Ali Dağlar
Hukukçular, 2013 yılında, İstanbul’da gerçekleştirilen Gezi eylemleriyle ilgili aradan 5 yıl geçmesine rağmen başlatılan soruşturma, açılan dava, ya da alınan yakalama/tutuklama kararlarının “AİHM’in Necmettin Erbakan kararı”na göre hak ihlali olduğunu vurguluyor.
Haklarında Gezi olaylarıyla ilgili soruşturma açılan tiyatrocu Mehmet Ali Alabora hakkında yakalama kararı çıkarılmış, işadamı Osman Kavala ise 1 yıl önce tutuklanmıştı.
Son olarak, HSBC Genel Müdürü Selim Kervancı hakkında, 5 yıl önce Gezi olaylarıyla ilgili bir video paylaştığı iddiasıyla soruşturma açılmış, emniyete çağrılıp ifadesi alınmıştı.
AİHM’in bu emsal karar gereği, geriye dönük açılacak her yeni soruşturma ya da davayla ilgili Türkiye hakkında hak ihlali karar vereceği bildiriliyor. İşte o çok tartışılan AİHM’in o emsal kararı ve gerekçesi!
AİHM’in 6 Temmuz 2006 tarihli 17 sayfalık gerekçeli kararına göre olaylar özetle şöyle anlatılıyor:
"Başvurucu (Necmettin Erbakan) siyasetçi ve eski Başbakandır. Olayların meydana geldiği dönemde, AYM tarafından laiklik karşıtı faaliyetler yürüttüğü gerekçesiyle, 16 Ocak 1998 tarihinde feshedilen RP’nin Genel Başkanı idi.
25 Şubat 1994’te, yerel seçim kampanyası sırasında, Bingöl’de halka açık düzenlenen bir toplantı sırasında konuşmuştur, resmi kayda alınmamıştır.
Bu şehir aynı zamanda, birçok terörist saldırı düzenleyen aşırı İslamcı terör örgütü Hizbullah’ın üssü konumundadır. Bu konuşma, kundaklama sonucu 33 kişinin ölümüne neden Sivas olaylarından 6 ay sonra yapılmıştır. Bölge halkı, köktendinci hareketlerin benzer elem verici pek çok eyleminin kurbanı olmuştur.
2 Temmuz 1998’de Cumhuriyet Savcısı, Diyarbakır DGM’de TCK 312 uyarınca ceza davası açmıştır. Savcı (başvurucuyu) bu konuşmayla halkı dine, etnik kökene ve bölge ayrımına dayalı olarak kine ve düşmanlığa tahrik etmekle suçlamıştır."
AİHM: “Erbakan’a 5 yıl 4 ay sonra verilen hüküm, hak ihlali”
Kararda konuşmanın kayıtlı olduğu videokasetin kanıt olarak sunulduğu vurgulanıp 6 Ağustos 1997’de, bir vakıfta yapılan arama sırasında ele geçirildiği belirtiliyor ve iddianamede yer aldığı şekliyle konuşma metni şöyle özetleniyor:
(…) Birinci gerçek şu; artık bu ülkede 12 tane parti yok, İki tane parti var. Hak ve batıl. Hakkı temsil eden Bingöllü kardeşimin imanını temsil eder. Onun kendi partisi, bu partinin adı Refah Partisi’dir. Peki öbür parti hangisi? Diğerleri, diğerleri ne demek diğerleri? Refah Partisi’nin dışındakilerin hepsi batıldır, hepsi bir tek parti sayılır.
Çünkü bunlar gavur aşığı, bunlar bağımsız değil, batıya bağlı, talimatı oradan alıyorlar, bizim halkımızı eziyor. Bunların hepsi faizci, hepsi sömürücü, hepsi ezici ve de üstelik biz İslam alemini bırakacağız, Hıristiyanlarla beraber olacağız, kanunlarımızı gavurlar yapacak, bizi onlar idare edecek (…).
Bu ülkenin evlatları asırlar boyu mektebe başlarken besmeleyle başlarlar. Siz geldiniz bu besmeleyi kaldırdınız. Ne koydunuz yerine: Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Sen bunu söyleyince öbür taraftan da Kürt kökenli bir Müslüman evladı ‘ben de Kürdüm, daha doğruyum, daha çalışkanım’ deme hakkını kazandı (…)”
DGM, konuşmada yer alan bu bölümlerin, etnik kökene dayalı bir ayrımcılıkla kini ve düşmanlığı tahrik etme olarak değerlendirdi, Erbakan’ı 1 yıl hapis ve 220 bin TL para cezasına çarptırdı.
Davanın 5 yıl sonra açılması, ana itiraz gerekçesi
“Başvuran, olayların ardından 5 yıldan fazla bir süre geçmiş olduğundan, davanın zaman aşımına uğradığını savunmuştur. Başvuran konuşmasında, RP’nin diğer partilere göre farkının altını çizdiğini, tefecilik düzenini eleştirdiğini, kardeşlik çağrısında bulunduğunu ifade etmiştir.
DGM, 3 Ocak 2001 tarihli kararla başvuranın cezasının ertelenmesine karar vermiştir. 27 Nisan 2005 tarihinde, Diyarbakır ACM, infazın ertelenme tarihinden itibaren 3 yıllık süre içerisinde başvuranın suç işlemediği anlaşıldığından, hükmün vaki olmamış sayılmasına karar vermiştir.
Sonuç olarak, başvuran hakkında yürütülen soruşturmaların zorunluluk oluşturduğuna ilişkin gerekçeler, başvuranın ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik bir toplum için gereklilik arz ettiği konusunda ikna edici olamamaktadır.
Özellikle, suç unsurunu teşkil eden konuşmanın ardından 4 yıl 5 ay sonra bir siyasetçi hakkında sürdürülen cezai soruşturma demokratik bir toplumun menfaati ve siyasi mücadele özgürlüğü göz önünde bulundurulduğunda öngörülen meşru amaçlarla orantılı bulunmamaktadır. Bu nedenle, AİHS’nin 10. maddesi ihlal edilmiştir.
Av. Fikret İlkiz: “Taksim Dayanışması davası beraatla sonuçlandı ve kesinleşti"
“AİHM (Erbakan) kararı, geçen süreyi vurguluyor. Bu kadar zaman sonra, bunu açmanız doğru değildir diyor. Zaten işin özünde ifade özgürlüğü olduğunu söylüyor. Zamanında, yani 2013, 2015, istersen bir yıl de; önceden bir yargıdan geçmiş, soruşturmadan geçmiş eylemin, geriye dönük tekrar bir yargılama konusu yapılması, zaten hukuka aykırı.
Herhangi bir suç ya da eylemle ilgili herhangi bir ceza davası; soruşturması varsa, ikinci açılan ya da açılmak istenen soruşturma ve davanın reddi gerekir, başka bir işe bakılmaz. Aradan geçen süreye bakıldığı zaman, bu tarihte bu eylemler gerçekleşti, o zaman niçin o tarihte bir dava açmadınız sorusu haklı bir soru.
33. Asliye Mahkemesi tarafından yargılama yapıldı ve Taksim Dayanışması hakkında beraat kararı verildi ve o karar 2015 yılında kesinleşti. O zaman siz suçları kendinizce bir yerde tasnif edip depoluyorsunuz, canınız istediği zaman istediğiniz maddeye uydurmak suretiyle gündeme getiriyorsunuz. İşlendiği zaman suç sayılmayan bir fiili, suç olarak ileri sürüyorsunuz.”
Av. Turgut Kazan: “Savcıları uyarıyorum, Erbakan kararını okuyun!”
“Sadece Gezi soruşturması değil, gündeme getirilen benzer konuların tamamı AİHM kararına göre çok açık bir ihlaldir, hukukla bağdaşmaz. Bunun içinde Gezi soruşturması da var, Sözcü soruşturması da. Yeni Gezi operasyonuna başlayanları, Cumhurbaşkanlığı danışmanlarını ve bütün savcıları uyarıyorum. Lütfen, AİHM’nin Necmettin Erbakan kararını okuyun.
AİHM kararında, konuşma üzerinden 4 yıl 5 ay geçtikten sonra soruşturmaya başlanması, demokratik bir toplum ve siyasal mücadele özgürlüğüyle bağdaşmayacağı için ihlal sayılmıştır. Dolayısıyla, 2013’te olanları 2018 Aralık ayında soruşturmaya kalkmak, yeni bir ihlal olacaktır.”