Joe Biden ve Şi Cinping'den ilişkiler hakkında neler öğrenebiliriz?

Gelecek 10 yıl ve daha fazlası boyunca dünyanın en büyük ve ikinci en büyük ekonomileri arasındaki ilişki için en iyi model olabilir

Ara seçimler, Biden yönetimine yeni bir özgüven ve yeni bir otorite kazandırdı. Çin'i ilgilendirense otorite (AFP)

Bu yeni bir serin savaş olacak, 1945-1990 dönemindeki Soğuk Savaş'ın tekrarı değil. Buradan, Washington DC'den bakıldığında, G20 Zirvesi öncesinde Bali'de bir araya gelen Başkan Biden ve Başkan Şi arasındaki ustalıklı ilişki, gelecek 10 yıl ve daha fazlası boyunca dünyanın en büyük ve ikinci en büyük ekonomileri arasındaki ilişki için en iyi model.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İklim kriziyle mücadele gibi ortak çıkarlarının söz konusu olduğu alanlarda işbirliği yapacaklar. Bunun olmadığı alanlardaysa rekabet edecekler. Her ikisi de dünya ekonomisinin iki etki alanına ayrıldığını ve hakimiyet mücadelesinin bu alanlarda yaşanacağını kabul ediyor. Ancak bu mücadele, şu anda ABD'nin Rusya'ya karşı yürüttüğü ölçekte bir ekonomik savaşa dönüşmeyecek. Her iki tarafın da kaybedecek çok şeyi var.

Ulusal sınırların ortadan kalkacağı ve dünyanın siyasi ve ticari elitler tarafından yönetileceğine yönelik, birkaç yıl önce popüler olan aşırı küreselleşme fikrine inanan kişiler için bu, bir darbe daha anlamına geliyor.

Her yıl İsviçre'nin kayak merkezi Davos'ta bir araya gelen devlet büyüklerinin örneklediği, elitlerin dünyaya bakışının kısaca ifadesi olan "Davos adamı" fikrini hatırlıyor musunuz? Pandemi kısıtlamasından sonra kapansa da bu yıl mayısta, baş konuşmacılar arasında Sam Bankman-Fried'in de yer aldığı şekilde, kesintiyle yeniden hayata geçirildi (Bankman-Fried' birkaç hafta öncesinde, Bahamalar'da iki Davos katılımcısı Tony Blair ve Bill Clinton'la aynı platformu paylaşmıştı).

Rusya'nın Ukrayna'yı istilası küreselleşmenin eskisi gibi devam edebileceği yönündeki zamanı geçmiş tüm düşünceleri sona erdirmeden önce bile küreselleşmenin geri çekilmekte olduğu açıktı. Donald Trump'ın Çin'e karşı başlattığı ticari saldırı bu yönde atılmış büyük bir adımdı. Ardından pandeminin patlak vermesi küresel ticareti sekteye uğratarak şirketleri tedarik zincirlerini daha sağlam hale getirmeye zorladı.

Şirket faaliyetlerini ülke dışına taşımanın yerini (off-shoring), ülkeye geri getirme (re-shoring) ve yakın yerlere getirme (near-shoring) aldı. Rusya yatırım yapılamaz hale gelirken çok uluslu şirketler buradaki işletmelerinden kurtulmak için çabaladı ve yatırımlarının çoğunlukla değersiz olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Ardından kripto çöküşü, son günlerde acımasızca gördüğümüz gibi para birimleri söz konusu olduğunda küreselleşmenin sınırlarını gösterdi.


Peki sırada ne var? Gelişmekte olan ekonomilerin ABD ve Çin arasında seçim yapmak zorunda kalabileceği korkusu, Biden yönetiminin geçen ay Çin'in yüksek teknolojili yarı iletkenlere erişimini sınırlama hamlesi ve ardından gelen daha fazla kısıtlama uyarılaryla büyük ölçüde arttı.

Çin bu uzmanlığı üretebilir ama bu zaman alacak. Eğer ABD yarışta önde gitmeye devam edebilirse Çin, Rusya'nın Soğuk Savaş döneminde ABD'nin bilgisayar teknolojisine erişimi olmadığı zaman yapmak zorunda kaldığı gibi, hep arayı kapatmaya çalışacak.

Geçen birkaç gün içinde ABD'den, Çin'e yönelik ekonomi politikasına ilişkin iki önemli sinyal geldi. Bunlardan biri, Hazine Bakanı Janet Yellen'ın geçen cuma günü yaptığı ve ABD'nin "Çin ekonomisini etkisiz hale getirmek ve gelişimini durdurmak" gibi bir amacının olmadığını söylediği konuşmaydı. Diğeriyse bu Biden-Şi görüşmesiydi.

Bu gerçekten çok önemli. İklim değişikliğine karşı işbirliği ve Tayvan konusundaki çıkmaz gibi meseleler açısından bu görüşmenin ne anlama geldiğini yorumlamak siyasi yorumculara düşüyor ama ekonomik açıdan önemli olan, iki ülke arasındaki mevcut yakın ticari ilişkinin ne ölçüde bozulmadan kalacağı. ABD, Çin'in ekonomik gelişimini durdurmak istemiyor olabilir ancak Çin'in Amerikan teknolojisine şu andaki nispeten açık erişimini durdurmak için elinden geleni yapacak.

Eğer çok uluslu bir Amerikan şirketiyseniz bir ikilemle karşı karşıya kalabilirsiniz. Çin, örneğin Tesla için ikinci en büyük pazar olduğu gibi muazzam bir pazar olmasının yanı sıra, ABD tedarik zincirlerine tamamen entegre olmuş durumda. Apple ürünlerinin aşağı yukarı yüzde 90'ı Çin'de üretiliyor. "Davos adamı" dünya görüşüne göre bu iyi bir şey. Neden siyasetin işin önüne geçmesine izin verelim?

Ancak Çin'de üretim yapmak, en üst düzey ABD teknolojisini transfer etmek anlamına geliyorsa, bu hiç de iyi olmayacak. Akla hayale gelmeyecek bir şey olsa ve Çin, Tayvan'ı istila etse, belki ticaret bir gecede durmaz ama ülke gelecek ABD yatırımlarına kapanır. Apple şimdiden Hindistan'da iPhone üretmeye başlasa da bu süreç uzun yıllar alacak.

Ara seçimler, Biden yönetimine yeni bir özgüven ve yeni bir otorite kazandırdı. Çin'i ilgilendirense otorite. Karşısında, karşılaştığı tüm zorluklara rağmen seçmenler tarafından beklediğinden daha fazla destek gören bir Amerikan başkanı var.

Çin'in, iki başkanın önceki görevlerinde yıllar önce yaptığı gibi, soğuk savaşı durduracak düzgün bir çalışma ilişkisini yeniden yaratmak için iki yılı var. Serin savaşın ekonomik maliyetleri olacaktır.

Dünya ekonomisinin giderek daha fazla küreselleşmesi görüşü gerçekten de öldü. Rekabet artacak. Ama bunun yıkıcı olma ihtimali birkaç gün öncesine göre daha düşük. Bu da dünyanın geri kalanı için iyi bir haber.



https://www.independent.co.uk/independentpremium

Independent Türkçe için çeviren: İpek Uyar

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU