Gülşen'in tutuklanmasına bazı AK Partililer bile itiraz etti… Hukuk sadece muhaliflere mi işliyor?

Gülşen’in sözlerine tepki gösterenler arasından bile “tutuklama” kararını eleştirenler oldu. Hukukçulara göre tutuklama haksız, orantısız ve ölçüsüz. Kimilerine göre ise "Hukuk, muhalifler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılıyor"

Hukuk muhaliflere mi işliyor? / Kolaj: Idependent Türkçe

Binmişiz bir alâmate. Gidiyoruz kıyamete. Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem'e...


Sezen Aksu'nun 2017'de seslendirdiği "Şahane Bir Şey Yaşamak" şarkısının sözleri üzerinden epey bir tartışma yaşanmıştı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Aksu'nun dine hakaret ettiğini savunanlar evinin önünde tepki göstermiş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere birçok kişi "dil kesmekten" bahsetmişti. 

Oysa bugünlerde Gülşen hakkında soruşturma başlatan savcı, Aksu'ya yönelik "dil kesme" dahil olmak üzere tehdit içerikli ifadeleri "eleştiri" kapsamında değerlendirmişti. 

Sadece Aksu değil. Tarkan da bir şarkısındaki sözlerden dolayı tepkilerin odağında yer almıştı. 
 

Gitçek gitçek geldiği gibi gitçek, her şeyin sonu var, bu çile de bitçek. Oh oh zilleri takıp oynıycaz o zaman, o çiçekten günler çok yakın inan. Çok uzattın vallahi bıktık. Bi durmadın vermedin ki aman. Hadi yeter artık fena bunaldık. Düş babam artık düş yakamızdan.


Şarkı şubat ayında yayınlandıktan sonra sosyal medyanın gündemine oturmuş ve tartışılmıştı. 
 

Tarkan - Sezen Aksu
Tarkan - Sezen Aksu / Kolaj: Independent Türkçe


İki sanatçı da bazı siyasiler tarafından linçe maruz kalmıştı. 

Son iki gündür tartışılan isim ise şarkıcı Gülşen.

Özür diledi ama yine de tutuklandı

Gülşen, 30 Nisan'da konserinde kullandığı "İmam hatipte okumuş kendisi, sapıklığı oradan geliyor" şeklindeki ifadesi nedeniyle tepki topladı. 

Birçok siyasetçi, Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere pek çok kurum ve kuruluş, yaptığı açıklamayla Gülşen'i eleştirdi. 

Ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama" suçundan soruşturma açtı.

İfadesi alınmak üzere gözaltına alınan Gülşen, çıkarıldığı nöbetçi sulh ceza hakimliği tarafından tutuklanarak Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'ne konuldu. 

Gülşen en ağır şekilde eleştirildi, özür diledi ama yine de tutuklandı. Ancak tutuklanması tartışmaları da beraberinde getirdi.
 

Gülşen
Gülşen / Fotoğraf: Twitter


Hukukçu ve sanatçıların da olduğu geniş bir kesim, Gülşen'in sarf ettiği sözlerine katılmamakla beraber tutuklanmasını eleştirdi.

TTB'den haksız uygulamadan dönme çağrısı

Türkiye Barolar Birliği (TBB) de tutuklamaya tepki göstererek hukuksuz uygulamadan dönülmesi çağrısında bulundu.

Tutuklamanın hukuksuz olduğunu savunan birçok siyasetçi de iktidarın yargıyı sopa olarak kullandığını, hukukun sadece muhalif kesimlere işlediğini savundu.

Birçok sosyal medya kullanıcısı ise "namaz kılmayanlar öldürülebilir", "oruç tutmayanlar sopalansın" diyenlere, uyuşturucu ticareti yapanlara ve Sedat Peker'in itirafları için soruşturma açılmadığını anımsatarak Gülşen'in tutuklanmasını eleştirdi.

Gülşen'in tutuklanması gerçekten hukuksuz bir uygulama mı? Türkiye'de hukuk sadece muhaliflere mi işliyor?

Independent Türkçe'ye konuşan hukukçular, sarf edilen sözler nedeniyle Gülşen'in tutuklanmasının yanlış olduğu görüşünde.

"Hukuk muhalifler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılıyor"

Yargıçlar ve Savcılar Birliği Kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na göre tutuklama kararını hukukla açıklamak mümkün değil. 
 

Ömer Faruk Eminağaoğlu
Yargıçlar ve Savcılar Birliği Kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu / Fotoğraf: AA


Gülşen'in Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 216'ncı maddesi kapsamında tutuklandığını hatırlatan Eminağaoğlu, "Bu madde üç fıkradan oluşuyor. Ceza miktarı itibariyle son iki fıkradan tutuklamak mümkün değil, ilk fıkra olabilir ama bu da açıklanmamış. Bu suç, somut tehlike suçu. Aradan aylar geçmiş ve ortaya çıkmış somut bir tehlike yok" dedi.

Somut bir tehlike olmamasına rağmen tutuklanma kararının hukukla izah edilemeyeceğine değinen Eminağaoğlu, "Tutuklanmanın koşulları kaçmak veya kanıtları karartmaktır. Gülşen olaydan sonra kaçmış mı yoksa delilleri mi karartmış? Koşul da suçun unsurları da yok" diye konuştu.

Hukukun muhalifler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanıldığını savunan Eminağaoğlu, "Yargı bağımsız olmayınca hukuk muhalif kesim üzerinde sindirme aracı gibi kullanılıyor. Yargı bağımsız olsa bu kararların verilmesi mümkün değil. Asıl halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, kutuplaştıran ve buna yol açan yargının bu kararlarıdır. Halkı kutuplaştıran yargının bu kararlarıdır" değerlendirmesinde bulundu.

"Tutuklama haksız ve ölçüsüzdür"

Eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı hukukçu Dr. Mehmet Ruşen Gültekin, tutuklanmanın son tedbir olması gerektiğini söyledi.

Atfedilen suç göz önünde bulundurulduğunda delilleri karartma veya kaçma şüphesi olmayanın tutuklanamayacağını ifade eden Dr. Gültekin, "Tutuklanma bir tedbirdir ve soruşturmanın selameti buna bağlıdır. Ancak karşımızda Türkiye'ye mâl olmuş bir sanatçı var. Ne kaçma ne de delilleri ortadan kaldırma şüphesi var. Tutuklama haksız ve ölçüsüzdür. Bu bir operasyon, bir gözdağıdır" ifadelerini kullandı.
 

Mehmet Ruşen Gültekin
Eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ruşen Gültekin / Fotoğraf: Twitter


Gülşen'in ifadelerinin ardından iktidara yakın cenahın hemen bir saldırı furyası başlattığını aktaran Gültekin, "Sanki Gülşen imam hatiplilere ‘sapık' demiş gibi bir algı yarattılar. Oysa olay bir şakadan ibaret. Şık değil ve doğru olmayabilir ama tutuklanması akıl dışı bir şey. Çünkü olay 30 Nisan'da olmuş bir mesele" yorumunda bulundu.

"Bu gündemi saklamaya yönelik bir işlemden ibaret"

Daha önceki olaylarda olduğu gibi bunda da "cambaza bak oyunu" olduğunun altını çizen Gültekin, ne zaman gündemde iktidarı sıkıntıya düşürecek açıklamalar yapılsa benzer olayların meydana geldiğini belirterek, şunları kaydetti:
 

Her zaman bir tane düşman figür yaratılıyor ve gündeme sokuluyor.

Ne zaman ki Sedat Peker cumhurbaşkanı danışmanının rüşvet aldığını söyledi, Ağrı İŞKUR Müdürü'nün seks skandalı ortaya çıkması gibi konular konuşulmaya başlandı hemen bir düşman figür yaratıldı.

Gülşen'in tutuklanmasıyla hukuka kara bir leke sürüldü. Sezen Aksu olayında olduğu gibi Gülşen'de de amaç bir hedef yaratıp gündem değiştirmektir.

Bugünkü mağdur Gülşen, yarın Ahmet ve öbür gün de Mehmet olabilir. Bu gündemi saklamaya yönelik bir işlemden ibaret. Ne yazık ki yargı muhaliflere karşı bir silah olarak kullanılmaya devam ediliyor.


"Yargı eliyle muhalefet susturulmak isteniyor"

Yargıçlar Sendikası Başkan Yardımcısı, Emekli Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk de Eminağaoğlu ve Gültekin ile benzer görüşte.

Tutuklamanın hiçbir hukuki açıklamasının olmadığını aktaran Yücetürk, Gülşen'in toplumsal bir linçe maruz kaldığını söyledi.

 

Bülent Yücetürk
Yargıçlar Sendikası Başkan Yardımcısı Emekli Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk / Fotoğraf: Twitter

 

Hukukun sadece muhaliflere işlediğini ve yargı eliyle muhalefetin susturulmak istendiğine değinen Yücetürk, "Sürece bakıldığında özellikle bu dönemde muhalefete dönük, gerek din adamlarından gerekse iktidar sahiplerinden söylenen birçok söz var. Yargı bunlarla ilgili tek bir işlem yaptı mı? Elbette yapmadı. Bu da anayasada yazılı eşitlik ilkesine aykırıdır" ifadelerine yer verdi.

"'Sürtükler' ifadesi için tek kelime eleştiri yaptılar mı?"

Yücetürk, "Gülşen'in tutuklanmasını isteyen iktidar borazancılığı yapan medya ve gazeteciler, Cumhurbaşkanı'nın Gezi'deki kadınlar için 'sürtükler' ifadesi için tek kelime eleştirdiler mi?" sorusunu yönelterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
 

Burada adalet ve eşitlik ilkesi söz konusu değil. Burada yapılan çok nettir; din üzerinden bir tartışma yaratılmaktır.

Ülke önemli bir seçime gidiyor. Anlaşılan bu seçimin din ve milliyetçilik üzerinden yürütüleceği anlaşılıyor. Bunun altyapısını hazırlamaya çalışıyorlar.

Bunun farklı bir versiyonunu yasaklanan festivallerde görüyoruz. Gülşen'in tutuklanması bunun bir devamı.

Kendisi söylediği sözlerinden dolayı özür diliyor. Belki sınırları aşmış olabilir ama bunun karşılığı tutuklamak değildir.

Yargı siyasallaşarak tamamen iktidarın toplumsal muhalefeti baskılayan bir araç haline geldi.

Bu da ülkede yargıya neden güvenilmez olduğunun cevabıdır.


"Hukuk hepimize gerekli"

Emekli Cumhuriyet Savcısı Cihan Ergün da meslektaşları gibi tutukluluğunun son çare olması gerektiği görüşünde.
 

Cihan Ergün
Emekli Cumhuriyet Savcısı Cihan Ergün / Fotoğraf: Twitter


Tüm demokratik ülkelerin ceza yargılama yasasında tutuklanmanın son çare olduğunu ifade eden Ergün, "Diğer tüm yol ve yöntemler tükenmiş ve başka çare kalmadıysa tutuklama olabilir. Ancak bu olay bugün veya dün olmuş bir şey değil ki, yaklaşık beş ay önce olmuş bir mesele. Hukuk hepimize lazım" hatırlatmasında bulundu.

Gülşen'in sarf ettiği ifadelerin hakaret veya halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek sayılsa bile eylemin alt ve üst sınırının tutuklanmayı gerektiren bir sınır olmadığı dile getiren Ergün, sözlerini şöyle tamamladı:
 

Meseleyi tüm yönleriyle araştırıp soruşturma başlatabilirsiniz, hatta eylem veya fiili suç da teşkil edebilir ama tutuklanma son çare olarak düşünülmeli. Çünkü hukuk hepimize gerekli.

Hepimizin en son sığınacağı kapı hukuk kapısıdır. "Bugün size yarın bize" gibi bir anlayış doğru değil.

Adalet uygulayıcıların bu ve benzeri davranışlarda bulunmaması gerekiyor.

Kişisel görüş ne olursa olsun hukuk önünde herkes eşittir. Yasa ne emrediyorsa o uygulanmalı.

 

 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU