Sudan ve Rusya'daki büyük eksiklik

Her ülkenin, bir silahlı kuvveti etkisiz hale getirmeye ve iktidara atlamasını veya iç siyasi mücadelelere girmesini engellemeye katkıda bulunan, siyaset felsefesinde "kamusal alan" olarak adlandırılan şeye olan ihtiyaç açısından bakmak istiyorum

Fotoğraf: Reuters

Bu satırları, arkadaşım Profesör Osman Al-Umeyr'in kimileri için daha çok bir kehanet, kimileri için ise olayların mantıklı bir sıralaması olan bir fikrine ilavede bulunmak için yazıyorum.

Umeyr, mayıs ayı başlarında, Wagner milisleri komutanı Yevgeniy Prigojin'in Rusya Savunma Bakanlığı'nı eleştirdiği açıklamalarını yorumlayarak şu soruyu sormuştu:

Bu, Sudan'da yaşananlara benzer bir sahneye, yani milislerin Moskova hükümetine karşı bir kalkışmasına mı yol açacak?

Geçen hafta gerçekten de böyle oldu ve herkes şaşırdı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Rusya ve Sudan olaylarını takip eden analistler, askeri güçte iki başlılığa odaklandılar.

Onlara göre ordu çerçevesi dışında bir silahlı kuvvetlerin varlığı er ya da geç iki güç arasında bir çatışmaya yol açacaktır.

Bu analiz, sağlam bilimsel teorileşmenin yanı sıra tekrarlanan gerçek dünya deneyimleriyle destekleniyor.

Ama ben buna başka bir açıdan, o da her ülkenin, bir silahlı kuvveti etkisiz hale getirmeye ve iktidara atlamasını veya iç siyasi mücadelelere girmesini engellemeye katkıda bulunan, siyaset felsefesinde "kamusal alan" olarak adlandırılan şeye olan ihtiyaç açısından bakmak istiyorum.

Öncelikle böyle bir tartışmanın, geleneksel toplumlarda genellikle mevcut olmayan bir toplumsal bağlamın, siyasi kültürün ve bir ilişkiler sisteminin mevcudiyetini gerektirdiği söylenmeli.

Bu nedenle, tartışma, tartıştığımız durumlarla ilgisiz olabilir. Buna rağmen, konuyu gündeme getirmenin şu bariz soruyu akla düşüreceğine inanıyorum:

Diğerleri bu noktaya ulaşmayı başarırken, biz neden başaramadık?

Bu soru üzerine düşünmemiz bizi bir adım daha ileriye taşıyacak ve bu da kendi içinde toplumlarımızda arzuladığımız gelişme sürecinin bir parçasıdır.

Kamusal alan, insanların birbirleriyle yüzleşmelerine, zorlama veya aldatma olmadan fikirlerini paylaşmalarına veya fikir ayrılıklarına düşmelerine izin veren alandır.

Bu ortak alanın kurulmasına ve içindeki ilişkilerin akışına olanak sağlayan birinci özellik, herhangi bir sivil tarafın diğerlerine aykırı bir görüş veya çıkarı benimseyen tarafları dışlamasını sağlayan aşırı bir güç veya maddi ya da manevi otoriteyi tek başına sahip olmamasıdır.

Çağdaş filozof Jürgen Habermas'a göre kamusal alan, bugün "kamuoyu" dediğimiz şeyin doğal rahmidir.

Kamuoyu ise bazılarının genel bir boyuta sahip olduğunu veya ortak çıkarları etkilediğini düşündüğü özel konular dahil vatandaşlar arasında kamusal konularda sürekli fikir ve görüş alışverişi bağlamında büyüyen ve netleşen şeydir. Tüm vatandaşlar yetki kullanamaz.

Bunu yapmaları da akıllıca olmaz. Ancak kendilerini etkileyen veya kendi insanlarının veya ilgi alanlarının konunun bir parçası olduğu meselelerde fikirlerini paylaşmaları önemlidir.
 


Rusya'da bu alanın var olduğunu hayal edelim, o zaman Devlet Başkanı Putin milyonlarca protesto sesi duymadan Ukrayna'ya savaş açabilir miydi?

Yahut güneye, ayaklanan ve eski devlet başkanı Ömer el-Beşir'in devrilmesinin yolunu açan Hartum'a gidelim.

Beşir’den sonra gelenlere de aynı şeyi yapamaz mıydı? Eğer bu olsaydı, ülke bugün yaklaştığımız iç savaşa sürüklenir miydi?

Zamanda daha da geriye gidersek: Toplum böylesine feci bir karara alenen itiraz edebilseydi, Saddam Hüseyin İran'ı ve ardından Kuveyt'i işgal eder miydi?

Bu örneklerin tümü, felaketle sonuçlanacak savaşlara karşı gerekli tutumlara işaret ediyor.

Ama şunu da belirtmek isterim ki her toplum, fikirleri, yetkinlikleri ve geleceğe dair bir görüşü olan birçok insanı barındırır.

Bunlardan biri veya birkaçı bilim, ekonomi veya başka herhangi bir alanda büyük tarihsel dönüşümler kapısının anahtarı olabilir.

İster gerçekten büyük ister basit olsun, her görüş veya fikre gerekli saygıyı ve uygun değeri veren güvenli ve sağlam bir alan olmadıkça, bu büyük görüşler ortaya çıkamaz veya kristalleşemez.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU