Kuruluş, yükseliş, duraklama, gerileme ve çöküş; hepimizin tarih derslerinden aşina olduğu Osmanlı tarihinin dönemleri.
Buna göre duraklama, gerileme ve çöküş dönemleri altı asırlık Osmanlı tarihinin neredeyse yarısına tekabül ediyor.
Bu kadar uzun bir süre yani yaklaşık 3 asır boyunca Osmanlı'nın çöküş yaşadığından bahsedilebilir mi?
Ya da Osmanlı'da tek bir zirve ve tek bir çöküş olduğunu söylemek ne kadar doğru?
İki sene önce kaybettiğimiz ekonomi, tarih ve sosyal bilimlerdeki uzmanlığıyla bilinen iktisat tarihçisi Mehmet Genç, bu soruyu farklı bir şekilde soruyor:
Sanayi devrimi yaşamış bir Avrupa karşısında Osmanlı nasıl oldu da bu kadar uzun süre dayanabildi?
Genç'e göre Osmanlı kendine özgü bir iktisat sistemine sahip.
Bu, yükselme sonrası gelen çöküş anlatısı yerine birden fazla zirve ve çöküşün olabileceğini varsayan bir sistem.
Genç'in "Osmanlı yönetim elitinin zihnî koordinat sistemi" olarak adlandırdığı model, üç temel ilkeye dayanıyor: İaşe, fiskalizm ve gelenekçilik.
İaşe ilkesi uyarınca "üretilen mal ve hizmetlerin, mümkün olduğu kadar bol, kaliteli ve ucuz olması, yani piyasada mal arzının mümkün olan en yüksek düzeyde tutulması esas hedef".
Ancak bu devletin sıkı müdahaleciğini gerektiriyor.
Örneğin ziraatta, 60 ila 150 dönüm arasındaki tarım arazisine sahip bir aile işletmesi üretimi en yüksek seviyede yapacağı düşünüldüğü için ideal işletme tipiydi.
Bu işletmenin korunması için ne arazinin parçalanıp küçülmesine ne de büyüyüp çiftlik haline gelmesine devlet izin vermiyordu.
Dahası Mirî olarak adlandırılan sistemde arazinin mülkiyeti kişilere değil devlete aitti.
Bir diğer ilke olan gelenekçilik gereği "iktisadî ilişkilerde yavaş yavaş oluşan dengeleri muhafaza etmek" esastı.
Bu şekilde üretim ve tüketim dengede tutulmaya çalışılıyordu. Buna göre kıtlıkla karşılaşmamak için "lüks tüketim" kısıtlanırken üretim fazlası oluşması da önlenmeye çalışılıyordu.
Fiskalizm ilkesi gereği ise "hazineye ait gelirleri mümkün olduğu kadar yüksek düzeye çıkarmaya çalışmak ve ulaştığı seviyenin altına inmesini engellemekti."
Buna göre devlet bir yandan gelirleri artırmaya çalışırken bir yandan da harcamaları kısıyordu.
Fiskalizmin bir neticesi olarak esnaf ve tüccarların kâr oranları yüzde 5 ilâ yüzde 15 arasındaydı. Bu durum belirli bir zümrenin sermayeyi elinde biriktirmesine olanak sağlamıyordu.
Bir başka değişle sermaye sahibi güçlü bir zümre oluşmasının önüne geçiliyordu.
Üçlü koordinat sisteminin en bariz özelliği devletin toprak, emek ve sermaye üzerindeki hakimiyetinin mutlak olmasıydı.
Genç'in düşüncesinde devlet merkezde yer alıyordu. Bunun en önemli sebebi onun araştırmalarını Osmanlı devlet arşivlerine dayandırmasıydı.
Şevket Pamuk, Genç hakkında yazdığı bir yazıda onun devlet merkezli yaklaşımına dikkati çekerek şöyle der:
İyi bir ekonomi tarihi için sadece devlete bakmanın yeterli olmadığı, diğer yapıları ve aktörleri de hesaba katmak gerektiği kesinlikle doğrudur. Bununla birlikte, ekonomi tarihindeki kilit soruların birçoğunun devleti hesaba katmadan tatmin edici bir şekilde cevaplanamayacağı da doğrudur.
Mehmet Genç yaptığı çalışmalarla Osmanlı ekonomi tarihine önemli katkılarda bulundu. Yıllarca Osmanlı arşiv belgeleri üzerine çalıştı.
O kendi durumunu şöyle ifade ediyor:
Nietzsche uçurumun içine bakarsan uçurum da senin içine bakar, diyor. Ben Osmanlı uçurumunun içine baktım. O da bana baktı.
Osmanlı'nın Avrupa karşısında direnişinin farklı boyutlarıyla çalışılması ve karanlıkta kalan alanların aydınlatılması önem taşıyor.
Bu noktada Mehmet Genç'in çalışmaları yol gösterici konumunda.
Kaynaklar:
Genç, Mehmet. (2000). Osmanlı İmparatorluğu'nda Devlet ve Ekonomi, Ötüken Yayınları, İstanbul, s.60-67.
Pamuk, Şevket. (2021). Remembering Mehmet Genç (1934–2021), economic historian of the Ottoman Empire. New Perspectives on Turkey, 65, 3-5. doi:10.1017/npt.2021.25
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish