekiyor. Bu nedenle, deniz-kara ilişkisini bozmamamız önem taşıyor.

Denize giren kirleticilerin ve denizin iç karışım dengelerinin bozulmaması gerekiyor. 
 

 

"Aşırı plankton patlamaları müsilaja neden olur"

Plankton patlamalarının aşırı düzeyde olmasının zararlı olabileceği konusunda uyarıda bulunan Yücel, "Örneğin, denize fazla miktarda azot, fosfor gibi besin elementleri girişi, kirlilik oluşturacak düzeyde artarsa veya diğer kirlilik kaynaklarından etkilenirse aşırı plankton çoğalması ve patlamalarına neden olabilir. Bu durumda, planktonun aşırı biçimde çoğalması ekosistemde dengesizliklere ve sorunlara yol açabilir. Bu zararın nasıl bir etkiye neden olabileceğini veya zaten verdiğini, 2021 yılında Türkiye'de yaşadığımız müsilaj olayında gördük. Müsilaj, özel bir plankton türünün aşırı çoğalması sonucunda Marmara Denizi'ni etkisi altına alan yapışkan bir salgıydı. Bu canlı, çeşitli nedenlerle aşırı çoğalmıştı ve zaten organik madde bakımından yüksek olan Marmara Denizi'ndeki molekülleri ve partikülleri yapıştırarak görünen kalın tabakalar oluşturdu" şeklinde açıklama yaptı. 

Fazla plankton çoğalması durumunda birçok olumsuz etki ortaya çıkar.

Öncelikle, bu biyolojik üretim süreci kış aylarında gerçekleşen azalma nedeniyle daha çok bakteri tarafından parçalanma süreçlerine dönüşür.

Bu parçalanma süreci oksijen tüketimiyle gerçekleşir. Dolayısıyla, aşırı plankton çoğalması, deniz içindeki oksijen kaybına neden olur.

Bu durum, deniz ekosistemi için ciddi bir oksijen eksikliği anlamına gelir.

Ayrıca, fazla plankton çoğalması, deniz içinde görüş mesafesinin azalmasına ve suyun bulanıklaşmasına yol açar.

Bu durum, diğer deniz canlıları için olumsuz bir etki yaratır ve aynı zamanda turizm ve denizcilik faaliyetleri açısından da dezavantajlıdır.

Bulanık deniz suyu, denizdeki görüşü azaltır ve bu da turizm aktiviteleri ve denizcilik için olumsuz bir durum oluşur.

Fazla plankton çoğalması durumunda, bakterilerin de çoğalması kaçınılmazdır.

Bu da bazı enfeksiyona yol açabilen bakteriler için uygun bir ortam sağlar. Bu durum ise halk sağlığı açısından sorunlar yaratabilir ve enfeksiyon riskini artırabilir.


"İklim değişikliği, özellikle denizlerdeki plankton patlamalarını etkileyen faktörlerden biri"

İklim değişikliğinin plankton patlamaları üzerinde etkisi olduğunu belirten Yücel, "ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü olarak, iklim değişikliği senaryolarıyla denizlerdeki plankton patlamalarının nasıl değişeceğini ve bu durumun ekosistem ağını nasıl etkileyeceğini araştıran aktif projeler yürütüyoruz. Bu projeler hem ulusal hem de uluslararası düzeyde Avrupa tarafından finanse ediliyor. Henüz tüm sonuçlara ulaşmamış olsak da şunu söyleyebiliriz: İklim değişikliği, özellikle denizlerdeki plankton patlamalarını etkileyen faktörlerden biri" dedi. 

"Türkiye genelinde deniz suyu sıcaklıklarının en az bir buçuk, iki derece arttığı belirlendi" diyen Yücel, şunları anlattı:

Bölgesel farklılıklar da gözlemleniyor. Örneğin, Doğu Karadeniz, Batı Karadeniz'e göre daha hızlı bir şekilde ısınıyor. Doğu Karadeniz, önemli bir hamsi avlanma alanı olması sebebiyle ekonomik açıdan da büyük bir öneme sahip. Marmara Denizi de hızla ısınan bölgelerden biri. Deniz suyu sıcaklığının artması, daha yoğun plankton patlamalarına neden olabilir. Bu durum, iklim değişikliğinin ısınma etkisi olarak görülebilir. Ancak, bu etki kısa vadeli bir etkidir. Öngörülen senaryolara göre, iklim değişikliğinin orta ve uzun vadede plankton türlerini değiştirebileceği düşünülüyor.


"Hangi balıkların avlanabileceğinde değişiklikler olabilir"

Özellikle son dönemde, ısınmanın etkisiyle köpek balıkları, balon balıkları ve aslan balıkları gibi türlerin Akdeniz'e yayıldığını kaydeden Yücel, "Bu türler, iklim değişikliğiyle ilişkili olarak ekosistemdeki dengelerin değişmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor" dedi.

Prof. Dr. Mustafa Yücel, on olarak şunları söyledi:

İklim değişikliğinin hızlı bir şekilde ekosistem niteliklerini değiştirdiği durumlarda, yerleşik türlerin uyum sağlayamaması durumunda başka türlerin yerlerine adapte olacak. Bu nedenle, plankton patlamalarının hem yoğunluğunun hem de alan büyüklüğünün artacağı öngörülüyor. Bu kompozisyon değişiklikleri ise, besin ağının tamamını etkileyecek. Balıkçılık sektörüne yönelik değişiklikler olabileceği gibi, hangi balıkların avlanabileceği gibi konular da bu etkilerden olacak.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU