Erbakan hayatta olsaydı…

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Prof. Dr. Necmettin Erbakan / Fotoğraf: AA

Epey bir zamandır, "Erbakan hayatta olsaydı" diye başlayan cümleler çok kuruluyor. Bu şekilde başlayan cümleler genellikle muhafazakâr camiada kurulurken zamanla ve çeşitli sebeplerle artık farklı camia ve platformlarda da kurulmaya başlandı. 

Aslında bunun gayet mantıklı bir sebebi var. 

Erbakan, Türkiye'nin son altmış yıllık gelişim ve değişiminin her aşamasında var olan bir liderdir. Hemen hemen her süreçte ya karşı durmuş ya da taraf olmuştur.

Çünkü hiçbir zaman suskun kalmamış veya kayıtsız olmamıştır. Bazı sözleri, zamanına anlaşılmasa da sonradan yaşananlar ile daha iyi anlaşılmıştır. Onun için "Erbakan haklı çıktı" ifadesi de çok yaygın olarak kullanılan bir başka ifadedir. 

"Kendi uçağını kendin yap" sloganı, Erbakan'ın 1970'li yılların başındaki en dikkat çekici ifadesidir. O zaman bu sloganı küçümseyenler, dudak bükenler veya istihza edenler bugün İHA'ların neler yapabildiğini görünce sanırım mahcubiyet içerisinde onu yâd ediyorlardır.

1970'li yılların başında savaş uçağı ürettiğimizi bir hayal edin bakalım şimdi neler göreceksiniz neler!

Yine, Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun "Ortak Pazar"ına karşı duruş, Erbakanca bir duruştur. Onlar ortak biz pazar oluruz diyordu. Sanırım şimdi bu sözü izah etmeye bile gerek yoktur. Onlar ortak oldu biz ise pazar.

Ya "Kıbrıs'ın tamamını alalım" sözüne ne dersiniz? Şimdi Doğu Akdeniz'de yaşanılanları düşünün ve bir de o zamanda Erbakan'ın dediğinin yapıldığını düşünün. Neler değişebileceğini siz tasavvur edin.

Bunlara daha yüzlerce ve hatta binlerce örnek verebilirim. İşte bu örnekleri topladığımızda ortaya altmış yıllık bir soyut miras çıkıyor.

Son sıralarda yaşanan AK Parti ile Saadet Partisi arasındaki "Erbakan hayatta olsaydı…" atışmasına bir de bu açıdan bakmak gerekiyor. Bu açıdan bakınca da görünen şey bir miras kavgasıdır!

Şimdi sizlere, yirmi beş yıl boyunca yanında bulunmuş biri olarak eğer Erbakan hayatta olsaydı ne yapardı onu ifade edeyim.

Öncelikle hemen şunu belirteyim. Erbakan konuları hep bütüncül olarak ele alırdı. Lakin bir pergel misali sabit ayağı hep yerli ve milli idi. Diğer hareketli ayağını da açabildiği kadar açardı. Sabitleri değişmediği sürece esnemekte ve esnetmekte bir beis görmezdi.

Erbakan üzerinden güncel atışma, altı partinin bir araya gelerek Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem (GPS) önerisini 28 Şubat 2022'de imzalaması ile başladı.

Çünkü imzacılardan biri Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu idi. Ak Parti yetkilileri bu birlikteliği kimlikler üzerinden eleştirdi. Onlara göre Erbakan hayatta olsaydı CHP ile bir araya gelmezdi.

Saadet yetkilileri de Ak Parti'nin icraatları ve Erbakan hocaya yaptıkları üzerinden kendilerini savundu. Neticede bu karşılıklı eleştiriler için için yanan bir ateşe dönüştü. Duman çıkmasa da atışmalar çeşitli seviyelerde sürüyor. 

Kanaatimce bu müzakere seviyesi yanlış oluşturuldu. Doğru oluşturulursa faydasının büyük olacağına inanıyorum. 

Öncelikle Erbakan, değil altılı masada on altılı masada bile olurdu. Ama o varoluş, bir seçim ittifakı çerçevesindeki varoluş olurdu. Bunun örnekleri de çoktur.

Lakin Erbakan, GPS gibi bir sistem önermesi altına imza atmazdı. Ömrünü faize karşı mücadele ile geçirmiş biri olarak, ekonomi ile ilgili önermelerin faizi daha da güçlendirip meşrulaştırdığını çok iyi görürdü.

Dahası "Eşitlik Kurumu", "Paris İlkeleri" gibi ifadelerin kodlu ifadeler olduğunu da bilir ve bunların kodlarını anında çözüp yayardı.

Ancak bütün bunlara rağmen yapılan müzakerelerin seviyesi, Erbakan referansına göre oldukça düşüktür. İsterseniz ben size Erbakan'a yakışan bir seviyeden olabilecekleri kurgulayayım.

Erbakan hayatta olsaydı, öncelikle gider Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşürdü.

Tabi daha önce Rusya'nın 24 Şubat 2022'de Ukrayna'ya yaptığı askeri müdahalenin neler getirip götüreceğini çok iyi analiz ederdi. Konu ile ilgili tüm milli kurumlardan bilgi alırdı.

Devletin ve milletin menfaatine ve dahi bölgenin barışına hizmet edecek bir pozisyon oluştururdu. Siyasi çıkarlar uğruna devleti zayıflatacak bir girişimde bulunmazdı.

Putin'in ne yapmak istediğini bizzat kendisinden öğrenir ve fikrî zeminini iyi etüt ederdi. Sonra da gider İran ve Mısır devlet başkanları ile görüşürdü. Bu görüşmelerden hem bir barış hem de ortak ekonomi projesi çıkarırdı.

Ortak bir para birimi oluşturmak için çalışmaları başlatırdı. Çünkü gelişmelerin O'na sunduğu en büyük fırsat budur. Aynı zamanda D8 ülkelerinin devlet ve hükümet başkanları ile de görüşür onları bütün gelişmelerden haberdar ederdi.

Bu kurguya referans olarak şunları hatırlatayım. Erbakan Hoca, Adil Düzen'i ilk defa Rusya Büyükelçisi Albert Çernişev'e anlatan adamdır. Bu sefer, Putin'e anlatırdı.

Aynı şekilde Birinci Körfez Harbinden önce Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin ile saatlerce bizzat görüşmüştü. Ona, bir tuzağa çekilmekte olduğunu ifade etmişti. Lakin sözünü dinletemedi.

Yine aynı minvalde, Saadet Genel Başkanı iken Mustafa Kamalak'ın Suriye Devlet Başkanı ile görüşmesini ve Oğuzhan Asiltürk'ün Mursi'nin başkanlığındaki Mısır devlet yetkilileri ile görüşmelerini de hatırlatırım. Bunlar da Erbakanca görüşmelerdi.

Erbakan hayatta olsaydı, bütün bu görüşmelerin yanı sıra sık sık Cumhurbaşkanı Erdoğan ile de görüşür hem yaptığı çalışmalar hakkında kendisini bilgilendirir hem de yönlendirmeye çalışırdı. 

Erbakan hayatta olsaydı bu yaşanılanları, Milli Görüşün Yeni Bir Dünya projesine evirmek için gece gündüz çalışırdı.

Onun için, Erbakan hayatta olsaydı onu yemek masalarında değil Yeni Bir Dünyanın kurulum masalarında bulurdunuz.

İşte onun vizyonu böyle bir vizyondu.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU