Madrid zirvesinden sonra NATO

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

NATO'nun yıllık zirvesine katılmak üzere devlet ve hükümet başkanları, Madrid'te biraraya geldi. Salı günü başlayan NATO Zirvesi (28-30 Haziran 2022), üç gün sürdü.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinden sonra Madrid zirvesinin tarihi nitelikte yeni bir dönemin başlangıcı olacağına dair değerlendirmeler aylardır yapılmaktadır.

30 ülkenin üye olduğu NATO'nun Madrid'de yapılan yıllık zirvesinde ana konu, Avrupa'da Rusya tehdidine karşı askeri gücün arttırılması ve güçlendirilmesidir.

Şubat ayında Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, bütün NATO ülkelerini ortak tehdit etrafında biraraya getirmiştir.

Madrid zirvesinden önce G7 toplantısının yapıldığının altını çizmek lazımdır. G7 Zirvesi'ne katılan Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Japonya ve AB, savaş sürdüğü sürece Ukrayna'ya sınırsız bir şekilde yardımda bulunacaklarını ilan etmişlerdir.

Madrid zirvesini ve G7 Zirvesi'ni birbirini bütünleyen toplantılar olarak ele almak lazımdır. Madrid zirvesinden sonra NATO üyesi devletler, Ukrayna'ya daha yoğunlaştırılmış ve arttırılmış şekilde yardım edeceklerdir.

Madrid zirvesinden sonra Ukrayna-Rusya savaşının yeni bir yöne evrileceğini öngörebiliriz.


Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, dünyada yeni bir güvenlik durumu yaratmıştır. Madrid zirvesinde dünyadaki yeni güvenlik durumu ışığında 'Stratejik Konsept' isimli ana belgesini güncelleyen NATO, Rusya ve Çin'i kendisine düşman olarak ilan etmiştir.

Stratejik Belge, 2010 yılından beri ilk defa güncellenmektedir. Zirve öncesi NATO Genel Sekreteri Stoltenberg,  zirve gündemiyle ilgili verdiği stratejik mesajlar alınacak kararların habercisi gibiydi.

Rusya ve Çin tehdidi karşısında NATO'nun acil müdahale gücünü 40 bin askerden 300 bin askeri personelin üstüne çıkaracağını söyleyen Genel Sekreter Stoltenberg, Rusya'yı "en önemli direkt tehdit" olarak nitelemektedir.

Doğu Avrupa'daki askeri varlığını arttıracağını söyleyen Amerika Başkanı Biden,  Polonya'da kalıcı bir karargah kuracaklarını, Romanya'ya 5 bin asker yerleştireceklerini ve İngiltere'ye iki F-35 filosu yollayacaklarını, Almanya ve İtalya'nın hava savunma sistemleri ve diğer askeri ihtiyaçlar açısından güçlendirileceğini söylemiştir.

Beyaz Saray'dan yapılan bir açıklamaya göre Amerika'nın Avrupa'daki toplam askeri personel sayısı yüz binin üstüne çıkacaktır.

Amerika, Avrupa'daki askeri varlığını arttırmak suretiyle ortak savunmaya bağlı olduğunu göstermeye çalışmaktadır.

NATO'nun Stratejik Belgesi'ne göre Rusya, bütün Atlantik bölgesinin baş düşmanıdır. Moskova'nın politikaları,  belgede saldırgan davranışlar modeli olarak değerlendirilmektedir.  

Ukrayna'ya tam üyelik garantisi verilmemesine rağmen NATO, Ukrayna ve Gürcistan'la yakın ilişki ve işbirliği içinde olmaya devam edeceğinin altını çizmektedir.

NATO, Strateji Belgesi'nde Rusya Federasyonu'yla bir çatışma içine girmeyi arzu etmediğini ve NATO'nun Rusya'ya tehdit oluşturmadığını özellikle vurgulamaktadır.

Rusya'nın NATO'nun yeni güvenlik doktrininden rahatsızlık duyacağı açıktır. Rusya, NATO'nun Ukrayna'ya ve Gürcistan'a doğru yayılmasını, İsveç ve Finlandiya'yı üye yapmasını kabul edilemez varoluşsal güvenlik tehdidi olarak değerlendirmektedir.


NATO'nun ana dokümanı olan Stratejik Belge'de Çin tehdidine özel bir vurgu yapılmaktadır. Stratejik Belge'de Çin'in "güce ve zora dayalı politikalarının NATO'nun çıkarlarına, güvenliğine ve değerlerine meydan okuma"  anlamına geldiğinin altı çizilmektedir.  

Belgede ayrıca Moskova ve Pekin arasındaki ilişkilerin NATO'nun güvenliğine ve çıkarlarına tehdit oluşturan bir nitelik taşıdığı özellikle vurgulanmaktadır.

NATO, Çin'i tehdit olarak değerlendirmesine rağmen Pekin'le her türlü diplomatik ilişkiye açık olduğunu da ifade etmektedir.

Çin'in dev gibi büyüyen ekonomik ve askeri gücünü tehdit olarak gören NATO, Rusya'nın Ukrayna'yı olduğu gibi, Çin'in de Tayvan'ı işgal etmek gibi yanlış ve yıkıcı bir heaabın girmemesi konusunda net bir mesaj vermektedir.

Çin-NATO ilişkilerinde kriz, güç ve diplomasi birlikte var olacak gibi gözükmektedir.


Avustralya hükümeti, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore'yi Çine' karşı biraraya getirmeye çalışmaktadır. NATO'nun Pasifik Müttefikleri olarak blinen bu ülkeler de Madrid zirvesine katılmışlardır.

Avustralya'nın Çin'e karşı bölgesel ittifak girişimlerini Amerika ve İngiltere desteklemektedir.  Avustralya'yı NATO'nun Asya-Pasifik versiyonunu kurmakla suçlayan Çin, NATO'nun sürekli olarak hayali düşmanlar yarattığını ve Soğuk Savaş zihniyetiyle genişleme stratejileri izlediğini iddia etmektedir. 

NATO, sadece Doğu Avrupa'da meydana gelen güvenlik durumuna odaklanmamaktadır. İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares, El Pais gazetesine verdiği demeçte Avrupa'nın Güney kanadına Afrika'dan gelecek tehditler konusunun da zirve sırasında yapılacak olan dışişleri bakanları toplantısında ele alınacağını ifade etmiştir.

Madrid zirvesi, Avrupa'nın güvenliğinin her açıdan ele alındığı tarihi bir dönüm noktası niteliği taşımaktadır.


NATO, tarihinin en kritik genişleme kararını bu zirvede aldı. Bu zirvede İsveç ve Finlandiya'nin NATO'ya üyelik başvurusu oybirliğiyle kabul edildi.

Daha önce İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğini veto edeceğini ilan eden Türkiye, Madrid'te NATO'yla restleşmek yerine diplomatik uzlaşma yolunu seçti ve bu iki ülkenin üyeliği konusunda vetosunu kullanmadı.

Madrid'de Türkiye dahil otuz devletin İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğini onaylaması,  NATO'nun birlik ve bütünlüğünü göstermesi açısından önem taşımaktadır. 


Madrid zirvesi, Soğuk Savaş sonrasında NATO'nun kolektif savunma ve caydırıcılık açısından kendisini köklü bir şekilde yeniden dizayn ettiği yeni bir dönemin başlangıcıdır.

Madrid zirvesinden sonra NATO'nun beyin ölümünden veya organizasyonun işlevini tamamladığı gibi tartışmalardan söz etmenin artık bir anlamı kalmamıştır.

Dünyadaki güvenlik durumunun köklü bir şekilde değiştiğini dile getiren NATO, kendisini yeni dönemdeki stratejik rekabete hazırlamak için yenilemekte ve yapılandırmaktadır.

NATO, Madrid zirvesiyle beyin başta olmak üzere bütün sistemlerinin aktif bir şekilde çalıştığını ortaya koymuştur. NATO'ya hayat veren güç, baş düşmanı Putin yönetimindeki Rusya olmuştur. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU