Geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada yeni ekonomi paradigmasını anlatan Hazine ve Maliye Bakanı'nın kullandığı ifadeler gündemi bir hayli meşgul etmişti.
Bakan Nureddin Nebati o konuşmasında "Neoklasik ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden, heteredoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan; davranışsal ekonomi ve nöro ekonomiyle daha fazla önem kazanmaktadır" demişti.
Dün CNN Türk'te katıldığı bir yayında Nebati'ye o sözleri soruldu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bulunduğu ortamın "bilimsel bir toplantı" olduğunu dile getiren Nebati, "Dünyadan davet ettiğimiz 21 tane hoca var. Dinleyicilerin tamamına yakını dekan. Bilimsel bir toplantı. Doktor unvanı için çok uğraş verdim. Aynı zamanda akademisyenim. Aynı zamanda doçentim. Yadsıyamazsınız. Doç. Dr. Nureddin Nebati'yim" dedi.
Tezin iki danışmanı var, anket için İbrahim Uslu'ya da teşekkür etti
Nebati, akademik dünyaya adım attığı doktora unvanını 2014 yılında Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı'ndan aldı.
Doktorasını ekonomi üzerine değil siyaset bilimi üzerine yapmıştı ve eğitimini "AK Parti Teşkilatlarının Demokratik Değerlere Bakışı Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz: Milli Görüşten Muhafazakâr Demokrasiye" başlıklı teziyle tamamladı.
Tezin iki danışmanı bulunuyor. O dönem doçent olan Ramazan Şengül ile Prof. Dr. Yılmaz Bingöl, Nebati'nin tez danışmanları.
Tezde kullanılan veriler, 2013 Kasım-Aralık aylarında, Türkiye'yi temsilen 12 ilde AK Parti ve Saadet Partisi il ve ilçe yönetim kurulu üyeleriyle yapılan anketle ortaya çıktı. Anketin hazırlanması için Nebati'ye yardımcı olan bir isim vardı. Şimdilerde "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun danışmanı" denilen kamuoyu araştırmacısı İbrahim Uslu, Nebati'ye yardımcı olmuş, Nebati de tezinde Uslu'ya bu yardımları için teşekkür etmişti.
"İnsan toplumsal bir varlıktır"
Tezine, "İnsan toplumsal bir varlıktır. Toplumla kurduğu ilişkiler içerisinde kendisine bir aidiyet ve kimlik kurar. Kimliğin oluşumu sürecinde toplum ve birey arasında karşılıklı bir ilişki bulunmaktadır" diye başlayan Nebati, "demokrasi" kavramının etimolojik açıklamasını yaptı ve şunları söyledi:
"Yasalar, çoğunluk iktidarının oligarşiye dönüşme ihtimalini bertaraf etme araçlarından biri olarak kurgulanmıştır. Bu yönüyle anayasal kurumlar demokrasiyi şekillendirici bir irade taşıyamazlar, ona hizmetle mükelleftirler."
Yargı bağımsızlığı
Uluslararası kurum ve sözleşmelerin yargı bağımsızlığı üzerinde önemle durduğunu hatırlatan Nebati, hakimlere bütün etki ve bağımlılıklardan azade bir şekilde objektif karar verebilmesi için özerk bir alan tayin edildiğini belirterek şu vurguyu yapıyor:
"Totaliter rejimlerde bunun tam tersi bir işleyiş yürürlükte olmuştur. Hakim belirli bir dava ve ideolojinin memurudur ve tüm kararlar bu ideolojik çerçeveye göre verilir. Bu tür durumlarda objektiflik söz konusu değildir; bilakis yargı yönetimin bir düzeneği ve baskı kurmanın aracıdır. Örneğin Sovyetler Birliği deneyiminde yargının bağımlı olmasını sağlayan en temel unsur sosyo-ekonomik olarak Komünist partiye bağlı olmasıydı."
Farklılıklara saygı
Farklılıklara saygının ve azınlıklara yaklaşımın bugünün demokrasi anlayışında temel bir yer işgal ettiğini de belirten Nebati, modern demokrasilerin temel sorunsallarından birinin serbest çoğunluğun alacağı kararların çoğunluk diktasına dönüşüp dönüşmeyeceği ve böyle bir durumda azınlık haklarının korunabilmesi için hangi mekanizmaların geliştirilebileceği olduğu yorumunda da bulunuyor.
"Muhafazakâlık, pejoratif imaların aksine bir eklemlenme ideolojisi değildir"
"Muhafazakârlık kendisine yönelik pejoratif imaların aksine bir eklemlenme ideolojisi değildir" diyen Nebati, "Kendi içinde bir bütünsellik ve değişime yönelik epistomolojik bir itiraz, bir çeşit temkin içerir. AK Parti muhafazakâr kimliği sahiplenerek çevrenin ve merkez sağın bileşenlerini bünyesinde toparlamıştır. AK Parti'nin ürettiği siyasetin bir sonucu da geriliğin, iptidailiğin üreticisi ve bir çeşit patoloji anti-miti olarak konumlandırılan İslami kimliğe dair algının kırılmasıdır" saptamasında bulunuyor.
Tezde kapitalizm ile modern demokrasi arasındaki etkileşim de irdeleniyor. Kapitalizm ve modern demokrasi arasında, mutlak bir sebep sonuca dayanmasa da etkileşim olduğuna dikkati çeken Nebati, "Her kapitalist sistem demokratik olmamakla birlikte, kapitalist yapı içinde demokratik sistemin inşa edilmesi mümkündür. Liberalizmin özgürlük ve eşitlik anlayışı serbest piyasa ekonomisi ile bütünleştirilmiştir. Öyle ki ekonomik özgürlük ile politik özgürlük arasında mutlak bir ilişki tanımlanmaktadır. Liberalizmin savunduğu değerler, onun ekonomik işleyişi ile örtüştürülüp, liberal demokrasi serbest piyasa kapitalizminin bir parçası olarak algılanmaktadır" diyor ve ekliyor:
"Muhafazakâr düşünce mutlak bir ekonomik doktrinin savunuculuğunu yürütmez. Konjonktür ve toplumsal şartlara göre toplumu bir arada tutabilecek ekonomi modeli ne ise muhafazakârlık onu savunur. Muhafazakârlığın özel mülkiyete, hukukun üstünlüğü ilkesine, serbest teşebbüse yaklaşımı onu liberal politikalara yaklaştırmaktadır. Muhafazakârlık hukukun üstünlüğü, özel mülkiyet haklarının korunması, ekonomide istikrar ve dengenin sağlanması, servetin adil bölüşümü gibi unsurları olumlamaktadır. Temel olan toplumsal ve bölgesel eşitsizliklerin mümkün olduğunca azaltıldığı, özel sektörün geliştirildiği, servetin tabana yayıldığı, orta sınıfın güçlendirildiği, istikrarlı büyüme, dengeli bütçe, milli gelirde sistemli artışa dayalı bir ekonomi modelinin muhafazakârlığın dinamikleri ile ters düşmediğini söylemek mümkündür."
2002-2012 arasına övgü
Tezinde AK Parti teşkilat üyelerinin, devletin ekonomiye müdahalesine ve ekonomide yegane aktör olmasına karşı olduğunu ve serbest piyasa ekonomisini desteklediğini ifade eden Nebati, 2002-2012 döneminde gerçekleştirilen mali disiplin ve harcama azaltıcı politikalar olumlu sonuç verdiğine ve kamu maliyesine katkı sunduğuna da dikkati çekiyor.
"AK Parti'liler, farklı fikirlere saygılı"
Tezin üçüncü bölümünde topladığı verileri değerlendiren Nebati, AK Parti'lilerin Saadet Partililere nazaran "Farklı fikirlere karşı saygı ve hoşgörülü" olduğunu ileri sürerek, bu farkın sebebinin "AK Parti'de demokrasinin gereği olarak düşünsel hoşgörünün yer etmesinden" kaynaklandığını düşünüyor.
Her iki partide de "Halkın serbest seçimlerle kendi yöneticilerini seçmesi"ni demokratik bir yönetim için önemli bulan katılımcıların toplamının yüzde 97,3 olduğunu aktaran Nebati, "AK Parti'li teşkilat mensuplarının laikliğe verdiği önem, onu Milli Görüş çizgisinden ayıran en önemli göstergedir. Demokrasinin laiklik önkoşuluna bağlanması AK Parti'li teşkilat mensuplarının bir kısmı tarafından kabul görmüştür. Seçmenler nezdinde de aynı sonucun çıkması beklenmektedir. AK Parti teşkilatları demokratik bir yönetim için laiklik ilkesini yüzde 46,5 oranında önemli bulmakta buna karşın yüzde 38,1 ise önemsiz bulmaktadır. Bu ise AK Parti'li teşkilat mensuplarında demokratik bir devlet için laikliğin önemi konusunda homojen bir tavrın olmadığını göstermesi açısından önemlidir" diyor.
Araştırmasının sonuçlarına göre, AK Parti teşkilat üyelerinin serbest ve adil seçimler, eşitlik, düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, basın özgürlüğü, sınırlı iktidar ve yargı bağımsızlığı ilkelerini benimsediğini ve desteklediğini savunan Nebati, AK Parti teşkilatının muhafazakâr ölçütleri korumak kaydıyla kadın-erkek eşitliğine inandığını da ifade ediyor.
"AK Parti'liler eşitlik hakkını savunuyor"
Verilerin, AK Parti teşkilat üyelerinin toplumdaki farklılıkları bir zenginlik olarak gördüğü ve saygı gösterdiği hipotezini desteklediğini savunan Nebati, "AK Parti teşkilat üyelerinin farklı etnik, dinsel, mezhepsel ve siyasal görüşlere sahip gruplara karşı hoşgörülüdür ve bu grupların sosyal ve siyasal hayata katılımını belirli ölçüde desteklemektedir. AK Parti'lilerin gerek kendilerinden farklı din, mezhep, etnik grup mensubu kişilerin gerek eşitlik ve haklarının savunulması, gerekse bu kişilere güven konusunda olumlu tutumlar sergiledikleri görülmektedir" diyor ve AK Parti teşkilat üyelerinin, demokratik sistemi oluşturan anayasal kurumlara güven duyduğunu gösterdiğini de dile getiriyor.
"AK Parti'liler kendisini 'dindar görüyor', Saadet Partililer daha çok ibadet ediyor"
AK Parti teşkilat üyelerinin hemen hemen tamamına yakınının kendisini dindar addettiğini, çoğunluğunun ibadetlerini düzenli yaptıklarını saptadığını da kaydeden Nebati, "Her ne kadar Saadet Partililer kendilerini ‘oldukça dindar' tanımlayıp AK Parti'lilere kıyasla daha düzenli ibadet ediyor olsalar da AK Parti teşkilatı içinde çoğunluğun dini bir hayat tarzını benimsediklerini söylemek mümkündür" diyor.
Bakan Nebati, Milli Görüş hareketinin ekonomik olarak yükselişe geçen ancak "laikçi Kemalist blok tarafından engellenerek ekonomik ağlardan dışlanan" taşranın ekonomik taleplerini dillendirmek bağlamında sınıfsal bir itirazın da temsilciliğini üstlendiğini de tezde belirtiyor.
© The Independentturkish