Dünya genelinde çok sayıda üst düzey ismin katıldığı 13. Boğaziçi Zirvesi'ndeki "AB Adaylarının Güvenlik İkilimler: Batı Balkanlar" başlıklı panelde, Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı bir konuşma yaptı.
AB'nin Türkiye'ye ayrımcılık yapmak amacıyla bölgeye "Batı Balkanlar" adı verdiğini söyleyen Kaymakçı, gerçek ikilemin aday ülkelerle AB arasındaki ilişkide ortaya çıktığını söyledi.
"Bazı AB ülkeleri, veto hakkını istismar ediyor"
Buna "Çıpa inandırıcılığı ikilemi" dediğini söyleyen Kaymakçı, "AB'nin aday ülkelerle ilgili ciddiyetin çıpalanması meselesi var. AB genişlemeyle dolayı yoruldu ve komplike haline geliyor. Popülizm akımı var. AB genişlemesiyle ilgili sorunlar söz konusu. Bazı AB üyesi ülkeler veto hakkını aday ülkelere karşı istismar ediyorlar" dedi.
Balkan devletlerinin hala ekonomik sıkıntı ve yolsuzluklarla mücadele etmeye, iyi işlev gören pazar ekonomisi kurmaya çalıştıklarını kaydeden Kaymakçı, "Aday ülkeler cephesinden bakarsak da inandırıcı üyelik politikası görmüyoruz. Aday ülkeler iyi performans sergilemiyorlar. 6 Balkan ülkesinin çok fazla yapması gereken şey var" ifadelerini kullandı.
"AB, inandırıcı bir yaklaşım sergilemiyor"
Türkiye'nin AB üyeliğinde çok ilerleme kat ettiğini ancak nihai amacı olan tam üyeliği gerçekleştirmesi için daha fazla yol kat etmesi gerektiğini belirten Kaymakçı, "AB'nin inandırıcı bir yaklaşım sergilemediğini" savundu.
Balkanlar'ın Türkiye açısından çok önemli bir bölge olduğunu, Türkiye'nin Balkanlarla hem tarihi bağları hem yatırımları olduğunu belirten Kaymakçı, Türk yatırımının bölgede 12 milyar dolara ulaştığını, 23 milyar dolarlık da ticaret yaptığını ifade etti. Bu seviyede yürütülen yakın ilişkinin AB açısından tehdit olarak algılandığını söyleyen Kaymakçı, "Biz Avro-Atlantik entegrasyonuna tam destek veriyoruz. Umut ediyoruz ki geleceğimiz, genişletilmiş bir AB çerçevesinde birlikte olacaktır" dedi.
Türkiye'nin Balkanlar'da çok hızlı banka açtığını, kamu bankalarının bölgede krediler verdiğini aktaran Kaymakçı, AB'nin bu konuda kıskanç davrandığını ifade ederek, "AB'nin Türkiye'yi istikrar unsuru, ortak ve aday ülke olarak görmesi gerekiyor. Bu anlaşıldığından işbirliğimiz inanılmaz olacak" yorumu yaptı.
AB Bakanlığı neden 'genel müdürlük' oldu?
Kaymakçı, "Türkiye çok uzun süredir beklemede olan ve tam üye olmak için bekleyen bir ülke. AB Bakanlığı, bir genel müdürlüğe dönüştürüldü. Devlet görevlileri bu süreçten yorgun mu düştüler" şeklindeki soruya şu yanıtı verdi:
AB Bakanlığı'nın genel müdürlüğe dönüştürülmesi, Türkiye'nin AB politikasında bir değişiklik olduğu anlamına gelmiyor. Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmesiyle kabinedeki bakanlık sayısı düşürüldü. Bakanlığın kapatılmasının nedeni bu. Ama şu anda genel müdürlükte daha da kalabalık bir kadroyla çalışıyoruz. Reform sürecini hızlandırmak, AB üyeliğinin gerektirdiği ihtiyaçları yerine getirmek için çalışıyoruz. Türk ulusuna AB'yi anlatıyoruz. Süreç çok uzadığı için motivasyon eksikliği söz konusu. Bazı sorgulamalar var ama önemli olan AB reformlarının hayata geçirilmesi."
"Caydırıcı Avrupa için Türkiye olmalı"
Kaymakçı, AB'nin güvenlikle ilgili yaptığı çalışmalara Türkiye'yi davet edilmediğini belirtti. Kaymakçı, bunun temelinde Türkiye'nin güçlü bir orduya sahip olmasının yattığına dikkati çekerek bu durumun AB'nin caydırıcılığını ortadan kaldırdığını ifade etti.
"Rusya o kadar bu kadar rahat elini kolunu sallayarak Avrupa ülkesini işgal etti" diyen Kaymakçı, "Türkiye, AB üyesi olursa bu AB ve NATO için bir kazanım ve eşgüdüm demektir. Bu da caydırıcılık anlamına gelir. Bizim ihtiyacımız olan caydırıcılıktır. Batı'da caydırıcılık yok" dedi.
© The Independentturkish