CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “3 Aralık’ı bekleyin” ifadeleriyle duyurduğu vizyon belgesinin açıklanacağı “İkinci Yüzyıla Çağrı” başlıklı toplantı, bugün İstanbul Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştiriliyor.
Türkiye bunu hak ediyor... #İkinciYüzyılaÇağrı https://t.co/26i5LSI0ao
— CHP (@herkesicinCHP) December 3, 2022
Etkinliğe çok sayıda basın mensubu, CHP yönetimi ve üyeleri, sivil toplum örgütü temsilcileri, akademisyen ve araştırmacı katıldı.
ABD’li yazar, ekonomist Jeremy Rifkin, Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Prof. Dr. Refet Gürkaynak’ın aralarında olduğu İkinci Yüzyıla Çağrı Grubu tanıtılacak. “Siyaset üstü kurul” olarak tanımlanan ekip, para politikaları, büyüme ve istihdam üzerine çalışacak.
Etkinlik Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasıyla başladı.
CHP lideri, kürsüye "İktidar" sloganları eşliğinde çıktı.
"Devlet 7 gün 24 saat çalışacak"
Kılıçdaroğlu açıklamasında şunları kaydetti:
Size bugün bir çerçeve çizmek istiyorum. Bugün sizleri Türkiye için uyanmanın ve ayağa kalkmanın, büyümenin vizyonunu ortaya koymak için davet ettik.
Artık oyu sadece bir adaya, tek bir adama, bir zümreye değil yeni bir siyaset kültürüne ve siyaset üstü anlayışına oy isteyeceksiniz. Bugün dinledikleriniz sadece krizden çıkma programı olmayacak.
Aslolan yapısal olarak bu ülkenin sürekli krize girmesini engellemektir. Bugün, dünyadan ve Türkiye'de konusunda uzman 70 kişiden oluşan bir ekiple karşılaşacaksınız. Ne derlerse desinler inandığım vizyon yolculuğundan asla vazgeçmeyeceğim. Ne istediğimi yola başlarken biliyordum.
Mesele sadece hükümet almak meselesi değildir. Mesele Mustafa Kemal Atatürk'ün o büyük hayaline sahip çıkmaktır. Ve onun vizyonunu tam anlamıyla hayata getirmek. İnşallah bize nasip olacak. Bugün yepyeni bir güç birli ile tanışacaksınız. 70 kişiden oluşan büyük bir güç birliğinden söz ediyorum.
Bilim, teknoloji ve yatırımın iki büyük merkezi olan ABD ve İngiltere'ye ziyaretlerde bulundum. Ne derlerse desinler inandığım vizyon yolculuğundan asla vazgeçmeyeceğim. Çünkü ne istediğimi ve bu yolun nereye varacağını daha başlarken biliyordum. Bay Kemal çıktığı yoldan asla geri adım atmaz.
Seyahatlerimde ve sonrasında bahsettiğim 70 değerli isimle tek tek görüştüm ve onları siyaset üstü güç birliğine katılmaya davet ettim.
Unutmayın değerli arkadaşlar, siyasi ve siyaset üstü, rozetli veya rozetsiz hepimiz ülke için, vatan için hep birlikteyiz.
Bahsettiğim güç birliği 24 saat çalışan bir güç birliği olacak. Devlet 7 gün 24 saat çalışacak. Zamanının, mekanın, enlemlerin ve boylarım ötesinde kesintisiz üreten Türkiye'yi şimdiden inşa etmeye başlıyorum. Onlar vatanları için çalışacaklar.
Çünkü Bay Kemal olmak böyle bir şey. Çünkü benim işim birleştirmektir. Benim işim sistemi kurmaktır, çalıştırmaktır.
Rifkin: Bu bir sanayi dönüşümü
Kılıçdaroğlu’nun ardından başdanışmanı Jeremy Rifkin, toplantıya video konferansla bağlandı.
Rifkin, "Bilimsel, teknik ve ekonomik girdi sağlayacağım. Türkiye’nin kapsamlı bir yön haritası oluşturmasına yardımcı olacağım. Sayın Kılıçdaroğlu ülkesini bir dönüşümden geçirecek. Bu bir sanayi dönüşümü. Benim ekibim AB’de temel mimari görevlerde yer aldı ve ayrıca Çin’de… Sayın Acemoğlu ile birlikte çalışıyor olmak mutluluk verecek bana." diye konuştu.
Öztrak: Sendikalaşmanın, örgütlü toplumun önünü açacağız
Rifkin'in ardından kürsüye CHP Sözcüsü Faik Öztrak sahneye çıktı. Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Bu yeni dönemi devletler, iyi hazırlık yapan milletler yeni dönemin kazananı olacak. CHP olarak Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında ülkemizi 4. endüstri devriminin takipçisi ve tüketicisi değil; geliştiricisi ve üreticisi yapmaya kararlıyız. Temiz enerjiyle, temiz fonlarla, temiz bir toplumla tertemiz bir ülkeyi inşa edeceğiz. Ülkemizin potansiyelini gayet iyi biliyoruz.
Merkez Bankası'nın başına tüm dünyanın saygı duyduğu birisini atayacağız. Merkez Bankası'nın araç bağımsızlığını güvence altına alacak yasal düzenlemeleri hemen yapacağız. Ekonomik ihtiyaç ve öncelikleri gözeterek 2023 bütçesini yeniden yapacağız. Şatafata ve israfa son vereceğiz. Cumhurbaşkanlığı makamını ait olduğu yere, Çankaya Köşkü'ne taşıyacağız.
Ülkemizde hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Sendikalaşmanın, örgütlü toplumun önünü açacağız. Cinsiyet eşitsizlikleriyle etkin şekilde mücadele edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe sokacağız.
Biz stratejimizi 4 sütun üzerine inşa ettik. Demokrasisi güçlü; kurumları ve kuralları güçlü Türkiye. Üreterek zenginleşen, rekabetçi Türkiye. Zenginliği adil paylaşan Türkiye. Temiz ve yeşil Türkiye.
1-Fert başına gelirimiz, OECD'nin ancak dörtte biri ise, bunun en önemli nedenlerinden biri, kurumlarımızın kalitesinin OECD'nin ancak yarısı kadar olmasıdır. Bu da daha önceki rakamlarla! Bu yüzden bize kral değil, kural gerek diyoruz. Kurumları ve kuralları güçlü Türkiye'de, güçlendirilmiş parlamenter sistem olacak. Cumhurbaşkanı tarafsız olacak. Hukukun üstünlüğü olacak. MB başta olmak üzere, düzenleyici ve denetleyici kurumların araç bağımsızlıkları yasal güvence altında olacak. İhalelerde şeffaflık ve rekabeti sağlayacağız. Atamaları sadakate göre değil, rekabete göre yapacağız. Kayırmacılığa son vereceğiz, siyasi ahlak yasası çıkaracağız. Kara paraya sıfır tolerans göstereceğiz. Türkiye'yi, Mali Eylem Görev Gücünün gri listesinden çıkaracağız. OECD ile aramızdaki makası 2030'a kadar kapatacağız.
2-Küresel, bölgesel ve yerel kalkınma dinamiklerini takip eden; özel kesim ile yeni iş birliği modellerine öncülük eden, ekonomideki oyunculara ufuk veren strateji ve planlama teşkilatını kıracağız. Zenginleşen, rekabetçi Türkiye'de; sanayimizin endüstri 4.0 dinamikleri ile dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm ışığında yüksek teknolojili katma değerli bir yapıya dönüşmesini sağlayacağız, destekleyeceğiz. Bu çerçevede üniversite, sanayi, sivil toplum, kamu iş birliği modellerini en etkin şekilde kullanacağız. Evlatlarımızı ekonominin ve çağın gerektirdiği yeteneklerle donatacak bir milli eğitim politikası uygulayacağız. Niceliğe değil, kaliteye odaklanacağız. Üniversitelerde bilimsel özgürlüğü ve özerkliği sağlayacağız. İnternete erişimi özgürleştireceğiz. Ar-Ge faaliyetlerini destekleyen kurumsal yapıyı güçlendireceğiz. Yaratıcı endüstrilerin özelliklerini dikkate alarak, bu endüstrilere teşvik ve destekleri daha da güçlendireceğiz. Girişimi destekleyen finansal araçları çeşitlendireceğiz. Yeşil yatırımların, sürdürülebilir projelerin, sosyal yatırımların finansmana ulaşımını kolaylaştıracağız.
3-Zenginliği adil paylaşan Türkiye'de hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Her aileye asgari bir gelir sağlayacağız. Kayıt dışılığı azaltacağız, vergi tabanını genişleteceğiz, vergi yükünü adil dağıtacağız. Sendikalaşmanın, örgütlü toplumun önünü açacağız, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacağız. Cinsiyet eşitsizlikleri ile mücadele edeceğiz. Kadınların iş yaşamına katılımı önündeki engelleri kaldıracağız. Kadınların toplumsal hayattaki konumunu güçlendireceğiz. Kadına şiddete sıfır tolerans göstereceğiz. İstanbul Sözleşmesini yeniden yürürlüğe sokacağız. Sınırlı kamu kaynaklarını, Kanal İstanbul gibi rant projeleri için kullanmayacağız.
4- Dünya ekolojik limitlerine yaklaşıyor. Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması'nı onaylamasını önemsiyoruz. Karbonsuzlaşma stratejisini ve yeşil mutabakatı, ekolojik krizin tüm muhataplarıyla birlikte toplumsal uzlaşı yoluyla oluşturacağız. Döngüsel ekonominin imkanlarından yararlanacağız. Sürdürülebilir üretime yönelik özel finansman yöntemini gerçekleştireceğiz. Yeni nesil kalkınma stratejimizle, ucuz ve tertemiz fonlar ülkemize atacak.
Foggo: Sosyal devlet dönemi başlıyor
Öztrak'tan sonra CHP Yoksulluk ve Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo açıklamalarda bulundu. Foggo şunları söyledi:
Bugün burada ilan edilen vizyon ile güçlü sosyal devlet ile fırsat eşitliği dönemi başlıyor. Bu kalkınma vizyonunun en önemli boyutlarından biri sosyal devlettir. Çünkü sosyal devlet, bir çocuğun beslenme hakkı ile eğitime erişme hakkı arasında bir fark görmez.
CHP iktidarının ilk 6 ayında Aile Destekleri Sigortası Kurumu kurulacak. Tüm sosyal yardımlar tek bir çatı altında toplanacak. Hiç kimse sosyal yardım almak için kapı kapı dolaşmak zorunda kalmayacak. Devlet, zorda olanın ayağına gidecek.
Kara: Sürdürülebilir bir büyüme, gelir artışı lazım
Merkez Bankası'nın eski Başekonomisti ve Bilken Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara, video konferans yoluyla toplantıda konuştu. Kara, şunları ifade etti:
Yoksullukla mücadele için kaynak gerekiyor. Sürdürülebilir bir büyüme, gelir artışı lazım. Ayağı yere basan bir makro çerçeve oraya koymak gerekiyor. Önümüzdeki dönemde bir makro istikrar programının ana bileşenleri, özellikle makro finansal taraftan bakılınca nasıl olmalı, teknik görüşlerimi dile getireceğim.
Geçmişten ders alıp, geleceğe yönelik politikaları tasarlamak gerekiyor. Türkiye'nin önemli bir deneyimi var. 2001 krizi sonrası uygulanan politikalar. Bu politikalardan alınabilecek dersleri anlatıp, Türkiye'ye özgü, makro finansal tasarım nasıl oluşturulabilir, buna ilişkin görüşlerimi açıklamak istiyorum.
Önümüzdeki dönemde maliye politikalarının tasarımında daha detaylı, biraz daha kapsamlı, kalkınmayı destekleyecek bir politika anlayışına ihtiyaç var.
Gürkaynak: "Enflasyonu yükselteyim ama büyüyeyim" böyle bir şey yok
Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Refet Gürkaynak da video konferansla toplantıya bağlandı. Gürkaynak, şöyle konuştu:
İktisadi durumumuz kötü. Sadece iyi niyetle değil, uzmanlıkla daha iyisinin olması mümkün. Bazen Türkiye'de olup biten şeyleri dünyanın bize bir tezahürü olarak anlatmaya çalışıyorlar. Halbuki böyle değil. Türkiye her ülke gibi bir ülke. Türkiye'de enflasyonun bu kadar yüksek olmasının nedeni adının Türkiye olmasından kaynaklanmıyor. Dünyada olup biten bizi de etkiliyor. Dünyanın her tarafında olduğu gibi kötü politikalar kötü sonuçlar doğuruyor. Dünyanın hiçbir yerinde işe yaramayacak politikalar Türkiye'de de yaramıyor.
'Enflasyonu göze aldık çünkü büyümek istiyoruz.' 1970'lerde bütün dünya bunu denedi ve çuvalladı. 'Enflasyonu yükselteyim ama büyüyeyim', böyle bir şey yok, hiç olmadı! Türkiye'de de olmadığını görüyoruz ve bir kere daha görmemize gerek yoktu. 90'larda da gördük bunu.
Akçiğit: Türkiye'nin uluslararası alanda rekabetçi olmasını istiyorsak, Türkiye içinde rekabeti sağlamamız gerekiyor
Prof. Dr. Ufuk Akçiğit de sanayi politikaları ve istihdam hakkında konuştu. Akçiğit konuşmasında "1960 senesinde Türkiye'nin milli geliri, ABD'nin yüzde 20'si civarındaydı. Zaman içinde OECD ülkelerine bakarsanız, çoğu ABD'ye yakınsamış veya geçmiş. Türkiye olarak aşama kaydedememişiz. 2008 civarında 1960'lar seviyesine gelmişiz, ne yazık ki o kazanımları da 2013 senesinden itibaren kaybetmişiz. Bugün Türkiye'nin milli geliri, ABD'nin yüzde 15'i seviyesinde. Evet, Türkiye'de daha fazla telefon, internet, yollar kullanabiliyoruz ama bu dünyanın her yerinde olan bir gerçeklik. Biz diğer ülkelere göre daha düşük performans göstermişiz. Firma rekabetine bakmak istiyorum. Türkiye'nin uluslararası alanda rekabetçi olmasını istiyorsak, Türkiye içinde rekabeti sağlamamız gerekiyor. Bu çok kapsamlı bir durum. 4 firma 2020 yılında e-ticaret pazarlama bütçesinin %70'ini oluşturuyor. Böyle bir ortamda rekabet olmaz. Bunun acil çözülmesi gerekiyor" ifadelerine yer verdi.
Böke: Daha çok kazananın daha çok vergi ödediği adil bir düzen kurulacak
Akçiğit'in konuşmasının ardından kürsüye CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke çıktı.
Böke, şunları ifade etti:
Bugün ekonomi ranta dayanıyor. Dönüştürdüğümüzde üretken yatırımlara dayanacak. Bugün ekonomi ağır bir sömürü düzeni içinde yürüyor, yarın kalkınma olacak. Bugün vergi yükü halkın omzuna, sırtına bırakılmış vaziyette, yarın adaletli bir vergi reformu olacak, daha çok kazananın daha çok vergi ödediği adil bir düzen kurulacak. Yeni bir kamucu anlayışla yönetmeye geliyoruz. Her şeyin önüne kamu yararını koyacağız. Biz geldiğimizde kamuda temiz ihale dönemi başlayacak.
İktidara geldiklerinde YÖK'ü kaldıracaklarını açıklayan Böke, "Bilim yapmak isteyen tüm bilim insanlarımız özgür üniversitelere kavuşacaklar. Boğaziçi'ni ve tüm üniversiteleri hep birlikte özgürleştireceğiz. Ve Barış İmzacısı Akademisyenleri yeniden öğrencileriyle, yeniden üniversitelerle buluşturacağız" diye konuştu.
Acemoğlu. Kaynaklar yandaş şirketlere gidiyor, yeni yatırıma gitmiyor
CHP İkinci Yüzyıla Çağrı buluşmasına konuşan Acemoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Sizlerle beraber bu konferansa katılabildiğim için çok memnunum. Sağlık bir Türkiye ekonomisi kurmak konusunda konuşmak istiyorum.
Türkiye’nin büyüme dinamikleri az çok biliniyor. 80’lerin sonunda ve 90’larda potansiyelinin çok altında büyüdükten sonra; Türkiye, 2001-2006 yılları arasında, gayri safi hasıla büyüme oranını yüzde 6’lara kadar çıkardı. Sonra daha istikrarsız ve orta oranlı bir büyüme görüyoruz.
Büyüme oranından önemli olan şey büyümenin kalitesi. Türkiye’de ana problem verimlilik. Büyümenin verimliliği artırmaması.
İnşaat teknolojik gelişme değil, yolsuzluk getiriyor.
Kaynaklar yandaş şirketlere gidiyor, yeni yatırıma gitmiyor. Net rezervler korkunç negatif hale gelmiş durumda. Kullanacağımız rezerv kalmadı. Tablo çok karamsar ama iyimser bakacak şeyler de var.
Independent Türkçe