Erdoğan: Türkiye, kamu-özel iş birliği modelini en verimli şekilde kullanan dünyada 13'üncü ülke durumundadır

Erdoğan, “Her yatırım, onu bilfiil kullananlar yanında ülkenin ve milletin ortak malıdır” dedi

Fotoğraf: AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ateşkes ve barış müzakerelerini yürüten Rusya ve Ukrayna heyetlerinin, yarın İstanbul'da tekrar bir araya geleceğini belirterek, "Toplantı öncesi biz de heyetlerle bir araya gelerek kısa bir görüşme yapacağız. Sayın Putin ve Sayın Zelenskiy ile sürdürdüğümüz telefon trafiğinin de olumlu bir istikamette seyrettiğini söyleyebilirim" dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenen Erdoğan, konuşmasına, geçen haftalarda ülkenin gündeminde iki ayrı köprüyle ilgili gelişmelerin bulunduğunu, bunlardan birisinin 1915 Çanakkale Köprüsü, diğerinin de Karadeniz'in kuzeyinde süren krizin çözüm yolunda kurmaya çalıştıkları "barış köprüsü" olduğunu söyledi.

Erdoğan, Çanakkale Deniz Zaferi'nin 107. yıl dönümünde hizmete açılan 1915 Çanakkale Köprüsü'nün, Avrupa ile Asya ve Afrika'yı kara ve demir yoluyla birbirine bağlayan boğazlar üzerindeki altıncı geçiş noktası olduğunu belirtti.

Ukrayna-Rusya Savaşı'nda, 2014'ten beri devam eden krizin diyalog, uzlaşma, anlaşma yoluyla çözümü için samimi gayret gösteren neredeyse tek ülkenin Türkiye olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

Herkesin tahrik peşinde koştuğu günlerde biz taraflara her fırsatta barışın tesisini telkin ettik. Bugün de her iki tarafın da hakkaniyetine, samimiyetine, dostluğuna güvendiği yegane ülke olarak barış yolunda en çok çabayı gösteren ülke durumdayız. Nitekim savaşan ülkeler arasındaki en üst düzey temas olan Dışişleri Bakanları Toplantısı Antalya'da yapıldı. Ateşkes ve barış müzakerelerini yürüten Rusya ve Ukrayna heyetleri, yarın İstanbul'da tekrar bir araya geliyor. Toplantı öncesi biz de heyetlerle bir araya gelerek kısa bir görüşme yapacağız. Sayın Putin ve Sayın Zelenskiy ile sürdürdüğümüz telefon trafiğinin de olumlu bir istikamette seyrettiğini söyleyebilirim.

Geçen hafta Brüksel'de yapılan NATO Liderler Zirvesi'nde bu yaklaşımlarını üye ülkelere tüm açıklığıyla bir kez daha anlattıklarını belirten Erdoğan, "Dünya beşten büyüktür diyerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nezdinde küresel yönetim ve adalet sistemine olan itirazlarımızı dile getirirken de aynı hissiyata sahiptik. Davos'ta one minute diyerek zulme, işgale, zorbalığa karşı tavrımızı ortaya koyarken de derdimiz barıştı, huzurdu, insan hayatına saygıydı" diye konuştu.

"En büyük hasletimiz milletimizle aramızda kurduğumuz gönül köprüleri"

Türkiye'nin 40 yıla yaklaşan terörle mücadele tarihinde yaşadığı onca acıya, maruz kaldığı onca haksızlığa, ödediği onca bedele rağmen aynı çizgiden sapmadığının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:

Balkanlar'dan Kafkasya'ya, Suriye'den Libya'ya kadar bütün bu bölgede sınır ötesi siyasi, diplomatik, güvenlik mücadelemizi de bu anlayışla yürüttük. AFAD'ımızla, TİKA'mızla , Yurtdışı Türkler Başkanlığımızla, Maarif Vakfımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla dünyanın dört bir yanında yürüttüğümüz kalkınma ve insani yardım faaliyetlerine de hep bu zaviyeden baktık. Esasen ülkemizdeki siyaset yelpazesinde kendimizi de tarif ederken en büyük hasletimizin milletimizle aramızda kurduğumuz gönül köprüleri olduğunu söylüyoruz. Gerçi yıllarca birileri bizim bu medeniyet ve tarih misyonumuzu, insan merkezli siyasetimizi kimi zaman küçümseyerek itibarsızlaştırmaya kimi zaman iftirayla sabote etmeye kalkmıştır. Aynı şekilde Türkiye'nin bu medeniyet ve tarih yürüyüşünü sömürge ve vahşet üzerine inşa ettikleri kendi refah ve güvenlik alanlarına tehdit olarak görenler de boş durmamıştır. Ülkemizin en haklı olduğu konularda bile yalnız bırakılmasının, hatta daha da ötesine geçilip aleyhinde kampanyalar yürütülmesinin gerisinde işte bu gerçekler vardır. Hamdolsun, biz tüm bu süreçte medeniyetimizin ve tarihimizin bize yüklediği sorumlulukların gösterdiği istikamette önümüze çıkan engelleri birer birer aşarak mücadelemizi sürdürdük. Böylece Allah'ın yardımı ve aziz milletimizin desteğiyle ülkemizi nice badirelerden kurtarmakla kalmadık, kurduğumuz güçlü demokrasi ve kalkınma altyapısıyla çok daha büyük hamleler için ihtiyacımız olan hazırlıkları tamamladık.

Erdoğan, salgının tetiklediği sağlık ve ekonomik krizler Rusya-Ukrayna savaşıyla derinleşirken Türkiye'nin yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyüme stratejisinden taviz vermeden yolunda ilerlediğini bildirdi.

Ülke ve millet olarak bu mücadeleyi verip, pek çok badireyi atlatırken bedeller de ödendiğini dile getiren Erdoğan, terör örgütleriyle huzura, 15 Temmuz'da istiklale, sosyal medya tehditleri üzerinden ekonomiye saldıranların ülkedeki herkesi bunun yıkıcı sonuçları altında bırakmayı planladığını ifade etti.

Akdeniz'deki güç kavgasında gerilimi sürekli yükseltenlerin niyetinin, bugünle birlikte geleceği de ipotek altına almak olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

Salgında gelişmiş ülkeler bile çaresizce sağa sola savrulurken Türkiye'nin sağlık hizmetlerini ve tedarik kanallarını ayakta tutması karşısında birilerinin midelerine kramplar giriyordu. Son olarak Rusya-Ukrayna krizinde ülkemizi savaşın tarafı yapmak için var güçleriyle çalışanların bizim kurduğumuz 'barış köprüsü'nü yürekleri daralarak izlediğini biliyoruz. Aynı çevrelerin ülkemizin son 20 yılda ortaya koyduğu büyük kalkınma hamlesinin sembollerinden biri olan 1915 Çanakkale Köprüsü'nün o görkemli görüntüsü altında ezildiklerinin de farkındayız. Buradan bizim nezdimizde ülkemizi ve milletimizi hedef alanlara mesajımızı altını çizerek bir kez daha tekrarlıyorum. Unutmayın orta açıklıkta daha önce Japonya bir numara iken, şu anda bu köprümüz dünyanın bir numarası olmuştur. Bundan dolayı herhangi bir takdirinizi beklemiyoruz. Ama takdir etmeniz sizi küçültmez tam aksine büyütür. Büyük ve güçlü Türkiye'nin inşasını engellemeyi başaramayacaksınız. Türkiye'nin adil ve samimi duruşuyla bölgesinde ve dünyada barışın, huzurun, güvenin köprüsü haline dönüşmesini engelleyemeyeceksiniz.

"Son söz milletimizindir"

Türkiye'nin en büyük on ekonomi arasına girerek kendisi ve tüm dostları için yeni bir dünya inşası gayretlerinin de baltalanamayacağını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

Nice zorlu mücadeleleri beraberce yürüttüğümüz, nice hayati imtihanları birlikte geçtiğimiz, nice mümkün değil denilenleri birlikte başardığımız milletimizin 2023'te bu kutlu yürüyüşe bir kez daha güç vermesine mani olamayacaksınız. Bugüne kadar ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetler elbette önemli ama asıl bundan sonra yapacaklarımızla Türkiye'yi dünyanın en üst ligine çıkartacağız. Geçmişte ülkemizin benzer fırsatları değerlendirmesinin önüne darbelerle, cuntalarla, vesayet oyunlarıyla defalarca geçmişler. Bu defa onlara aynı keyfi yaşatmayacağız. Zorluklarımız yok mu, sıkıntılarımız yok mu, eksiklerimiz yok mu, önümüze döşenen mayınlar, ayağımıza dolanan ipler, işimizi zorlaştıran tuzaklar yok mu? Hepsi de var. Ama bunların tamamının üzerinde bizim ülkemizi güçlü, milletimizi müreffeh yapma inancımız, irademiz, hazırlığımız, birikimimiz, imkanımız, kararlılığımız var. Herkesin bir hesabı, bir planı olabilir. Fakat en büyük hesap ve en büyük plan sahibi Allah'tır. Herkesin içinden geçen niyetler, kalbinde yatan aslanlar olabilir fakat son söz milletimizindir. Biz bugüne kadar Rabb'imizden gelen takdire, milletimizin verdiği her karara ram olduk, teslim olduk. İnşallah 2023'e kadar gece gündüz çalışarak, güçlü taraflarımızı tahkim, zayıf taraflarımızı takviye ederek milletimizle aramızdaki gönül köprülerini daha da sağlamlaştıracağız.

Erdoğan, açılışını büyük bir heyecanla ve mutlulukla yaptıkları 1915 Çanakkale Köprüsü'nün hem tarihi misyonu hem de özellikleriyle çok derin manalara sahip olduğunu söyledi.

Köprünün her şeyden önce, 140 yıl önce benzer bir projeyi düşünen, hazırlığını yaptıran ancak ülkenin o dönemdeki şartları sebebiyle bunu hayata geçiremeyen ecdada bir armağan olduğunu ifade eden Erdoğan, "Aynı şekilde köprü 107 yıl önce Çanakkale'de imanıyla, yüreğiyle, canıyla, dişi, tırnağıyla yürüttüğü bir savaş sonunda büyük bir zafer kazanan tüm kahramanlarımıza bir şükran, bir minnet, bir teşekkür ifadesidir. Yine bu köprü, Cumhuriyetimizin bir asra yaklaşan muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma mücadelesinin günümüz teknolojisiyle tecessüm etmiş halidir" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, temelinin atıldığı günden açılışının yapıldığı ana kadar her aşamasını adım adım bizzat takip ettiği bu eserin, hayırlı olmasını diledi.

Türkiye'nin sahip olduğu her büyük eser gibi bu projenin de Türkiye'ye kazandırılmasında pek çok engeli aşmak zorunda kaldıklarını dile getiren Erdoğan, "Hatırlarsanız, boğaza yapılan ilk köprüyü inşa ederken birileri bu eserin İstanbul'a yapılmış en büyük kötülük olduğunu söyleyebilecek kadar ileri gitmiş, projeyi sabote etmek için her yolu denemişlerdi. Buna rağmen artık adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olan bu eser tamamlanıp hizmete açılmıştı. İkinci köprü yapılırken bu defa aynı hezeyanlar, rahmetli Özal üzerinden tekrar sergilenmişti. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü de bu utanç verici tartışmaların eşliğinde inşa edilip, bitirilmişti" dedi.

"Üçüncü köprü artık 2 beton kuleden ibaret, manşeti atanların sefilliklerini unutmadık"

Marmaray Projesi'ne başladıklarında aynı zehirli okların kendilerine yöneldiğini, uzun bir mücadelenin ardından bu eseri tamamlayarak hizmete sunduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Mahkeme mahkeme dolaşarak 4 yıl bizi geciktirdiler. Sonunda tamamladık, tabii şimdi rahatlıkla Marmaray'dan birlikte Asya'dan Avrupa'ya geçiyorlar. Aynı şekilde Avrasya... Avrasya'da da şimdi girmeyeceğim detaylarına, yine Avrasya'da hani '5'li çete' diyorlar ya, '5'li çete' dediklerini koy bir kenara burada aynı siyasi görüşü paylaştıkları arkadaşlarımız Avrasya Tüneli'ni yapanların içindeydi. Boğazın üçüncü gerdanlığı Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün inşası boyunca kampanyalar yürüttüler, manşetler attılar, gösteriler yaptılar. Daha dün gibi gözlerimin önünde, boğazdan gelip güçleri yetse inanın her türlü ihaneti yapabilirlerdi. Bir mahkeme kararını yanlış anlayarak 'Üçüncü köprü artık 2 beton kuleden ibaret' manşeti atanların sefilliklerini unutmadık. Aynı güruh Çanakkale'deki köprü için de demediğini bırakmadı. Bizim bu tür hezeyanlara cevabımız her zamanki gibi gündemimizdeki projeyi süratle tamamlayarak milletimizin hizmetine sunmak olmuştur.

Erdoğan, 1915 Çanakkale Köprüsü'nün bir diğer önemli özelliğinin ise kamu-özel iş birliği modeliyle, yap-işlet-devret yöntemiyle Türkiye'ye kazandırılması olduğunu belirterek, "Ama Bay Kemal, yap-işlet-devret ne demektir inanın bilmez, anlamaz. Bu öyle her yiğidin karı değil, bunun için bu alanda mürekkep yalamak lazım, böyle bir durum yok. Yıllardır birileri bu yatırım modeli üzerinden bizi itham ediyor, bize bühtan ediyor, bizi yerden yere vuruyor. İGA'yı yaptık onunla ilgili de konuştular. Şimdi 'İGA nedir' diye sorsan bilmez. Şu anda dünyadaki ilk üç havalimanından bir tanesi İstanbul Havalimanı" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çanakkale'deki eserin ihtişamını insanların kafasında soru işaretleri oluşturarak gölgelemek isteyenlerin hemen harekete geçtiklerini belirterek, "İşte İstanbul Havalimanı da aynı şekilde dünyada gerçekten çok büyük sesler getirdi, hala da devam ediyor. Şimdi yüklenici firmalar, işletmeci firmalar buraya ilave bazı proje tadilatıyla güzellikler yapacaklar. 'Geçmediğimiz köprünün parasını ödüyoruz' çarpıtması yaptılar. En somut örneği olan bu bühtanları elbette biz kale almıyoruz, bir kulağımızdan girip öbüründen çıkıyor" diye konuştu.

"İşletme sürelerinin sonunda da yapılan eserler devlete geçecektir"

Bu yalanlar sebebiyle tereddüde düşen vatandaşların olabileceğini belirten Erdoğan, kısaca kamu-özel ortaklığı veya yap-işlet-devret projelerinin ne anlama geldiğini bir kez daha hatırlatmak istediğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamu-özel ortaklığı projelerinin tüm dünyada yaygın olarak kullanılan bir altyapı modeli olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

Dünyada sadece 2021 yılında bu modelle 35,6 milyar dolarlık yatırım yapılmıştır. Türkiye bu modeli en verimli şekilde kullanan Avrupa'da 3'üncü, dünyada 13'üncü ülke durumundadır. Almanya, yeni otoyol projelerinin önemli bir kısmını bu modelle hayata geçirme kararı almıştır. Amerika, bir süre önce açıkladığı 1,5 trilyon dolarlık altyapı projesinin önemli bir bölümünü bu modelle hayata geçirecektir. Ülkemiz geçtiğimiz 20 yılda ulaştırma ve haberleşme alanında bu modelle 37,5 milyar dolarlık yatırıma kavuşmuştur. Bay Kemal, bak bunları milli bütçeden yapmadık. Kendileri tedarikçi aynı zamanda yatırımı yaptılar ve belli bir süre bunu işletiyorlar. Yapılan analizler 2024 yılında kamu-özel ortaklığı projelerinin hazineye olan yükünün neredeyse sıfırlanacağını, bir sonraki yıldan itibaren de katlanarak artan bir gelir kaynağı haline dönüşeceğini gösteriyor. Tabii bu hesap sadece garanti rakamlarıyla ilgilidir. Yatırımın devreye girdiği andan itibaren devletin vergi, zaman, akaryakıt, bu noktada tabii akaryakıt tasarrufu ekonomik canlılığın getirdiği kazançlar başta olmak üzere elde ettiği gelirler kamunun kar hanesine hemen yazılmaya başlanmaktadır. Kamu-özel iş birliği modeliyle 2003-2021 yılları arasında hayata geçirilen yatırımların ülkemizin milli gelirine 395 milyar dolar, üretime 838 milyar dolar, istihdama 1 milyon kişi katkısı zaten olmuştur. Bu katkı her geçen yıl artarak sürecek, işletme sürelerinin sonunda da yapılan eserler devlete geçecektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Antalya Havalimanı ile ilgili, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'na, "Antalya ile ilgili tahsilatı yaptınız mı, ne kadar?" diye sordu.

Bakan Karaismailoğlu'nun miktarın 2 milyar 138 milyon avro olduğunu söylemesi üzerine, Erdoğan, Antalya Havalimanı ile ilgili süreyi uzatma ihalesi yapıldığını hatırlatarak, "İş bilenin, kılıç kuşananın, olay bu. Ayrıca bu modelle ülkemize kazandırılan büyük projelerin işletme süresindeki bakım, onarım, geliştirme maliyetlerinin yatırım bedelleriyle mukayese edebilecek seviyelere çıkabildiği de dikkate alınmalıdır. Velhasıl neresinden bakarsanız bakın ülkemiz için karlı, kazançlı, hayırlı, verimli bir yatırım modelini Türkiye'de etkin ve yaygın bir şekilde uygulamış olmaktan memnunuz" diye konuştu.

Erdoğan, "Geçmediğimiz köprünün, yolun, faydalanmadığımız hizmetin parasını ödeme" şeklindeki ifadelere yanıt verirken, "Kamu eliyle ülkemizin her ilinde, her ilçesinde, her köyünde, her karış toprağında yol, köprü, hastane, okul, baraj, sulama tesisi, kamu hizmet binası yatırımı yapılmaktadır. Her yatırım onu bilfiil kullananlar yanında ülkenin ve milletin ortak malıdır" değerlendirmesinde bulundu.

Doğrudan bütçeden yapılan yatırımlarda işin bedelinin peşin ödendiğine, hizmetin ise proje tamamlandıktan sonra peyderpey alınmaya başlandığına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

Buralarda verilen hizmetlerin hemen tamamı ücretsiz olduğu için kamuya doğrudan herhangi bir maddi geri dönüş de yoktur. Kamu-özel iş birliğinde ise proje faaliyete geçene kadar garanti dahil kamudan herhangi bir kaynak tahsisi söz konusu değildir. Proje hizmete girdikten sonra da sadece garanti miktarı ile gerçekleşme arasındaki farkın ödemesi yapılmaktadır. İnşa edilen eser randımanlı şekilde çalışmaya başladığında, ödeme yapılması bir yana, üste gelir sağlanmakta, işletme süresi bitiminde de yatırım tamamen devlete geçmektedir. Mesela Avrasya Tüneli'nin işletme süresi bittiğinde devlet, vergi ve diğer kazançlar hariç üste en az 140 milyon dolar para almış olacaktır. İstanbul-İzmir Otoyolu ve onun bir parçası olan Osmangazi Köprüsü'nün işletme süresinde devlete sağlayacağı sadece KDV geliri, toplam 1,3 milyar avrodur. 1915 Çanakkale Köprüsü'nün ülkemize kazancının da sadece vakit, akaryakıt ve karbon salınımındaki azalım getirisinin yıllık 415 milyon avro olacağı hesaplanmaktadır. Şimdi sizlere yine bir kamu-özel ortaklığı projesi olan Antalya Havalimanı'nın kapasite artırımı ve işletme ihalesi ile ilgili son gelişmenin müjdesini, az önce ifade ettim, vermiş oluyorum. Bilindiği üzere Antalya Havalimanı'nın aralık ayında yapılan inşa ve işletme ihalesini, toplam bedeli 8 milyar 555 milyon avro işletme ve 765 milyon avro yatırım bedeli ile TAV-Fraport iş ortaklığı kazanmıştı. İhaleyi kazanan firmalar, işte bugün az önce ifade ettiğim rakamı ödediler. Bu gelişmenin ülkemize ve devletimize ben tekrar hayırlı olmasını diliyorum.

"Kamu-özel iş birliği projeleri, sayısız kazanç sağlayan eserlerdir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamu-özel iş birliği projelerinin bu ülkenin hiçbir vatandaşının cebinden haksız ve adaletsiz yere tek kuruş götürmediği gibi tam tersine hem yatırım modeli hem doğrudan ve dolaylı etkileri hem sonunda kamuya kalacak olması sebebiyle sayısız kazanç sağlayan eserler olduğunu bildirdi.

Esasen kamu-özel yatırımlarının önemli bir kısmında vatandaşların hizmetten faydalanmasını kolaylaştırmak için projede öngörülen tarifelerin çok altında bir bedel uygulandığına dikkati çeken Erdoğan, garanti ödemelerinin önemli bir kısmının da bu yüzden ortaya çıktığını belirtti.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bir başka ifadeyle, devletin imkanlarını biz milletin emrine veriyoruz. Avrupa'nın, Amerika'nın, Asya'nın gelişmişliğini artırmak için kullandığı bir yatırım modelini, Türkiye'de işlemez hale getirmeye çalışanların derdi kesinlikle milletin inanın kesesi değildir. Bunlara verilen misyon, mesnetsiz tartışmalarla ülkemizi yönetim sisteminden ekonomik işleyişe kadar her alanda tekrar eskiye döndürerek tökezletmek ve hatta mümkünse yere sermektir. Varsın birileri dışarıda hazırlanıp ellerine tutuşturulan bu raporları, kendi 'model teklifleri' diye okutmaya çalışsın, varsın birileri kendilerini yalanla, iftira ile çarpıtma ile avutsun, varsın birileri, içinde ülkenin ve milletin olmadığı sinsi hesaplarla siyasetçilik oynasın, varsın birileri kendi hırslarının, kendi kifayetsizliklerinin, kendi karanlık ajandalarını peşinde koşsun. Biz ülkemize ve milletimize aşığız. Dolayısıyla eser kazandırmaya, hizmet getirmeye, 2023 hedeflerimizle 2053 vizyonumuzla büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa ve ihya etmeyi sürdüreceğiz.

"Hayat pahalılığı başta olmak üzere bugünkü sorunların üstesinden gelecek olan da yine biziz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'ye 81 vilayetinin her karışıyla 20 yılda kazandırdıkları eserleri anlatırken bugün yaşanılan sıkıntıları elbette görmezden gelmediklerini ifade ederek, "Ülkemizin demokrasi ve kalkınma yolunda önüne çıkan her meseleyi çözdüğümüz gibi hayat pahalılığı başta olmak üzere bugünkü sorunların üstesinden gelecek olan da yine biziz. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, spordan sosyal desteklere kadar her alanda insanımızın refah düzeyini Cumhuriyet tarihinin en üst seviyesine biz çıkardık. Bu hizmetleri getirirken karşılaştığımız engelleri, milletimizin gönlünden kopup gelen 'Allah razı olsun' sözünden aldığımız güç ve motivasyonla aşarak bugünlere geldik" diye konuştu.

Sadece yatırım yapmakla, eser ortaya koymakla kalmadıklarını; siyasi, diplomatik, askeri, dış ticaret etki alanını ülkenin kalkınma hedeflerini destekleyecek şekilde güçlendirdiklerini, tahkim ettiklerini vurgulayan Erdoğan, "Yürütülen beşinci kol faaliyetlerine rağmen Türkiye'yi bölgesinin lideri, dünyanın sözü dinlenen ülkeleri grubuna çıkarttık. İşte bunun için diyoruz ki günlük sıkıntılarımızı konuşurken, tartışırken, dertlenirken Türkiye'nin mevcut kazanımlarını hangi badirelerden geçerek elde ettiğini, asla hatırımızdan çıkarmamalıyız" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

Ülkemizin vakti ve enerjisi yıllarca vesayet güçleri üzerinden, milli irade hiçe sayılarak, demokrasi kağıt üzerinde bırakılarak, siyasetin altı boşaltılarak heba edilmişti. Bir dönem bu ülkede terör örgütlerinin saldırılarıyla sosyal kaos çıkarma denemeleri ile milletimizin huzuruna kast edilmişti. Biz kararlı ve dirayetli bir mücadele ile bu tür sorunları sadece sınırlarımız içinde çözmekle kalmadık, aynı zamanda PKK başta olmak üzere, milletin canına musallat olan terör örgütlerinin de başını ezdik, belini kırdık. Mücadeleyi sınırlarımız ötesine taşıyarak 780 bin kilometrekare vatan toprağının her karışında insanlarımızın güvenliğini, huzurunu garanti altına alacak bir iklim oluşturduk. Ülkemizin müzmin sancısı olan darbeler dönemini FETÖ ihanet çetesinin silahlarının karşısına milletimizle birlikte, imanla, inançla, cesaretle dikilerek etkisiz hale getirmek suretiyle biz kapattık.

Erdoğan, Türkiye'ye vesayet, darbeler, terör örgütleri, toplumsal fay hatlarını tahrik, askeri tehdit ve uluslararası dayatmalarla diz çöktüremeyenlerin son olarak ekonomiyi hedef aldığını söyledi.

Bunun en çarpıcı örneği olan Ağustos 2018'de yaşanan ekonomik tuzakları da Türkiye'nin potansiyelini daha verimli şekilde harekete geçirerek, daha çok çalışarak ve üreterek aşmanın mücadelesini yürüttüklerini belirten Erdoğan, bu mücadelenin içindelerken dünyada Kovid-19 salgınının başladığını hatırlattı.

Erdoğan, sağlık tehdidi olarak başlayan salgının giderek üretim, lojistik, tedarik, istihdam, finans, güvenlik alanlarına yayılan küresel depreme dönüştüğüne işaret ederek, "Bu süreç, maruz kaldığımız ahlaksız, vicdansız, haksız, adaletsiz kuşatmaya rağmen ülkemizin aslında ne derece güçlü bir hizmet altyapısına, üretim imkanına, yönetim kapasitesine sahip olduğunu dost, düşman herkese göstermiştir. Bu dönemde önceliğimiz insanımızın işini, aşını, ekmeğini garanti altına alacak bir ekonomik işleyişi kesintisiz sürdürmek olmuştur. Hatta bununla kalmayıp ekonomi programımızı klasik kur, faiz, enflasyon sarkacından çıkartarak ülkemizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla daha çok büyütecek bir yaklaşımı hayata geçirdik" ifadelerini kullandı.

Vesayet, darbeler ve terörle mücadele gibi bu tarihi değişimin de bir bedelinin olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bu bedeli şimdi ödeyip ayağımıza gelen fırsatı değerlendiremezsek ülkemizin önümüzdeki çeyrek asrı, yarım asrı yine bir kısır döngüye mahkum kalacaktı" dedi.

Erdoğan, milletin, kendilerine ülkeyi yönetme sorumluluğunu "tatlı su demokratlığı" yapmaları için vermediğini söyleyerek, şöyle konuştu:

Bu vazifeyi bize, ülkeyi ve milleti gerektiğinde en sert fırtınalardan sağ salim çıkartmamız için tebliğ etti. Irak'ta son 20 yılda yaşanan büyük yıkımları hatırlayın. Suriye'de hepimizin gözleri önünde yaşanan ve 11 yılını geride bırakan büyük trajediyi hatırlayın. Bir dönem bölgesinin en parlak yıldızı olan Libya'nın nasıl paramparça edildiğine bakın. Son olarak Ukrayna'nın topraklarının adım adım nasıl elinden alındığına, sonunda da nasıl topyekun işgal tehdidiyle karşı karşıya geldiğine bakın. Bu senaryoların hepsi çok daha fazlasıyla ülkemizin üzerinde de oynanmak istenmiştir. Biz milletimizle birlikte yürek yüreğe, omuz omuza vererek vatanımızın bütünlüğüne, insanımızın birliğine, beraberliğine, devletimizin bekasına, ülkemizin varlığına yönelik tehditleri teker teker bertaraf ettik.

Bu zorlu mücadele döneminde karar ve tercihleri ile sergiledikleri dirayetli yönetimin tüm riskinin kendilerine, tüm kazanımlarının ise ülke ve millete ait olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

Eğer vesayetin ayak oyunlarıyla, Gezi hadiseleriyle, çukur eylemleriyle, 17-25 Aralık kumpasıyla, 15 Temmuz darbe girişimiyle ülkemiz aynı karanlık senaryonun güdümüne sokulabilseydi, Türkiye'nin bugün ne halde olacağını hayal etmek bile istemiyorum. Bugün haklı olarak hep birlikte hayat pahalılığından şikayet ediyoruz. Şayet vatan toprakları, gözünü istiklalimize dikmiş sırtlanların, akbabaların, yılanların istilasına uğramış olsaydı bugün hayat pahalılığını değil, kaybettiğimiz özgürlüğümüzün, yitirdiğimiz sevdiklerimizin, yıkılan evlerimizin, kararan geleceğimizin acılarını konuşuyor olacaktık. Dün Suriye'de, bugün Ukrayna'da evlerini, hatta bir kısmı vatanını terk etmek zorunda kalan milyonların neler yaşadıklarını, neler hissettiklerini, nasıl bir çaresizliğe sürüklendiklerini hep beraber görüyoruz. Ukrayna'dan 200'e yakın yetimi ve öğretmenlerini birlikte ülkemize aldık ve kendilerine ülkemizde ev sahipliği yapacağız. Bunlar yetim yavrular. Kadınlar evlatlarıyla beraber, ellerinde valizleri oralardan çıkıp buralara kadar geliyorlar, Polonya'ya, Macaristan'a, Romanya'ya buralara geçiyorlar. Bunlar kolay değil. Şunu çok açık ve net söylüyorum, ülkemize sağladığımız en büyük kazanım, milletimize verdiğimiz en büyük hizmet, Türkiye'yi işte böyle bir duruma düşmekten kurtarmış olmamızdır.

"Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokacak bir programı uyguluyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi tüm mazlum ve mağdurların sığınağı haline getirdiklerini belirterek, Suriye, Irak, Afganistan gibi ülkelerden gelenlerin sayısının 5 milyon olduğunu dile getirdi.

Türkiye'nin, zorlu mücadele dönemini başarıyla geride bıraktığı için birbirleriyle savaşan tarafların bile güvendiği, diyaloğun ve barışın teminatı sayılan bir ülke olarak görüldüğünü vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

Bugün de geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmet altyapısından aldığımız güçle Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokacak bir programı uyguluyoruz. Sıkıntılarımız geçici ama unutmayın kazanımlarımız bakidir. Umudumuz canlı, geleceğimiz aydınlıktır. Ne yaptığımızı, ne için yaptığımızı, nasıl başaracağımızı ve sonuçta ne elde edeceğimizi gayet iyi biliyoruz. Milletimizden sadece sabırlı olmasını, bize güvenmesini istiyoruz. Ülkemiz 2023 imtihanından da başarıyla geçtiğinde her alanda dünyanın en üst ligine çıkmış, güçlü, huzurlu, müreffeh, lider bir Türkiye'nin bizi beklediğine canıgönülden inanıyoruz.

"Sabun, tuvalet kağıdı, peçete, bebek bezi gibi ürünlerin KDV'sini yüzde 8'e indirme kararı aldık"

Erdoğan, küresel ve bölgesel krizler karşısında Türkiye'yi güçlü tutmanın, hayat pahalılığından milleti korumanın mücadelesini verirken tüm kesimlerin işini kolaylaştıracak idari reformları da ihmal etmediklerini dile getirerek, geçen haftalarda KDV konusunda sadeleştirme çalışması yürüttüklerini anımsattı.

Hazine ve Maliye Bakanlığının, ilgili sivil toplum kuruluşları ve sektörlerle istişare içinde bu düzenlemeyi hazırladığını söyleyen Erdoğan, şu bilgileri paylaştı:

Yürütülen çalışma aynı zamanda vatandaşlarımızı hayat pahalılığı karşısında ezdirmeme kararlılığımızın ve enflasyonla mücadele programımızın da bir parçasıdır. İlk etapta gıda ürünlerindeki KDV oranını, üretim, toptan ve perakende aşamalarının tamamında yüzde 8'den yüzde 1'e düşürmüştük. Bu indirim 14 Şubat'tan itibaren et, süt, yumurta, yoğurt, peynir, patates, tahıl gibi pek çok üründe bilfiil uygulanmaya başlanmıştır. Ardından meskenlerde ve tarımsal sulamada kullanılan elektriğin KDV'sini 1 Mart'tan itibaren yüzde 18'den yüzde 8'e indirdik. Şimdi de temel ihtiyaç maddelerinden olan deterjan, sabun, tuvalet kağıdı, peçete, bebek bezi gibi ürünlerin KDV'sini yüzde 18'den yüzde 8'e indirme kararı aldık. Ayrıca yeme içme hizmetlerinin tamamında KDV oranını yüzde 8 olarak belirliyoruz. Böylece yeme içme hizmetlerinde halen birinci sınıf işletme, 3 yıldız ve üzeri otel gibi yerlerde uygulanmakta olan yüzde 18 KDV oranını yüzde 8'e indirmiş oluyoruz.

"Net alanı 150 metrekareyi aşmayan konutlarda KDV yüzde 8"

Erdoğan, bir diğer çalışmalarının "konut ve arsalarda KDV sadeleştirmesi" olduğunu söyleyerek, "Buna göre, satın alınan konut nerede olursa olsun, metrekaresine göre değişen aynı kademeli KDV uygulamasına tabi olacak. Yani net alanı 150 metrekareyi aşmayan konutlarda KDV yüzde 8'dir. Bu büyüklüğü aşan konutların ilk 150 metrekaresi için yine yüzde 8, aşan kısmı için yüzde 18 KDV uygulanacaktır. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu kapsamındaki konutlarda ise 150 metrekareye kadar yüzde 1, aşan kısmı için ise yüzde 18 KDV tahakkuku yapılacaktır. Arsa ve arazilerin KDV oranını da yüzde 8'e indirerek inşaat sektörünün üzerindeki finansman yükünü azaltıyoruz" bilgilerini paylaştı.

Bir diğer düzenlemenin de ihracatçılara yönelik olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

İmalat aşamasında ödedikleri KDV'leri istisna kapsamına alabilen ihracatçılara, bunun yerine ihracat bedelinin belli bir oranına kadar iade yapılması da bir tercih olarak sunulacaktır. Yatırım teşvik belgesi kapsamındaki işlerin KDV istisnası yöntemini değiştiriyor, turizm yatırımlarını da buna dahil ediyoruz. Yeni yöntemle imalatçılar yatırımlarını bitirdikten sonra KDV iadesi talep etmek yerine KDV ödemeden aynı işlemleri yapabilecekler. Sağlık Bakanlığı mevzuatı kapsamındaki tıbbi cihazların KDV'sini yüzde 18'den yüzde 8'e indiriyoruz. Tarım sektöründe her türlü sertifikalı tohum, fide, fidan teslimlerinde KDV'yi yüzde 1'e, süt toplama tankları gibi kimi ürünlerdeki KDV'yi de yüzde 8'e indiriyoruz. Gönüllülük esasına dayalı tam tevkifat uygulamasıyla bu konuda sorumluluk endişesi taşıyan mükelleflerin sorunlarını kökten çözüyoruz. Ülkemize döviz kazandırılması amacıyla yabancılara satılan konut ve iş yerlerindeki istisna süresini 1 yıldan 3 yıla çıkartıyoruz. Oto galericilerinin araç alım satımından elde ettikleri kar ile yat, kotra, tekne ve gezinti gemilerinin satışında halen yüzde 1 olan KDV oranını yüzde 18'e yükseltiyoruz. Demir çelik ürünlerinin nihai tüketiciye kadarki satış aşamalarında KDV tevkifatı uygulaması getiriyoruz. Tüm bu düzenlemelerin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Erdoğan, bugün paylaşacakları bir diğer güzel haberin de ülkeyi elektrikli otomobil üssü haline getirecek çalışmalarla ilgili olduğunu söyledi.

Yerli otomobil Togg başta olmak üzere elektrikli otomobil üretimi ve kullanımındaki gelişmeleri dikkate alarak yüksek hızlı şarj istasyonlarının yaygınlaştırılması konusunda yeni adımlar attıklarını vurgulayan Erdoğan, "Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız vasıtasıyla 81 ilimizin tamamında 1500'den fazla yüksek hızlı şarj istasyonu kurulmasına yönelik çalışmalara 300 milyon liralık destek sağlıyoruz. Amacımız bir yıl içinde ülkemizde yaygın bir yüksek hızlı şarj alt yapısı kurulmasını sağlamaktır" dedi.

Rusya-Ukrayna müzakerelerinin yarın başlayacağını anımsatan Erdoğan, "Hayırlı bir neticeyle açılışını sabah yapacağız. Temennimiz odur ki sonu da hayır olsun. Liderleri de daha sonra bir araya getirtmek suretiyle inşallah yola devam" diye konuştu.

 

Independent Türkçe, AA

DAHA FAZLA HABER OKU