Çin, Arapça konuşuyor

Asıl mesele, Suudi Veliaht Prensi'nin Çin Devlet Başkanı ile konuştukları. Zira ortaklığımızın uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına katkıda bulunduğunu söylemişti

Fotoğraf: SPA

Çin-Suudi Arabistan ve ardından da Körfez, Arap zirvelerinin düzenlenmesinin Suudi-Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) büyük diplomatik ve insani başarısıyla aynı zamana denk gelmesi dikkat çekici.

Bu, iki ülkenin Rusya'da tutuklu bir ABD ve ABD'de tutuklu bir Rus vatandaşının serbest bırakılmasındaki başarısı ile somut hale geldi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ardında, geçtiğimiz dönemde kaydedilen komplike güvenlik ve siyasi çabalara sahne olan bu başarı, bugün dünya Ukrayna cephesindeki Rus savaşı ile birlikte tehlikeli güvenlik sorunlarıyla yüzleşirken, Suudi Arabistan ve BAE'nin uluslararası ilişkiler alanında yer edindiği yüksek seviyeleri gözler önüne seriyor.

Bu başarı aynı zamanda hem Rusya hem de Batı ile iyi ilişkileri olan bir tarafa olan ihtiyacı ortaya koyuyor.

Öncesinde ise Riyad, özellikle Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Batılı, Arap ve diğer ülkelerden bir grup tutukluyu Rusya-Ukrayna savaş cephesinden kurtarmayı başarmıştı.

Bugün Suudi Arabistan önce kendisi sonra dünyamız için bağımsız ve faydalı bir yola öncülük ederek rasyonel uluslararası yaklaşımını sürdürüyor.

Suudi Arabistan bugün küresel Çin deviyle ‘stratejik' iş birliğini pekiştirmek için bağımsız bir şekilde ilerliyor.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da yaptığı açıklamada şunları söyledi:

Çin ve Suudi Arabistan arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının üzerinden geçen 32 yılda yakın dostluk, ortaklık ve kardeşlik ilişkisi var. İki taraf karşılıklı anlayış ve destek alışverişinde bulunmaya devam ediyor. Aralarındaki stratejik güven sürekli olarak pekişiyor.
 


Bu büyük iş birliği, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ve Şi'nin Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması imzalaması ile doruğa ulaştı.

Aynı zamanda Riyad ilk kez Körfez-Çin ve Çin-Arap zirvelerine ev sahipliği yapıyor.

Peki; uluslararası ilişkiler sahnesinde ve küresel güç dengelerinde devamı olan bu mesele bölge ülkelerinin başta ABD olmak üzere Batı'ya sırtını döndüğü anlamına mı geliyor?

Elbette hayır.

Arap ülkelerinin Çin devinden kendi halklarına fayda sağlama çabasının, tüm getirileriyle birlikte Batı'dan kopma anlamına geldiğini kim söyleyebilir?

Başta ABD olmak üzere Batı ülkeleri, Obama ve Biden yönetimlerinin tüm kötülüklere rağmen bölge ülkeleri için halen birinci güvenlik ortağı olmaya devam ediyor.

Ancak akıllı insan, dünyanın iki yakasından birine tamamıyla yaslanmanın geminin batması anlamına geleceğini gayet iyi bilir!

Şunu hatırlatmak gerekiyor ki kısa bir süre önce ABD Başkanı Joe Biden, Riyad'da benzer bir zirvedeydi. Ondan önce de yine ABD Başkanı Donald Trump Riyad'daydı.

İşte denge, işte arabuluculuk...

Asıl mesele, Suudi Veliaht Prensi'nin Çin Devlet Başkanı ile konuştukları. Zira ortaklığımızın uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına katkıda bulunduğunu söylemişti.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat 

DAHA FAZLA HABER OKU