Türkiye'nin heykellerle imtihanı neredeyse kanıksanmış hale gelmiş durumda.
Heykeller yapılıyor, yerleştiriliyor, sonra ya yer değiştiriyor ya kaldırılıyor.
Kimi zaman taşıdıkları mesaj kimi zaman politik motivasyonları bazı anlarda ise müstehcenlik barındırdığı gerekçe gösterilerek heykeller yerli yerinde duramıyor.
Cumhuriyetin 50. yıldönümünde İstanbul'un farklı noktalarına yerleştirilen yirmi heykellerden bugün sadece yedisi varlığını koruyor.
100. yıla yaklaşırken de yeni çalışmalar var.
Onlardan biri de heykeltıraş Mehmet Aksoy'un İzmir'in Bayraklı ilçesi için hazırladığı 100. Yıl Barış Heykeli.
Aksoy bugünlerde İstanbul'daki atölyesinde heykele son dokunuşları yapıyor, 29 Ekim'e yetişip yetişmeyeceğini sorduğumuzda "Çoğu gitti, azı kaldı" yanıtı veriyor.
Sanat hayatında 60. senesini yaşayan Mehmet Aksoy'a göre cumhuriyetin en büyük kazanımı 100 yıllık süre zarfında iniş ve çıkışlara karşın ülkenin savaş görmemesi ve barış içinde kalması.
"Eserimin adı 100 sene cumhuriyet, 100 sene barış" diyor Aksoy, heykeli cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dış politika anlayışından ilhamla hazırlandığını söylüyor:
Bu cumhuriyetin ve cumhuriyetinin dış politikasının bize telkin ettiği bir şeydir. Biz barış içinde büyüdük. Bu çok önemli bir şey. Bu kazanımın heykelinin yapılması gerekir diye düşündüm. Kars'ta yapmaya çalıştığım İnsanlık Anıtı heykelinin bir devamı niteliğinde diye düşünüyorum. Bu heykeldeki öz ise barış.
Aksoy, heykel için İzmir Büyükşehir Belediyesi ile görüştüğünü ve mekân olarak Bayraklı'nın belirlendiğini ifade ediyor.
Söz konusu 100. yıl heykelinin Türkiye'nin farklı düşünce, farklı ideoloji, farklı din anlayışları kısacası bir arada yaşama kültürünü yansıttığından bahsediyor:
Farklılıkların aynı barış suyundan içtiğini anlatan sembolik bir üç başlı kuş var. Güvercin gibi bir kuş, üç başlı ve ama tek bir gözü var. Gözlerinde bir delik var, o delikten baktığınız zaman tek bir boşluk görüyorsunuz, aynı şeye bakıp aynı özü paylaşıyoruz mesajı vermek istedim. ‘Üç göz bir öz' misali... Elbette bu öz de barış oluyor.
Heykelin uzunluğu yaklaşık 20 metre, prototipi çoktan tamamlanmış, eserin yarısından çoğu bitmiş halde, Aksoy'un atölyesinde nihai haline kavuşmayı bekliyor.
Heykeltıraş Aksoy, heykelin sadece uzaktan izlenilecek değil çevresinde de zaman geçirilecek bir formda hazırlandığını vurgulayıp, "İnsanlar hem doğayla bütünleşecek hem oradaki su hareketleriyle barışı algılayacaklar hem de barışın o yükselen zaferiyle birlikte yükselecekler" diyor.
İzmir Bayraklı sahile dikilmesi planlanan heykelin aynı zamanda bir cazibe alanı yaratacağını belirten Aksoy, heykeli tasarlarken tam ortasına bir havuz yerleştirdiğini, akan suyun burada birleşip heykelin yukarı kısımlarına ulaşacağını ifade ediyor.
Peki neden bu büyüklükte bir heykel tasarladı?
Aksoy, sanatta özellikle heykelde büyüklüğün ezici olabileceğini, faşist sanatta buna rastlandığını ancak cumhuriyetin 100. yaşı için tasarladığı eserinde insanı küçülten ve baskılayan bir büyüklüğe değil insanı heykelin fikriyle birlikte büyüten bir büyüklük tercih ettiğini söylüyor:
Kars'taki heykel de öyleydi. 30 metreyken yanına gittiğinde seni ezmiyor tam tersine kişide barış isteği uyandırıyordu. O duyguların yücelmesi için böyle bir büyüklüğe yer vermiştim, İzmir için hazırladığım heykelde de aynı şekilde.
“Atatürk'ü sevenlerin Atatürk heykellerine dur demesi gerek”
Heykeltıraş Mehmet Aksoy sanat yaşamı boyunca birbirinden farklı çalışmalara imza attı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Heykelini yaptığı kişilerden biri de cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
Bununla birlikte Aksoy, Türkiye'de Atatürk heykel ve büst enflasyonu olduğu kanaatinde; dahası bunların büyük kısmının sanatsal değer taşımadığını öne sürüyor:
Bütün o yapılan heykelin hepsine karşıyım. Aslında heykel de değil, Atatürk'ü rezil etme heykelleri diyebiliriz. Yüzde 98'i kötüdür, heykel değildir. Buna bir son vermek lazım. Atatürk sevenlerin, sanat severlerin buna bir dur demeleri lazım. Bunları kaldırıp yerine hakikaten sanat eseri değeri taşıyan, mekanını bulan ve insanla buluşan heykeller yapmak lazım. Selçuk'a bir anıt yaptım mesela. Kurtuluş Yolu Anıtı. Atatürk var orada. Ama Atatürk'ü göremiyorsun. Nasıl görüyorsun? Bir milli irade olarak görüyorsun. Her 26 Ağustos'ta saat 10:30'da bir Atatürk gölgesi bir platforma gelir, Atatürk çıkar ortaya. Askerin yanında duruyor, arkasında duruyor, sağında duruyor, solunda duruyor ama kendisi yok. Ama bilinç olarak, irade olarak var. O Atatürk Kurtuluş Savaşı'nda askerinin yanı başındaydı demek gibi bir şey. Atatürk buydu benim için. Bu yorumu ya da başka bir yorumu yaparsan ancak heykel yapabilirsin. Atatürk hakkında bir yorum yapman gerekiyor. Yoksa eli cebinde, ütülü pantolonlu, ceketli bir adam benzetmesi değil...
© The Independentturkish