Seçime bir yıl gibi kısa süre kalsa da erken seçim tartışmaları hiç gündemden düşmüyor.
Anlaşılan baskın bir seçim ihtimali de çok yüksek. Siyasi partilerdeki gelişmeler, ittifak arayışları, seçim hazırlıkları da giderek hızlanmaktadır.
Bunlardan biri 30 Mart 2022 tarihinde İYİ Parti'de yaşandı.
Benim önemsediğim, başkanlık divanında yapılan değişiklik değil, yaklaşık iki aydır beklenen açılım hamlesidir.
Söz konusu değişikliğin bir açılımın planlandığını gösteriyor.
İki yıldan beridir 'merkez siyaseti' etrafında yapılan onlarca toplantı sonuç vermemişti.
Özellikle DEVA Partisi'nin kurulmasıyla merkez siyaseti arayışlarının önü alınmış ve yeni bir partinin kurulmasını zorlaştırmıştır.
Merkez siyasetinin önünde diğer bir engel ise İYİ Parti olmuştu. MHP'deki ayrışmanın sonucu olarak kurulan İYİ Parti, doğal olarak milliyetçi bir parti olarak yol alıyordu.
Oysa seçmen kitlesi daha çok MHP ve AK Parti'nin politikalarına tepkili kesimden oluşmuştu.
Bu kitlenin büyük çoğunluğunun beklentisi, partinin hızla merkez siyasetine açılmasıydı. Sanıyorum söz konusu değişiklikler bu yolu açmak için yapıldı.
Bir merkez partisine dönüşüp-dönüşmeyeceğini veya bunun nasıl gerçekleştirileceğini bilmiyorum ancak bu yola girdiğini tahmin etmek zor değil.
Böyle bir adımın atılması hem parti açısından hem de lideri açısından toplumsal bir güven kazandıracağı açıktır.
Sağ geleneğin temsilcileri başta olmak üzere bazı siyasi çevrelerin kapsamlı bir kadro değişikliğine gidileceği yönündeki fikirlerine ve beklentilerine katılmıyorum.
Milliyetçi kadroların tasfiye edileceğini veya tamamıyla etkisizleştirileceğini beklemek gerçekçi değildir.
Belki Türkiye siyaseti açısından 'yol arkadaşlarını' tasfiye etmek sıradan bir uygulama olarak düşünülebilir.
Ancak böyle bir uygulamayı doğru bulmadığım gibi Genel Başkan Meral Akşener'in de böyle bir planının olduğuna ihtimal vermiyorum.
Zira Meral Akşener'i diğer liderlerden farklı ve daha değerli kılacak olan göstereceği vefadır.
Dışardan yoğun baskılara rağmen Meral Akşener'in böyle bir vefasızlık yapmaması durumunda, kendisi için olduğu kadar Türkiye siyaseti açısından da çok önemli bir örnek oluşturacaktır.
Kuşkusuz bugün merkez siyaseti seçmeninin büyük çoğunluğunun hala AK Parti'de olması veya kararsız kalması yeni bir siyaset dilini ve stratejisini zorunlu kılmaktadır.
Mevcut kadrolarla bunu gerçekleştirmek çok zor gözükse de Meral hanımın bu değişimi, yol arkadaşlarına yenilerini katarak başarması durumunda onu gerçek lider ve partisini de kitle partisi yapacaktır.
Merkez siyaseti iddiasında olan mevcut partiler içinde böyle bir stratejiyi hayata geçirmeye en yakın parti, kanaatime göre İYİ Parti ve onun lideridir.
Kuruluş aşamasında AK Parti alternatifi olarak siyaset sahnesine çıkması beklenen DEVA Partisi'nin, bugüne kadar söz konusu stratejiyi geliştirmemesi ve merkez siyaset boşluğunu dolduramaması İYİ Parti için de önemli bir fırsat imkânı yaratmıştır.
Avantajlı durumda olmasına rağmen DEVA Partisi bugün itibarıyla hala beklentileri karşılayacak bir çözüm siyaseti ve merkez anlayış sunmuş değildir.
Ayrıca, merkezi siyasetin gereği olan "endişeli muhafazakârların garantörü" olarak da henüz kamuoyunda bir güven oluşturmamıştır.
Bu gerçeği de dikkate alarak DEVA Partisi'nin yapamadığını İYİ Parti, doğru bir zamanda ve doğru bir hamle ile büyük bir avantaj elde ettiğini düşünüyorum.
Bu açılım ile İYİ Parti'nin sadece seçimlere değil, yeni sistemin inşası için de hazırlıklar içinde olduğu ve etkin rol alacağı anlaşılmaktadır.
Siyasetin dinamik ve güncelliği, yenilenmekle ve açılım yapmakla mümkün olur. Kendisini yenilemeyen partiler ve siyasetçiler, ülke geleceğini çağın ruhuna uygun olarak şekillendiremezler.
Hukuksuzluğun, keyfiliğin, zorbalığın sınır tanımadığı bir yönetim sistemini tek bir parti iktidarıyla değiştirmek mümkün görünmüyor.
Bu değişimin ancak bir siyasal mutabakatla gerçekleşmesi mümkün olacağına göre İYİ Parti'nin merkeze doğru açılımını tarihi bir adım olarak değerlendirmemiz gerekir.
Elbette milliyetçi kadrolarını koruyarak merkez seçmenin davranışını yönetmek her liderin harcı değildir.
Sayın Akşener'in cesur bir siyaset insanı olduğu biliniyordu, söz konusu açılım ile artık merkez siyaseti ve Türkiye'yi yönetmeye de hazır olduğunu göstermek istediği açıktır.
Kamuoyunun tepkisi zamanla anlaşılacaktır ancak Meral hanımın bilinçli, planlı, stratejik ve akılcı bir yol haritasını adım adım hayata koymaya başladığını düşünüyorum.
Bu gelişmelerin İYİ Parti için olduğu kadar siyaset ve ülkemiz için de yaralı sonuçlar vereceğini umuyorum.
İYİ Parti, mevcut milliyetçi kadrolarıyla birlikte merkez siyasetini benimseyen yeni kadrolarla buluşarak geliştireceği yeni siyaset stratejisi ve kuşatıcı bir siyaset dili ile hem merkez siyaset hem de toplumsal barış ihtiyacına da cevap verecek bir misyon üstlenebilir.
Çoğulcu siyaset gelişmedikçe ülkenin demokrasi ile yönetilmesi mümkün değildir. Meral Akşener ve İYİ Parti'nin bunu fark etmemesi düşünülemez.
Bu beklentiye cevap vermek, İYİ Parti için hiç de kolay olmayacaktır; ancak Sayın Meral Akşener'de bu kararlılığı, azmi ve cesareti görmek için fazla zorlanmaya gerek yoktur.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish