Celal Şengör, ifade verdi: Dinsel masalları değerlerin temeli yapan savcı, beni şüpheli ilan etti

"RTÜK ve savcılık bilimsel olarak hiçbir tarihi belgesi olmayan bir mitolojiye dayanarak bilime karşı çıkmaya yeltenmiştir"

Fotoğraf: YouTube

"Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama" suçundan hakkında soruşturma başlatılan Prof. Celal Şengör’ün ifadesine ulaşıldı.

Cumhuriyet’ten Barış Terkoğlu’nun haberine göre "Bu değerlendirme bilimsel bir değerlendirme olup tarihi bir gerçeklik taşımaktadır" denilen savunmada "Sayın Cumhuriyet Savcısı sadece Wikipedia'ya bile bakmış olsalar ne demek istediğimizi anlar" ifadeleri kullanıldı.

Wikipedia’dan yapılan alıntılar savunmada şöyle yer aldı:

Musa'yla ilgili ilk yazılı kaynak Babil Sürgünü sırasında üretildiği düşünülen metinlerdir. Bu metinler Musa’nın yaşadığına inanılan dönemden yaklaşık olarak 1000 yıl sonrasına denk geliyor ve Musa veya Kutsal kitap ile ilgili bazı anlatıların Babil-Sümer anlatıları ile benzerliklerine de ışık tutabilir. (…) Musa'nın doğumu ve büyütülmesi ile ilgili anlatılan öykülerin bir kısmı Akad kralı Sargon, Hint en:Karna ve Yunan Oedipus öyküleri ile örtüşür, yani belli ki masalsı bir karaktere yakıştırmadır. (…) 21. yüzyılın başlarında arkeologlar, İbrahim, İshak veya Yakup'u güvenilir tarihi şahsiyetler yapacak herhangi bir bağlam kurma umudundan vazgeçtiler.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Prof. Celal Şengör’ün savunmasında bütün bunlara ek olarak Nuh Tufanı’nın da masallara dayandığı anlatıldı:

Şengör’ün 2003'te dünyanın en prestijlilerinden olan Amerika Jeoloji Derneği tarafından yayımlanan bir kitabında Nuh Tufanı menkıbesini detaylı olarak inceleyerek onun da 1875'ten beri pek çok Eski Ahit uzmanı, Asurolog, tarihçi ve arkeoloğun da defaatle yayımladığı gibi—tamamen Sümer, Asur ve Babil mitolojilerine, yani masallarına dayandığını, sözde dünyayı kaplayan bir tufan için jeolojik en küçük bir iz bile bulunamadığını belgelemiştir. Şengör'ün eserinin orijinalliği ilk defa Sümer, Akkad, Babil, Yunan ve Eski Ahit anlatılarını sütunlar halinde dizerek bir ‘deneştirme şeması’ oluşturması olmuştur. Şengör'ün şeması hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir şekilde Nuh Tufanı menkıbesinin eski Mezopotamya masallarından türediğini ispat etmekte, kendinden önce pek çok bilim insanı tarafından zaten ortaya atılmış bu görüşü desteklemektedir. Bu şema dilekçemiz ekinde sunulmaktadır.

Ortaçağ’da, kilisenin bilim insanlarıyla çatışmasının anlatıldığı savunmada, bilim ile dinin ilişkisi şöyle tarif edildi:

Din ve bilimin konularının birbirleriyle örtüşmediğini iddia etmek tarih cehaletinin bir sonucudur. Zaten öyle bir şey olsa binlerce yıllık sürtüşme olmazdı. Yaradılış efsanesinden tutun da Nuh Tufanı’na, dillerin ayrışmasından insanların mucizelerle hastalıklarından kurtarılmalarına, dünyanın şeklinden Ay ve Güneş’in yörüngelerine ve Güneş sisteminin geometrisine kadar pek çok konuda hem din hem de bilim ortaya görüşler atmışlardır. Bunların hepsi birbiriyle örtüşür ve çelişir. Bu çelişkilerin istisnasız hepsi bilim lehine çözülmüş, din her seferinde geri adım atmak zorunda kalmıştır.

"RTÜK ve savcılık bilime karşı çıkıyor"

Türkiye’de Ortaçağ’a geri dönüşün yaşandığını söyleyen Şengör, savcılığa geri adım çağrısında bulundu:

Türkiye'de de Diyanet ve RTÜK, Orta Çağ'ın görüşlerine geri dönerek benim dile getirdiğim bir tarihi gerçek için Habertürk kanalına ceza verilmesini temin etmişlerdir. Maalesef bir Cumhuriyet Savcısı da 21. yüzyılda bilimi reddederek dinsel masalları değerlerin temeli yapan bir görüş için beni şüpheli ilan etmiştir. Bu yapılan hiçbir bilimsel ortamda savunulamaz, her iki kurumu da gülünç duruma düşürür. RTÜK ve Savcılık bilimsel olarak hiçbir tarihi belgesi olmayan bir mitolojiye dayanarak bilime karşı çıkmaya yeltenmiştir. En çok iki tür gerçek fikrine sığınmaya kalkabilir ki, bu da günümüzde biraz tahsilli ve aklı başında insanları ancak güldürür. RTÜK ve savcılık bilimsel bir ifadeye ceza vermeye kalkışarak, bilime karşı çıkmaktadır. Galile'yi ve Darwin'i mahkum eden kiliseleri göz önünde bulundurarak günün birinde kendilerinin de aynı duruma düşeceğini düşünüp aldığı karardan vakitlice vaz geçmelidir.

Suçlamaya konu kanunda “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” yazıldığı hatırlatılırken, Şengör’ün sözlerinde hem aşağılama olmadığı hem de kamu barışını bozmadığı anlatıldı.

Şengör’ün savunmasında, bilim tarihi, arkeoloji, tarih, felsefe, dinler tarihi konularında 20’nin üzerinde esere atıf yapıldı. Çeşitli dillerde yayınlanmış bu eserler kaynak gösterilerek, dinsel anlatıyla bilimsel gerçekler arasındaki tarihi farklılıklar irdelendi.

Ne demişti?

Celal Şengör, 23 Mayıs’ta katıldığı Habertürk yayınında özetle şunları söylemişti:

Ben bunu saptamasını yapayım. O masal. Hocam masal o. Onların hepsi masal. İbrahim diye bir adamın yaşadığını malum değil. Bütün bu söylenen kişiler tarihte yok. Bunların hepsi o üç tane kutsal denilen aslında…. Hayır ama bu önemli Suriye din geleneği Mezopotamya din geleneğinden türemiş bir yan branştır. Bizim bugün İbrahimi, dinler dediğimiz işte Musevilik. Hristiyanlık arkasından İslam yani Museviliğe bakıyorsun Musa peygamber diyorlar, o adamı da tarih bilmiyor. Yok öyle bir isim. Musevilerin kitabında bir Mısır’dan çıkış vardır Meşhur. Yok öyle bir olay. Yani incelendi, yayınlandı. Yani hocanın söylediği Harran’ın menkıbevi tarihteki önemi anlatıyor.

 

Cumhuriyet

DAHA FAZLA HABER OKU