Yaklaşık elli yıllık kariyerinde hayranlık uyandırıcı bir filmografi inşa eden yazar ve yönetmen Claire Denis hala devam ettirdiği kariyeri ve şahsına münhasır sinema diliyle çağdaş Fransız sinemasının yaşayan en önemli figürlerinden biri olmayı sürdürüyor.
Kısa bir süre önce çektiği "Fire" adlı film ile Berlin Uluslararası Film Festivali'nde En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazanan ve her çalışmasıyla yaratıcılığının sınırlarını zorlayan Denis'i aldığı bu ödül vesilesiyle bu hafta sizin için kadraja almak istedim.
Çağdaş bir yönetmen: Claire Denis
Çağdaş Fransız sinemasının en önemli yönetmenlerinden biri olan Claire Denis, 21 Nisan 1946 tarihinde Paris'te doğdu, ancak babasının memuriyeti nedeniyle Burkina Faso, Kamerun, Somaliland ve Senegal gibi Fransız sömürgesi altındaki Frankafon Afrika ülkelerinde büyüdü.
Babası, çocukların coğrafyayı öğrenmesini istediği için iki yılda bir ailesiyle birlikte farklı topraklara taşındı.
Böylelikle çocukluğu Batı Afrika'da geçen Claire Denis'in ailesi ve küçük kız kardeşi ile birlikte geçirdiği bu zamanları onun bazı siyasi konulara bakış açısını da renklendirdi ve şekillendirdi.
Fakat yıllar geçip on iki yaşına geldiğinde çocuk felci teşhisi konulunca tedavi için Fransa'ya geri dönmek zorunda kaldı.
Gençlik yıllarının geri kalanında Paris'in bir banliyösü olan Sceaux'da yaşamaya başladı, ancak Afrika'daki yaşamından dolayı etrafındaki herkesten tamamen farklı bir görüşe sahip olduğu için Fransa'da bulunduğu süre boyunca kendisini bu ülkede yaşamaya uygun hissetmiyordu.
Annesi her zaman kitap okumanın çok önemli olduğunu söylediği için okumaya yönelik motivasyonu çok küçük yaşlarda edinen ve okumayı çok seven Claire bir ergen olduğunda da okuldayken tüm ödevlerini tamamlayarak geceleri gizlice annesinin dedektif hikayelerini okumak için kendisine sürekli vakit yaratırdı.
Çocukluğunda haftada iki üç kere sinemaya giden annesinden sinemanın herkes için değil, sadece hayal etmesini bilen insanlar için ne kadar önemli olduğunu sürekli dinlese de Claire hem Afrika'da küçük bir köyde, İngilizlerin "bush" (çalılık) diye tabir ettikleri bir yerde büyüdüğü hem de sinemaya gitmek o zamanlar sigara ya da ot içmek gibi kötü bir şey olarak algılandığı için sinema ile oldukça geç yaşlarda tanıştı.
Ama Claire Denis nihayetinde film çekmeyi, film izleyerek öğrendi.
Fransa'da kolej yıllarında okulun sinema kulübünün başına geçen Claire başlarda Amerika'dan gönderilen savaş filmlerinin eski ve hasarlı kopyalarını izlerken sonrasında sık sık sinemaya gitmeye başladı.
Böylelikle film izledikçe öğrenim görmek ve çalışmak istediği alanın sinema olduğunu anladı, ancak ailesinin sinema okumaya izin vermeyeceğinin de farkındaydı, zaten yaşadığı banliyöde sinema ile ilgili bir okul da yoktu.
Ama yine de film izleyerek sinemanın tüm inceliklerini öğrenmeye devam ediyordu.
Üstelik bu vesileyle kendi hayatıyla ilgili pek çok yeni şey öğreniyor, geleceğini düşündüğünde filmlerden öğrendiklerinin de eğitiminin bir parçası olduğunu görebiliyordu.
Sergei M. Eisenstein'in filmleri, Fransız ve Japon filmleri medyanın olmadığı, iletişimin ve bilgi akışının bu kadar yoğun olmadığı dönemlerde Claire'nin dünyaya eleştirel şekilde bakmasını ve sorgulamasını sağladı.
Kolej bittikten sonra üniversiteye gitmesi gereken Claire Denis başlangıçta ekonomi alanında öğrenim görmeye başladı, ancak bunun kendisi için intihardan farksız bir şey olduğunu anlaması çok uzun sürmedi.
Daha sonra kısa bir süre Doğu dilleri okudu, ancak bu süre içinde bu bölümü bırakmasını teşvik eden bir fotoğrafçıyla evlendi.
Bu arada Télé Niger'de stajyer olarak çalışıyordu ve herkese IDHEC'e başvurmak istediğini söylüyordu, ancak çevresindekiler ona ders çalışmakla vakit kaybetmek yerine kendileriyle birlikte film çekerek ilerlemesini söylediği için bu konuda nasıl bir adım atması gerektiğine bir türlü karar veremiyordu.
Claire'e her zaman gerçek anlamda ne yapmak istediğini bulması gerektiğini söyleyen kocasının verdiği motivasyonla IDHEC'e (Institut des Hautes Études Cinématographiques - şimdi La Fémis) başvurdu ve burada okumaya başladı.
Ancak çoğunlukla erkeklerin olduğu bu okulda kadın olarak eğitim almak bir anlamda onun için zordu, çünkü insanlar onu kabul etmekte gönülsüz davranıyorlardı, üstelik kimsenin ilgisini de çekmiyordu.
Bu yüzden okulda neredeyse "görünmez" gibiydi.
Bu arada on beş yaşında tanıştığı ve akabinde hemen evlendiği kocası onun hem özel hayatındaki partneri hem de aynı zamanda öğretmeni olmasının karmaşık doğası nedeniyle boşanma kararını vermeleri çok uzun sürmedi.
Boşanmasını takiben, 1971 yılında IDHEC'ten de mezun olduktan sonra Claire Denis birçok beğenilen filmin yapımcısı için yönetmen yardımcısı olarak çalışmaya başladı.
Erkeklerin ağırlıkta olduğu bir sektörde "kadın yönetmen olmak ya da bir kadın olarak yönetmen olmak nasıl bir şey?" gibi sorulara maruz kalmasını önlediği ve bir şekilde sinemayla meşgul olabildiği için yönetmen asistanı olarak çalışmaktan son derece memnundu.
Ayrıca bu iş ona sinemanın gizemini çözecek anahtarlar sunarken onun "görünmez" olarak kalmasını da sağlıyordu.
Bu yüzden, günün birinde film çekmeye karar verdiğinde insanların kendisine "kadın yönetmen olduğuna göre çektikleri feminist filmlerdir" demelerini istemediği için de mümkün olduğunca kendini açık etmeden işlerini yapmaya çalışıyordu.
Yönetmen koltuğu
Claire Denis bu süre içinde Wim Wenders ile tanıştıktan sonra onun filmlerinde yardımcı yönetmen olarak ABD'ye gitti, ancak Wim Wenders onun kendi filmlerini yapmaya fazlasıyla hazır olduğunu ve yönetmen yardımcısı olarak çalışmaya devam etmesine izin vermenin israf olacağını düşünüyordu.
Nihayetinde Claire Denis, Wim Wenders, Jim Jarmush, Jacques Rivette ve Costa-Gavras gibi pek çok önemli yönetmenle çalıştıktan sonra kendi filmlerini yapmaya karar verdi ve böylece bağımsızlığını ilan ederek yönetmen koltuğuna kendisi oturdu.
Afrika'daki geçmiş yaşantısının sömürgecilik ve post-kolonyalizmi ele alan filmleri üzerinde güçlü bir etkisi oldu.
Filmlerinde ırksal çatışmalara ve aidiyet olgusuna odaklanan Denis'in bu çalışmaları, sömürge ve sömürge sonrası Batı Afrika temalarının yanı sıra modern Fransa'daki sorunları ele alarak Avrupa sinema kimliğine çağdaş bir bakış kazandırdı.
Fransız sinemasının lirizmini klasik sinemayla uzlaştırabilen bir film yapımcısı olarak ün kazanan Claire Denis, çağdaş Fransa'nın genellikle sert yüzünü yakalama dürtüsüyle çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor.
Claire Denis sinema sanatını kendi deneyimlerinizi ifade edebildiğimiz bir alan olarak görüyor ve bizi hakkında hiçbir şey bilmediğiniz dünyalara yakınlaştırdığına inanıyor, bu yüzden de çektiği filmlerin izleyiciye ulaşmasını çok önemsiyor.
Ayrıca yaşlı insanlar sinemanın öldüğüne karar verene kadar film çekmeyi bırakmayacağını da belirtiyor.
Bu motivasyonla elindeki bütçe ne kadar küçük olursa olsun bütçenin zayıflığına yenik düşmeden her zaman elindekilerle en iyi şeyi yaparak bu işe devam edeceğinin de altını çiziyor.
Kaçış değil keşif sineması
Claire Denis genellikle film teorisiyle ilgilenen bir yönetmen değildir; onun ilgilendiği şey sadece görüntüler, insanlar ve seslerdir.
Bu yüzden Denis sinemasında tematik kaygılar veya sosyal taahhütler kadar sesler, dokular, renkler ve kompozisyonlar da bir o kadar önem taşır.
Herkesin aynı düşünmesini talep eden filmlerden de nefret ettiğini söyleyen Denis bu vizyonla filmlerinde insanların kim olduklarını anlamalarını sağlayacak ipuçları bırakır.
Ayrıca Hollywood sinemasının pazarlanabilir geleneklerini reddederek izleyicilerini klişelerden kurtarmaya çalışan Claire Denis'in işlerindeki ortak temalar arasında takıntı, arzu, şiddet, seks ve beden yer alır.
Kendi sinemasında bir yabancı olma ve ait olma duygularına da odaklanırken karakterlerin duygularını sembolize etmek ve aralarındaki ilişkileri vurgulamak için sıklıkla vücut sıvılarını da hikayelerin merkezine yerleştirerek içgüdüsel olarak rahatsız edici görüntüler yaratır ve filmlerin de bir "cinselliği" olduğunu ortaya çıkarır.
İşbirlikçi bir film yapımcısı olan Claire Denis, genellikle karşılıklı güven duygusunu inşa ettiği aynı isimlerle çalışır, bu yüzden filmlerinde aynı teknik ekibi ve oyuncuları görmek onun sinemasında çok olağandır.
Eğer çektiği bir filmde karakteri hissedemezse ve kendine dürüst davranmazsa çalıştığı oyuncuların ne hissettiklerini anlayamayacağını düşündüğü için film çekerken ana karakterin yerine her zaman kendisini koyan Denis, hiçbir karakteri hantal bir şekilde çekmemeye özen gösterir.
Claire Denis ayrıca film yapım sürecinde "hızlı çekim, yavaş düzenleme" ile tanınır.
Genelde sette birkaç çekim yapan ve zamanının çoğunu kurgu odasında geçiren Denis'in bu post prodüksiyon süreci genellikle senaryodaki sıra dışı sahnelerin yeniden düzenlenmesini içerir.
Denis filmlerinin isimlerini de oldukça özenle seçer; izleyiciyi filmin görüntülerini yeniden düşünmeye sevk eden bu başlıklar, Denis'in filmlerindeki saf gerçeklik için de bir mesaj niteliğindedir.
Örneğin Chocolat'ın başlığı, film döneminde kullanılan ırkçı bir terime, Afrika'dan Avrupa'ya köle sistemiyle kakao ihracatına ve 1950'lerin Fransızcasında "aldatılmak" anlamına gelen "être chocolat" tabirine aynı anda atıfta bulunur.
Filmografisi
Claire Denis'in neredeyse elli yıllık kariyerinde bilinen tarihi kendi kişisel tarihiyle birleştirerek yarı otobiyografik unsurlar kazandırdığı sinemasında romantizmden dramaya, korkudan bilim kurguya kadar pek çok türde üretim yaparak dikkat çeken bir auteur olarak çağdaş sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmayı başardı.
Denis sinemanın genel kurallarını yıkarak her defasında farklı türler içinde gezinerek kariyerinin yörüngesinde tutarlı bir vizyonu olmadığını bizlere gösterirken filmografisinde tür sinemasından ziyade karakterlerin ruhlarına, duygularına ve ilişkilerine odaklandığı "insan hikayeleri" anlatmakla ilgilendi.
Onun izleyicisini bilinmeyen ve gizemli dünyalara götüren bu filmlerini aşağıda sizin için özetlemeye çalıştım.
Çikolata
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Isaach De Bankolé, Giulia Boschi, François Cluzet, Jean-Claude Adelin, Laurent Arnal, Jean Bediebe, Jean-Quentin Châtelain, Emmanuelle Chaulet, Kenneth Cranham, Jacques Denis, Cécile Ducasse, Clementine Essono, Didier Flamand, Essindi Mindja, Donatus Ngala, Edwige Nto Ngon a Zock, Philemon Blake Ondoua, Mireille Perrier, Emmet Judson Williamson, Mungo Park, Hervé Abah, Saïdou Abatcha, Alain Artur, Jean-Marc Bamdiran, Tadfor Kamajou, Saidou Karim, Agnes Ndoumbe, Ian Stapel, Hélène Vauquois / Süre: 105 dakika
Doğduğu Fransa'dan henüz iki aylıkken Afrika'ya taşınan ve Batı Afrika'da Fransız sömürgeci bir ailede büyüyen Claire Denis'in kendi hayatından esinlenerek 1988 yılında çektiği Chocolat (Chocolate) adlı bu ilk uzun metrajlı, yarı otobiyografik filmi; sömürge Kamerun'da yaşayan Frankofon bir aileyi kadrajına alıyor ve vaaz vermeden veya romantikleştirmeden ırkçı bir toplumdaki ilişkilerin karmaşık doğasını ortaya koyuyor.
İlk gösterimi Cannes Film Festivali'nde gerçekleşen ve Altın Palmiye için aday gösterilen filmde, genç bir Fransız kadın olarak karşımıza çıkan France, eski bir sömürge karakolu olan Kamerun'da geçirdiği çocukluk günlerini düşünmek için Batı Afrika'nın engin sessizliğine geri döner.
Böylelikle film 1950'lerin Batı Afrika'sında yaşayan bu genç kızın duygusal çatışmalarını ve o dönemin koloni hayatını anlatır.
Burada, çocukken yaşadığı ev, hatıralarıyla, ama özellikle de ailenin uşağı Protée ile aralarında geçen anılarla dolup taşar.
Marc ve Aimée Dalens, ailenin hizmetçisi olan Kamerun yerlisi Protée ile arkadaş olan genç bir kız olan France'ın ebeveynleridir.
Büyük bir asalet, zekâ ve güzelliğe sahip siyahi bir hizmetçi olan Protée ve beyaz bir kadın olan Aimée'nin o sıralar birbirlerine olan arzuları o kadar güçlüdür ki birbirlerine sahip olamadıkları için sürekli birbirlerine eziyet ederler.
Filmin sonuna doğru, France'ın babası ona ufkun ne olduğunu açıklarken filmin ana teması da ortaya çıkar; kızına her zaman orada görünen ancak ona yaklaşılması veya geçilmesi imkânsız olan bir çizgi olduğunu, bunun da ülkede zengin ile fakir, efendi ile hizmetçi, beyaz ile siyah, sömürgeci ile sömürgeleştirilmiş, erkek ile kadın arasındaki sınırların bir sembolü olduğunu söyler.
"Chocolat" terimi, 1950'lerin argosunda "sahip olmak" ve "aldatılmak" anlamına gelen bir kelimedir ve Fransız Kamerun'daki siyah olma ve aldatılma durumuna atıfta bulunur.
Bu terim filmde aynı zamanda Protée'nin koyu kahverengi tenine ve Avrupalıların ve Afrikalıların ırksal fetişizmine dair de bir göndermedir.
1989'da Judy Stone ile yaptığı bir röportajda Claire Denis bu çağrışımdan dolayı filme Chocolat adını verdiğini açıklamıştır.
Man No Run
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Jean-Marie Ahanda, Zanzibar, Atebass / Süre: 90 dakika
Claire Denis, 1989 yılına ait Man No Run adlı bu müzikal belgeselde; Fransa'ya ilk defa gelen Kamerunlu bir müzik grubunun hikâyesini kadrajına alıyor.
Kurucusu Jean-Marie Ahanda her ne kadar "Yanmış Beyinler" çevirisini tercih etse de Türkçesi tam olarak "Yanmış Kafalar" anlamına gelen Les Têtes Brulées, batı Kamerun'un yağmur ormanları bölgesine ait eski bir ritim olan Bikutsi dans müziğinin pop versiyonuyla tanınan Kamerunlu bir gruptur.
Les Têtes Brulées ilk olarak 1980'lerde öne çıktı ve hızla dünyanın en ünlü Bikutsi grubu oldu.
Bikutsi, Beti kabilesinin geleneksel olarak bir "balafon" üzerinde çalınan ve klanın kadınları tarafından sarsıntılı, hipnotik bir şekilde dans etikleri bir müziktir.
Ama Les Têtes Brulées bu geleneksel müziği dönen balafon tarzı gitarlar ve sert kenarlı vokallerle kendilerine göre yorumlayarak Bikutsi ritmini daha elektrikli hale getirdi.
Bununla birlikte, türün birçok eleştirmeni ve hayranı, grubun agresif bir şekilde elektriklenmiş seslerini beğenmedi ve bu açıdan bazı olumsuz eleştiriler aldı.
Enstrümanın geleneksel bir balafon gibi ses çıkarmasını sağlayan köpük kauçuğun gitarının köprüsüne yenilikçi bir şekilde bağlamasıyla tanınan gitarist Zanzibar'ın 1988'deki ölümü grubun geleceğini sonlandırmakla tehdit ettiyse de grup üyeleri performans ve kayıt yapmaya devam ederek bu grubun varlığını sürdürmeyi başardı.
Grup, geleneksel Beti kıtlığını çağrıştıran kendilerine özgü kostümleri, traşlı kafaları ve parlak boyalı vücutlarıyla tanınır hale geldiler.
İlk LP'leri, aynı zamanda Bikutsi'nin ilk uzun metrajlı kaydı olan ve sosyal sorunları ele alan şarkı sözleri içeren Hot Heads idi.
Grup Afrika, Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya'yı gezdi; bu turun bazı görüntüleri Claire Denis tarafından kayda alındı ve böylelikle bu belgesel ortaya çıktı.
Bu belgeselle birlikte medyanın ilgisini ve halkın takdirini kazanan grup daha sonra Kamerun futbol takımına İtalya'daki bir maçında eşlik etti ve bu da gruba birçok yeni hayran kazandırdı.
Ölüme Aldırma
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Isaach De Bankolé, Alex Descas, Solveig Dommartin, Christopher Buchholz, Jean-Claude Brialy, Christa Lang, Gilbert Felmar, Daniel Bellus, François Oloa Biloa, Pipo Sarguera, Alain Banicles, Valérie Monnet, Jérôme Frazer / Süre: 90 dakika
Steven Schneider tarafından düzenlenen "Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film" arasında yer alan, Claire Denis'in 1990 yılına ait No Fear, No Die (S'en fout la mort) adlı bu filminde; Dah ve Jocelyn, Fransa'da yeni bir hayata başlamaya karar veren iki arkadaştır.
Benin'den gelen Dah ve Karayipler'den gelen Jocelyn, hızlı ve kolay yoldan para kazanmak için birlikte çalışmaya karar veren iki gençtir.
İkilinin arasında iyi bir kimya söz konusudur ve Dah yeni hayatlarının eski hayatlarından daha iyi olacağı konusunda emindir.
Yeni ülkelerine vardıklarında hemen bir restoranda iş bulmak için kollarını sıvarlar ve kısa süre içinde de iş bulurlar ama aynı zamanda illegal bir iş olan horoz dövüşlerine de merak salarlar.
Jocelyn hayvanları eğitirken Dah finansal işlemlerden sorumlu olur.
Jocelyn'in şampiyon horozlardan birine özel bir bağlılığı vardır ve ona No Fear, No Die adını takmıştır.
Dah ve Jocelyn zamanla işleri büyüterek, kendi patronlarının da teşvikiyle horoz dövüşleri için mekanlarının altına ring kurup işleri daha da büyütme yolunda ilerlerler.
47'nci Venedik Uluslararası Film Festivali'nin yarışma filmleri arasında yer alan bu filmde Claire Denis; Fransız toplumunun dışında yaşayan biri Afrikalı diğeri Karayipli iki siyahi gencin hikayesini aidiyet ve ırksal çatışma kavramları etrafında başarılı şekilde anlatır.
Uyuyamıyorum
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Yekaterina Golubeva, Richard Courcet, Vincent Dupont, Laurent Grévill, Alex Descas, Irina Grjebina, Tolsty, Line Renaud, Béatrice Dalle, Ira Mandella-Paul, Sophie Simon, Danièle Van Bercheycke, Patrick Grandperret, Fabienne Mai, Alice Hurtaux, Antoine Chappey, Francis Lemonnier, Arnaud Carbonnier, Marion Stalens, Manuela Gourary, Dani, Didier Flamand, Serge Abattucci, Daniel Isoppo, Jean-Paul Bonnaire, Jean-Quentin Châtelain, Lionel Goldstein, Serge Esposito, Philippe Besson, Philippe Kara-Mohamed, Kamil Tchalaev, Simone Bonte, Jean-Marc Emier, Arlette Havet, Denise Dax, Solveig Dommartin, Muriel Foures, Hilton McConnico, Sohiab Heshmati, Ysé Tran, Hopi Lebel, Thierry Flamand, Gabriel Julien-Laferrière, Madame Petit, Catherine Frot, Jacques Nolot, Kali, Didier Sandre, Louis Bozon, Mick Gondouin, David Sako / Süre: 110 dakika
Paris'te Letonyalı ve Afrikalı göçmenler, birkaç eşcinsel, yaşlı bir kadının katili, bir otel müdürü, bir gece kulübünde kendi şovunu yapan bir travesti ve bazı suçlar ve diğer garip şeyler…
Cannes Film Festivali'nin Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilen 1994 yılına ait J'ai pas sommeil (I Can't Sleep) adlı bu tuhaflıklarla dolu film, insanların kendilerini kişisel olarak etkileyene kadar vahşete nasıl kayıtsız kaldıkları hakkındaki ilgi çekici hikayesinde yine kültürel ve ailevi sorunları ele alır.
Claire Denis'in büyük bir şehirde göçmen alt kültürünü irdelediği bu filmi, Thierry Paulin tarafından işlenen cinayetlerden serbest bir şekilde uyarlanmıştır.
Litvanyalı bir kadın olan Daiga, kendisine bir aktör olarak iş bulma umuduyla çok az parayla Paris'e göç eder, ancak planları suya düştüğünde, büyük teyzesinin bir arkadaşının otelinde hizmetçi olarak çalışmaya başlar.
Aynı zamanda, gündüz mobilya teslimatı yapıp geceleri bir orkestrada keman çalarak geçim mücadelesi veren bir müzisyen olan Théo kendi ülkesine dönmek isterken karısı Mona bundan pek emin değildir, bu yüzden Théo, karısı Paris'te kalmak isterken küçük oğluyla Martinique'e gitmek istediği için onunla bir kavgaya karışır.
Bu arada, şehir, yalnız yaşayan yaşlı kadınları hedef alan bir dizi şiddetli cinayet nedeniyle gergindir.
Bir seri katil geceleri Paris'i dehşete düşürür, ancak bu Daiga ve Théo'nun bir şekilde bir araya gelip âşık olmasına engel değildir.
Sonunda, film boyunca katliamlara kayıtsız kalan Daiga, suçluları nasıl ifşa edeceğine karar vermek zorunda kalır, olayların gidişatını değiştirebilecek tek kişinin kendisi olduğunu anladıkça göçmen psikolojisinden sıyrılır ve ‘yabancı' statüsü giderek azalır.
Kafa karıştırıcı kurgusuna rağmen, Claire Denis, birbirinden farklı karakterleri ortak bir hikâyede birleştirdiği bu filminde, bir travesti olarak gece kulüplerinde çalışan Camille'in içinde bulunduğu gey alt kültürünün atmosferik sahneleriyle izleyicinin dikkatini çeker ve bu dünyanın şehvetli, narsist yönlerini kusursuz bir şekilde ortaya çıkarır.
Ayrıca Denis, çok güzel sekanslar ve bazı şok edici sahnelere sahip olan filmin olay örgüsünde işlenen suçların sadece mağdurlar için değil, tüm toplum için sonuçları olduğunu da açıkça ortaya koyar.
Nenette ile Boni
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Grégoire Colin, Alice Houri, Jacques Nolot, Valeria Bruni Tedeschi, Vincent Gallo, Malek Brahimi, Gérard Meylan, Sébastien Pons, Mounir Aïssa, Christophe Carmona, Djellali El'Ouzeri, Alex Descas, Jamila Farah, Agnès Regolo, Pépette, Daniel Isoppo, Jean-Paul Bonnaire, Laure Milbanck, Christian Mazucchini, Josette Baïo, Guy Léonardi, André Michel, Richard Courcet, Micha Lescot, Jessica Tharaud, Céline Schmidtt, François Jandin, Claire Massabo, Laurent Vignaux, Marc Bozzai, Christine Var, Assiata Allaoui, Monsieur Ibrahim, Simone Bussi, Julien Josse-Clad, Jérémy Meynier, Vincent Béridot, Anna Mattenberger, Christine Gaya, Salah Toufik, Isabelle Coly, Eva Doumbia, Serge Caracolse, Philippe Novak, Patrick Chauvin, Jean-Noël Chaye, Antonin Dedet, Guislaine Quéré, Marc Monducci, Noëlle Casta, Bernard Llopis, Matthew Carlson, Aïcha Ferrat / Süre: 103 dakika
Dünya prömiyeri Locarno Film Festivali'nde gerçekleşen, Claire Denis'in 1997 yılına ait Nénette et Boni (Nenette and Boni) adlı bu filmi; bir insan olarak büyümek ve değişmekle ilgili güzel bir olgunlaşma dramasıdır.
Ergenlik çağındaki Boni, kendisine oldukça düşkün olan annesinin ölümünden sonra arkadaşlarını kendi evine taşır, Marsilya limanında seyyar bir şekilde pizza satmaya başlar ve yakınlarda yaşayan bir fırıncı hakkında şiddetli cinsel fanteziler kurar.
Bu sırada ebeveynlerinin boşanması sonucunda birbirlerinden ayrı büyüyen Nenette ve Boni uzun zaman ayrı kaldıktan sonra yeniden bir araya gelirler.
On beş yaşındaki Nénette annelerinin ölümünden sonra tekrar eve dönmeye karar verdiğinde hamile olduğu için kardeşler arasındaki ilişki duygusal olarak kolay değildir.
Yatılı okuldan kaçan küçük kız kardeşi aniden ortaya çıktığında Boni oldukça şaşırır ve öfkelenir; yüzleşmeleri gereken bir sorun vardır ama ikisi de dik kafalıdır ve uzlaşmacı değillerdir.
Boni isteksizce kız kardeşini kürtaj için çok geç olduğunu öğrendikleri doktor randevularına götürmeye başlar.
Bu süre içinde Boni, amca olma fikrine yavaş yavaş ısınırken, Nénette, çocuğu hemen evlatlık verecek şekilde anonim olarak doğum yapmaya kendini hazırlar.
İyi İş
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Denis Lavant, Michel Subor, Grégoire Colin, Richard Courcet, Nicolas Duvauchelle, Adiatou Massudi, Mickael Ravovski, Dan Herzberg, Giuseppe Molino, Gianfranco Poddighe, Marc Veh, Thong Duy Nguyen, Jean-Yves Vivet, Bernardo Montet, Dimitri Tsiapkinis, Djamel Zemali, Abdelkader Bouti, Loula Ali Lotta, Ali Mohammed Hamadou, Ahmed Houffeil Abdi, Aïcha Med Robleh, Sigue Samouel, Almaz Lissana, Kounana Mitike, Amina Iman, Yawadit Bahailou, Zinat Cheik Safi, Hiwat Ayalleh, Touriye Ballata, Hiwat Echete, Haba Kebede, Makdas Sahay, Amina Idriss, Sahait Alemanyeh, Yedit Bahalou, Kadija Mohamed, Mimi Alem, Roukoya Mohamed, Amina Salah, Imabet Tadesse, Ganat Mamo, Matha Wolde, Mona Lisa / Süre: 92 dakika
Fransa'nın sömürge tarihini ele almaya devam eden Claire Denis'in Herman Melville'in bir öyküsünden ve şiirlerinden esinlenerek çektiği 1999 yılına ait Beau travail (Good Work) adlı bu filmi; eski bir Yabancı Lejyon subayının, bir zamanlar Cibuti'de birliklere liderlik eden görkemli hayatını hatırlamasına odaklanıyor.
Eski bir Yabancı Lejyon subayı olan Galoup'un Cibuti Körfezi'ndeki birliklere liderlik ettiği muhteşem hayatında o zamanlar sert bir mizaca sahiptir ama mutludur, ancak gelecek vaat eden genç ve acemi bir asker olan Gilles Sentain'in gelişiyle birlikte onun fiziksel güzelliği, sosyal becerileri ve metaneti Galoup'un zihnine kıskançlık tohumları eker.
Galoup, hayranı olduğu ama onu görmezden gelen komutanının, Sentain'e verdiği dikkati durdurması gerektiğine inanır ve sonunda kıskançlığı hem Sentain'in hem de kendisinin yıkımına yol açar.
Claire Denis bu filminde askerlerin maskülen dünyasını homo-erotik alt metinlerle birlikte yansıtıp, filmi müzik ve dansla harmanlayarak izleyicilere şiirsel bir görsellik yaşatır.
Ülkemizde Moby Dick adlı romanıyla tanınan Herman Melville'in ölümünden otuz üç yıl sonra 1924'te yayımlanan "Billy Budd, Sailor" adlı kitabına dayanan bu filmde askeri bir drama işleyen Denis anlatım ustalığı ve Melville'in kitabını, filmine başarılı şekilde oturtmasıyla eleştirmenlerin övgüsünü kazanır.
Steven Schneider tarafından düzenlenen "Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film" arasında yer alan bu film ayrıca BBC tarafından 2018'de yapılan eleştirmenler anketinde İngilizce konuşulmayan filmler listesinin 43'üncü sırasında kendine yer bulur.
Her Gün Başka Bir Bela
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Vincent Gallo, Tricia Vessey, Béatrice Dalle, Alex Descas, Florence Loiret Caille, Nicolas Duvauchelle, Raphaël Neal, José Garcia, Hélène Lapiower, Marilú Marini, Aurore Clément, Bakary Sangaré, Lionel Goldstein, Céline Samie, Arnaud Churin, Slimane Brahimi, Alice Houri, Véra Chidyvar, Csilla Lukacs-Molnar, Nelly Zargarian, Rosa Nikolic, Lacrita Massix, Myriam Theodoresco, Alexandre Uzureau de Martynoff, Laure Guérard, Albert Szpiro / Süre: 101 dakika
Milenyum ile birlikte kariyerinde bir yükselişe geçen Claire Denis'in 2001 yılına ait Trouble Every Day adlı erotik-korku türündeki bu filminde; Paris'teki evli bir çift, o kadar güçlü bir aşk yaşarlar ki bu aşk neredeyse onları yutar.
Amerikalı yeni evli genç çift June Brown ve Dr. Shane Brown balayı için Paris'e giderler, ancak Shane'in kaldıkları oteldeki davranışları oldukça tuhaftır ve Jane buna pek bir anlam verememektedir.
Üstelik kocasının yaptığı açıklamalar da onun için pek inandırıcı değildir.
Görünen o ki balayına çıkmak Shane için bir bahanedir, çünkü aslında o Paris'e başka bir amaç için gelmiştir; Shane, karısını otelde bırakarak eski arkadaşı ve meslektaşı Dr. Léo Semeneau'yu aramaktadır.
Shane ve Léo yıllar önce birlikte insan libidosu üzerine daha önce hiç yapılmamış bazı çalışmalar yürütmüşler ve kendi üzerlerinde tehlikeli bilinçaltı deneyleri yapmışlardır.
Geçmişteki bu deneyler Shane üzerinde kalıcı bir etki yapmış ve bunun sonucunda Amerikalı doktor dehşet verici tuhaf bir hastalığa yakalanmıştır.
Shane meslektaşını bulmak için çalıştığı tıp merkezine gider ama arkadaşının bir iz bırakmadan oradan ayrılmış olduğunu öğrenir.
Bu süre içinde Shane birtakım ilaçlarla hastalığını baskı altında tutmaya çalışırken Dr. Léo'nun da izini sürmeye devam eder.
Ezber bozan bu cesur yapımın müziklerine imza atan Tindersticks gibi müthiş bir grubun sinemadaki görselliği ile fevkalade uyumlu "karanlık atmosferli" müziğiyle harmanlanmış olan bu "tüyler ürpertici" film ilk kez Cannes Film Festivali'nde gösterildiğinde, ufak çapta bir olay yaratmıştır, birçok seyirci kanlı görüntüleri itici bularak salonu terk etmiştir.
İnsanın şiddet duygularını kabartan ve pek çok açıdan rahatsız edip sinir bozan bu film, içerdiği cinsellik ve yamyamlık gibi temalarla ilgi çekse de kimi yabancı eleştirmenler tarafından da içerdiği malzemeye rağmen sıkıcı bulunmuş, sert tepkiler almış ve tartışmalara sebep olmuştur.
Fakat şehvetle harmanlanmış şiddet ve yamyamlık üzerine yapılmış bu film içerdiği varoluşçu temalar ve metaforik anlatım tarzı, zamanla küçük de olsa filmin bir hayran kitlesinin oluşmasına yol açmıştır.
Ama özetle bu film kesinlikle hassas bünyeler için tehlikeli sekanslar içeren, yer yer istismar sineması sınırlarında gezinen, kategorize edilmesi zor, hazmı kolay olmayan, garip bir filmdir, ancak yine de sıra dışı ve kanlı bir aşk öyküsünü içermesi bakımından Fransız sinemasında da özel bir yere sahiptir.
Cuma Akşamı
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Valérie Lemercier, Vincent Lindon, Hélène de Saint-Père, Hélène Fillières, Florence Loiret Caille, Grégoire Colin, Gille D'Ambra, Micha Lescot, Gianfranco Poddighe, Nordine Barour, Lionel Goldstein, Didier Woldemard, Nicolas Struve, Jérôme Pouly, Nausicaa Meyer, Julia Bousinesq, Géraldine Brezault, Hervé Chaffardon, Manon Conan-Guez, Pierre De-Carmou, Véronique Gugenheim, Gisèle Joly, Rachida Oulekhiari, Conception Pires, Luka Pusic, Jacqueline Rapsaet, Erwan Ribard, Mila Somonovic, Jane Villenet, Christophe Windling / Süre: 90 dakika
Emmanuèle Bernheim'in aynı adlı romanından uyarlanan ve prömiyeri Venedik Film Festivali'nde gerçekleşen, Claire Denis'in 2002 yılına ait Vendredi Soir (Friday Night) adlı tarihi drama türündeki bu filminde; bir erkek ve kadın, Paris'te toplu taşıma grevi sırasında tanışır ve tek gecelik bir ilişki yaşarlar.
Erkek arkadaşının yanına taşınmadan önceki gece, sevgilisinin yanına taşınmak için eşyalarını toplayan Laure göründüğünden daha huzursuzdur.
Dışarı çıkıp bir hava alması gerektiğini düşünen Laure, arkadaşlarıyla akşam yemeğine gitmek için arabasına atlar, ancak şehri kaosa sürükleyen toplu taşıma grevini tamamen unutan Laure kendini korkunç bir trafikte sıkışmış bir halde bulur.
Can sıkıntısından arabanın kaloriferinde saçlarını kurutur, müzik dinler, diğer araba sürücülerini izler ve arabaların hareket etmesini beklerken kitaplarını karıştırır.
Bu sırada sürücüleri, arabalarını bir havuzda toplamaya ve yabancıları arabalarına almayı teşvik eden bir radyo programından esinlenen Laure, o sırada arabasına doğru yaklaşan Jean adında sakin ve kendinden emin görünen bir adamın arabasına binmesini kabul eder ve hemen ondan etkilenir.
Laure bir telefon görüşmesi yapmak için arabadan indiğinde, Jean direksiyona geçer ve Laure arabasına geri döndüğünde etrafındaki kaotik manzaraya, korna gürültüsüne ve tartışmalara rağmen o andan itibaren kendisi için sahip olduğu en iyi yerin o araba olduğunu anlar ve birden kendini iyi hissetmeye başlar.
Arkadaşına gitme planını iptal ettikten sonra birbirini tanımayan bu ikili birlikte pizza yemeye gider ve geceyi birlikte bir otelde geçirirler.
Belli ki kâğıt inceliğinde bir senaryoyla, hayal gücünden yoksun bir kadının cinsel fantezisinden başka bir şey gibi görünmeyen bu hikâyede çok az konuşma olmasına rağmen, iletişimin sıcak bir gülümseme, nazik bir dokunuş, bilgili bir bakışla içtenlikle aktarıldığı filmde her iki karakterin de nereden geldikleri ne düşündükleri ne hissettikleri hakkında hiçbir şeye sahip değilizdir.
Ancak yine de geçici olarak kapana kısılmış -ama yine de özgürleşmiş- iki çekici yabancının birlikte geçirdiği o romantik geceyle ilgili fantezi izleyiciye bazı fikirler vermektedir.
Sıcak, insancıl bir film olsa da Claire Denis'in diğer filmlerinin çoğundan daha zayıf olduğu düşünülen film bittiğinde karakterlere ne olduğunu bilemesek de modern Avrupa sineması klişeleriyle dolu olan böylesi bir filmi eğlenceli yapan şeyin de bu belirsizlik olduğu bir gerçektir.
Davetsiz
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Michel Subor, Grégoire Colin, Yekaterina Golubeva, Bambou, Florence Loiret Caille, Lolita Chammah, Alex Descas, Dong-ho Kim, Se-tak Chang, Hong-suk Park, Edwin Alin, Henri Tetainanuarii, Jean-Marc Teriipaia, Anna Tetuaveroa, Béatrice Dalle / Süre: 130 dakika
Jean-Luc Nancy'nin aynı adlı kısa bir denemesinden uyarlanan ve dünya prömiyerini Venedik Uluslararası Film Festivali'nin Yarışma bölümünde yapan, Claire Denis'in 2004 yılına ait L'intrus (The Intruder) adlı bu dramatik filminde; fiziksel ve zihinsel olarak kötüleşen ve kurtuluş için dünyanın çeşitli yerlerine seyahat eden, ancak gitmek istediği yerlere ulaşmakta zorlanan bir adamın ruhuna bir bakış sunuyor.
Jura Dağları'nın eteklerinde, Fransa-İsviçre sınırına yakın bir ormanda köpekleriyle birlikte yaşayan eski bir paralı asker olan Louis Trebor, yetmiş yaşına geldiğinde kalp rahatsızlığından giderek daha fazla acı çekmeye başlar.
Bu süre içinde organ nakli arayışında olan Louis, bir karaborsa kalp nakli için Kore'ye gitmeden önce, kendisine tamamen yabancılaşmış olan hiç tanımadığı oğluyla bağlantı kurma umuduyla, evini ve sevgili köpeklerini terk ederek Japonya üzerinden gençliğini geçirdiği Tahiti'ye gider.
Louis, bu yolculuk için bir İsviçre bankasından para çeker, zamanla acı, pişmanlıklar ve suçluluklarla dolu geçmişi ile yüzleşmeye başlar ve geçmişinden kalan parçaları günümüzde geçen olaylarla birleştirmeye çalışır.
Konuşmaların çok gerekli olmadığı yerler dışında hiç kullanılmadığı, buna karşılık görüntülerin canlı sinemaskop renklerle öne çıktığı film, izleyicinin bir araya getirmesi gereken gerçeklik parçacıkları halinde perdeye yansır.
Rüyalar, kabuslar ve önsezilerle olay örgüsünü şekillendiren Claire Denis, her zaman olduğu gibi filmin bir hikâye anlatması gerekmediğini, izleyicinin malzemeleri alıp onlardan istediklerini yapmasına izin veren bir deneyim yaratmanın yeterli olacağını bir kez daha ortaya koyar.
Böylelikle Denis bu hikâye taslağıyla kamerasını ruhun yalnızlığını, doğanın enginliğini, insanın hem kendi türü hem de hayvanlarla olan etkileşimini keşfetmek için kullanır.
Çoğu zaman film bir anlam ifade etmez, ancak güzel resimlerde önümüze konan tüm noktaları birleştirmek için verilen uğraş filme bir sürükleyicilik kazandırır.
Mathilde'ye Doğru
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Mathilde Monnier / Süre: 84 dakika
Claire Denis'in 2005 yılında çektiği Vers Mathilde (Towards Mathilde) adlı bu belgesel türündeki film; Fransız koreograf Mathilde Monnier ve onun bir sonraki performansına hazırlığını kadrajına alıyor.
İki farklı sanat formu olan sinema ve dans arasındaki uyumu şaşırtıcı bir şekilde birbirine harmanlamayı başaran Claire Denis, bu yapımla bir belgeselin sınırlarını genişleten bir yıldız yönetmen olarak bir kez daha ustalığını ortaya koyuyor.
Koreografinin uygulamaları ve bedenleri, film yapımcısının kamerası tarafından bir tür antropolojik şekilde kaydedilirken seçtikleri disiplinlerin sınırlarını zorlamayı seven bu iki kadın arasındaki diyalog modern dans ve Denis hayranları için kaçırılmaması gereken bir yapım olarak bu filmi öne çıkarıyor.
35 Tek Rom
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Alex Descas, Mati Diop, Nicole Dogué, Grégoire Colin, Julieth Mars Toussaint, Adèle Ado, Jean-Christophe Folly, Ingrid Caven, Mario Canonge, Stéphane Pocrain, Mary Pie, Eriq Ebouaney, Malaïka Marie-Jeanne, Jean-Luc Joseph, Giscard Bouchotte, Virgile Elana, Djédjé Apali, Luvinski Atche, Tony Harrisson, Adama Niane, David Saada, Meyen Ravine, Thomas Murviel, Paul Begba, Sylvana Martel, Cheikh Toure, Anne Makangila-Lebo, Jacqueline Andrieux, Melanie Petzold, Mani El Ozale, Moulaye Diarra / Süre: 100 dakika
Afrika kıtasıyla yakından bir ilişkisi olan Claire Denis'in kısmen Yasujirô Ozu'nun 1949 yılına ait Geç Gelen Bahar filminden ilham alarak çektiği, 2008 yılına ait 35 rhums (35 Shots of Rum) adlı bu içe dönük karakter çalışmasında; birbirlerine oldukça düşkün bir baba ile kızı arasındaki ilişki, yakışıklı bir genç adamın gelişiyle karmaşıklaşır.
Parisli bir banliyö treni şefi olan Lionel, üniversitede sosyal bilgiler öğrencisi olan kızı Josephine ile rahat bir yerde yaşamaktadır.
Onların yaşamlarını inceleyen bu film, hepsi eski Fransız kolonilerinden gelen Afrikalı göçmenlerden oluşan bir grup demiryolu insanını kadrajına alır.
Lionel, karısının kaza sonucu ölümünden sonra kızı Josephine'i tek başına büyütmüştür.
Yıllar geçtikçe yaşamları bir çiftinkine benzemeye başlar; Josephine artık rollerin tersine dönmeye başladığı yaşa ulaşır ve artık babasına bakması gereken kişi o gibi görünür.
Bu sırada genç bir kız olan Josephine, bir taksi şoförüyle tanışır ve onunla yakınlaşır.
Josephine'in yakınlaştığı adamın iş için yurtdışına gitmesi gerekince, Lionel kızıyla bağının kopacağını anlar, ama bu arada Lionel'in de hayatına yıllardan sonra ilk defa bir kadın girer.
Lionel ise hayattayken yapması gereken bir şey daha olduğunun farkındadır: Josephine'i dünyada kendi yolunu çizmeye, bir kadın olmaya ve onu terk etmeye ikna etmek.
Şair ve sinemacı olan Claire Denis'in Fransız işçi sınıfını ve aile bağlarını ele aldığı bu filmin senaryosunu 2004 yılında White Material ile birlikte yazmaya başlamış ve iki filmin post prodüksiyonu da aynı anda gerçekleşmiştir.
Beyaz İnsan
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Isabelle Huppert, Christopher Lambert, Nicolas Duvauchelle, William Nadylam, Michel Subor, Isaach De Bankolé, Adèle Ado, Ali Barkai, Jean-Marie Ahanda, Martin Poulibe, Patrice Eya, Serge Mong, Mama Njouam, Thomas Dumerchez, Christine-Ange Tatah, Suzanne Ayuck, Daniel Tchangang, Lionnel Messi Inoussa, Antoine Ndichut, Wakeut Fogaing, Denise Djuikom, Marie-Françoise Wouogo, Christian Bitang, Justin Ambassa, Bernard Yopa, M. Ibrahim, Catherine Matzi, Madeleine Manipet, Ebenezer Repombia, Aïcha, Armand Tamo, Poupou Poutougnigni / Süre: 106 dakika
Claire Denis'in 2009 yılına ait White Material adlı bu filminde; Frankofon bir Afrika eyaletinde kargaşa ve ırksal çatışmanın ortasında, beyaz bir Fransız kadın kahve mahsulü, ailesi ve nihayetinde hayatı için bir savaş verir.
Şiddetli bir ayaklanmayla sarsılan belirsiz bir Afrika ülkesinde çiftçilik yapan Maria, hasat zamanına çok az kala ordu ile isyancılar arasında yükselen şiddet sonucu kahve tarlasında çalışan işçilerini kaybeder.
Etrafındaki dünyası hızla parçalanırken hayatta kalmaya çalışan Maria her şeye rağmen çıkan ayaklanmalara direnme kararındadır, ancak eski eşinin kendisi ve ailesi ile ilgili planlarını öğrenen Maria eski kocasının ondan habersiz ailesini Fransa'ya kaçırma planları yapıp çiftliğin satışı için anlaşırken artık yeni yollar aramak zorunda olduğunu fark eder.
Filmde Isabelle Huppert, Fransızca konuşulan bir Afrika ülkesinde, patlayan bir iç savaşa rağmen kahve plantasyonunda kalmaya karar veren, mücadele eden bir Fransız kahve üreticisi olan Maria Vial rolündedir.
Claire Denis'e özgü parçalı bir anlatıma sahip olan film hem izleyici hem de eleştirmenler tarafından oldukça iyi karşılandı, yüksek reytingler kazandı ve birçok film eleştirmeninin 2010 yılı için en iyi film listelerinde yer aldı.
Film daha sonra BBC tarafından yürütülen uluslararası bir eleştirmen anketinde 2000'den bu yana en büyük 97'nci film seçildi ve 2017'de, The New York Times'ta 21'inci Yüzyılın Şimdiye Kadarki En İyi Filmi olarak seçildi.
Pislikler
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Vincent Lindon, Chiara Mastroianni, Julie Bataille, Michel Subor, Lola Créton, Alex Descas, Grégoire Colin, Florence Loiret Caille, Christophe Miossec, Hélène Fillières, Eric Dupond-Moretti, Sharunas Bartas, Nicole Dogué, Claire Tran, Elise Lhomeau, Yann Antoine Bizette, Jeanne Disson, Laurent Grévill, Sophie Arroyo, Cécile Bouillot, Jean-Christophe Folly, Francois Hubert, Jacques La, Emmanuel Lanzy, Augustin Legrand, Nicolai Stere, David Surre, Isolda Dychauk, Michèle Raingeval / Süre: 100 dakika
Akira Kurosawa'nın 1960 yılına ait The Bad Sleep Well adlı filminden esinlenerek çekilen ve Cannes Film Festivali'nde Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilen Claire Denis'in 2013 yılına ait Les Salauds (Bastards) adlı bu suç geriliminde; kızının uyuşturucu ve fuhuş batağına düşmesinden kısmen sorumlu olan bir anne, olup biteni araştırmak için bir yük gemisinin kaptanı olan erkek kardeşinin yardımına ihtiyaç duyar.
Kız kardeşi Sandra, erkek kardeşi Marco'yu acilen Paris'e çağırır çünkü kocası intihar etmiş, işleri bozulmuş ve kızı kontrol edemeyeceği derecede kötü durumdadır.
Sandra, bütün bu olanlardan güçlü ve zengin iş adamı Edouard Laporte'u sorumlu tutmaktadır.
Hal böyle olunca mürettebatını geride bırakarak kardeşinin yardımına Hızır gibi yetişen Marco, zengin iş adamının metresinin oturduğu binaya taşınır.
Fakat suları hızla bulandıran sırlar için hazırlıksız olan Marco, kız kardeşinin kendinden sakladıklarını ön görememiştir.
Claire Denis, zaman içinde ileri geri giden ve sabırla sırları açığa vuran bu hüzünlü ve karanlık hikâyede yine görüntü, ayrıntı, gerilim ve duygu konularında ustalığını sergiler.
İçimdeki Güneş
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Juliette Binoche, Xavier Beauvois, Philippe Katerine, Josiane Balasko, Sandrine Dumas, Nicolas Duvauchelle, Alex Descas, Laurent Grévill, Bruno Podalydès, Paul Blain, Valeria Bruni Tedeschi, Gérard Depardieu, Schemci Lauth, Charles Pépin, Tania de Montaigne, Bertrand Burgalat, Claire Tran, Lucie Borleteau, Walid Afkir, Julien Meunier, Suzanne Osborne, Louise Loeb, Roger Martínez / Süre: 94 dakika
Dünya prömiyerini Cannes Film Festivali'nde Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünün açılış filmi olarak yapan Claire Denis'in 2017 yılına ait Un beau soleil intérieur (Let the Sunshine In) adlı bu filmi; gönül işlerinde şansı pek yaver gitmese de aşkı aramaya devam eden ressam Isabelle'in hikâyesini anlatıyor.
Orta yaşlı, boşanmış bir sanatçı olan Isabelle, Paris'te yaşayan bir ressamdır.
Sanatçı olmanın yanı sıra aynı zamanda boşanmış bir anne olan Isabelle, duygularının hayatını yönlendirmesine izin veren, mutsuz ve kararsız bir kadındır.
Aşkı tutkuyla yaşayan Isabelle, tanıştığı birkaç erkekle ilişki kurmayı dener, ancak bu adamların uyumsuzlukları, iletişim kazaları, tuhaf ve hatta komik durumları onu yıldırır.
Dünyanın en romantik şehrinde bile aşkı bulamayan Isabelle'in onunla seks yapmaktan zevk alan ama duygusal olarak karısına bağlı olan evli bir bankacı olan Vincent ile tatmin edici olmayan bir ilişkisi vardır, ama nihayetinde bu tür gönül ilişkilerinde aktörler değişse de Isabelle için sonuçlar hep aynıdır: Hayal kırıklığı ve yalnızlık.
Hayatının en karmaşık dönemlerinden birini geçirirken hayata sımsıkı tutunan, her anı dolu dolu yaşayan Isabelle günlerden bir gün, aradığı mutluluğu bulabilmesi için yanlış yerlere baktığını fark eder ve yeniden aşkı aramaya koyulur.
Aşkı ararken, bir dizi başka ilişkiye başlar.
Özellikle kadınlar için orta yaşta arzunun peşinden gitmenin zorlu bir yol olduğu gerçeğiyle izleyicisini yüzleştiren Claire Denis, film boyunca hayata sımsıkı tutunan bu kadının yaşadığı aşk acılarını ve gerçek aşkı bulma konusundaki kararlılığını beyazperdeye ustalıkla aktarır.
High Life
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Robert Pattinson, Juliette Binoche, André 3000, Mia Goth, Agata Buzek, Lars Eidinger, Claire Tran, Ewan Mitchell, Gloria Obianyo, Scarlett Lindsey, Jessie Ross, Victor Banerjee, Juliette Picollot, Mikolaj Gruss, Weronika Wachowska, Mikolaj Zeman, Ruslan Astraszewski, Magda Piotrowska, Dawid Gluchowski, Lukasz Osik, John Kimani Njeri, Joni Brauer, Johann Bartlitz, Ernest Lebouco / Süre: 113 dakika
Bu defa uzaydaki ahlak kavramını yorumlamak için yönetmen koltuğuna oturan Claire Denis'in 2019 yılına ait High Life adlı bu filmi; uzayın derinliklerinde tecrit altında olan bir baba-kızın yaşam mücadelesini konu ediniyor.
Şimdiki zaman gibi görünen bir gelecekte geçen filmde işledikleri suçlardan dolayı müebbet hapis yatan bir grup idam mahkûmu, bir daha gün yüzü göremeyecekleri için uzayda radikal deneyler yapan bir takım bilim insanının kendilerine sunduğu fütüristik bir teklifi kabul eder.
Sonuçları belirsiz olsa da kendilerine sunulan bu teklifle şanslarını denemek isteyen suçlular, böylelikle uzayda geçecek olan insan üreme deneyinin bir parçası olmayı kabul ederler, ancak dünyadaki ölümden kaçarken uzayda hayatta kalmak onlar için hiç de kolay olmayacaktır.
Nihayetinde yolculuk başlayıp uzayın derinliklerine doğru ilerlediklerinde içinde bulundukları gemi kozmik ışın fırtınasına maruz kalınca suçlular için adeta bir ölüm kalım savaşı başlayacaktır.
Dünya'dan milyonlarca mil uzağa sürüklenen geminin kozmik ışın fırtınasına maruz kalmasının akabinde bu öngörülemez durum bir baba-kızı yaşam mücadelesi içinde bırakır.
Baba-kız Güneş Sistemi'ne ulaşmayla ilgili bu tehlikeli görevde hayatta kalan son insanlar olacaktır.
Fransız yönetmenin ilk İngilizce filmi olan High Life izlemesi kolay filmlerden değil.
Hangi zamana ait olduğu belirsizse de bilgisayar ekranları ve diğer teknolojilere bakarak dijital çağdan önceki arkaik bir dönemle bağlantılı olduğunu düşünmek mümkün.
Açık bir hikâye anlatımından ziyade, yoğun anlamlar aramaya sevk eden film kesinlikle Denis tarzına sahip; hem şehvetli hem de vahşi, rahatsız edici ve biraz sıkıcı ama garip bir şekilde bir o kadar da büyüleyici, hassas ama izleyicisini sarsacak ve sınırlarını zorlayacak kadar da cüretkar.
Ateş
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Juliette Binoche, Vincent Lindon, Grégoire Colin, Issa Perica, Bulle Ogier, Mati Diop, Richard Courcet, Lola Créton, Alice Houri, Hana Magimel, Bruno Podalydès / Süre: 116 dakika
Dünya prömiyerini yaptığı 72'nci Berlin Film Festivali'nde Claire Denis'e En İyi Yönetmen dalında Gümüş Ayı Ödülü'nü kazandıran Fire: Both Sides of the Blade (Avec amour et acharnement) adlı bu film; geçmiş bir aşkın yıkıcı gücünün son derece samimi incelemesinde çalkantılı bir romantik aşk üçgenini ele alıyor.
Birbirlerine tutkuyla âşık olan Sara ve Jean, Paris çatılarına bakan havadar bir dairede on yıldır birlikte yaşamaktadır, ancak her ikisinin de birbirlerinden önce önemli ilişkileri olmuştur: Jean'in önceki evliliğinden bir oğlu vardır; o ve Sara, o hala en iyi arkadaşı François ile birlikteyken tanışmışlardı.
François'nın hayatlarına yeniden girmesi, Sara ve Jean'in on yıldır sahip oldukları ilişkiyi tehdit eder.
Bu Denis filmografisi içinde fazla bir karmaşıklığa sahip olmayan olay örgüsüyle dikkat çeken yapım yine de akılda kalıcı sahneleriyle karakterlerin duygularını yakalayabildiği gerekçesiyle övgüleri toplamayı başarır.
Stars at Noon
Yönetmen: Claire Denis / Oyuncular: Margaret Qualley, Joe Alwyn, Danny Ramirez, Nick Romano, Carlos Serrano / Süre: -
Denis Johnson'ın aynı adlı romanından uyarlanan ve şu anda post prodüksiyon aşamasında olan Stars at Noon adlı romantik gerilim türündeki bu filmin hikayesinde; 1984 yılında Nikaragua Devrimi'nin ortasında, Amerikalı bir gazeteci gizemli bir İngiliz iş adamı ile tanışır.
Çok geçmeden ikisi arasında tutkulu bir aşk başlar, ancak yalanlar ve komplolar kasırgasına yakalandıklarında iki aşık ülkeden kaçmak için birbirlerine güvenmek zorunda kalır.
Kronolojik olarak diğer çalışmaları
Yönetmen ve senarist olmanın yanı sıra zaman zaman oyunculuk da yapan Claire Denis, Bertrand Van Effenterre'in Mais où et donc Ornicar (1979), Laetitia Masson'un En avoir (1995), Thierry Jousse'nin Le jour de Noël (1998), Tonie Marshall'ın Vénus beauté (1999) ve Bruno Podalydès'in Adieu Berthe (2012) filmlerinde rol aldı.
Ayrıca Out 1 (1971), Savaş Kurbanları (1975), Sérail (1976), Hanna K. (1983), Korkunun Kanatları (1984), Paris, Texas (1984), İçerdekiler (1986) ve Berlin Üzerindeki Gökyüzü (1987) gibi filmlerde yönetmen yardımcısı olarak çalıştı.
2006 yılında Sonic Youth'un Again Ripped albümünden "Incinerate" şarkısının klibini yönetti.
2005 yılında Venedik Film Festivali yönetim kurulundan başlayarak pek çok film festivalinde yönetim kurulu üyesi oldu.
2005 yılında Denis, 27'nci Moskova Uluslararası Film Festivali'nde, 2011 yılında ise Deauville Amerikan Film Festivali'nde jüri üyeliği yaptı.
2019'da Cannes Film Festivali'nde Cinéfondation ve kısa filmlerin, 2020 yılında ise Venedik Film Festivali'nde Orizzonti bölümünün yönetim kurulu başkanlığını üstlendi.
IDHEC'te öğrenim gördüğü yıllardan günümüze pek çok kısa film ve belgesel çekimleri de gerçekleştiren Claire Denis'in filmografisinde yer alan yapımlardan bazıları şöyle:
- Le 15 mai (1971, Kısa film)
- Fransa Günlükleri (Chroniques de France, 1972-1973, Televizyon dizisi)
- Zamanımızın Sineması (Cinéma, de notre temps, 1990, Televizyon dizisi)
- Unutkanlığa Karşı (Contre l'oubli / segment "Pour Ushari Ahmed Mahmoud, Soudan", 1991, Kısa film)
- Kendin İçin Sakla (Keep It for Yourself, 1991, Kısa film)
- Halka Elbise (Robe à cerceau, La, 1992, Kısa film)
- Monologlar (Monologues, 1993, Televizyon dizisi)
- Amerika Evine Git (Tous les garçons et les filles de leur âge... / segment ‘U.S. Go Home', 1994, Televizyon dizisi)
- Boom-Boom (1994, Kısa film)
- Nice Çok Güzel (À propos de Nice, la süite / segment ‘Nice, Very Nice', 1995, Kısa film)
- Biz, Fransa'dan Gelen Belgesiz Göçmenler (Nous, sans-papiers de France, 1997, Kısa film)
- On Dakika İçinde: Kızılca Kıyamet (Ten Minutes Older: The Cello / segment ‘Vers Nancy', 2002, Kısa film)
- Burada Çalışıyoruz! Biz Burada Yaşıyoruz! Burada Kalıyoruz! (On bösse ici! On vit ici! On reste ici!, 2010, Kısa film)
- Şeytan İçin (To the Devil, 2011, Kısa film)
- Venedik 70: Gelecek Yeniden Yüklendi (Venice 70: Future Reloaded, 2013, Kısa film)
- Voilà l'enchaînement (2014, Kısa film)
- Temas (Contact, 2014, Kısa film)
- Breidjing Kampı (The Breidjing Camp, 2015, Kısa film)
Ödüller
- 1989 Cesar: En İyi İlk Film Ödülü (Chocolat)
- 1994 Torino Uluslararası Genç Sinema Festivali: FIPRESCI Özel Mansiyon Ödülü (U.S. Go Home)
- 1996 Locarno Uluslararası Film Festivali: Altın Leopar Ödülü (Nénette et Boni)
- 1996 Locarno Uluslararası Film Festivali: Ekümenik Jüri Özel Mansiyon Ödülü (Nénette et Boni)
- 1996 Locarno Uluslararası Film Festivali: Kiliseler Birliği Özel Ödülü (Nénette et Boni)
- 1996 Namur Uluslararası Fransızca Konuşan Film Festivali: En İyi Sanatsal Katkı Ödülü (Nénette et Boni)
- 1999 Cenevre Film Festivali: Jüri Özel Ödülü (Beau travail)
- 1999 Montreal Film Festivali: Büyük Ödül (Beau travail)
- 2000 Berlin Uluslararası Film Festivali: Berliner Zeitung Okurları Jürisi Özel Mansiyon Ödülü (Beau travail)
- 2001 Rotterdam Uluslararası Film Festivali: KNF Özel Mansiyon Ödülü (Beau travail)
- 2008 Hamburg Film Festivali: Sanat Sineması Ödülü (35 rhums)
- 2013 Stockholm Film Festivali: Hayat Boyu Başarı Ödülü
- 2014 Zürih Film Festivali: A Tribute to... Award
- 2017 Cannes Film Festivali: Yönetmenlerin On Beş Günü SACD Ödülü (Un beau soleil intérieur)
- 2018 San Sebastián Uluslararası Film Festivali: FIPRESCI Ödülü (High Life)
- 2021 Prix Jean Vigo Onur Ödülü
- 2022 Berlin Uluslararası Film Festivali: Gümüş Ayı Yönetmen Ödülü (Avec amour et acharnement)
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish