Bugün, tüm taraflar arasında herhangi bir dünya düzenini bir diğerinden ayırmaya yardımcı olan ilişki ve etkileşimlerin kuralları ve kalıpları henüz yerleşmemiş yeni bir dünya düzeninin belirginleştiği bir dönemden geçiyoruz.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla Soğuk Savaş rejiminin yıkılmasından sonra, ABD'li yazar Charles Krauthammer'in tabiriyle 'tek kutuplu an' (unipolar moment) sistemi yani ABD'nin uluslararası güç yapısının zirvesinde tek başına olduğu an geldi çattı.
Bu düzen hem Rusya Federasyonu'nun hem de Çin Halk Cumhuriyeti'nin geçmişten farklı stratejik başlıklarla da olsa küresel düzeyde ABD rolüne karşı tekrar aktif, dengeli ve rekabetçi bir rol oynamasıyla hızla yıkıldı.
Ulusal ve uluslararası öncelikler ve sıkıntıların değişmesiyle birlikte uluslararası gündemin yapısının yanı sıra uluslararası düzenin yapısının değişmesiyle 'doğulu' rakibin düşmesi, 'batı' ittifakının zayıflamasına sebep oldu.
Bu zayıflık özellikle ABD ile diğer üyeler arasında Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) yapılan katkıların yükünün paylaşılması konusundaki anlaşmazlıklarda görülüyor.
Aynı zamanda birçok uluslararası sıkıntı ve bunlarla nasıl başa çıkılacağı konusunda ABD ve Avrupa arasında yaşanan anlaşmazlıklarda da görülüyor.
Buna ek olarak Batı Avrupa'nın kendi içinde Avrupa gündemi konusunda neredeyse her zaman bir anlaşmazlık yaşadığını görüyoruz. Ancak tabii ki bu, bölünmeler yaşansa da Batı ittifakının dağılacağı anlamına gelmiyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Önceliklerin değişmesi, sıkıntıların baş göstermesi ve aynı şekilde geçmişte ayrılık duvarını sağlamlaştıran ve çatışmayı normalleştiren ülkelerin ortak ideolojik ve stratejik kimlik unsurunun düşmesi kartları büyük ölçüde yeniden karıştırdı.
Bu değişim, farklı güçlere egemen olan rejimlerin doğasından uzak bir şekilde bu güçler arasındaki uzlaşma şekilleri ve 'parça parça' yapılan iş birliği ile ortaya çıktı. Bu, özellikle hızlı ve kapsamlı küreselleşme ışığında uluslararası ilişkilerde büyük bir akışkanlık ve esnekliğe yol açtı.
Küreselleşme, dünyayı ciddi derecede bir iletişim, iç içe geçme ve karşılıklı bağımlılık özellikleri ile öne çıkan küresel bir köye dönüştürdü. Buna karşılık küreselleşmeye tepki olarak zıt bir yol ortaya çıktı.
Pek çok kişinin çeşitli sebeplerden ötürü, ülkelerindeki kimliklerini gösteren özellikleri çaldığını ya da tehdit ettiğini veya yaşadıkları ağır ekonomik ve sosyal krizlerin sorumlusu olduğunu düşündükleri bu küreselleşme karşısında temel kimlikler (din, mezhep, ırk vb.) yeniden diriltildi.
Küreselleşme farklı düzeylerde birçok ülkenin ulusal dokusunu etkiledi ve etkilemeye de devam etmekte. Aynı zamanda kimliği ve ulusal çıkarları tehdit ettiği gerekçesiyle 'bölgesel işbirliği' aleyhine olacak biçimde ulusal düzeyde içe 'dönme' çağrıları şeklinde tepkiler geldi.
Dünyanın dört bir yanında farklı başlıklarla yayıldığı göz önüne alındığında değişen derecelerde de olsa Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde popülist söyleme sahip bu akımların yükselişe geçtiğini gözlemliyoruz.
Öte yandan ABD'ye karşı Rusya ve Çin arasında daha fazla stratejik güvenlik işbirliği yapıldığına tanık oluyoruz. Bu işbirliğinin sebebi Rusya tarafından bakıldığında Ukrayna iken Çin tarafından bakıldığında Tayvan oluyor.
Bunların hepsi gerek siyasi coğrafya, gerek ekonomik coğrafya ya da her iki düzeyde olsun, bu güçler arasındaki rekabetin kızışmasına yansıyor. Şekillenmekte olan yeni düzenin iki kutuplu (ABD-Çin) mu yoksa bu düzenin piramidinin tepesine Rusya Federasyonu'nun eklenmesiyle üç kutuplu mu olacağı sorusu ortaya çıkıyor.
Bu rekabet oyunu, bunun nasıl yönetileceği ve zamanla buna ilişkin ortaya çıkacak kurallar ileride şekillenecek ve zaman geçtikçe istikrara kavuşacak olan küresel düzenin yapısını büyük ölçüde belirleyecek.
İklim krizi veya sert çevresel değişiklikler ve bunların gıda güvenliği, su güvenliği, zorunlu göç ve salgın hastalıkları ile normal hastalıkların yayılması üzerindeki olumsuz yansımaları; bunların hepsi ulusal, bölgesel ve uluslararası düzey başta olmak üzere her düzeyde istikrarı tehdit eden unsurlardır.
Gelecekte salgın gibi sağlık problemleri ile etkili ve başarılı bir şekilde başa çıkabilmek için aktif bir strateji ve girişimle sonuçlanacak etkili, çok taraflı uluslararası bir işbirliği yapılması gerekliliğini ortaya çıkaran yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını da buna dahildir.
Bu bağlamda, ulusal ve uluslararası düzeydeki tüm göstergelerin işaret ettiği gibi küresel ekonominin şiddetli bir düşüş içinde olduğunu unutmamak gerekiyor.
Başarısızlık yolunda olarak sınıflandırılan ve başarısız ülkeler grubuna katılan ülkelerin sayısında ciddi bir artışa tanık oluyoruz. Özellikle yoksul ülkelerde aşırı yoksulluk içinde yaşayan insan sayısında da büyük bir artışa şahit oluyoruz. Tüm bunlar, çeşitli boyutlarda ve düzeylerde tehlikeleri artırıyor.
Bu değişkenler, artan zorluklar ve bunlara bağlı etkiler ışığında, içinde yaşadığımız ve doğası gereği ülkeler arasındaki sınırları tanımayan 'küresel köyde' istikrar sağlayan yeni bir dünya düzeninin şekillenmesi, 'küresel bir dayanışma antlaşması' oluşturmak için bir vizyon, irade ve imkanlar 'üçlemesi' sağlanmasını gerektiriyor.
Dünyanın içinde bulunduğu tünelden çıkması için bir yol haritası ve itici güç sağlayan bir antlaşma bulunursa bu, dünyanın tüm bileşenlerinin yararına istikrarlı bir dünya düzeninin kurulmasına yardımcı olacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz