Arada burada nelerimizin satıldığını yazıyoruz. Evet, hepimize ait olan kamu işletmeleri, araziler, dağ, taş, dere, ellerine ne gelirse satıyorlar.
Benim memleketim Ayvalık. Cunda Adası başta olmak üzere irili ufaklı 30'a yakın adayı kapsayan Ayvalık Adaları Tabiat Parkı'nı yeniden değerlendirmeye soktular. Parsel parsel değerlendiriyorlar.
Niyetlerini biliyoruz. Bu eşsiz doğa parçasının bazı yerlerini yağmaya açmak istiyorlar.
Bir süre önce Cunda'nın arka tarafında, Mosko Adası'na bakan yüzünde güzelim iki koya "günübirlik tesisler" yapmak için ihaleye çıkıyorlardı da halk canını dişine takıp engelledi.
Bakmaya kıyamadığımız yerleri mahvedip bir kısım servet sahipleri servetlerine servet katsın diye peşkeş çekiyorlar. Yakılan ormanlık arazilere nasıl oteller dikildiğini biliyoruz.
Öte yandan, haksızlık yapmayalım. Bunu sadece iktidar yapmıyor. Muhalefet belediyeleri de ellerinde halka ait olan ne varsa parsel parsel satıyor.
Son olarak CHP'li Burhaniye Belediyesi 24 dönümlük zeytinlik araziyi alışveriş merkezi yapması için İbrahim Tatlıses'in şirketine 23 yıllığına verdi. Zeytinler sökülecek, başka yere taşınacakmış!
Aynısı Edremit'te de yaşandı. Yüzlerce zeytin ağacına mal olacak hastane binası inşaatı gündeme geldi.
Eski CHP'li Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi ve Mimarlar Odası eski başkanı Cengiz Dikici buna karşı durdu.
Neden "eski" CHP'li?
Balıkesir CHP yönetiminin Kaz Dağları'ndan belediyelere kadar onayladığı her rant girişimine karşı duran Dikici, uyduruk gerekçelerle CHP'den atıldı da ondan!
Ve Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısında bir utanç daha yaşandı. CHP'li üyeler, belediye temsilcileri, AKP'li ve MHP'lilerle beraber doğayı ve kenti savunan Mimar Cengiz Dikici'ye hücum etti!
Bu utanç verici olayın üzerine Balıkesir merkezindeki yaşam ve kent savunucuları Dikici'nin çalışma ofisinin önünde toplanarak ona büyük bir destek verdi.
Dikici'nin tek başına rant girişimlerine verdiği mücadeleyi bir süredir izliyorum. Açık konuşayım, şahsen göze alır mıydım, hakikaten bilemiyorum.
Belediyelerden beslenen bir kısım "yerel medya"da hedef haline geldi. Yalnızlaştırılmış olması bir yana, itibarsızlaştırmak için türlü acayiplikler icat ettiler.
"Meclis toplantısında İstiklal Marşı okunurken ayağa kalktı ama İstiklal Marşı'nı okumadı" diye haber bile yaptılar!
Sonra AKP yandaşı ulusal medya bunu alıp, CHP'den atılan Dikici'yi CHP'li diye tanıttı ve "haber"i, "CHP'liler PKK'yla işbirliği yapıp İstiklal Marşı okumuyor" diye döndürdü!
Daha neler neler...
Bölge cazibe merkezi olunca ellerini ovuşturan da çok oluyor. Ve rant mevzuunda parti ayrımı ortadan kalkıyor!..
Bakın, açık konuşayım, bizim memleket nankör oldu.
Altınoluk'tan Ayvalık'a kadar tüm bir Edremit Körfezi'nde bakir kıyı kalmadı. Evet, sahilde betonun bittiği bir yer yok!
Halbuki kıyılarda sökülüp yerlerine beton dikilen o zeytinler bizim yıllarca karnımızı doyurmuştu.
Dedelerimizden başlayarak bütün Edremit Körfezi ahalisine o zeytinler baktı, çocuk okuttu, mangallarımıza pirina oldu, onlarla ısındık; en kötü günümüzde bizi aç bırakmadı, zeytinyağına simit ekmeği banıp karnımızı doyurduk.
Elinden zeytinleri yok pahasına çıkarıp apartmanlara taşınan ahali, ülkedeki bu yoksullaşma böyle gittiği takdirde o apartmanların duvarlarını kemiremeyeceklerini anlayacak!
Şimdi tüm Körfez kıyısını kaplayan ve yazları 15 günlüğüne gelip kalan yazlıkçılara "yatırım" niyetine satılan o beton villalar aslında bütün bir yerleşim bölgesinin yaşam kalitesini de düşürüyor.
Çünkü bölge yazları istiap haddinin üzerinde insanın akın ettiği ve temel hizmetlerin aksadığı acayip bir yer haline geliyor.
Allah uzun ömür versin, İbrahim Tatlıses 23 sene sonra, yapmak üzere anlaştığı alışveriş merkezini devrettiğinde Burhaniye kim bilir nasıl bir yer olacak...
Ve Burhaniye'de lezzeti dillere destan bir Düdüklü suyu vardır. Kasabanın içinde belli çeşmelerden bu su akar. Vatandaş gider bidon bidon doldurur.
Ben de memlekete vakit geçirdiğim dönemlerde ailemin içme suyu ihtiyacını karşılamak için Burhaniye'ye gider, evde ne kadar bidon, damacana varsa oradaki çeşmelerden doldururdum.
Lakin şimdi o Düdüklü suyu kimseye güven vermiyor. Suyun geldiği Madra Dağı'nda siyanürlü altın arama sondajları yapıldığından beri suya siyanür bulaştığı iddiaları ayyuka çıktı.
Bu iddiaları ortaya atanlar cühela takımı değil. O siyanürlü sondajların yapıldığı tarihten bugüne Burhaniye'deki kanser vakaları üzerine bilimsel bir araştırma yapılsın, bakın bakalım ne sonuç çıkıyor.
Bu manzarayı Balıkesir'in tamamına genişletebiliriz.
Dağlarımız denetimsiz madenlerle dolu. Daha geçenlerde Bilfer Madencilik'e ait Madra Dağı'ndaki demir madeninin atık depolama havuzu göçtü. Hem de ikinci defa!
Bütün ağır metal artıkları kaynak sularına karıştı! Oradan da bölgenin sulama ve sözde "içme suyu" havzalarına... Takdir edersiniz ki çeşmelerden artık içilebilir su akmıyor...
İnsan, malumunuz, ölümlü bir mahluk. Üç kuruş daha servet yapacağım, beş tane daha beton dikeceğim, alışveriş merkezim de olacak, yanımda fedai besleyeceğim, icabında kadınların bacaklarına mermi sıktıracağım diye diye yaşanır mı? Yaşanmaz.
Ama hayat böyle ilerlemiyor.
Ayvalık'ın o güzelim adaları arasında tekneyle bir dolansalar, iki balık tutup denizin ortasında dostlarla sohbet etseler, hayatın üzerine beton dökmenin ne kadar saçma olduğunu anlayacaklar ama...
Para işte, insanın gözünü de gönlünü de kör ediyor...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish