Demirtaş'ın "silah bırakma" çağrısına bölgeden tepkiler: PKK, Türkiye'ye karşı silah bırakır mı?

Edirne Cezaevi'nde bulunan HDP'nin eski eş genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "PKK'nin Türkiye’ye karşı silahları tümden bırakmasını isterim" sözlerine bölge illerindeki baro, STK temsilcileri ve akademisyenlerden destek geldi

Fotoğraf: İlyas Akengin

Türkiye siyasetinin en önemli gündem maddelerinden biri olan Kürt meselesi ve PKK'nın silahsızlanması konusu yeniden gündemde.

Kürt meselesinin çözümünde en somut adım 2013 yılında atıldı. 2009 yılında askıya alınan çözüm süreci, 2013 Nevruz'unda Öcalan'ın Diyarbakır'da okunan mektubu ile yeniden başladı, 'akil insanlar' Türkiye'yi dolaştı.

Ancak onlarca kişinin hayatını kaybettiği Kobani protestoları nedeniyle süreç kesintiye uğradı.

Tarihi Dolmabahçe Mutabakatı ile sürecin başka bir evreye gireceği düşünülüyordu; ancak beklendiği gibi olmadı.

Bu toplantının üstünden çok geçmeden çözüm süreci masası devrildi, süreç rafa kaldırıldı ve yeniden Türkiye çatışmalı bir sürecin içine girdi.


Demirtaş'ın açıklamaları karşılık bulur mu?

Kasım 2016'dan bu yana Edirne F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, siyasetin gündeminde yer alan konulara ilişkin T24 yazarı Murat Sabuncu'nun sorularını yanıtladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Önemli açıklamalarda bulunan Demirtaş, "Devlet de PKK de sorunu artık şiddet zemininin dışına çıkarmak zorundadır. Ben mümkünse PKK'nin Türkiye'ye karşı silahları tümden susturmasını, bırakmasını isterim" ifadesini kullandı.

2023 seçimleri öncesi Demirtaş'ın bu çıkışı, 'Türkiye yeni bir çözüm sürecine mi hazırlanıyor' sorusunu akıllara getirdi.

Peki, 40 yıldır konuşulan ancak çözülemeyen PKK'nın silahsızlanması konusu mümkün mü?

Bu sorun nasıl çözülür?

Demirtaş'ın çıkışı karşılık bulacak mı?

Independent Türkçe için Demirtaş'ın 'silah bırakma' çıkışını bölgedeki baro, STK temsilcileri ve akademisyenlerle konuştuk.
 

Ilyas Akengin
Fotoğraf: İlyas Akengin

 

"Silahların sustuğu ortamda çözüm kolaylaşır"

Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, eski HDP lideri Demirtaş'ın 'silahsızlanma çıkışını' olumlu bulanlardan.

"Yazıyı bir bütün olarak okuduğumuzda Demirtaş'ın Kürt Meselesinin çözümünde diyalog ve müzakere yöntem ve önemini bir kez daha vurguladığını görüyoruz" diyen Nahit Eren, şu değerlendirmelerde bulundu:

2012'den sonra Kürt sorununun çözümünde önemli bir noktaya gelinmişti.  Şiddet ve ölümün olmadığı bir sürece girilmişti ancak maalesef bu süreç toplumun beklentisi dahilinde sonuçlanmadı. Sürecin sona ermesiyle 2015'ten sonra yeniden çatışmalı süreç başladı.

Bu açıdan Selahattin Demirtaş'ın sorunun çözümü açısından söyledikleri önemli. İki taraflı bir çözüm önemli. İki taraftan kastım, silahların konuşulduğu bir ortamda çözümü, barışı konuşmak oldukça güç bir durum. Tabii ki silahların sustuğu bir ortamda konuşmak çözümü kolaylaştıracaktır. Bütün dünya deneyimleri de bunu bizlere göstermiştir.

Demirtaş'ın da dediği gibi bugünün şartlarında zor görünüyor olsa bile koşulları yaratmak gerekiyor. Silahların susması sorunun çözümü açısından önemli bir unsur. Bunun koşullarını peki nasıl yaratabiliriz. Öncelikle iktidarın ve bütün aktörlerin bu minvalde bir niyet ortaya koyması gerekecektir. Şiddetin, çatışmanın ve operasyonların çözüme katkı sunmadığı, bilakis sorunu daha da derinleştirdiğini onlarca yıldır hep beraber deneyimliyoruz.

 

Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren.jpeg
Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren

 

2015 öncesi gibi bir süreç mümkün olur mu?

Türkiye'nin yeni bir çözüm sürecine ihtiyaç duyduğunu kaydeden Eren, "Zaman zaman sorunun çözümüne ilişkin açıklamaları görüyoruz. Kürt meselesinin şiddet sarmalından çıkarılması tabii ki önemli. Toplumsal taleplerin karşılanması ve sorunun çözümü konusunda adım atılması herkesin beklentisi ancak Türkiye'nin bir seçim atmosferi içinde olması maalesef bu beklentileri zorlaştırmaktadır. Seçim atmosferi ve stratejileri üzerinden Kürt sorunun çözümü niyetleri de çokta gerçekçi görünmemektedir. Sorunun her türlü seçim kaygısı güden siyasi beklentiden bağımsız bir iradenin ortaya konulması daha sağlıklı neticeleri yaratacaktır. Her şeye rağmen çözüm niyeti toplum tarafından çok olumlu karşılanacağı kanaatindeyim" dedi.


"Ülkenin kaybedecek 40 yılı yok"

HDP'nin PKK ile ilişkilendirilmesinin yanlış olduğunu vurgulayan Nahit Eren, bazı STK'ların da zaman zaman benzer suçlamalara maruz kaldığını söyledi.

"Siz toplumun sorunlarına dikkat çekiyor, yanlışları dillendiriyor ve çözüm arayışında bulunuyorsanız ve bu söylemleriniz birinin hoşuna gitmiyorsa; maalesef en kolay olan yöntemle örgütle ilişkilendiriliyorsununuz" diyen Eren, "Bizler açıklamalarımızda sorunu ve onun çözümünü dile getiriyoruz. Bazı sorun alanlarının dile getirilmesi bazı kesimlerde farklı algıya neden olduğunu görüyoruz. Türkiye'deki asıl problem alanı bu. İktidarlar tarafından kabul edilmeyen bir söylem tarzı sizi herhangi bir örgüte yakın olduğunuz sonucunu vermez. Evet, HDP bugün Türkiye'nin üçüncü büyük siyasi partisi. Bazı talep alanlarına yönelik söylemleri iktidar tarafından yada bazı siyasi partiler açısından rahatsız edici gelebilir. Ancak bu farklılık bu tür tehlikeli ithamlara konu edilmemelidir" şeklinde konuştu.

Nahit Eren, sözlerini şöyle sürdürdü:

Kürt sorununun çözümünde öneri ve model ortaya koyan, görüşünü çekinmeden söyleyen her parti aynı zamanda bir fırsattır. Sorunun diyalog yöntemi demokratik bir zeminde barışçıl çözümü için en önemli aktörler siyasi partiler olacaktır. Ama ülkemizde maalesef mevcut durum tam tersi bir değerlendirme konu edilmektedir. Partileri kriminalize eden de bazı siyasetçiler söylemleri olup, ülkeye faydası olmayan bilakis fazlasıyla zarar vermektedir. Herkesin çözüm için sorumluluk alması gerekmektedir. Ülke olarak kaybedecek 40 yılımız daha ve kaybedecek tek bir insanımız olmamalı.


"Çözüm sürecinde ciddi bir umut yeşermişti"

Diyarbakır Esnaf ve Sanatkarlar Odaları (DEBOB) Başkanı Alican Ebedinoğlu da, Demirtaş'ın PKK'nın silahsızlanması yönündeki açıklamalarını destekliyor.

40 yıllık çatışmalı süreçte binlerce kişinin hayatını kaybettiğini, yüzlerce kişinin göç etmek zorunda bırakıldığını ifade eden Ebedinoğlu, "Sorunun çözümünde zaman zaman iniş ve çıkışlar yaşandı, muhataplar ile birçok görüşmeler yapıldı. Tabi taraflar bu görüşmelerden yol kat edemediler. Açık söylemek gerekirse ben tarafların hiçbir zaman samimi olduğuna inanmadım" ifadelerini kullandı.

"Siyasiler bölgenin kanayan yarası için adım atmadı. Daha çok siyasi saikle hareket edildi" şeklinde konuşan Ebedinoğlu, "Çözüm süreci döneminde herkesin bildiği gibi ciddi bir umut yeşerdi. Bu umudun hepimize sosyal, ekonomik bir yansıması oldu. Bölgeye yatırımlar geldi, turizmde ciddi gelişmeler yaşandı ve bununla birlikte bir beklenti oluştu. Ama bu beklentinin alt yapısının hazır olmadığı sonradan görüldü. Çünkü görüşmelerin çözüm üzerinden yapılmadığını hep birlikte yaşadık. Bu noktada Sayın Demirtaş'ın açıklamasına katılıyorum. Silahla artık sorunun çözülmeyeceği su gibi ortada" dedi.
 

Diyarbakır Esnaf ve Sanatkarlar Odaları (DEBOB) Başkanı Alican Ebedinoğlu.jpeg
Diyarbakır Esnaf ve Sanatkarlar Odaları (DEBOB) Başkanı Alican Ebedinoğlu

 

"Taraflar ders çıkarmalı, yeni bir masa kurulmalı"

Çatışmalı sürecin sadece bölgeye değil, ülkeye kaybettirdiğini dile getiren Ebedinoğlu, "Şu an ülkede siyasi istikrar ve politik bir samimiyet yok. Bunların tümünü değerlendirdiğimizde artık silahların susması gerekiyor ve bu konuda çözümün tek adresi meclis olmalıdır. Sorunun çözümü için tüm farklı kesimlerin dahil edilmesi ve görüşünün alınması lazım. Tek bir partinin muhatap alınmasının sonuçlarını hep birlikte gördük. Bu nedenle tarafların, hükümetin ve siyasi partilerin bu noktada samimi bir tavır ortaya koması gerekir" diye konuştu.

Şiddetin son bulması için yapılacak her türlü girişimin, soruna ışık tutacağına inandığını ifade eden Alican Ebedinoğlu, şunları söyledi:

Tarafların geçmişteki çözüm süreçlerinden ders alınarak samimi bir masa kurulması gerektiğine inanıyorum. Çünkü yanı başımızdaki Rusya-Ukranya savaşı dünyayı etkiliyor. Dünyayı yöneten güçler arasında soğuk bir savaş var. Bunun faturasını bizim gibi ülkeler çekti ve çekmeye devam ediyor. Avrupa Birliği ülkeleri bu savaştan yüzde 10 etkilendiyse biz yüzde 100 etkilendik. Bu nedenle dikkat ederseniz savaşlar artık silahla değil, ekonomi ile dayatılıyor. Şu an Rusya ile Ukranya savaşıyor ama ezilen biz oluyoruz. İçinde olmasak bile bunların savaşının içindeyiz, ders çıkarmamız lazım. Mutlaka tarafların bu savaşın etkisini yaşayarak çözüm masasına oturması gerekir.


"Kürt meselesi ve silahsızlanma konusu seçim malzemesi yapılmamalı"

Kürt meselesine seçim ve oy hesabı üzerinden bakılmaması gerektiğini savunan Ebedinoğlu, "Bu konuda hiçbir partinin siyasi bir çıkar gözetmeksizin yola çıkması gerekir. Bu mesele sadece hükümetin ve HDP'nin sorunu değil. Türkiye'deki bütün siyasi partilerin rol alması gereken bir sorun. Burada yaşanan çatışmalı süreç ve ortam sadece Kürtleri veya bölgeyi etkilemiyor, depremin merkez üssü belki burası olabilir; ama artçıları Türkiye'nin en ücra köşesinde bile hissedilir. Türkiye'nin hiçbir yerine cenazelerin gitmemesi için hepimiz samimi olmak durumundayız" ifadelerini kullandı.

Savaşların silahla değil, ekonomi ile yürütüldüğünü görerek meseleye bakmak gerektiğini söyleyen Ebedinoğlu, "Dolayısıyla bu mesele sadece hükümet ile HDP'nin meselesi değil, hepimizin meselesi. Tüm partilerin ve STK'ların rol alması gerekir. Yoksa hükümet ile HDP'nin masaya oturup bu sorunu çözeceğine inanlardan değilim" şeklinde konuştu.
 

AFP.jpeg
Fotoğraf: İlyas Akengin

 

"PKK Türkiye'ye karşı silah bıraksın; peki Irak ve Suriye'ye etkisi ve katkısı nasıl olacak?"

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, PKK'nın Türkiye'ye karşı silah bırakmasının önemli olduğunu; ancak Suriye ve Irak'taki farklı yapılanmalar da olduğunu göz önünde bulundurularak bir değerlendirme yapılması gerektiğini savundu.

Şiddetin sonlandırılması gerektiğini ifade eden Kaya, şöyle konuştu:

Türkiye'deki Kürt sorununun, şiddetin yöntem olarak kullanılmasıyla çözülemeyeceğini yıllardır ifade ediyoruz. Şiddet sallandırılmalı ama bu tek başına Kürt sorunununçözümüne yeterli midir? Doğrusu ona baktığımız zaman Kürt sorunu kaçırılan fırsatlarla birlikte biraz daha Ortadoğu ölçekli bir soruna dönüştü. Çok önemli fırsatlar kaçırıldı, şimdi biraz daha zor.

PKK Türkiye'de silah bıraksın da, Ortadoğu'da kimin elinde ne silah var, kim devlet, kim çete, kim kabiledir; bunları bilmiyoruz. Irak ve Suriye'ye dönüp baktığımız zaman farklı farklı çete ve yapılanmalar var. Türkiye için söylenen 'silah bırakılsın' söylemi Irak ve Suriye'ye etkisi ve katkısı nasıl olacak mı? Orada çatışmalar devam ettiği müddetçe sadece silahları Türkiye'de bırakmak sorunu çözer mi? Evet, önemli bir adım olur; ama sorunun çözümünü biraz daha birlikte değerlendirmek gerekiyor.

 

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya.jpeg
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya

 

"Demirtaş açıklamayı tek başına mı yaptı yoksa HDP ile birlikte mi yaptı?"

"Yüzde 15'e varan bir HDP oyu varken, şiddet Kürt sorununun demokratik çözümüne katkı sunmaz" diyen Kaya, "Bu tam tersi bir etki gösterir. Ama sorunun tamamının çözümüne katkı sağlar mı; çok da belirleyici bir unsur olmaz gibi geliyor bana. Ancak Selahattin Demirtaş, Kürt sorununda önemli bir aktördür, kitlelerin dinlediği bir aktördür. Açıklamayı tek başına mı yaptı yoksa HDP ile birlikte mi yaptı?.. Öncelikle biraz bunun da bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Artık sorun sadece aktörlerin veya ülke yöneticilerinin dönem dönem yaptığı tek açılamalardan çok biraz daha ortak hareket edilecek çok boyutlu, çok kapsamlı bir sorundan söz ediyoruz. Açıklamaların çözüm olmayacağı, daha çok yöntemlerin biraz daha doğru tartışılacağı bir süreç daha etkili olur. Ama yine de tek başına şiddeti istememek, sallandırılmasını talep etmek her zaman benimde savunduğum bir realitedir" ifadelerini kullandı.


"Seçim dönemlerinde açıklamamak lazım, yapılırsa sorun daha da derinleşir"

Silahsızlanma ve Kürt meselesinin belirli kalıplar dışında ele alınması gerektiğini dile getiren Kaya, "Bu süreçlerde en yanlış davranış kalıbı, yıllar boyu çatışmalar ve travmalar yaratan, ölümlerle seyretmiş bir sorunu çekimser bir manevra üzerinden çözmeye çalışmak; belki de bu sorunun daha da derinleşmesine neden oldu. Bunu da gördük. Çözüm süreci sonrası AK Parti ve HDP'nin siyasi sonuçlarının yaratıldığı travma daha sonra büyük çatışmalara neden oldu. Onun için bunu seçim dönemlerinde çözüm süreci adı altında açıklamak yerine az önce söz ettiğim bir kapsamlı değerlendirme için Türkiye ve Ortadoğu barışı üzerinden yapılması kanaatindeyim. Yoksa geçmişte çözüm süreci döneminde yaşadığımız yöntemle ilgili başlangıçta önemli adımlar atıldı. Kimin ne yapacağı ile ilgili önemli bir başlangıçtı ama sonra seçim kaygılarına ve Ortadoğu'daki gelişmelere heba edildi" ifadelerini kullandı.


Dilsiz: Zor ama PKK'nın silah bırakması imkansız değil

Şırnak Baro Başkanı Rojhat Dilsiz'e göre, PKK'nın silah bırakması zor; ancak imkansız değil.

Rojhat Dilsiz'in konuyla ilgili değerlendirmesi şöyle:

Demirtaş'ın yaptığı açıklama son derece önemli; ancak bu süreci yaratan koşulların kapsamlı olarak iyi bir analizinin yapılması lazım.

Çözüm süreci döneminde de Demirtaş'ın bu yönlü açıklamaları olmuştu ancak sonrasında yaşanan çatışmalı süreçlerden sonra bu kadar net olarak ilk defa ifade ediliyor.

Kuşkusuz PKK'nin Türkiye'ye karşı koşulsuz silah bırakması Türkiye'de Kürt meselesi ve insan hakları ihlallerinin daha rahat konuşulup tartışılabileceği bir zemin yaratır; ancak mevcut siyasal iktidarın da bu konuda kapsamlı ve cesur adımların atılması gerekiyor. Her iki tarafın da birbirine karşı güven bunalımının olduğu böylesi bir süreçte bu durum çok zor gibi gözükse de imkansız değil.

 

Şırnak Baro Başkanı Rojhat Dilsiz.jpeg
Şırnak Baro Başkanı Rojhat Dilsiz

 

"HDP'li belediyelere atanan kayyum uygulamasının son bulması, cezaevinde bulunan siyasetçilerin tahliyesi, HDP'ye açılan kapatma davasının reddedilmesi ve hatta anadilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması da karşılıklı müzakereyle gündeme gelebilir" diyen Rojhat Dilsiz, "Ancak çözüm sürecinin son bulmasının önemli bir nedeni olan ve Türkiye'nin tüm ülkelerle olan dış politika konseptini bir anlamda şekillendirdiği PYD'nin Suriye'deki varlığı ve Türkiye'nin bunu kendi ulusal güvenliğine bir tehdit olarak kodlamış olması oluşabilecek müzakere sürecinin en büyük handikabı olarak önümüzde duruyor" yorumunda bulundu.


"Demirtaş ne kadar öncülük yapabilir, onu bilmiyorum"

Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde görevli Prof. Dr. Rüstem Erkan, Demirtaş'ın bu noktaya gelmesinin önemli olduğunu vurguladı.

Demirtaş'ın önemli bir mesaj verdiğini ifade eden Prof. Dr. Erkan, "Bildiğiniz gibi, çözüm sürecinin de temel hedefi silahların bırakılmasıydı. Demirtaş'ın da bu noktaya gelmiş olması, HDP'nin örgütle arasında bir ilişkinin olmadığını söylemesi önemli; ancak bu konuda kamuoyunun tatmin edilmesi lazım. Kamuoyunun algısı farklı, HDP'nin açıklamaları farklı. Türkiye'de çözüm yolu buradan geçiyor. Örgütün silah bırakması, HDP'nin de örgütten çok bağımsız karar alması, örgütün yapmış olduğu herhangi bir şeyin HDP'nin de belirli ölçülerde kınayıp tavır aldığı zaman Türkiye'deki kamuoyu çok daha rahat çözüme evrilir. Dünyaya biraz bakarsanız artık silahı örgütlerin varlığını hiç kimse kabul etmiyor. Dünya ve demokrasi belirli ölçülerde silahsız çözümden yana. Yani demokratik haklar ve mücadele ile silahlı mücadeleyi birbirinden ayırıyor ve silahın bir çözüm olmadığı ortaya çıkıyor. Demirtaş bu konuda ne kadar öncülük yapabilir, onu bilmiyorum. Bence etkili bir söz söylemiş. Bütün partinin de bu yolda ilerlemesi lazım" şeklinde konuştu.


"PKK'nın yalnızca Türkiye'de değil, Suriye'de silah bırakması gerekir"

PKK'nın yalnızca Türkiye'ye karşı değil, Suriye'ye karşı da silah bırakması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Erkan, "Yalnızca Türkiye'de değil, Suriye'de de silah bırakmaları lazım. Dünya bunu gördüğü zaman bu konuya daha çok destek verir. Türkiye'de silahların sustuğu bir ortamda Kürt sorunu ve Kürtlerin demokratik haklarını tartışmak daha çok kolay. Bugün Kürt sorunu denildiği zaman hemen Kürt sorunu eşittir: PKK sorunu gündeme geliyor. Silah ve şehitler işin içine girdiği zaman, ister istemez bir direnç oluşturuyor ve ciddi bir tepki görüyor. Bence bu yolda ilerlemeleri seçim atmosferini de yumuşatır, aynı 7 Haziran sürecindeki gibi HDP'nin oy oranı da yükselir. Gerginlik burada HDP'ye de kaybettirir. HDP'nin bir bütün halinde hareket etmesi gerekir. Bunun net pozisyonlarını belirlemeleri gerekir, bu Türkiye kamuoyu için çok yararlı olur" dedi.
 

Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Rüstem Erkan.jpeg
Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Rüstem Erkan

 

PKK silah bırakır mı?

Prof. Dr. Rüstem Erkan, bu sorumuzu şöyle yanıtladı:

Burada, Demirtaş'ın arkasında Türkiye'nin durması lazım. Gerek HDP  gerekse Türkiye'deki sivil toplum örgütlerinin durması lazım. Güçlü bir kamuoyu oluşursa örgütün fazla yapacağı bir şey olmaz. 'Silahları bırakmıyorum' dese de etkisi azalır. Burada örgüt üzerinde baskı kurup, kendisinin daha demokratik bir siyaset yaparak önünün açılması lazım. Hepimiz bölgede yaşıyoruz, böyle bir algı var. Diyarbakır'ın da artık bu silah meselesine karşı bir tepkisi var. Açıkça kimse söylemese de bu yolla devam edilmeyeceğini herkes kabul etmiş durumda. Dolayısıyla bu yönde ilerlemek tabanı kalmayan bir örgütün bu yolda devam edeceğine inanmıyorum.


Demirtaş'ın Çanakkale şehitliği çıkışı

Prof. Dr. Rüstem Erkan'a göre, Demirtaş'ın "Çanakkale şehitliğini ziyaret etmek istiyorum" sözleri de oldukça önemli.

Erkan, "Demirtaş'ın bu çıkışı ile yüzlerce yıldır bir arada yaşandığını, bu ülke için şehit olunduğunu mesajı veriyor. Bence bu da önemli bir değerlendirme. Çanakkale ülkenin en uç sınırı, yani doğudan batıya herkesin bu topraklar üzerinde özgür ve eşit yaşaması gerektiği mesajı olarak değerlendirmek lazım. Bu yaklaşım insanların kafasında sürekli bölücülük ve parçalanma kaygılarını azaltır, doğru politikaların her zaman desteklenmesi lazım"  değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Erkan son olarak, "Demirtaş'ın Diyarbakır'da HDP il binası önünde eylem yapan aileler üzerinden mesaj vermesi de katkı sağlar. Demirtaş'ın bu konuda 'onların acısı bizim açımızdır' demesi ortamı yumuşatır" çağrısı yaptı.
 

Mazlum Der Şube Başkanı Mahmut Aytekin.jpeg
Mazlum Der Şube Başkanı Mahmut Aytekin

 

"Silah bırakma çağrısının legal siyasetten gelmesi önemli"

Demirtaş'ın çağrısını önemli ve değerli bulduklarını belirten Mazlum Der Şube Başkanı Mahmut Aytekin de, "Çözüm sürecinde silah bırakma fırsatı kaçırıldı. O dönemde de bu konu çözümün en önemli ayağıydı. Maalesef fırsat kaçırıldı. Silah bırakma çağrısının legal siyasetten gelmesi siyaset ile şiddetin arasına mesafe koyması bakımında önemlidir. Silah bırakma eni sonunda örgüt ile devlet arasında konuşulması gerekiyor. Burada önemli olan Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerin silahın bırakılmasında pazarlık aracı olarak kullanılmaması gerekiyor. Seçim sürecinde bu tür çağrılar olsa da esasen silah bırakma sürecinin seçim dönemlerin de değil daha sakin süreçlerde konuşulması ve aşama kaydedildikten sonra kamuoyu ile paylaşılması daha değerli ve anlamlı olur. Her halükarda siyaset ile silah arasına mesafe koyması bakımından bu tür çağrılar önemli ve anlamlıdır" şeklinde değerlendirmede bulundu.


AK Parti'li Kurt: Birlikteliğin projesi silahla olmaz

Kürt sorununun çözümü ve PKK'nın silahsızlanması konusunda AK Parti'nin ciddi çaba sarf ettiğini dile getiren AK Parti MKYK üyesi Abdurrahman Kurt, silahın olduğu bir ortamda yol almanın mümkün olmadığını savundu.

"Kürt meselesinin çözümünde silahın çözüm olmadığını yıllardır dile getiriyoruz. Silahla demokrasinin ileri gitmediğini; aksine geriye gittiğini hep birlikte örnekleriyle gördük" diyen Kurt, sözlerini şöyle sürdürdü:

AK Parti demokratik yollarla bu sorunun çözümünde ciddi bir ilerleme kat etti. AK Parti başından beri bu meselenin çözümü için çaba sarf etmiştir. Çünkü Türkiye Kürtleri ayrılmak istemiyor, bunun net bir şekilde görülmesi lazım. Birlikteliğin projesi silahla olmaz. Darbe ile gelenlerin ülkeye ne hale getirdikleri de ortada. PKK'nın HDP'yi vesayeti altına aldığı ve her birisinin kayyumu olduğunu hepimiz hatırlıyoruz. Silahın demokrasiye vesayeti kalkmadan yol almamız mümkün değil. 5-6 yıl önce bölge illerinde yaşananları hepimiz hatırlıyoruz. Sur'da çukurlar kazıldığı zaman HDP buna engel olamadı ve hep birlikte kaybettik. Silah demokrasilerin zehridir. Silahın arkasına yaslanmak doğru değil.
 

AK Parti MKYK üyesi Abdurrahman Kurt.jpeg
AK Parti MKYK üyesi Abdurrahman Kurt

 

"Demirtaş'ın dediği gibi; net bir tutum sergilenmeli"

PKK'nın Türkiye'ye karşı silah bırakması için güçlü bir çıkışın ortaya çıkması gerektiğini dile getiren Abdurrahman Kurt, "Bu sürede tek yapılması gereken tüm siyasi anlayışların, Demirtaş'ın net olmasa da bu konuda söylediği gibi bir tutum sergilenmelidir. Geçmişte Öcalan'ın da silahların bırakılması yönünde açıklamaları oldu. Demirtaş'ın söylemi ile bir sonuca gidilmez, 'gönlüm ister' yaklaşımı ile olmaz. Barış sürecinde şunu yaşadık; Türkiye'nin özgün şartlarını görmek lazım. Tüm bu yolları biz denedik. Buralara davet ettik, biz gittik. İrlanda'dan tutun Myanmar'a kadar gittik. Türkiye'de silahın tartışılacağı bir durum kalmamıştır. Başkanlık sisteminin eksiklikleri ile birlikte bu tür meselelerde değerlendirilmesinde katkı var. Silahlı vesayet nereden gelirse gelsin buna karşı durmak gerekir" ifadelerini kullandı.


"Barış yöntemlerine şans verilmeli"

Batman Baro Başkanı Erkan Şenses, PKK'nın silah bırakması durumunda Kürt meselesinin daha kolay çözüleceği inancında.

Şenses, "Kürt meselesinin çözümünde şiddetin bir çözüm yöntemi olarak kullanıldığı zamanlar oldu, ancak şiddet genelde çözüm yolunda bir müzakere aracı olarak kullanıldı. Gelinen aşamada müzakere araçlarının barışçıl nitelikli yol ve yöntemlerine bir şans verilmeli. Bu açıdan Demirtaş'ın son açıklamasını olumlu buluyorum. PKK'nin Türkiye'ye karşı koşulsuz silah bırakmasının Türkiye'de Kürt meselesinin daha rahat tartışılabileceği/müzakere edilebileceği bir zemin yaratacağını, demokratikleşme ve insan hakları açısından olumlu bir hava oluşturacağını, sivil toplumun ve sivil inisiyatiflerin büyümesine de imkân tanıyacağını düşünüyorum" diye konuştu.
 

Batman Baro Başkanı Erkan Şenses.jpeg
Batman Baro Başkanı Erkan Şenses

 

Erkan Şenses, son olarak şu değerlendirmelerde bulundu:

Ancak silahlı bir yapının silahsızlanmasının koşulsuz olması her zaman sahadaki somut gerçeklikle de uyuşmayabilir. Bu nedenle devletin de en başta Kürt meselesini bir asayiş meselesi olarak görmekten vazgeçip meselenin barışçıl çözümüne katkıda bulunacak her türlü girişim ve kararı teşvik etmesi, ona uygun adımlar atması ve meselenin barışçıl çözümü hususunda samimi davranması gerekiyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU