Lozan ile Paris antlaşmalarının ihlali: Yunanistan'ın Adaları silahlandırması meselesi

Gökçe Hubar Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Twitter

Türkiye ile Yunanistan, tarihte kanlı savaşlar yaşamış olmalarına ve son yıllarda birkaç kez savaşın eşiğine gelmelerine karşın, barış için çabalayan iki komşudur.

Bir zamanlar İstanbul Yunanlıların, Atina ise Türklerin olmuştur. Fakat ortak tarihi miras, iki komşuyu birbirine bağladığı kadar, bazı noktalarda da birbirinden koparmaktadır. 

  • Birbirine bağlamaktadır, zira iki halkın yüzyıllarca iç içe yaşamış olması neticesinde ortak kelimeler, müzik, dans ve mutfak kültürleri türemiştir. Uzo ile rakı, buzuki ile bağlama, sirtaki ile zeybek benzerdir.

    Türk kahvesi ile Yunan kahvesi (Ellinikos kafes) arasındaki ezeli mücadele UNESCO'ya kadar ulaşmış, sonunda Türk kahvesi geleneği somut olmayan kültürel miras listesine girmeyi başarmıştır.

    İki halk da misafirperverlikleri, sıcak kanlılıkları, vatanseverlikleri, özgürlük aşklarıyla öne çıkmışlardır. Her ne kadar Ortodoks çoğunluklu Yunanistan'daki anayasa Ortodoksluğu hâkim din olarak kabul etse ve Müslüman çoğunluklu Türkiye'deki anayasa laikliği öngörse de, iki komşu ülke arasında şaşırtıcı paralellikler mevcuttur.
     
  • Birbirinden koparmaktadır, zira her iki devletin bağımsızlık savaşı, esasen birbirlerine karşı icra edilmiştir. Halen iki devletin gizli servisleri, silahlı kuvvetleri ve dışişleri bakanlıkları arasında çözüme kavuşturulamayan sorunlar mevcuttur. İki komşunun şu an için siyasi müttefik olmadığı çok açıktır. 

İki dünya savaşında birbiriyle mücadele eden, şimdi ise Avrupa Birliği çatısı altında iş birliği yapan Fransa ile Almanya arasındaki türden bir müttefiklik ilişkisi, Türkiye ile Yunanistan arasında kurulamamıştır.

NATO üyesi oldukları halde, iki devletin güvenlik anlayışları ve beklentileri farklılık arz etmektedir. Bu başlıkların en önemlilerinden biri, Ege Adaları'nın silahlandırılması meselesidir.

Hiç şüphesiz ki, yeryüzündeki bütün devletler eşittir ve her birinin ulusal egemenliğine saygı gösterilmesi gerekmektedir.

Normal şartlar altında her devlet, topraklarını silahlandırma hakkına sahiptir.

Fakat Türkiye'nin Yunanistan'a komşu olan batı bölgelerini silahlandırma yetkisi bulunmasına karşın, Yunanistan'ın Türkiye'ye komşu olan Doğu Ege Adaları'nı silahlandırma yetkisi yoktur.

Bu adalar Yunanistan'ın egemenliğine yalnızca gayri askeri statüde kalmaları koşuluyla verilmiştir.


Doğu Ege Adaları, halen yürürlükte olan ve Yunanistan'ı hukuken bağlayan 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması dahil uluslararası antlaşmalarca silahsızlandırılmıştır.

Yunanistan ise, Türkiye'nin ikazlarına rağmen, 1960'lı yıllardan bu yana adaları silahlandırmaktadır.

Bu anlaşmazlık Türkiye tarafından Uluslararası Adalet Divanı'na taşınamamaktadır, çünkü Yunanistan "ulusal güvenlik çıkarları" ile ilgili askeri önlemlerden kaynaklı hususlar söz konusu olduğunda Divanın zorunlu yargı yetkisine çekince koymuş durumdadır.


Kimi Yunan uluslararası hukuk uzmanları artık konjonktürün değiştiğini ve Yunanistan'ın adaları silahlandırma yetkisi olması gerektiğini savunmaktadırlar. Oysa bu, savaşa davet anlamına gelecektir. 

Neden ekonomik ve finansal krizlerle boğuşan Yunanistan, Türk Silahlı Kuvvetleri kendisine karşı bir ilhak veya işgal girişiminde bulunmadığı (ve bulunmayacağı) halde, ısrarla adaları silahlandırmaktadır?

Bu adalardaki askeri tatbikatlara, silah, teçhizat ve mühimmata harcadığı bütçeyi kendi halkının refahı için kullanabilirdi.

Türkiye'nin tepkisini çekeceğini bildiği halde Yunanistan'ın adaların gayri askeri statüsünü ihlal etmesi, maksimalist bir dış politika anlayışının tezahürüdür.


Yunanistan, kendisi gibi NATO üyesi olan Türkiye'nin Yunan devleti veya halkı için tehdit teşkil etmediğini anlamak zorundadır. Elbette ki bu anlayışı hâkim kılmak kolay olmayacaktır.

Ders kitaplarını ve müfredatı değiştirmek, devletlerin birbirlerine karşı hasım değil müttefik gözüyle bakmasını sağlamak belki de on yıllar alacaktır.

Ancak her iki tarafta da istek, sabır ve uzun vadeli stratejiler olursa, iki komşunun anlaşmaya varması imkansız değildir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU