İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, iş insanı Osman Kavala'nın ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırıldığı, diğer sanıklara 15 yıldan uzun süre tutukluluk kararı verildiği Gezi Davası'nda kararlara sert tepki gösterdi. 2013 yılındaki eylemleri "1908’de istibdata karşı koyan ruh neyse, Gezi direnişi de odur" ifadesiyle değerlendiren İYİ Parti lideri, "Buradan, bir kez daha ilan ediyorum: Parola vatan, işareti namus! Kahrolsun istibdat, kahrolsun zulüm! Yaşasın hürriyet, adalet, müsavat ve meşveret" dedi. Akşener'in ifadeleri uzun süre alkış aldı.
Muhalefetin toplantısı
Partisinin grup toplantısında konuşan Akşener, ilk olarak 6 muhalefet partisinin pazar günü Demokrat Parti'nin ev sahipliğinde gerçekleştirdiği üçüncü görüşmeye ilişkin olarak şu değerlendirmeyi yaptı:
Siyasette durduğumuz yerler farklı. Vaatlerimiz farklı. Gündem karşısında aldığımız tavırlar farklı. Hatta çoğu zaman söylemlerimiz de farklı. Ama tüm farklılıklarımıza rağmen, Türkiye için ortak görüşlerimiz var.
Mesela bu ucube sistemin, Türkiye’yi taşıyamaz olduğu konusunda fikir birliğine sahibiz. Mesela güçlendirilmiş parlamenter sistemin esasları hakkında fikir birliğine sahibiz. Mesela rantı, yolsuzlukları, hırsızlıkları engellemek için, Siyasi Ahlak Yasası çıkarılması konusunda fikir birliğine sahibiz. Mesela Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda fikir birliğine sahibiz. Mesela siyasetteki nefret dilinin sonlandırılıp istişare kültürünün tesis edilmesi konusunda, fikir birliğine sahibiz. Mesela demokrasinin işletilmesi, Türkiye’nin bir hukuk devleti olması ve kuvvetler ayrılığının tesis edilmesi konularında, fikir birliğine sahibiz.
Bu vesileyle buradan başta, ev sahipliği yapan Sayın Gültekin Uysal olmak üzere toplantıya katılan sayın genel başkanlara huzurunuzda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Allah bizleri milletimize karşı utandırmasın.
TBMM Grubu toplantımızdayız. https://t.co/XM3M6OY0MG
— Meral Akşener (@meral_aksener) April 27, 2022
Nebati'ye tepki: Türk siyasi tarihinde kara bir leke
Konuşmasında Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin yaptığı açıklamaları bir kez daha eleştiren İYİ Parti lideri, şunları söyledi:
Milletimiz her gün artan pahalılığın altında eziliyor. Siftahsız kepenk kapatan esnafımız ay sonunu getiremiyor. Asgari ücretliler, emekliler, açlık sınırının altında hayatta kalmaya çalışıyor. Ama, ışıltılı gözleri, abuk sabuk açıklamaları, ve bir türlü tutmayan, plan, program ve modelleriyle Türk siyasi tarihine, şimdiden kara bir leke olarak geçen Nebati Bakan "Gerekirse gemileri karadan yürütür, hedefimize ulaşırız.” diyor.
Artık “Yürütmeyeceğiz”, “Yürüttürmeyeceğiz” diyemiyor, “Gemileri karadan yürüteceğiz.” diyor. “Artık israf etmeyeceğiz”, “Bay Kriz’in aklına uyup, Türkiye’yi akıl dışı deneylere kobay yapmayacağız” diyemiyor. “Gemileri karadan yürüteceğiz” diyor.
Peki, enflasyonu düşürebiliyor mu? Hayır. Doları düşürebiliyor mu? Hayır. Gençlere iş bulabiliyor mu? Hayır. EYT’yi çözebiliyor mu? Hayır. 3600 ek göstergeyi verebiliyor mu? Hayır. Çiftçinin, esnafın, sanayicinin çilesini bitirebiliyor mu? Hayır. Elektrik faturalarını, doğalgaz faturalarını indirebiliyor mu? Hayır. Maaşlara zam yapabiliyor mu? Bayram ikramiyelerine, anlamlı bir iyileştirme yapabiliyor mu? Hayır.
Neymiş? Gemileri karadan yürütecekmiş… Bu söz ne yaptığına dair en küçük bir fikri bile olmayan liyakatsiz bir bakanın, Fatih Sultan Mehmet Han üzerinden, hamaset yaparak acınası bir şekilde durumu idare etme çabasıdır. Bu kadar basit. İşte size bu ucube sistemin, memleketimizi düşürdüğü ibretlik durum. Yazıklar olsun.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Gezi kararlarına tepki: AK Parti'nin FETÖ ile milli egemenliğimize kastetmesine karşı yapılmıştır
Akşener, konuşmasının son kısmını önceki gün Gezi Davası’nda verilen kararlara ayırdı. Karara sert tepki gösteren Akşener’in konu hakkındaki ifadeleri şöyle:
Millet iradesinin önünde, hiçbir güç duramaz. Ak Parti’nin, insanlarımızı ayrıştırıp bir millet yerine, iki düşman topluluk oluşturma siyasetinin, bir parçası olarak; 27 Mayıs 2013 tarihinde, İstanbul’da ağaçların sökülmesiyle başlayan olaylardan bugüne, 9 yıl geçti. Bu 9 yıllık sürecin, her bir anı, müstemleke valisi gibi, ülke yöneten bir zihniyetin kararları ve sömürge şirketi gibi, ülke yağmalayan bir rantiye oligarşisinin, uygulamalarıyla geçti.
Gezi başlangıcından, Bay Kriz’in, türlü provokasyon ve müdahalelerle rayından çıkarmasına kadar geçen süreçte ülkücüsünden solcusuna, dindarından sekülerine, kadınından erkeğine, gençlerimizin, o dönem, yaklaşık 10’uncu yılında olan, müstemleke rejimine karşı sergilediği bir duruş, bir direniştir.
Türk gençlerinin bu direnişi, Ak Parti’nin, FETÖ ile el ele verip milli egemenliğimize kastetmesine karşı yapılmıştır. Bu direniş, çaresizlere ümit olmuştur. Cumhuriyetimizi, tek bir adama mahkûm etmek isteyenlere karşı, adeta bir duvar olmuştur. Ve o duvar, Sayın Erdoğan ve avaneleri eliyle, rayından çıkartılana kadar da, dimdik durmuştur.
"Gezi, milli şuurun da ayağa kalkmasıdır"
Gençlerimiz, uğruna ölecekleri vatanları Sayın Erdoğan’ın inşaat baronlarına, peşkeş çekilmesin diye; gurur duydukları devletleri, bir grup meczubun elinde parçalanmasın diye; çok sevdikleri Türk Milleti’nin geleceği, tehlikeye düşmesin diye; bu direnişi gerçekleştirmiştir.
Bu yönüyle Gezi direnişi, Türk Gençliği için, yalnızca bir protesto değildir. Aynı zamanda, millî şuurun da, ayağa kalkmasıdır. Atalarından aldıkları yetkiyle, derde düşen milletin, gözünü açma mücadelesidir. Kafa yapısı, özgürlüğe, milli birliğe, hukuk devletine, gönlü de, vatan sevgisine yabancı olan Sayın Erdoğan’ın, Gezi direnişine, iyi gözle bakmasına imkan yoktur. Bu sebeple, “Gezi” kelimesinden hep korkmuştur. Bu sebeple, rayından çıkartmak için, elinden geleni yapmış ve başarmıştır. Bu sebeple, bugün bile, âdeta yemin etmiş gibi, şahsi bir intikam kovalamaktadır.
“Bir istibdadın içindeyiz”
Aradan geçen 9 yılın sonunda, geldiğimiz noktada bugün, milletimizin her bir ferdinin, çeşitli bahaneler ve keyfi kararlarla, düşman ve hain ilan edildiği siyasetin, farklılıkların ve her türlü düşüncenin, bir fare tuzağına hapsedildiği millet ve memleket soyulurken, garibanın, kuru ekmeğe mahkum edildiği; adına da, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi denilen, bir istibdatın içindeyiz.
"Kavala davası, toplum vicdanına ve millet varlığına hançer vuran kararlardan bir tanesidir"
Ama bilinmelidir ki hiçbir gayrimeşruluktan, yasallık türetilemez. Akıl ve vicdan sahibi hiçbir Türk evladı istibdata boyun eğmez. Şanlı tarihimizin her dönemi “Yaşasın hürriyet, kahrolsun istibdat!” diye haykıran cesur vatan evlatlarıyla doludur. Nitekim dün, “Saray Tiyatroları” eliyle galası yapılan Osman Kavala davası, toplum vicdanına ve millet varlığına hançer vuran binlerce yargı trajedisinden, sadece bir tanesidir. Yasama ve yürütmenin yanında, yargı yetkisinin de, saraydaki şımarıkların, nargile masalarına çerez edildiğinin, bir başka önemli kanıtıdır.
Sayın Erdoğan, aklınca aylarca üst perdeden beylik laflar ettiği rahip Bronson davası ile neredeyse kendisini savcı ilan ettiği Kaşıkçı davasında milletin yargı egemenliğini alenen ve utanmadan satmasının sadakasını vermiştir.
İşte o nedenle bugün meselemiz, Osman Kavala değildir. Çünkü Osman Kavala, mevcut yasalarla, zaten aklanmış, mahkeme bile bunu kabul etmiştir. Bugün meselemiz; milletimizin her bir ferdinin, kısıtlanamaz, devredilemez, engellenemez temel haklarının, hürriyetlerinin, insanca yaşama arayışının, ve buna dair umut ve hayallerinin elinden alınmasıdır.
"Darbecilerin karşısında duran irade neyse, Gezi de odur"
Bugün meselemiz iktidar araçları ve devlet organları eliyle paramparça edilen, yabancılaştırılan, mayası ve özü değiştirilen 1920 yılında, bu çatı altında birleşmiş bir millet ile onun vatanını ve devletini, bu ucube zihniyetten kurtarma meselesidir.
Bugün meselemiz istibdat karşısında, hürriyet için dik durabilme meselesidir. Çünkü, 1908’de istibdata karşı koyan ruh neyse, Gezi de odur. 31 Mart’ta, meşrutiyeti yıkmaya kalkışan darbecilerin, karşısında duran irade neyse, Gezi de odur. Demokrasi için seferber olan, o günün Türk Gençleri neyse ağacına, parkına ve heykeline sahip çıkan, Gezi’deki Türk Gençleri de odur.
"Bu vatanın Topçu Kışlası hayallerine kapılanların karşısında dimdik duran çapulcuları da olacak"
Değerli dava arkadaşlarım Türk modernleşmesinin önünde, her zaman engeller olacak. Her devirde, mutlaka yeni Derviş Vahdeti’ler çıkacak. Her devirde, bizi bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahlarımız olacak.
Varsın olsun. Çünkü her devirde, bu vatanın; Bekçiliğini yapacak gençleri de olacak. Vahdeti’lerin karşısına dikilecek, Mustafa Kemal’leri de olacak. Topçu Kışlası hayallerine kapılanların karşısında, dimdik duran çapulcuları da olacak.
İşte o nedenle buradan, bir kez daha ilan ediyorum: Parola vatan, işareti namus! Kahrolsun istibdat, kahrolsun zulüm! Yaşasın hürriyet, adalet, müsavat ve meşveret!
Independent Türkçe