Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Güvenlik Konseyi toplantısının ardından Ukrayna'nın doğusundaki Moskova yanlısı ayrılıkçıların kurduğu yönetim yapılarını tanıması dünya kamuoyunu alarma geçirdi.
ABD medyası başta olmak üzere pek çok ülkede önde gelen yayın organları gidişatın seyrini tahmin etmeye çalışıyor.
"Putin daha önce hünerini gösterdi"
Dünyanın önde gelen ekonomi gazetelerinden Wall Street Journal'da Stephen Fidler imzasıyla yayımlanan yazıda "Putin, Soğuk Savaş sonrasındaki Rusya'yı küçük düşüren anlaşmaları geçersiz kılmak istiyor" dendi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ukrayna'nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk'ın "bağımsız ülkeler olarak tanınma" talebini kabul eden Rus liderin, 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından NATO'nın Almanya'nın doğusuna genişlemesinden duyulan rahatsızlığı gösterdiği vurgulandı.
Moskova'nın, Ukrayna'nın yanı sıra Finlandiya ve İsveç gibi ülkelerin de NATO'ya alınmayacağının teyit edilmesini istediği bildirildi.
Fidler'a konuşan uzmanlar, Rusya'nın Batı devletleriyle arasındaki tampon bölgeyi Sovyetler Birliği dönemindeki kadar genişletmeyi hedeflediğini söyledi. Milyonlarca Rus'un da tıpkı Putin gibi Ukrayna'nın aslında Rusya toprağı olduğunu düşündüğü de hatırlatıldı.
Sovyetler Birliği çökerken Birleşik Krallık'ın Moskova Büyükelçisi olan Rodric Braithwaite, Putin'in 2008'de Gürcistan'ı, 2014'te de Ukrayna'yı işgal ederken tırmandırma siyasetindeki hünerini gösterdiğini belirtti:
Ne zaman duracağını mükemmel bir şekilde biliyordu. İki seferde de istediğini aldı.
"Sıra Orta Avrupa ve Baltık ülkelerinde"
ABD'nin bir diğer önemli gazetesi The Washington Post da Yayın Kurulu başlığıyla yayımladığı yazıda Soğuk Savaş sonrası kurulan uluslararası düzenin bitişini ilan etti. Putin'in, "Ukrayna'nın Rusça konuşanlara soykırım planları yapması" gibi, haksız iddialarla ülkenin doğusundaki bölgeleri tanıdığı öne sürüldü. Beyaz Saray'ın şimdiye kadar caydırıcılığı sağlayamadığı vurgulanarak acilen kapsamlı yaptırımlar uygulaması gerektiği iddia edildi.
Amerikan neo-muhafazakarı Robert Kagan'ın yazısına yer veren gazete, "Ukrayna'dan sonra Putin nereleri hedef alabilir?" sorusuna da yanıt sundu. Kagan, Moskova'nın Ukrayna'nın tamamını ele geçirmesi halinde çok güçlenerek birliklerini Orta Avrupa ve Baltık ülkeleri sınırlarına çekebileceğini ifade etti. Moldova, Polonya, Slovakya, Macaristan, Romanya, Estonya, Litvanya, Letonya gibi ülkelerin Rus tehdidinin daha yakından hissedeceği vurgulandı.
Çin'in de Tayvan'a saldırarak bu uluslararası kriz ortamında Doğu'da bir başka cephe açabileceği yazıda ifade edildi. Bu senaryo, II. Dünya Savaşı öncesinde Almanya ve Japonya'nın daha fazla toprak için hareket etmesine benzetildi.
Kagan yazısını şu ifadelerle bitirdi:
Avrupa haritası yüzyıllar içinde pek çok kez değişti. Şu anki hali, Rusya'nın gücünün 1980'lerden bu yana kadar azalmasını ve ABD gücünün yayılmasını yansıtıyor. Bir sonraki harita muhtemelen Rus askeri gücünün dirilişini ve ABD nüfuzunun azalışını gösterecek. Eğer Çin'in Doğu Asya ve Batı Pasifik'teki ilerleyişiyle birleşirse mevcut düzenin sonu ilan edilecek. Küresel düzensizlik çağı ve çatışmalar başlayacak. Dünyadaki her bir bölge yeni güç dengelerine ayak uydurmaya çalışacak.
"ABD ve NATO masum değil"
New York Times gazetesinin ünlü köşe yazarlarından Thomas L. Friedman, "Bu Putin'in savaşı ama ABD ve NATO da masum görgü tanıkları değil" başlığıyla sıcak gündeme dahil oldu.
Ukrayna'nın AB ve NATO üyeliğine meyletmesinin Putin için bir namus meselesi haline getirildiğini söyleyen Friedman, bu krizi büyüten iki ana sebep olduğunu öne sürdü.
Bunlardan birincisi, Sovyetler Birliği'nin dağılmasına rağmen ABD'nin 1990'larda NATO'nun genişlemesini sağlaması.
Friedman, ikinci nedenin daha önemli olduğunu vurgulayarak, bunu da şöyle açıkladı: NATO'nun ülkesinin sınırlarına dayanmasını kullanan Putin, bu sayede Rusları yanına çekerek ülkedeki sıkıntıları unutturdu. Ekonomik modeliyle komşu ülkeler için cazibe merkezi olamayan Rusya, beyin göçünü de engelleyemedi.
Üç Pulitzer ödüllü yazar, yazısını şöyle bitirdi:
Bu Putin'in savaşı. O, Rusya ve komşuları için kötü bir lider. Ama ABD ve NATO onun evriminde yalnızca masum görgü tanıkları olarak rol almadı.
Eski UKIP lideri, AB'yi sorumlu tuttu
Rus medya kuruluşu RT ise AB ve sığınmacı karşıtı politikalarıyla bilinen Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin (UKIP) eski genel başkanı Paul Nuttall'un makalesine internet sitesinde yer verdi. "Eski bir Avrupa Parlamentosu milletvekili olarak AB'nin Ukrayna'yı ne kadar istikrarsızlaştırdığını biliyorum" başlığıyla yayımlanan yazıda Nuttall, 2014'te AB'nin doğuya yayılmasının provokatif ve aptalca olduğunu savunduğunu ve zamanın kendisini haklı çıkardığını vurguladı.
Nuttall, dönemin Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç'in Rusya karşıtı göstericilerin eylemleriyle devrildiğini hatırlatarak o dönem Batı'nın protestoculara destek vererek durumun bu hale gelmesine neden olduğunu savundu.
ABD Kongresi baskınıyla bu protestolar arasında benzerlik kuran Nuttall, Batı'nın ABD'deki göstericileri "faşist", Ukrayna'dakileriyse "özgürlük savaşçısı" olarak tanımlamasını ikiyüzlülük olarak nitelendirdi.
"Sanki Ukrayna Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koyacak gibiydi"
Birleşik Krallık'ın kamu yayımcısı BBC ise Doğu Avrupa temsilcisi Sarah Rainsford ve diplomasi temsilcisi Paul Adams'ın analizlerini kullandı.
Rainsford, Putin'in dün yaptığı konuşma için "Öfkeliydi, sabırsızdı ve doğrudan tehdit içeriyordu" ifadesini kullandı.
Rus liderin bir yandan ülkesinin taleplerini dile getirirken diğer yandan da tarihi Ukrayna'nın aslında devlet olmayı hak etmediğini öne sürecek şekilde yeniden yazdığını söyledi:
Bay Putin, aklında başka bir şey yokmuşçasına Ukrayna konusuna takıntılı bir şekilde odaklandı. O kadar detaylıydı ki, zaman zaman oranın cumhurbaşkanlığına aday olacakmış gibi hissettirdi.
Paul Adams da "Putin'in konuşmasının çoğu, ateşli hastalık sırasında görülen bir rüya gibiydi" ifadesini kullandı. Moskova'nın iddialarının aksine Batı'nın NATO'yu Rusya'ya düşman olarak konumlandırmadığını savunan Adams, Putin'in ABD'nin sıradaki hamlesini beklediğini söyledi.
Putin'in istihbarat servisi başkanıyla diyaloğu Batı'ya gözdağı mıydı?
Birleşik Krallık'ın prestijli gazetelerinden The Guardian, Shaun Walker imzasıyla yayımladığı analizde Putin'in dün akşamki konuşmasının 22 yıllık iktidarının en önemli kilometre taşlarından birini oluşturduğunu vurguladı.
Walker, Rus liderin Güvenlik Konseyi toplantısıyla Avrupa'nın yapısını değiştirebilecek ve Ukrayna'yı kana bulayabilecek bir savaş ihtimalini ciddi bir şekilde ortaya koyduğunu söyledi.
Putin'in iki kere "Doğrudan konuş!" diyerek Rusya Dış İstihbarat Servisi Direktörü Sergey Narişkin'in Luhansk ve Donetsk'teki yönetimleri tanıma konusunda fikrini sorduğunu hatırlatan Walker, Batı karşıtı sert açıklamalarıyla bilinen ismin, "Luhansk Halk Cumhuriyeti ve Donetsk Halk Cumhuriyeti'nin Rusya'nın parçası olmasını destekliyorum" dediğini söyledi.
Putin, tartışma konusunun buradaki de-facto yönetimlerin Rusya'ya bağlanması değil, tanınması olduğunu hatırlattı. Walker da, bazılarının bu diyalogun Batı'ya gözdağı vermek üzere hazırlanmış senaryo olduğunu düşündüklerini aktardı.
"Papa Francis nerede?"
İsrail merkezli Jerusalem Post gazetesiyse Joel C. Rosenberg'in "Hıristiyanlar uyanın: Eğer dünya Putin'i durdurmazsa sırada NATO ve İsrail var" başlıklı yazısını sitesinde yayımladı.
Putin'in İran ve Suriye'yle kurduğu ilişkilerin, Ortadoğu'daki emellerini de ortaya koyduğunu savunan Rosenberg, Batı'nın henüz tehdidin boyutlarını anlamadığını savundu. Rusya'dan Almanya'ya uzanan Kuzey Akımı 2 doğalgaz boru hattının iptal edilmesi, Ukrayna'nın NATO şemsiyesine alınması ve Moskova'nın ekonomik yaptırımlarla baskı altına alınması çağrısında bulundu.
"Papa Francis nerede?" diye soran Rosenberg, Hıristiyanlara seslenerek Putin'in onlarla birlikte tüm Yahudilere de tehdit oluşturduğunu öne sürdü.
Independent Türkçe, Wall Street Journal, Washington Post, New York Times, RT, BBC, Guardian, Jerusalem Post
Derleyen: Eren Umurbilir