Türkiye ve Ermenistan'daki muhafazakar çevreler aynı metine karşı çıkıyor: İstanbul Sözleşmesi

Türkiye'deki muhafazakar çevrenin ardından Ermenistan'da da erkeklerin kadınlara yönelik şiddetini engellemeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi eleştiriliyor. Eleştiri gerekçesi aynı: Aile yapısının bozulması ihtimali ve LGBT

Eçmiadzin'de İstanbul Sözleşmesi toplantısı / Fotoğraf: Agos gazetesi

Son aylarda Türkiye 30 sayfalık bir metni tartışıyor.

Adı İstanbul sözleşmesi.

Resmi adıyla "Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”

Avrupa Konseyine üye olan 47 devletten 34’ünün imza koyduğu metin kadınlara yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme olarak biliniyor.
 

istanbul.JPG
İstanbul Sözleşmesi haritasında sarı renk onaylayan ülkeleri, yeşil renk imzalayan ama onaylamayan ülkeleri, kırmızı renk ise hiç imza koymayan ülkeleri gösteriyor / Görsel: World Future Council


Son günlerde sadece Türkiye değil Ermenistan da bu sözleşmeyi tartışıyor.

Türkiye ve Ermenistan'ın muhafazakar kesiminin önemli bir kısmı aynı görüşte buluşuyor.

İki ülkede de İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasını istemeyenlerin temel gerekçeleri toplumsal cinsiyet eşitliği vurgusu yapan sözleşmenin aile yapısını bozabileceği ve eşcinselliği özendirici nitelikte olduğu görüşü. 

Sözleşmenin içeriği ne,  kim neden destekliyor, kim niye karşı çıkıyor?

İstanbul Sözleşmesi fiziksel ve psikolojik şiddet, takip, tecavüz, zorla evlendirme, kürtaja zorlama veya zorla kısırlaştırma, kadın sünneti ve taciz dahil kadına yönelik şiddetin tüm türlerini içeriyor ve ev-içi şiddeti yeniden tanımlıyor.

Sözleşmeye göre aynı evde yaşıyor olsun olmasın kişiler arasındaki her türlü şiddete dikkat çekiliyor. 

Türkiye'deki Mor Çatı, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu gibi uygulamada farklı politikalara sahip ancak sözleşmenin elzem olduğunu düşünen bazı kadın örgütleri, İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması halinde kadın cinayetleri ve şiddetinin azalacağı ve toplumsal rolün bugünkünden çok daha iyi olacağı kanaatinde.
 

129151-1567524792.jpg
Fotoğraf: AA


STK'ların bildirilerinde, eylemlerde taşınan dövizlerin hemen üstünde odağına şiddetin bütün boyutlarını almış olan İstanbul Sözleşmesi ibaresini görmek mümkün. 

Türkiye'deki birçok kadın örgütüne göre İstanbul Sözleşmesi uygulandığı takdirde kadın cinayetleri ve erkek şiddeti azalacak, kadının toplum içindeki sosyal rolü ise artacak.

Zira sözleşmenin tüm bu sorunlara ve beklentilere dair önlemleri tanımladığı belirtiliyor. 

Türkiye bu sözleşmenin ilk imzacılarından.

11 Mayıs 2011’de imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi’ne ilk imzayı Türkiye adına, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu atmış, "İstanbul Sözleşmesi'nin gereği olarak cinsel şiddet mağdurları için sağlık alanında özel hizmet birimleri oluşturulacak" demişti.

Aslında yeterli imzacı ülke sayısına ulaşılması için 4 yıl beklendi.

Ancak 2014 Ağustos’unda bu sayıya erişildi.

Türkiye'deki erkek şiddeti ile ilgili çalışmalar yürüten birçok sivil toplum kuruluşu, sözleşme ışığında Türkiye'de iç mevzuat ve hukukun değiştirilmediğini savunuyor. 

Bazı kadın örgütleri, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın sözleşme ile ilgili toplantılara kendilerini çağırmadığı için tepkili.

Sözleşme esası itibarıyla kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet ayrımcılığından doğduğunu kabul ediyor.

Bir başka deyişle İstanbul sözleşmesi kadının kadın olduğu için şiddete maruz kaldığını söyleyip, şiddetle mücadale ve bunun önlenmesi için ortaya bir çaba koyuyor.

Ama her şeyden evvel toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmak maksadıyla eğitim sistemi ve yasaların yeniden gözden geçirilmesi gibi toplumsal hayata yansıyacak bazı adımların atılmasını öngörüyor.

Bir bakıma Türkiye'deki tartışma da tam bu noktada yani toplumsal cinsiyet eşitliği üzerinden başlayıp gittikçe hararetlendi. 

İstanbul Sözleşmesi'ne karşı çıkanlar, sözleşmenin Türk toplumunun aile yapısını bozduğunu söylüyor.

Türkiye Aile Meclisi Platformu, Saadet Partisi Gençlik Kolları, Yedi Hilal, HÜDA-PAR gibi dernek ve siyasi yapılar, kadına şiddet olgusu üzerinden erkeğin şeytanlaştırıldığı, cinsel eşitlik adı altında LGBT bireylerin savunuculuğunun yapıldığını, aile yapısının ve aileye dair değerler dünyasının sarsacak söylemlerin kullanıldığını öne sürüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bununla birlikte sözleşme imzalanırken toplumsal yapının denkleme katılmadığını savunanlar da var.

Bazı muhafazakar çevrelerde 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun da aileleri parçalayan ve eşcinselliğe zemin sağlayan bir metin olarak tanımlanıyor.

Sözleşmeyi destekleyen kadın örgütleri ise sözleşmenin aileye materyalist çerçeveden baktığı yorumunu kabul etmiyor, temel bakışın kadın ve erkek eşitliği üzerinden olduğu vurgulanıyor. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise haziranda yaptığı son açıklamada "Sözleşme bizim için ölçü değil" diyor.

Bununla birlikte TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'nda "İstanbul Sözleşmesinin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi" alt komisyonunun kuruluşu da AK Parti dönemine denk geliyor.

Türkiye cinsiyet eşitliğinde 130, Ermenistan 98. sırada

Türkiye, Dünya Ekonomi Forumu'nun Küresel Cinsiyet Eşitliği Haritası 2018 raporuna göre 149 ülke içinde 0.628 puan ile 130. sırada. 
 

türkiye.JPG
Görsel: World Economic Forum


Cinsiyet eşitliği listesi hazırlanırken, kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği, eğitim imkanları, sağlık ve kadının siyasi güçlendirilmesi gibi kriterler gözetiliyor. 

İstanbul Sözleşmesi'ne tıpkı Türkiye'deki bazı muhafazakar çevreler gibi Ermenistan'daki muhafazakar kesim de karşı çıkıyor. 

Ermenistan Türkiye gibi sözleşmeyi imzaladı ama Türkiye'nin aksine hala onaylamadı.
 

50305_003.JPEG.jpeg

Ermenistan'ın Avrupa Konseyi Büyükelçisi Paruyr Hovhannisyan İstanbul Sözleşmesini ülkesi adına imzalayan isimdi / Fotoğraf: Avrupa Konseyi


Ermenistan gibi imza koyup sözleşmeyi henüz onaylamayan 10 ülke daha var. 

Hala onaylamayan bu ülkeler Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Letonya, Lihtenştayn, Litvanya, Moldova, Slovakya, Ukrayna ve İngiltere. 

Rusya ve Azerbaycan ise sözleşmeyi imzalamaya hiç yanaşmadı.

Dünya Ekonomik Forumu küresel cinsiyet eşitliği karnesine bakıldığında Ermenistan Türkiye'nin 32 sıra üstünde 98. sırada yer alıyor. 
 

ermenistan.JPG
Görsel: World Economic Forum


Son günlerde Türkiye’de muhafazakâr çevrelerde çokça tartışılan İstanbul sözleşmesi, Ermenistan’da belirli bir kesim tarafından benzer bir bakış açısıyla ele alınıyor.

Ermenistan'da da Birleşmiş Milletler'in (BM) dayatması olarak nitelendirilen sözleşmenin aile yapısını bozduğunu düşünenlerin sayısı az değil.

2018 Ocak ayında, Serj Sarkisyan döneminde imzalanan sözleşmeye tıpkı Türkiye'de olduğu gibi ailesiz toplum yapısına ön ayak olduğu gereçeksiyle şiddetle eleştirenler var.

Ermenistan'daki muhafazakarlar da tıpkı Türkiye'deki muhafazakar çevreler gibi aile yerine partner kavramının öne çıkarılmasına karşı. 

30 sayfalık sözleşmede aile kavramından otuz kez bahsedilirken, partner sözcüğüne ise hiç yer verilmediği görülüyor.

Bunun dışında Ermenistan'daki muhafazakar kesim de sözleşmenin LGBT bireylerin normalleşmesine yol açacağı öne sürüyor. 

Başbakanlık sözcüsü sözleşmeyi anayasaya uygun olarak tanımlasa da, muhalif muhafazakarlar Ermenistan anayasası ile sözleşmenin çelişeceğine vurgu yapılıyor.

Ülke siyaseti ile ilgili genellikle açıklama yapmaktan kaçınan Ermeni Kilisesi'nin merkezi Ana Taht Eçmiadzin de sözleşmeye karşı çıkıyor ve yürürlüğe konmamasını istiyor.

Sözleşmenin evliliğin sınırlarını zorlayıp aile kavramına yeni bir boyut getirdiğini ve bunun kabul edilemez olduğunu söylüyor, Ermenistan hükümetinin bir an önce geri adım atması gerektiğini belirtiyor.

Türkiye'de sözleşmeye en çok muhalefet eden basın organlarından olan Yeni Akit gazetesinin yazarı Abdurrahman Dilipak da 2 Ağustos tarihli "Aile Nereye!" başlıklı köşe yazısında İstanbul Sözleşmesini sorun olarak tanımlıyor.

Hatta "Bu sorun FETÖ ve PKK'dan hafif değil" nitelemesinin ardından Ermenistan'da kilisenin sözleşmenin iptali için mahkemeye başvurduğunu anımsatıyor.

İstanbul Sözleşmesi için "Bu sorun giderek sadece dini bir hassasiyete dayalı refleks olmaktan çıkıp, aile, ahlak gibi değerleri savunan evrensel bir vicdan hareketine dönüşmektedir." yorumu yapıyor. 

Kimi hukukçular ise anayasanın 90/5 maddesine göre iç hukuk bakımından Türkiye'yi bağlayıcı olan bu sözleşmenin kanun hükmünde olduğunu söylüyor ve sözleşmenin uygulanması nedeni ile Anayasaya aykırılık iddiasının ileri sürülemeyeceğini vurguluyor.

Sözleşme Ermenistan'da 2 ay içinde parlamentoya geliyor 

Ermenistan'da konunun yeniden gündeme gelmesinin ardında yatan neden ise konuyla ilgili parlamentodaki onay sürecinin 2 ay zarfında gerçekleşecek olması.

Ermenistan'daki kimi siyasi analistler Eski Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan'ın 2018'teki erken genel seçimde yaklaşık yüzde 70 oyla Başbakanlık görevine gelen Nikol Paşinyan'a İstanbul Sözleşmesi üzerinden baskı kurmaya çalıştığını söylüyor. 

Koçaryan'ın LGBT'nin Ermenistan'ın başına bela açacağı yönündeki yaklaşımını ülkedeki muhafazakar kesimin bir bölümü de destekliyor. 
 

1450035_1766798346884901_4816322473180079828_n.jpg
Ara Zohrabyan / Fotoğraf: Facebook


Ermenistan Avukatlar Odası Başkanı Ara Zohrabyan bu anlamda Ermenistan basınında en görünür figürlerden biri. 

Zohrabyan gerek basın toplantıları gerek sosyal medya üzerinden sözleşmeyi eleştiriyor.
 


Zohrabyan son yaptığı açıklamalardan birinde "Bütün insanlar şiddete karşı korunmalıdır ancak Anayasa'da yer alan kavramdan farklı olan partnerlik teriminin ailenin yerine tanımlanması endişe vericidir." ifadelerini kullanıyor.

Sözleşmeyi LGBT’yi görünür kılmaya çalışmak ile eleştiriyor.

Bunun haricinde İstanbul sözleşmesine karşı kampanya yürütenler "nostambul.am" isimli bir internet sitesinde imza topluyor.
 


Hedef 5 bin imzaya ulaşmak. 

5 bin imzaya ulaşıldığı takdirde hazırlanan dilekçe Ulusal Meclis'in gündemine gelip görüşülebiliyor.

2 Ağustos itibarıyla 2 bin 638 imzaya ulaşılmış durumda. 

Sözleşmeye karşı sesini yükseltenlerden biri de  Eduard Sharmazanov.

Cumhuriyetçi Parti'nin sözcüsü Sharmazanov, sözleşme kendi döneminde imzalanmasına karşın kişisel olarak kampanyaya katıldı ve "Sapkınlığa Hayır" diyerek dilekçe imzaladı.

43 yaşındaki siyasetçi Facebook hesabından "İstanbul Sözleşmesinin onaylanmasına karşı dilekçe imzasına katılın" çağrısı yapıyor.
 


Türkiye ve Ermenistan'da erkek şiddeti

Ermenistan'da 2010'da Kadınları Destekleme Merkezi açılana kadar şiddete maruz kalan kadınlar için sığınma evi-merkezi bulunmuyordu.

Aynı anda sadece 16 kişiyi ağırlayabiliyen sığınma evi 2010'da hizmet vermeye başladığında yılda 50 şikayet alırken bu rakam, 2019 itibarıyla yılda 2 bine yükselmiş durumda. 

Türkiye'ye kıyasla azımsanacak rakamlar gibi görünse de 2,93 milyona sahip Ermenistan'da da her yıl kadına yönelik şiddet artıyor.

İstatistikler farklı olsa da  Kadınları Destekleme Merkezi'nin direktörü Hasmik Gevorgyan'a göre Ermenistan'da aile içi şiddet çoğunlukla "aile meselesi" olarak tarif ediliyor.

Bu açıdan Ermenistan'daki algı Türkiye'deki algıdan çok da farklı değil.

Her gün ortalama beş kadının erkekler tarafından öldürüldüğü Türkiye’de ise kadın cinayetleri 2002-2009 yılları arasında yüzde bin 400 arttı.

Adalet Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre 2002’de öldürülen kadın sayısı 66’yken bu rakam 2007’de bin 11’i buldu.

Verilerin devamından bahsetmek ise zor…

Zira birçok kadın örgütü ilgili Bakanlığın uzun süredir Bilgi Edinme Hakkı Kanunu dâhil sorulara cevap vermediğini söylüyor.

Birleşmiş Milletler'in 2018'de yayımlanan raporuna göre Türkiye'de fiziki şiddet maruz kalan kadınların oranı yüzde 38, Ermenistan'da ise bu oran yüzde 8.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU