Bir ihmal hikâyesi: Amasra maden faciası

Independent Türkçe, odak noktasına Amasra maden faciasını aldı, olayın izini sürdü. Bölgede hem aileler hem yerel otorite hem de hukukçular ile konuştu. Maden facialarının nasıl önüne geçilebileceği ile ilgili uzmanların görüşlerine başvurdu

- Vefat edenler var mıydı tanıdıklarınız arasında?

- Benim yanımda çalışan hostum bile vardı.

- Yapma yahu.

- Evet, hostumdu benim.

- Kaç yaşındaydı?

- 25 ile 30 arası.

Amasra'ya giderken şoför böyle anlattı yaşananların kendinde bıraktığı izi. Türkiye'nin konuştuğu olayın herkes için yansıması farklı. Ortak olan artık meselenin açık açık konuşulduğu... Amasra maden faciası 14 Ekim'de gerçekleşti. 110 işçiden 41'i maalesef kurtarılamadı. 41 kişiden büyük çoğunluğu 30 yaş altındaki işçilerden oluşuyordu. Genç insanlar ocakta ekmek parası için alın teri döküyorlardı. Çoğunluğu Amasra'nın merkezinde değil civar köylerinden gelip burada çalışıyorlardı. Tıpkı Soma maden faciasında yaşandığı gibi.

Olayın ardından devlet erkanı Bartın'ın güzide ilçesinde aldığı soluğu. O gün akıllara en çok kazınan, iki kayıp veren Makaracı köyünde madenci yakını ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki kısa diyalog oldu. Madenci yakını kadın cumhurbaşkanına "10-15 gün önce gaz kaçağı var denmiş, nasıl ihmal oldu?" diye soruyordu. Cumhurbaşkanı baş sağlığı diledi. Ama o soru siyaset dahil herkesin aklına kazındı.

Aslında patlamanın ardından herkes aynı soruyu soruyor. Bir başka soru ise risklerin en aza indirgendiği bir madenciliğin yapılıp yapılamayacağı. Uzmanlar bunun için yetersizliklere dikkat çekiyor. Onlardan bir de Türkiye Patlayıcı Mühendisliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Kahriman:
 

Kesinlikle havalandırma yetersizliği var. Bir atar damar-toplar damar sistemi, akciğer sistemine benzetiyorum insan organizmasındaki gibi. Nasıl toplar atar damarlarımız temiz kalıyor, vücudumuza veriyor sonra o vücut hücrelerinde kirlenerek toplar damarlar vasıtasıyla nasıl akciğerlere temizlenmek üzere gönderiliyorsa yer altında da en iki tane havalandırma boyutu olacak, havalandırma şebekesi olacak. Hava çıkışı ve girişi olacak daha doğrusu."


TMMOB Maden Mühendisleri Odası da süreci yakından takipte. Oda başkanı Ayhan Yüksel de tıpkı profesör Kahriman gibi havalandırmaya dikkat çekiyor, o da facia meydana geldiği andan itibaren izlenimlerinin bir bir doğru çıktığını söylüyor:
 

Grizu patlamalarında çözüm yöntemi nedir? Birinci bu kömürün bünyesinde bulunan metanı ortamda patlayıcı konsantrasyona ulaştırmamak. Bunun da yöntemi vardır. Uygun havalandırma, genel havalandırma, uygun tali, yardımcı havalandırma yöntemleriyle bu çözülür."
 

Türkiye'nin maden sicili kabarık

1941'den beri 3 binden fazla maden işçisini kaybetti Türkiye. Bu açıdan ölümlü maden kazalarında sicili kabarık ülkelerden biri. Kuşkusuz insan hayatı istatistiklerden ibaret değil. Ama sayılar gerçekleri ortaya koyuyor. 2007-2012 arası yapılan bir araştırma her 1 milyon ton kömür üretimi başına gerçekleşen ölüm ortalamasının ABD'de 0,02 Hindistan'da 0,13 olduğunu söylüyor. Bu oran Türkiye'de 0,47'ye çıkıyor.

Bu Amasra'daki ilk grizu patlaması değil. 31 Ocak 1990'da meydana gelen olayda da 5 işçi hayatını yitirmişti. Türkiye ve Amasra yine bir maden faciasının travmasını yaşıyor. 301 insanın hayatına mal olan Soma maden faciası duruşmalarının 7 yıl sürdüğü anımsandığında dahi karamsarlık ayyuka çıkıyor. Gelgelelim hükümet bu sefer hızlı adım atılacağı mesajı veriyor. Olayın hemen sonrası açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Elbet bu patlamanın nasıl yaşandığı, varsa sorumluları bunların kimler olduğu yürütülecek idari ve adli soruşturmayla ortaya çıkacaktır" mesajı vermişti.

Independent Türkçe, facianın yaşandığı Amasra'ya olaydan 15 gün sonra gitti. Madenciler hem Bartın merkez hem Amasra'da akıllarda. 14 bin nüfuslu Amasra, kentin en çok ziyaretçi ağırlayan ilçesi, nam-ı diğer Batı Karadeniz'in incisi. Geçim kaynakları turizm, tarım, hayvancılık ve balıkçılık ama belli ki; son üç iş pek karın doyurmuyor. Hem ağır bir iş olmasına hem büyük riskler barındırmasına rağmen Amasra'da yer altı madenciliği bir iş kolu olarak öne çıkıyor. İlçenin hemen girişindeki Amasra Müzesi'nin bahçesinde göze çarpan, nesiller evvelinden ve apayrı uygarlıklardan bugüne uzanan onlarca mezar taşı birkaç hafta önce yaşamını yitiren 41 madenciyi hatırlatıyor.

İşçiler yaşamlarını sürdürebilmek için hemen her gün yerin altına giriyor. Kimi babası kimi dedesinden miras bu mesleği devam ettiriyor. Madende son işçi alımlarından biri de 2019'da yapılmıştı. Bu tarihte işe girenlerin aylığı ise son zamlarla birlikte yaklaşık 8 bin 900 liraya denk geliyordu, ek ödemelerle birlikte aylık 10 bin liranın biraz üstüne çıktı. ABD'de 3-4 yıl deneyime sahip ortalama bir madencinin aylığı yaklaşık 4 bin 581 dolarken bu rakam Avustralya'da 10 bin 320 doları bulabiliyor.

Bilirkişi heyeti inceleme yaptı, madene girilemedi

Amasra'da son iki haftadır süregelen sessizlik hali mi? İşte o artık yerini sorulara bırakmış durumda. Bilirkişi heyeti ikinci incelemesini tamamladı. İlk inceleme sonrası "İzlenimimiz ihmal olduğu yönünde" cümlesi dikkat çekmişti. Haliyle fısıltı gazetesi yerini artık açık açık konuşmaya bıraktı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda düzenlenen madenci anması bölgede hassasiyeti artırdı. O gün kalabalığa seslenen Amasra Belediye Başkanı Recai Çakır, "En üst makamdan en alttakine kadar, babamız da olsa bu 41 canın hesabını soramazsak yarın başka canlarımız için burada üzülürüz" diyor.

Esasen o gece ellerde meşaleler, Madenci Anıtı'na yürüyenler sadece kaybettiklerinin isimlerini haykırmadı. Bu felaketin önüne geçilip geçilemeyeceği de sorgulandı. Amasra Belediye Başkanı Recai Çakır'a göre ilçede madencilik devam etmeli ama bir daha bu tip felaketlere neden olmayacak şekilde:
 

Dünyada tek yeraltı madenciliği yapan ülke ya da bölge değiliz. Burada bir ihmaller zinciri var. Biz de bu ihmaller zincirinin en üstten en alta kadar mutlaka yargı önüne çıkarılarak, toplumun, kamuoyunun, kaybettiğimiz madencilerin, ailelerinin ve yaralılarımızın vicdanının rahatlatılması gerektiğini düşünüyoruz."
 

Bartın Barosu: Süreç uzun sürebilir

ATİM yöneticileri ve amirlerinin maden sahasına olayın ardından giriş yapmaları delil karartma şüphesi barındırdığı gerekçesiyle çok tartışılmıştı. Kamuoyunda ifadelerin geç alındığı yönünde beliren algı ise ilçedeki tepkiyi gün geçtikçe daha görünür kıldı. Savcılığın soruşturması sürüyor. Cumhuriyet savcılarına Bartın Baro Başkanı Ferhat Parlatır da eşlik ediyor. Parlatır, sürecin uzun sürebileceğine dikkati şu sözler çekiyor:
 

Bu tür davalarda süreç bazen uzun sürebilmektedir. Bunun uzun sürmesinin nedeni tamamen teknik veriler üzerinde, teknik bilirkişi incelemelerinin yapılmasından doğan incelemelerden kaynaklı olduğunu buradan belirtebiliriz."
 

İkinci keşiften hemen önce ocakta ölçüm yapıldığı ve değerlerin ocağa girmek için uygun olmadığı söylendiğinden ocak içinde keşif işlemi yine yapılamadı. Ama ortaya bir rapor çıktı. 7 kişilik bilirkişi heyetinin hazırladığı 28 sayfalık ön inceleme raporu "Ortada çok sayıda ihmal var" diyor. Denetleme mekanizmasının gereken etkinliği sağlayamadığı en çok dikkat çeken nokta. Madende metan drenajı uygulaması hayata geçirilmiş olsaydı kazanın önlenebileceğinden bahsediliyor.

Tüm bu süreç yaşanırken herkesin aklına düşen bir başka soru ise sendikanın bakış açısının ne olduğu. Seçim sürecinden yeni çıkan ve madencilerin pek çoğunun bağlı olduğu Genel Maden İşçileri Sendikası Başkanı Hakan Yeşil, faciadan dört gün sonra Anadolu Ajansı'na konuşmuştu.

ATİM'de kullanılan pervanelerin son sistem olduğunu belirten Yeşil, "Dediğim gibi en ücraya kadar havalandırmalar sağlıklı bir şekilde yapılır. Ve kontrolleri de uzman arkadaşlarımız tarafından her gün yapılır" ifadesini kullanmıştı.

Son rapor ise yetersiz havalandırma sistemine dikkat çekiyor. Hatta merkezi sistemden alınan veriler incelendiğinde seviyelerin uzun süre boyunca yüzde 1,50 ve yüzde 2'nın üstünde kaldığından söz ediliyor. Bunun anlamı potansiyel patlayıcı metan seviyesi. Zaten sendika başkanı da bunun ayırdında:
 

Bizde metan seviyeleri en son binde 2 oranına ulaştığında bizde ocaklar terk edilir. Terk edilmek zorundadır. Bütün madenci arkadaşlarımız da bunu bilir."
 

Faciada kardeşini kaybeden 17 yıllık madenci anlatıyor

Tozla mücadele çalışmasının yetersiz olduğu da rapordaki bir başka önemli unsur. Savcılığın tespiti öncesi kimi şehit madenci yakınları da aynı konuya değinmişti. Onlardan biri de faciadan henüz iki ay önce evlenen kardeşi Fikret Kansız'ı yitiren Hikmet Kansız. 6 yıl önce emekli olan Kansız, 17 yıl boyunca aynı madende çalışmıştı:
 

Sadece grizu patlamasına yoğunlaşmak yerine sonrasındaki toz patlamasının önlenebilir olması ama önlenememesi maalesef korkunç bir faciaya yol açtı. (...) Bu ara yollarımıza taş tozu serperek veya su barajlarımızı olması gerektiği şekilde yerinde yapabilseydik bu facia bu şekilde olmayabilirdi."
 


Tespitler önemli ama aslında yeni değil. Sayıştay, TTK 2019 yılı denetim raporunda benzer uyarılarda bulunmuş, ani gaz degajı ve grizu patlaması gibi ciddi kaza risklerine dikkat çekmişti. Türkiye Patlayıcı Mühendisleri Derneği Başkanı Prof. Ali Kahriman ise o dönem yapılan tespitin "İstanbul'da deprem olacak" demekten farklı olmadığı kanaatinde:
 

Ramak kala diye bir kavram var. Bu kavramlar içinde de sadece buradaki olay değil hemen hemen bütün iş kazası sayabileceğimiz hemen her türlü faaliyetin önlenebilir olduğunu söyleyebiliriz. Maden fakültesinde okuyacak öğrenciye birini havalandırma diye bir ders varsa ya da kömür üretimi tesisi varsa birinci söylenecek şey budur. Siz kazmayı vurdukça kömürün içinde var olan boşluklarda yer alan küçük çaplı metan gazı havaya gelir. Üretiminize bağlı, burada tabi ihmaller var."
 

Profesör Kahriman sürecin gerçek sorumlularının ortaya çıkarılması gerektiğini belirtirken bir taraftan da bu tip faciaların ardında yatan nedenin sistemsel sıkıntılar olduğunun altını çiziyor. Hukuki süreç ilerlerken Çağdaş Hukukçular Derneği de başından bu yana davayı takipte. Avukat Mürsel Ünder "Soruşturma göstermelik olmamalı" mesajı veriyor. TTK'nın İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Daire Başkanı Ahmet Sarıalioğlu'nun Amasra müessesine müdür olarak atanmasını ise eleştiriyor:
 

Şüpheli sıfatında olabilecek bir kişinin de müessese müdürü olarak atanmış olması aslında şöyle bir yorum yapılırsa çok abartılı bir yorum olmayacağını düşünüyoruz. Demek ki; TTK ile ilgili bir sorumluluk görmediklerini düşünüyorlar ki; TTK'daki bir kişiyi, TTK kadrosundaki bir kişiyi müessese müdürü olarak atıyorlar. TTK ilgili soruşturmaya dahil olmazsa bu soruşturma çok eksik ve göstermelik bir soruşturmaya dönüşmüş olacaktır."
 

Akıllara takılan 5 soru

Facianın zeminini hazırladığı öne sürülen başka sorular da gündemde. İlk olarak DW Haber muhabiri Can Bursalı'nın madencilerin ifadesinden yola çıkarak gündeme getirdiği soruları beş ana başlıkta özetlemek mümkün:
 

  • Aspiratörler için 2018'de bütçe ayrılmasına rağmen ihale neden geçen yıl yapıldı? 
  • Madendeki elektrik teçhizatı gerekli sertifikaya sahip miydi?
  • Tecrübeli maden işçileriyle neden yollar ayrıldı?
  • Sadece 25 gün iş eğitimi alan madencilere sorumluluk verildiği doğru mu?
  • Patlama işçi hatası gibi gösterilmeye çalışıldı mı?


TMMOB: Bilirkişi heyetiyle Çalışma Bakanlığı müfettişleri farklı fikirde

Amasra maden faciası sonrası dikkat çeken bir başka detay ise yukarıdaki cümle.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel, atex sertifikasıyla ilgili farklı bakış açılarına işaret ediyor. Atex sertifikası sadece patlayıcı değil aynı zamanda parlayıcı ve kolay yanma özelliğine sahip olan ürünleri de kapsıyor ve söz konusu ürünlerin üretimini yapan işletmeler uluslararası kabul gören Atex sertifikası alıp gerekli denetimlerden başarıyla geçmek mecburiyetinde:
 

Dinamit patlaması sırasında meydana geldiğini söylüyor bilirkişi. Elektrikli ekipmanların da atekse uygun olduğunu söylüyor, ateks sertifikasına uygun olduğunu söylüyor. Ama şöyle bir çelişki var. Çalışma Bakanlığı müfettişlerinin raporundan alıntı yapıyorum, onlara da kusur veriyor ama orada elektrikli ekipmanların atekse uygun olmadığı tespiti yapılmış. Şimdi müfettişler böyle bir tespit yapmışlar ama bilirkişiler de atekse uygundur diye bir tespit yapmışlar. Bu dikkatimizi çekti raporda."
 

Üç şehit veren köy: Ahatlar

Sis bulutu içinde girdiğimiz Amasra'da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı provaları yapılırken askerler saygı duruşunda. Matem havası iyice ağırlaşıyor, bir nevi kentte tüten kömürün dumanına karışıyor. Ahatlar köyüne doğru yol alıyoruz. Bu köy üç maden şehidi verdi: Mehmet Bulut, Şaban Yıldırım ve Okan Akgün. Hepsinin acısı hala taze.

Şehit madenci yakını Muhammed Bulut karşılıyor bizi. Türk bayrağı asılı eve giriyoruz. Yanında diğer madenci yakınları da var. Ocağın facia öncesi bir süreliğine kapatılacağı yönünde duyum aldıklarını hatırlatıyor Bulut. Cumhurbaşkanı ve bakanlara sesleniyor:
 

Bu bakım yapılacaktı. Ancak bu bakım olayı gerçekleşmeden bu patlama oldu. Bunda ihmal olduğunu düşünüyorum ben açıkçası. İhmaller doğrultusunda her şeyin açığa çıkartmalarını temenni ediyorum yanı sayın cumhurbaşkanımdan, bakanlarımdan bunun üzeri kapanmayacak şekilde, bizim canımız yandı başkalarının canı yanmayacak şekilde. İnsan canından önemli değil hiçbir şey. Bu ocak, Amasra maden ocağı devam edecek. Burada bizim akrabalarımız çalışıyor, arkadaşlarımız çalışıyor, insanlarımız çalışıyor. Bu yörenin insanları çalışıyor burada. Bu ihmaller giderilip burada bu tür başka olayların kısacası Türkiye'mizde maden ocaklarında bu tür olayların yaşanmamasını istiyoruz.
 

Ali Bulut da aynı fikirde, konuşmaya başlamadan derin bir iç çekiyor ve "Madende noksan varsa bu çocukları 1,5-2 gaz seviyesiyle neden tuttular?" diye soruyor.

Bir başka madenci yakını Kemal Yıldırım ise "Tüm bu konuştuklarınıza ne ekleyeyim ki ben?" diye sorup gaz ölçümüyle görevli personele dikkat çekiyor:
 

Gaz ölçücü arkadaşın kim olduğunu merak ediyorum aslında da. Onun bir ihmali var mı yok mu araştırılmasını istiyorum.
 

Bir başka şehit madencinin yakını Fikret Kansız'ın ağabeyi Hikmet Kansız ise o sırada Amasra ilçe merkezinde.

İlçede hafta sonu yoğunluğu hâkim. Onun aklındaki yoğunluk ise bambaşka:
 

Mesela erken uyarı cihazı kontrol ediliyor muydu? Madencilerin kullanmış olduğu ferdi kurtarıcı gaz maskelerinin ölçümleri yapılıyor muydu? Bu sıkıntılar gündeme geldi. Geldi ama bunlara maalesef kulak asılmadı. Bunun takipçisi olması gereken sendikadır. (Sendikanın) seçim sürecinde bakım olacaktı. Seçim nedeniyle ertelendi mi? Bunların çok derin bir şekilde araştırılması gerekiyor. Ben savcılarımızdan şunu rica ediyorum gerekirse sendikanın da bu soruşturmaya dahil edilmesini istiyorum.
 

Genel Maden İşçileri Sendikası'nın merkezi Zonguldak'ta. Independent Türkçe, genel merkezi aradığında telefona çıkan kişi notumuzu alıp, yönetim kuruluna haber vereceğini söylüyor. Sendikanın Amasra şube temsilcisine ulaştığımızda ise "Savcılık soruşturması tamamlanana kadar konuşmama kararı aldık" yanıtı alıyoruz.

"Hattat'lar 18 yılda bir kaşık kömür bile çıkartmadı"

Tüm bu süre zarfında bir başka dikkat çeken nokta ise patlamanın yanındaki Hattat'ların özel şirketi. Özel işletmenin resmi internet sitesinde Amasra'da hedeflenen yıllık üretim miktarının 5 milyon ton kömür olduğu belirtiliyor ama ÇHD'den avukat Mürsel Ünder son 18 yılda gelinen noktayı şöyle özetliyor:
 

Yaklaşık 17-18 yıldır sahip oldukları ocaklarda bir kaşık kömür bile çıkarmış değiller. Buna rağmen Amasra müessesenin altındaki A sahasının altındaki bölüm de Hattat'lara verilmiş ve bir sınır değişikliği yapılmış. Bu sınır değişikliğini de 2020 şubat ayında da MAPEG tarafından onay verilmiş. Bu tarz bir onay verilmesinde, aynı fay üzerinde onay verilmesinde yerin üstünün başka bir firma altının başka bir işletme tarafından çalıştırılmış olmasının çok önemli riskleri var. Bu risklerle ilgili çok daha önceden hazırlanmış raporlar var."
 

TBMM'de Amasra için komisyon kuruldu

Sadece savcılık değil. Meclis de olayı araştırıyor. Amasra maden faciasının ardından mecliste bir araştırma komisyonu kuruldu. Bu komisyonun başkanlığına ise AK Parti Kayseri Milletvekili Taner Yıldız getirildi. Yıldız, Soma Maden Faciası döneminde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı koltuğunda oturan isimdi. Avukat Ünder, "Komisyonun kurulması olumlu ama işin bulanıklaştırılmasına doğru gidebilir" diyor:
 

Soma'da da komisyon kuruldu, başka birkaç yerde daha kuruldu. Soma'da biz etkin bir komisyon çalışması yürütüldüğünü görmedik. Taner Yıldız'ın başkanlığında kurulmuş olmasının başlı başına çok önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyoruz ve komisyonun işlevinin de açıkçası arzu ettiğimiz çerçevede bir komisyon olmayacağına dair güçlü kaygıların oluşmasına sebep oluyor."
 

Amasra'da süreç daha uzun süreceğe benziyor.

Ateş sadece düştüğü yeri yakmıyor.

Bir ilçeyi, bir kenti, koca bir ülkeyi farkında olsa da olmasa da etkiliyor.

Peki tüm yaşananlar yine bir süre sonra unutulacak mı?

Yoksa bu kez gerçekten bir ders çıkarılacak mı?

Bunun yanıtını da kuşkusuz zaman verecek.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU