1999 Marmara depreminin savcısı uyardı: Kanıt alınmadan enkaz kaldırılmasın, aksi durum delil karartma olur!

Emekli savcı Ali Özgünüz: Enkaz yığınları kaldırılmadan her türlü delil toplanmalı, dosyalar oluşturularak sorumlular hakkında soruşturma açılmalı ve ihmali olanlar hakkında yurtdışına çıkış yasağı konulmalıdır

Türkiye'nin 10 kenti peş peşe yaşanan depremlerle enkaza dönüştü.

7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki "ikiz" depremlerde eski yeni pek çok yapı yerle yeksan oldu.

Her ilde benzer manzaralar ortaya çıktı. Enkaz yığınları binaların eksik ve yanlış inşa edildiğini gösteriyor.

Öyle ki aynı sitede bazı binalar dimdik ayakta kalırken bazıları ise tuz buz olmuş durumda.

Bu da beraberinde büyük bir ihmalin olduğuna işaret ediyor.

İhmali olansa sadece müteahhitler değil. Bu binalar inşa edilirken gerektiği gibi denetlemeyen yapı, kontrol firmaları ve kuralına göre yapılmadığı halde ruhsat veren yerel yönetimler de sorumlu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

24 yıl sonra benzer manzara, benzer müteahhitler

1999'da bunun örnekleri çok görüldü. İhmali olduğu tespit edilen Veli Göçer başta olmak üzere bazı müteahhitler yargılandı.

Şimdi ortaya çıkan tabloda daha fazla Veli Göçer'in olduğunu gözler önüne seriyor.

Haklarında henüz bir soruşturma açılmayan bazı iş adamlarının yurtdışına çıkmaya çalıştıkları belirlendi.

Onlardan biri de İstanbul Havalimanı'nda üzerinde bir miktar parayla yurtdışına çıkmaya çalışırken yakalanan Rönesans Rezidans'ın müteahhidi Mehmet Yaşar Coşkun oldu.

Malzemeden çalan, dayanıksız ve çürük bina yapanlar…

Artık Türkiye'nin işini layıkıyla yapmayan, malzemeden çalan, çürük ve dayanıksız bina inşa eden kişilerden gerçekten hesap sorması isteniyor.

Bu nedenle de savcıların harekete geçerek gerekli kanıtları toplayıp soruşturma açmaları gerektiği çağrıları yapılıyor.

Çağrıda bulunanlardan biri de 1999 depreminde bazı olayları soruşturan emekli savcı ve eski milletvekili Ali Özgündüz.

24 yıl önce Avcılar'da bazı müteahhitler hakkında soruşturma açan Özgündüz, "Aman ha! Kimse kanıt olmadan, dosya oluşturmadan enkazları kaldırmasın. Bu yapılırsa delil karartmaya girer" diyor.

Özgündüz, bu konuda savcıların nasıl hareket etmesi, neler yapılması ve hangi yol ve yöntemlerin izlenmesi gerektiğine ilişkin Independent Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
 

5f93215d-70f0-43ba-8eea-01b5273063d6.jpg
Gerekli deliller toplanmadan enkaz yığınlarının kaldırılmaması gerektiği ifade ediliyor / Fotoğraf: İBB Basın



"Suç duyurusu, şikayet ve ihbar olmadan soruşturma başlatılmalı"

1999 depreminde savcıydınız. Şimdi "deliller karartılmasın" diye uyarıda bulunuyorsunuz. Bu yaşanan acıda ihmali bulunan kişiler hakkında savcıların ne yapması gerekiyor?

Bu suçlar aslında şikayete bağlı değil. Suç ihbarı ya da şikayet olsun olmasın savcı arkadaşların görevi gereği soruşturma başlatmaları gerekiyor. Zaten soruşturmalarda başlatıldı. Sahadan aldığımız bilgilere göre savcı arkadaşlar, hem ölü muayene otopsi işlemlerini yapıp çıkarılan cesetlerin defni işlemlerini yapıyor hem de olay mahallin delil toplamak için çalışıyor. Bu aşamada delillerin toplanması, ileride yapılacak yargılamalar açısından hayati önemdedir. Aksi takdirde enkaz yığınları kaldırılıp atıldıktan sonra birçok delili kaybolmuş olacak. Dolayısıyla da bu deprem nedeniyle kusurlu olan, sorumluluk sahibi insanların da cezalandırılmaması gibi bir sonuç doğurabilecek. Eğer deliller toplanmazsa tabii ki. Onun için ben de 1999 depremini yaşamış o dönemdeki soruşturmaları devrilmiş bir savcı olarak meslektaşlarıma da uyarma adına bazı uyarılarda bulundum.

Şu aşamada yıkılan, hasar gören binalardan karot örneklerinin alınması gerekiyor. Sadece bu değil, bunların hemen belediyelerden imar dosyalarının alınarak, sorumluların tespit edilerek kaçışlarının önüne geçilmesi gerekiyor. Malum yurtdışına çıkma teşebbüsünde bulunurken yakalananlar oldu. Bu açıdan şu anda acilen bu soruşturmalar çok önem arz ediyor.

 

2773f9b7-79ea-4d38-b376-c8d4b398460b.jpg
Diyarbakır'da yıkılan binaların enkazı / Fotoğraf: İBB Basın 



"İhmali olan kişi ve kuruma 'gel hesap ver' denilmeli"

Burada müteahhitlerin dışında ihmali bulunan kurum ve kuruluşlar da yok mu?

Sorumlular sadece müteahhitler değil. Herkesin gözü şu anda müteahhitler üzerinde ama en az müteahhitler kadar yapı denetim firmaları da sorumludur. Çünkü 1999 depreminden yapı-denetim şartı getirildi. Birçok firma bu işleri yapıyor. Burada dökülen binalardaki betonlarının da numune alınıp beton laboratuvarlarında testten geçirilip saklanması lazım. Keza yine donatı, demir bağlama ve inşaatın her aşama ve kademesinde denetim firması yetkilerinin gelip onay vermesi lazım. Dolayısıyla da belediyenin de onları denetlemesi lazım. Onun için sorumluluk sadece müteahhitte değil. Dediğiniz gibi müteahhit binayı yapan kişi yani müteahhit ya da şahıs her neyse taşeron ya da evet. Efendim buraya ruhsat veren belediye ve denetim yapması zorunluluğu hükümlü olan belediye yetkilileri bu inşaatın denetiminde görevli denetim firması yetkilileri, betonla araştırma yetkileri, beton santrallerinin yetkilerine kadar ihmali olan herkes sorumludur. Bu sorunların tespiti açısından işte delillerin toplanması çok önemli. Diyelim ki beton esnasında sorun varsa o zaman buna uygunluk raporu veren, beton laboratuvarına da gel diyeceksiniz. Demir ve diğer donatılarda sorun varsa bunda ihmali olana hesap sorulacak. Belediye imara aykırılıkları tespit etmiş, yıkmamışsa ve gereğini yapmamışsa, müdahale etmemişse o zaman belediye yetkililerine "gel hesap ver" denilmesi gerekiyor. Aksi takdirde sadece bir kişiyi günah çekici olarak tutup yargılarsak "desinler" diye iş yapılmış olur.

 

yıkım.jpeg
Hatay'da binalar yerle bir oldu / Fotoğraf: AA



"Enkaz kaldırılmadan deliller toplanılmalı"

Enkaz yığınlarının kaldırılmasıyla birlikte mi delillerin karartılması durumu ortaya çıkıyor?

Enkaz durduğu sürece delillerin karartılması, kaybolması söz konusu değil. O enkazlardan örnekler alınması lazım. 1999 Marmara depreminde yaptığımız gibi beton numunelerinden karot yöntemiyle, kirişlerden, kolonlardan, perdelerden ve demirlerden örnekler alındı. İnşaat çevresinden, demir bağlantı yerleri, kum, çakıl örnekleri alındı. Bütün bunlar enkaz aşamasında yapılıyor. Bunlara ulaşmak, o örnekleri almak, verileri toplamak bu aşamada mümkündür.  Ama enkaz kaldırdıktan sonra bunları toplayamayız.

"İlk iş yurtdışına çıkış yasağı koymak"

Sorumluların kaçmasını önlemek için neler yapılması lazım?

Bu aşamada çok hızlı hareket edilmesi gerekiyor. Öncelikle sorumluların kaçmalarını önlemek ve yakalanmalarını kolaylaştırmak için bu binaların hemen ruhsat dosyalarına belediyeden acilen erişir duruma getirmek şart. Bu dosyalardan sorumluları tespit edip haklarından hemen soruşturma açmak gerekiyor. En azında ilk iş, yurtdışına çıkış yasağı koymamız lazım.

En acil konulardan biri bu mu?

Bunun hemen yapılması lazım. Üstelik çok acil yapmak şart. Aksi takdirde kaçıyorlar.

1999 Marmara depreminde Veli Göçer gibi iş insanları ortaya çıkmıştı. Buna benzer bir durum olduğu ifade ediliyor. Sizce yaygın mı?

Evet. Evet. Çok yaygın olduğu görülüyor. Ders almamız lazımdı. Bunların bir daha olmaması gerekiyordu. Ders almamız için daha nelerin yaşaması gerekiyor? Bu kadar büyük felaket ve afetlerden ders alamıyorsak artık, biz hangi olaydan ders almalıyız? O zaman oturup kendimizi sorgulamamız lazım. Bu sefer günah keçisi bulma arayışına girmeden bütün sorumluların yargılanması lazım. Özellikle siyasilerin, yerel yöneticilerin, teknik elemanların ve kamu görevlilerinin bu işin içine katılması lazım. Bunlar katılmadığı sürece, siyasiler bu işin hesabını vermediği sürece bu işler devam edecek diye bir endişem var. Siyasiler, müteahhitler ve mühendisler şunu bilmeli: ‘Bu tür olaylarda kusurumuz varsa biz artık ömrümüzün sonuna kadar bu işleri yapamayacağız.'

"Kusuru olana bu işi yapmama yasağı getirilisin"

Kusurlu olan siyasetçilere yasağının böyle durumlarda getirilmesi lazım. Yoksa birileri fikir ve düşüncelerini dile getirdiği için değil. Aynı şekilde bir mühendisin, müteahhidin ya da denetim firması elemanının usulsüz yapıya "uygun" onayı vermişse bu kişilerin de bir daha bu mesleklerini yapmamaları gerekiyor. Müteahhit kusurlu bina yatmış insanların ölümüne sebep olmuşsa artık bu tür faaliyetleri yapmaması lazım. Dolayısıyla da bu anlamda toplumun siyaset üzerinde baskı yapması gerekiyor.
 

Ali Özgündüz-1.jpeg
24. dönem CHP İstanbul Milletvekili ve emekli savcı Ali Özgündüz / Fotoğraf: Twitter



"Rahşan affıyla davalar düştü, sorumlular affedildi"

O dönemde ne kadar davaya baktınız veya kaç soruşturma başlattınız?

O dönemde ben Körfez Cumhuriyet Savcısı iken depremden üç gün önce yani 14 Ağustos itibariyle Avcılar'a savcı olarak atandım. Dolayısıyla henüz taşınmamışken depreme yakalandım. Ama görev yerim Küçükçekmece-Avcılar oldu. Avcılar da deprem bölgesi olduğu için burada da deprem soruşturmalarına baktım. O dönemde E 5 civarında ve Küçükçekmece'de çok sayıda bina yıkılmıştı. O binaların tümünden inşaat mühendisleri, teknik elemanlar, belediye çalışanları eşliğinde gidip numuneler aldık. Bu numuneler, laboratuvarlarda incelendi. Sonraları bu raporlar dosyalarımıza belli oldu. Ama şunu da söylemek durumundayım. 1999 Marmara depreminden dolayı açılan davaların yüzde 80'ine yakını da 4616 sayılı ve "Rahşan affı" olarak bilinen infaz düzenlemesi diye yutturulan kanun gereğince de maalesef cezasız kaldı. Davaların çoğu 180'e yakını ortadan kaldırıldı veya düşürüldü. Ceza alanları da fiilen affedildi.

"Kimse aklından suç ve imar affını geçirmesin"

Böyle bir durumun tekrar olmaması için bir çağrınız var mı?

Evet… Seçim öncesi bu tür şeyleri gerek ceza gerek imar affını ağzına alan siyasilere gereken cevabı sahada ve sandıkta vermeleri lazım. Bu tür suçlardan dolayı, gerek ceza affı gerekçe imar affı çıkarmayı düşünenler de varsa akıllarını başlarına almaları lazım. Bunu bir siyasetçi olarak söylüyorum. Aksi durum felaketimiz olur.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU