Genellikle içeriden olanların hatalarını kabul ederek yazdıkları küresel finansal kriz otopsileri, hep benzer bir taslağı izlemeye meyilli oluyor. “Açgözlülük”, “aşırılık”, “kibir” ve “şeffaf olmamak” gibi kelimeleri özenle birleştiriyor ve şöyle bir görüntü çiziyorlar: Kim olduğu belirsiz sermayedarlar kendilerine hem prim arttırıcı getiriler hem de risk çeşitlendirmeleri sağlamak için yaptıkları son karmaşık finansal simya hilelerini kutluyor. Düzenlemeleri getiren yetkililer ya beceriksiz ya da finansa çok yakın oldukları için zor sorular soramaz halde. Hepsini olmasa bile çoğu sermayedarı kurtaran ve acil kriz müdahaleleri karşılığında aşırılıklarla baş etmeye istekli yeni çeşit bir merkez bankacılığı oluşturmakla sonlanan ani bir güven kaybı yaşanmakta.
Daha karmaşık analizlerse anlatıyı bir adım daha ileri götürüyor. Gölge bankacılığın temelinde yatan iki pazar olan menkul kıymetleştirmeye ve repolara (geri alım anlaşmalarına) odaklanıyorlar. Bir yıl içinde rekor kazançtan Amerika Birleşik Devletleri'nin kayda geçmiş en büyük iflasına sürüklenen yatırım bankası Lehman Brothers'ı ele alalım. Lehman, temeli gölge bankacılığına dayanan bir iş modeliyle agresif bir şekilde kar elde etti: alınıp satılabilir tahviller basabilmek için ipotekleri paketledi ve menkul kıymet haline getirdi, bunları ev fiyatlarının yükselmesi üzerine bir bahis olarak kullanmak için bilançosunda sakladı ve sonra da bu likit olmayan varlıkları göstererek repo piyasalarından borç para aldı.
Lehman Brothers menkul kıymetleştirmeyle “taşıma” ve “saklama” yaklaşımlarını birleştirdi. “Taşıma” yaklaşımı, farklı kredi dereceleriyle dilimler haline getirilmiş ve hızlıca geniş bir yatırımcı yelpazesine taşınacak likit olmayan borçları (ipotekleri) alınıp satılabilir menkul kıymetler yaratmak için bir havuzda topluyor. Lehman 2005’te böbürlenerek “Bilançomuzun yüzde 97'si yaklaşık iki ay içinde geri dönüyor” demişti. Taşıma yaklaşımı sayesinde ipoteğe dayalı menkul kıymetlere yatırım yapanlarla olağanüstü ilişkiler kurduğunu ve karının yüzde 20’sini buradan elde ettiğini söylemişti. Lehman, 2006’da yöneticilerinin “büyüme yolunda son gaz” diye tanımladığı tescilli bir ticaret stratejisiyle bilançosunda sadece varlığa dayalı menkul kıymetler saklamaya karar vermişti. Lehman sürekli yükselen ev fiyatlarını tahmin etmek için sağduyu yerine ekonometri kullanarak ABD konut piyasasındaki gerilemeyi pazar payını artırmak için faydalanabileceği geçici bir sorun olarak değerlendirmişti.
Ancak Lehman’ın savunmasız kalmasına neden olan finansman stratejisiydi. Lehman’ın takas bankası JPMorgan’ın bir çalışanı Eylül 2008’de yaptığı açıklamada “Lehman’ın kendi kendini yapılandıran ve fiyatlandıran teminatlı borç senetlerini güvence olarak kabul edeceğimizi sanması bence son derece aşağılayıcıydı” demişti.
Lehman, kendi varlıklarının ve ipoteğe dayalı menkul kıymetlerinin riskli dilimini teminatlı borç senetleri halinde yeniden paketliyordu. Bunları Citibank, HSBC ve JPMorgan gibi aracılar sayesinde nakit zengini kurumsal yatırımcılardan kısa vadeli repo finansmanı akıtmak için güvence olarak kullanmak istiyordu. Çünkü bu aracı kurumlar, Lehman'ın ödünç alabileceği meblağın bu menkul kıymetlerin piyasa değerine bağlı olduğunu “piyasaya duyurdu”. Yani, kendilerini riskten korumak için menkul kıymetlerin değerinin mevcut piyasaya bağlı olduğunu ilan ettiler. Menkul kıymetler piyasalarında fiyatların düşmesi ya da likiditenin yok olmasıyla Lehman aleyhine gerçekleşen hareketlilikten sonra borç verenler, Lehman hepsini harcayana ve kapanmak zorunda kalana kadar ek güvenceler talep etti.
Yaşananlar kısa süre önce ABD Merkez Bankası’nın yönetimine gelmiş Ben Bernanke'ı şok etmişti: “Dikkat çekici bir şekilde, bazı finansal kuruluşlar olgunlaşmakta olan geri alım anlaşmalarını (repolarını) uzun vadeye çevirmek konusunda baskı gördü. ‘Dikkat çekici’ diyorum çünkü yakın zamana kadar kısa vadeli repolar hep neredeyse risksiz araçlar olarak görülüyordu. ”
Bernanke’ın şaşkınlığına çok az aldırış ettiler. Akademiden yeni gelen Bernanke, Lehman vakasında şaşırmış olsa da ABD, Avrupa ya da Japonya Merkez Bankası'ndaki diğer isimler olamaz. Gölge bankacılığın yükselişi Bretton Woods Konferansı sonrası yaşanmış bir kaza değildi. Aksine, hane halkı borcu seviyelerinin artmasına bağlı olarak menkul kıymetler, vadeli işlemler ve repo piyasaları etrafında şekillenen finansal sistemden kaynaklanan yapısal bir kaymaydı ve hepsi doların gölgesinde gerçekleşti. Yüksek gelirli ülkelerin yetkilileri de bu değişimi aktif olarak teşvik etti.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Makalenin tamamı için: https://jacobinmag.com/2018/11
Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu
© The Independentturkish